'Televizyona çıkmayın abi'

Ergenekon Davası, parti kapatma davası olarak geri tepti. Alper Görmüş’ün yargılandığı Özden Örnek Davası sona yaklaşırken, Hrant Dink Davasında yeni gelişmeler oluyor. Danıştay davasını Ergenekon savcısı yeniden açıyor.

Mahkeme Salonlarında bu mücadele sürerken TV stüdyolarında da başka bir er meydanı kuruluyor her akşam.

TV karşısına hep birlikte geçiyoruz ve kendimiz gibi düşünenlerin, karşı tarafı laflarıyla dövmelerini bekliyoruz. Kendimiz gibi düşünenlerin altta kaldığını görünce de kahrolup yılgınlığa kapılıyoruz.

Bu süreçte garanticilerimiz var. Örneğin sadece Kanaltürk izleyenler. %100 haz kanalı. SKY, Avrasya ve Karşı tarafta bu kadar cömert bir TV bulmak zor. Zorlasanız Samanyolu Haber, ya da Haber 7 diyebilirsiniz. Bu kanallarda da haz payı %70 civarında.

Gelelim herkese eşit mesafede olduğu düşünülen NTV, CNN Türk, Show TV, Kanal D gibi kanallara.

Her görüşten insanı ekrana taşıdıkları iddiasındalar ancak casting’de yani konuşmacı seçiminde öyle bir kurgu yapıyorlar ki kafalarındaki skoru kendilerince garantiye almış oluyorlar. Peki bunu nasıl yapıyorlar? Ulusalcı, kapatmacı tarafın konuşmacıları ile demokrat tarafın konuşmacılarını seçerken ağır sıkletlerle tüy sıkletleri aynı maça çıkarıyorlar. Sözü uzatmayalım ve Ali Kırca’nın, Birand’ın, Can Dündar’ın aslanların önüne atmaya bayıldığı tüy sıklet konuşmacıları sıralayalım.

Mehmet Metiner: Aksanlı bir Türkçe, dikiş ipliğinden bile zayıf sinirler, kirli sakalı ve asık suratıyla ekranın sağ üst köşesine +13 uyarısı koyduracak bir görüntü. Kesinlikle konusuna hakim değil. Daha sayı aldığını gören olmadı. Ancak her yerden davet alıyor, her gün kanallarda. Kroşeleri yedikçe Ali Kırca’nın kendinden geçtiğini gözle görebiliyoruz.
Metiner’e ricamız. TV’lere çıkma abi, Üzme bizi.

Nuray Mert: Aslında her konuşmasına kendisiyle ilgili yanlış anlamalara mahal vermemek için uzun bir girizgâhla başlıyor. “Benim ne kadar demokrat olduğum malum.”, “Yıllardır yazıyorum, konuşuyorum, herkes benim kim olduğumu bilir” türü cümlelerle başlayan kaygı, konuşmasının devamına da çöküyor. Bu kendini ifade edememenin siniriyle etrafına şiddet yayıyor. Kameramanlar hariç stüdyodaki herkes bu şiddetten nasibini alıyor. Programın sonunda biz Nuray Mert’in ne dediğini anlamıyoruz. Kimse anlamıyor. Demokrat kontenjanından çağrıldığı için bizimkiler bir oyuncu eksik oynamış oluyorlar. Yani yine hezimet. Nuray Mert’e ricamız: TV’lere gitme, platese git.

Korkut Özal: Yine Ali Kırca’ların Can Dündar’ların sevdiği bir karakter. Gece yarılarına kadar süren televizyon tartışmalarına canı zaten dayanmıyor. Karşına konulan genç, çevik, dilbaz konuşmacılar karşısında hiç şansı yok.
Korkut Özaldan ricamız: Torununa ayıracağın zamanı TV’lerde harcama.

Nevzat Yalçınkaya, Ali Coşkun: Sizin de durumunuz Korkut Özal'dan da kötü. Siz de bir de yeniden aday gösterilmemenin gizli kini kalmış. Hem performansınız düşük hem de kafanız karışık. Nevzat ve Ali amcadan ricamız: Siz de torun sevmeye.

Emre Aköz: Süper yazılar yazıyor. Dünyanın en keyfi yerinde adamı gibi oturuyor. Sanki bir espri yapacak ve hepimiz ortadan yarılacağız gibi duruyor. Onun ruhunda münazara yapmak yok. Bunu bilen hin televizyoncular en çirkef rakiplere karşı sürüyorlar Aköz’ü sahaya.
Emre Aköz’den ricamız: Tek konuşmacı olduğun programlara git, kalabalıklar sana göre değil.

Emine Şenlikoğlu ve Mehmet Şevket Eygi: Bu listeye kategori dışı giren iki kişi. Demokrat kategorisinden değil İslamcı kimlikleriyle ekranlara yer buluyorlar. Ancak ekrana bıraktıkları koku; İslamcılıktan AKP’ye sıçrıyor, oradan da AKP’nin kapatılmasına karşı olan demokratların üzerine siniyor. Onlar gibi müttefikin varsa başka muhalife ihtiyacın yok dedirtiyorlar.

Bu listeye girmeyi hak eden diğer TV yıldızlarını başka bir yazıya bırakıyoruz.

Ezcümle; bu adamlar sizi sevdikleri için değil, fıstık ezmesi yapmak için çağırıyorlar. Bunu unutmayınız.

www.iyibilgi.com iyibilgi özel Hüsnü Eleştirici