En Sıcak Konular

Masalları asmayıp da besleyelim mi?

3 Nisan 2008 12:22 tsi
Aşağıdaki yazı, 9 Ocak 1997 tarihinde Yeni Şafak Gazetesinde yayınlanmıştı. Sonrasında, ‘Bingöl Gazetesi’ isimli yerel bir gazete (muhtemelen Bingöllü olmamdan ötürü), bu yazıyı aynen iktibas etti.

28 Şubat sürecine gırtlağımıza kadar girmiştik ki, çok geçmeden adresime, mezkûr yazıdan ötürü hakkımda dava açıldığını belirten bir yazı geldi.

6 ay ila 3 yıl arasında ağır hapis cezasıyla cezalandırılmam talep ediliyordu…
Yargılandım…
Bingöl Ağır Ceza Mahkemesinin 23.2.1998 tarihinde verdiği beraat kararı, sürecin kendi payıma düşen kısmına son noktayı koymuştu.
Ve şimdi, masalımsı bir süreçten geçerken, o yazıyı bir kez de 8sutun.com okurlarıyla paylaşmak geldi aklıma.
Az sonra okuyacağınız masalı bugün yazmış olsaydım, bazı düzeltmeler ve eklemeler yapmak isterdim ama sanırım aynen nakletmek daha isabetli…
Nasıl olsa bu tuhaf masallar hep olacak ve bu masallardan daha onlarcası, anlatılmak için sıraya girecek…

Geçenlerde, gecenin bir yarısında, uykuyla uyanıklık arası bir haldeyken garip bir rüya gördüm. Rüyamda, Attar’mıydı, feylesof Beydaba’mıydı, iyi hatırlamıyorum, bana bir masal anlatıyordu.
Bu ilginç masal aynen şöyleydi.

Uzayın derinliklerinde bir yerde, ‘Bilmem Neresi’ diye bir ülke varmış. Bu ülke, öyle bir ülkeymiş ki, parası pul, insanı kula kul edilmiş imiş.
Öyle bir ülke ki, kuş uçar kervan göçer ama hukuk geçmezmiş.
Düşünün o ülkeyi ki, ne Zümrüd-ü Anka kuşu var ne de Kafdağı…
Her yer demirdenmiş, hem de parmaklıklısından…
O ülkede emir demiri kesermiş ama daha emerin demiri kestiğini ne gören olmuş, ne duyan…

Söylentilere göre o ülkenin dağlarında ve bağlarında korkunç şakiler yaşarmış. Dağdakilerin elinde keleş, bağdakilerin elinde de kalem bulunurmuş. Her iki eşkıya topluluğu da mazlumlara, gariplere ve biçarelere zulmederlermiş.

O ülkede adalet garip bir kuşun iki gagası arasındaymış. İnsanlar ‘hak hukuk’ dedi mi, o garip kuş da ‘gak gukuk’ dermiş.
Adalet kuşça olduğundan hukuk sistemi de kuş mantığınca imiş. İnsanlar önce cezalandırılır, gerekirse yargılanmalarına da lütufta bulunulurmuş.
Her ne kadar birileri bu sisteme ‘yargısız infaz’ deyip itiraz etmişse de, kuş mantığı; ‘infazın yargılısı, yargısızı mı olur?’ gibi çok hikmetli sözlerle mukabelede bulunurmuş.

İşte bu ülkenin yüksek mahallelerinde, görünmez kumaştan mamul kocaman perdeler bulunurmuş. Bu perdelerin arakasında kimler var, ne yer, ne içerler, hiç kimse bilmezmiş.
Hasbelkader halktan insanlar bu mahalleye gittiklerinde, ortalıkta gezinirlerken, bu görünmez perdelere çarpar durur, kurtulmanın çaresini de oradan kaçmakta bulurlarmış.

O ülkenin en fazıl, en âlim ve dahi aydın kişileri, adalet sisteminin hamisine mürailik olsun diye kuş beyinli olmaklıklarıyla övünürlermiş. Bu âlim, fazıl ve de aydın zevat, cüzdan yerine çuval, vicdan yerine kaval taşıyan, sayıları birkaçı geçmeyen para babalarının himayelerine girerlermiş. Bunların işi ellerine verilen kalemle kâğıtları karalamak, karşılığında da verilen kâğıtları paralamakmış. Bu yaptıkları garip bir işmiş ama hikmeti öyle iktiza edermiş.

Masal bu ya; bu ülkede birçok tanrı varmış. O kadar çokmuş ki bu tanrılar; sürekli halkın ayaklarına dolanırlarmış. Bu yüzden de hepsi ayağa düşmüşlermiş. Fakat yine de bu tanrılara dokunmak, tehlikeli ve yasakmış. En sevilen tanrı ise kâğıttan olanı imiş…

Masal böylece sürüp gidecekti. Fakat bünyem bu kadar absürt olaya daha fazla tahammül edememiş olacak ki, aniden uyandım.
Kan ter içerisinde kalmıştım. Kalbim adeta Ramazan davulu gibi gümbür gümbür atıyordu…
Bir müddet sonra kendime geldim ve bir sigara yakıp derin bir nefes çektim içime…
Sonra Attar’ın yahut Beydaba’nın anlattığı masalı şöyle bir gözümde canlandırdım…
‘Herhalde gördüğüm bir kâbustu’ deyip sonra da hamd ettim. ‘Ya gördüğüm gerçek olsaydı ve biz de o ülkede yaşıyor olsaydık!.. Ne olurdu halimiz.’

Not: Bu masalda geçen olayların gerçek hayatla hiçbir alakası yoktur. Gerçek hayatla olan benzerlikler tamamen bir tesadüf sonucu olup, gerçek kişi, kurum ve kuruluşlarla uzaktan yakından alakası bulunmamaktadır… Neme lazım!.

Evet, dipnot da dahil bunlar, 11 yıl 2 ay önce gördüğüm absürt rüyanın kaleme alınmış haliydi.
Belki inanmayacaksınız ama hâlâ öyle bir ülkede yaşamadığımız için şükredip duruyorum.

Nihat Nasır

8 sütun



Bu haber 584 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,792 µs