Hiç oldu mu ama İlhan Abi?

Türkiye'de "solun en yaşlı" çınarı muamelesi gören ve her yazısında da kapitalizmin temsilcisi olarak gördüğü Amerika'yı ağır bir dille eleştiren Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi ve Başyazarı İlhan Selçuk, önceki gün kalp spazmı ve zatürre şikayetiyle hastaneye kaldırılarak yoğun bakımda tedavi altına alındı. Selçuk'un, kaldırıldığı hastane "Amerikan Hastanesi" olunca gerçekten de ilginç, ironik bir durum ortaya çıktı.
 
Taraftarlarını afallattı
 
Selçuk'un antikapitalist, antiamerikancı olduğu gerçeğini bilenlerin şaşkınlığı devam ederken ortaya çıkan başka bir gerçek bu cenahı kelimenin tam anlamıyla afallattı.

Canlı yayında Selçuk'un durumu ile ilgili açıklamada bulunan doktoru Feryal Gökdemir, "İlhan Abi"nin şimdi değil sadece, daha önce de tüm tedavilerinin burada yaptığını açıkladı. Hürriyet yazarı Yılmaz Özdil de yazısının son kısmında ortaya çıkan bu ironik resme değindi.

İşte Özdil'in yazısının ilgili bölümü:
İlhan Selçuk, rahatsızlandı...
Hangi hastaneye kaldırıldı?
"Amerikan" Hastanesi'ne!
İlhan Ağabey'e geçmiş olsun der, bütün ulusalcı Cumhuriyet heyetini en kalbi duygularla tebrik ederim."
 
Daha önce de yapmıştı ama...
 
Gerçi İlhan Selçuk'un "bir antiamerikancı olarak" Amerikan Hastanesi'ne gidişi Yılmaz Özdil'i şaşırtsa da bizi pek de şaşırtmadı. Çünkü çok değil, daha geçtiğimiz yıl 22 Temmuz seçimlerinden önce AK Parti'nin iktidara gelişini önlemek için "Tehlikenin Farkında Mısınız?" yönlü, Amerikan çalıntı bir reklam kampanyasıyla sunni gündem yaratmaya çalışan İlhan Selçuk, ilginç bir fikirle ortaya çıkmıştı.
 
Cuntacı, darbeci olduğu gerekçesiyle gözaltına alınıp Ziverbey Köşkü'nde işkence gören Selçuk, bu fikrini uygulamaya geçirmek pahasına işkencecilerini, yani ülkücüleri bile affettiğini açıklamıştı. Niye bunu yapıyordu peki? Çünkü İlhan Selçuk, AK Parti iktidarına karşı CHP-MHP koalisyonunu istiyordu. Ortaya çıkacak çelişkiyi önceden savurmak için de işkencilerini affettiğini söylemişti.

Ve... Selçuk, bu planı için Amerikan neo-conlarına açık mektup da yazmıştı. Amerikan neo-conları kim peki? Bütün dünyayı sömüren en kalife kapitalistler değil mi? Selçuk, onları işbirliğine çağırdığı gün Yılmaz Özdil ne hissetmişti bilmiyoruz ama bizim için Selçuk'un antikapitalist, antiamerikancı bütün samimiyeti gözlerimizde kayboldu.
 
Ya Veli Küçük'e ne demeli?
 
Evet, gerçekten de Emekli Tuğgeneral Veli Küçük'e ne demeli? O da son birkaç yıldır, Türk Ortodoks Patrikhanesi Basın Sorumlusu Sevgi Erenerol, Kemal Kerinçsiz gibi ulusalcılarla ortaya çıkıp, "Ülke toprakları yabancılara peşkeş çekiliyor" diyerek, toplantı, gösteri organize ediyordu.

Sonra bir baktık ki Küçük`ün İsviçreli ve İngiliz olmak üzere iki firmaya danışmanlık yaptığı ve tapu işlerine baktığı ortaya çıktı. Terörle Mücadele Şubesi'nin Ergenekon Operasyonu kapsamında yaptığı teknik takipte Veli Küçük, kaydedilen bir telefon dinlemesinde, Mehmet G. isimli şahsa, "Parayı hemen vereceğim; 10 milyon dolar. Ama önce tapuyu getirir, koyarlar. Sakın ha öyle 250 bin dolar..." diyordu.
 
Şaşırmamak....
 
Bütün bunları görünce şu ünlü söz yine aklımıza geldi. Hergün yeni bir şeye şaşıra şaşıra, şaşırmamayı öğrendik. Artık şaşırmıyoruz!
-Mesela, Annan Planı konuşulduğu dönemde "Kıbrıs satılıyor, vatan toprağı verilmez, bunlar ihanet içinde" diyen Doğu Perinçek'in, daha önce Kıbrıs Harekatı'nı bir işgal olarak değerlendirdiğini öğrendik, fakat şaşırmadık.

-Mesela yine, Kızılelma ve ulusalcı koalisyonun mimarı Doğu Perinçek'in Bekaa'ya gidip Apo'yla "yoldaş" olarak görüştüğü, Apo'nun ona çiçek verdiğini ve hatta PKK'nın Perinçek için askeri karşılama töreni yaptığını öğrendik, yine de şaşırmadık!

www.medyahane.com