En Sıcak Konular

Kıbrıs'ta sessiz bekleyiş sürüyor

3 Nisan 2008 19:19 tsi
M. Fethullah Akatay / Haber7-KKTC

Kıbrıs Rum kesiminde gerçekleşen seçimlerden sonra Ada’da taraflar arasında yeni bir görüşme sürecine daha girildi. Türk ve Rum kesiminin liderleri, öngörülen tarih 21 Mart 2008 Cuma günü saat 10:00’da BM Genel Sekreteri'nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Michael Möller'in Lefkoşa ara bölgedeki ikametgahında bir araya geldi. “Prosedür” havasında gerçekleşen görüşme, Rum kesiminde değişen başkandan ötürü umutları artan belli bir kesimin ortada ciddi bir sebep yokken umutlanmasına neden oldu. Görüşmelerden, Kıbrıs meselesinin kapsamlı müzakerelerine üç ay sonra başlanması ve taraflar arasında ‘Çalışma Grupları’ ve ‘Teknik Komitelerin’ kurulup çalıştırılması ve “Lokmacı” kapısının açılması kararı çıktı.

Yapılan bu görüşmede başlangıç zemini olarak, TC Başbakanı Erdoğan ve KKTC Cumhurbaşkanı Talat’ın “görüşmelerin zemininde Annan Planı temel alınsın” isteklerinin aksine Rum başkan Hristofyas, Temmuz 2006 yılında BM Genel Sekreteri özel temsilcisi İbrahim Gambari aracılığıyla yapılan buluşmada varılan mutabakat temelinde yürütülmesi konusunda ısrar etti. Görüşme zemini konusunda tarafların fikren çatışması’nın en önemli sebebi; Annan Planı “Yeni bir Kıbrıs Devleti”nin kurulması (bakir doğum – partenogenez) amacı güderken, “8 Temmuz Gambari süreci” olarak adlandırılan görüşme ise 1960 yılında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti`nin yaşatılması fikrini özümsüyor.

Hristofyas bir demecinde, Kıbrıs Türk tarafının ve Türkiye'nin müzakerelerle ilgili açıklamalarını 'kışkırtıcı' olarak değerlendirdikten hemen sonra, görüşmelere 8 Temmuz Gambari süreci temelinde gidilmesi gerektiğini vurgulamıştı. KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat'ın sözcüsü Erçakıca ise, ''Ortada bir karşıtlık gibi görünmekle beraber, bizim anlayışımıza göre, Annan Planı zemin olarak meselenin özünü teşkil ediyor. Yani Kıbrıs sorununun nasıl çözüleceğini tarif ediyor. 8 Temmuz'un ise bir prosedürel anlaşma olduğunu zaten çeşitli şekillerde izah ettik. Eğer Hristofyas, 8 Temmuz Anlaşmasını bir oyalama sürecine dönüştürmek isterse sorun yaşarız” diyerek sinyal göndermişti.


            Gambari süreci üzerine oynamak, Papadopulos’tan kalan bir taktik. Papadopulos, başkanlığı döneminde olanca gayretiyle, Kıbrıs konusunu BM gündeminden düşürüp, AB içine çekmeye çalışmıştı. Bizans entrikasına uygun bir şekilde, AB’ye girmek için Annan Planını kabul edeceklerine dair bir de senaryo yazmıştı. Niyeti, AB üyeliği için yıllardır uğraş veren Türkiye’yi AB desteğiyle köşeye sıkıştırmaktı. Yaptığı yanlışın “epey sonra” farkına varan AB Papadopulos’a, “KKTC’nin tanınmasını” Demokles’in kılıcı gibi sallandırmaya başladı. Joker haklarını bir bir tüketmeye başlayan Papadopulos, ansızın Kıbrıs konusunu AB içine taşımak fikrinden vazgeçip, dört elle BM’ye ve özellikle de Gambari sürecine sarıldı. Papadopulos, Türkiye’nin Gambari sürecine karşı olduğunu bildiği için de görüşmelerin zamana yayılmasını arzulamış ve sürecin kilitlenmesine neden olmuştu. Çünkü Helen milletinin sabrının sınırı olmadığını pekala biliyordu. Uyguladığı bu taktikle de, Türkiye’nin zayıf bir anını yakalayıp  “Üniter Rum devleti”ni kurabilme gayesindeydi. Öte yandan, Papadopulos Gambari sürecine sıkı sıkıya sarıla dururken, Türkiye de tüm iyi niyetiyle BM’nin  Hakemli ve Zaman kısıtlamalı görüşme organize etmesini istiyordu.

O günlerden bugün’e gelindiğinde yeni Rum başkan Hristofyas'ın açıklamalarından somut bir değişikliğin olmadığı görülüyor. CNN ile yaptığı görüşmede söyledikleri ortada;

-  Bakir doğumu reddediyor. Kıbrıs Cumhuriyeti'nin devam edeceğini ancak toplumsal tabanda federal bir yapıya dönüştürüleceğini ileri sürüyor.
            -  Federal yapının, nüfus oranında temsiliyete dayanacağından bahsediyor. Bu da Türk halkının haklarını hiçe saymak anlamına geliyor. Yani iki kurucu devlet ve onun toplumlarının eşitliğini baz almıyor. Rum'un egemen olduğu 'Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti''nin devamını istiyor.                                            

            - Mülkiyet konusunda, Rumlar’ın mal varlıklarının iadesini, “yerleşikler” olarak nitelendirdikleri T.C kökenli vatandaşlarımızın geri dönmesini istiyor.

- Hristofyas'a göre ''izolasyon”, Kıbrıs Cumhuriyeti toprakları üzerinde Türk askerinin bulunması demek oluyor. ''Kıbrıslı Türkler, ürünlerini Kıbrıs Cumhuriyeti limanları ve havaalanları üzerinden istedikleri ülkelere ihraç edebilirler. Biz Kıbrıslı Türkleri izolasyonda tutmuyoruz'' diyerek asıl izolasyon’un Türk Ordusu ve Türkiye’nin uyguladığını iddia ediyor.

Koroya müdahil isimlerden olan Rum Dışişleri Bakanı Markulli, çözümün "Kıbrıs çözümü" olması gerektiğinin altını çizerek, Türk ordusunun Kıbrıs'taki varlığının sona ermesi gerektiğini, Kıbrıs Türk tarafının "serbest bırakılması" ve müzakerelerde kendi başına yer alması, Türkiye'nin ise sadece kendi toplumunun çıkarlarını sağlamaya çabalaması gerektiğini seslendiriyor. Koroya Yunan topraklarından katılan Yunanistan Dış İşleri Bakanı Dora Bakoyanni de Ankara ve Londra’ya “Kıbrıs’ın Garantör devletlere gereksinimi yoktur. En güvenli ve büyük garantör Avrupa Birliğidir” mesajını veriyor.

Neredeyse tüm dünya’nın anladığı fakat bu koro’nun anlamak istemediği bir gerçek var. Türkiye’nin Kıbrıs adası üzerindeki hakları Lozan Antlaşması Madde 16’da açık olarak belirtiliyor. Garantörlüğü, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası, Ek 1, Garanti Antlaşması, Madde 2’den kaynaklanıyor. Türk Silahlı Kuvvetlerinin adadaki varlığı ise tüm bu antlaşmalara uygun olarak ve 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası, Ek 1, Garanti Antlaşması, Madde 4’ün kendisine verdiği yetki ile devam ediyor. Adaya ne için geldiği, ne kadar kalacağı ve geri dönmek için de neyi beklediği açıkça belli olan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin adadaki varlığının sebebi de bu maddede net bir şekilde ifade ediliyor. 26-29 Mart tarihleri arasında KKTC’ye, Cumhurbaşkanı M.Ali Talat’ın resmi davetlisi olarak gelen T.C.Genel Kurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt da Türk askerinin “adil ve kalıcı barış temin edilene kadar” adada kalacağını söyleyerek “koro”ya haklı bir işaret fişeği yolluyor. Anlamayan yahut anlamak istemeyenlere de ithaf ediyor.

Genel olarak Kıbrıs Türkü, duruma nereden bakarsa baksın önünde hep ısıtılıp ısıtılıp sunulan Yunan kurallarını buluyor. Dolayısıyla, tarafların, başlangıç noktası konusunda ortaya çıkan aykırılıklarından ötürü önümüzdeki sürecin ne kadar sağlıklı devam edebileceği de merak konusu oluyor.


 



Bu haber 513 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,463 µs