1 Dakika!.. Derinin derini var!

31 Mart 2008 16:48 tsi
Derin devlet, ‘bağışıklık sistemi’ gibidir. İsteyin ya da istemeyin, ‘virüslere’ karşı harekete geçer. Amaç 'sağlığı' korumaktır. Bu arada ‘ateş’ yükselir. Bu derin devlet ‘çalışıyor’ demektir. Bunu yaptı

En geniş mutabakat şu ki, dünyadaki tüm devletlerin bir “derin devlet”i var. Derinliği olmayan devlet düşünülemeyeceği gibi, gerçekten derin devleti olmayan devlete, “devlet” demek de iyi fikir değil.

Burada önemli ayrıntı, o derinliği "kalitesi". Ve elbette Türkiye’de de bir derin devlet var. Elle tutulamaz, gözle görülemez ama-tıpkı rüzgar gibi-herkes olduğunu "hisseder".

Derin devletin görevi de, üzerinde koparılan ve bir türlü tanımlanamayan yapısı gibi alengirli değildir. Derin devlet; kriz dönemlerinde, ülkeyi yönetenlerin ayrıştığı, daha açık bir ifade ile “devletin” risk altında olduğu dönemlerde “altın formüller” sunar.

Tüm tarafları uyararak, iyi niyetle, ülke için herkesi bir araya getirir. Dahası derin devlet, dünyada ve ülkede olanları en iyi fark edendir. Böylece olası tehlikeyi hızla sezer ve gerekli refleksi gösterip, iktidarlara ve tüm taraflara “acil çıkış kapıları” sunar.

Ülkedeki herhangi bir güç odağı ile alıp veremediği yoktur. Ne iktidar peşinde koşar ne de koşanları engeller. Sadece "sağlık"la ilgilenir.

Bu yapının, “demokrasi ya da uygarlık”la ilgili bir tarafı da yoktur. Derin devlet, vücudun “bağışıklık sistemi” gibidir. İsteyin ya da istemeyin, “virüslere” karşı harekete geçer. Amaç bedenin “sağlığını” korumaktır.

Bu arada elbette “ateş” yükselir. Bu derin devlet “çalışıyor” demektir. Bunu yaptı diye de kimse “bağışıklık sistemi”ni ne ödüllendirir ne de “sen karışma, atıyorum seni vücudumdan” diyebilir.

Ergenekon mu? Şaka mı bu?

Küresel bu mutabakattan başka yerel bir mutabakat daha oluşmuş bulunuyor Türkiye’de. Ergenekon “derin devlet” değil. Akademisyenlerin, köşe yazarlarının hatta bir çok siyasinin belirttiği gibi “derin devlet buysa…” durumu söz konusu.

Ergenekon operasyonuna yönelik “derin devlet” iddiaları bu nedenle en azından sakil. Elbette tutuklanan ve gözaltında bulunan kişiler “derin devlet” emareleri taşıyor ama bu asla belirleyici değil.

Bu kişilerin eski görevleri, aramalarda bulunan belgelerin niteliği “sanki” havası verse de, bir araya getirilenlerin “toplam hacmi” bu ihtimali olanaksız kılıyor.

Kılmakla birlikte ortaya bir başka soru çıkıyor! Esasen bu sorunun yanıtı önemli değil. Ama varlığı önemli. Ergenekon ve kapatılma davası arasında bir cepheleşme havası üzerinden yaratılan senaryolar neticede bir sonuca ulaşacak gibi gözükmüyor.

Ama şimdi su sorunun üzerinde durmak gerekiyor; bu çetelerin tasfiyesi bizzat gerçek “derin devlet” tarafından yapılıyor olamaz mı?

Bunun ipucu var mı? Kesinlikle yok ve parmak izi de bulunmuyor. Ama şüpheyi doğuran da bu zaten. Hiçbir karine, delil, ipucunun bulunmaması! Hatta dikkatinizi çekti mi bilinmez, devletin ilgili olması gereken “bazı organlarından”, özellikle de iki tanesinden hiç ses çıkmıyor.

Normal zamanlarda bile şu ya da bu şekilde haber alınan bu merkezlerden rüzgar hiç esmiyor. Kimbilir, belki de “derin devlet”, “sığ” olanı temizliyor. Şimdilik birini. Sonra sıra “diğerine” gelecek.

Bu bir teori! Ama “komplo teorisi” değil. Çünkü “derin devlet” komplo yapmaz. Hatta teori ile de işi olmaz. Yapar! Yapınca teori pratiğe, komplo da gerçeğe dönüşür.

Üzerinde düşünmeye değmez mi?

Bu haber 3,559 defa okundu.