Söyle ey sevgili günlük!

31 Mart 2008 12:54 tsi
Yıldıray Oğur, hiç de sivil olmayan sivil toplum örgütlerinin 'herkes bir adım geri' çağrısına kulak veriyor ve Ergenekon'dan bir adım geriye gidiyor. Vardığı yer Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek'in günlükleri...

Yıldıray Oğur / Taraf

Tamam, Ergenekon’a inanmıyorsunuz, belki inanmak istemiyorsunuz ya da kötü yola düşen arkadaşlarınıza terörist demek istemiyorsunuz, şüpheleriniz var, hasımlarınız, gıcık olduğunuz insanlar Ergenekon’un üzerine gidiyor size de Ergenekon’u savunmak düştü.
Her neyse. Yine de “Hani hepimiz demokratız” ya, hani “Ben darbeye karşıyım ama” diyorsunuz ya. “Ne darbe ne AKP” diyorsunuz ya. Amalarınızla suça ortak olduğunuza da unutalım. Tüm düşkün demokratlar için af çıktı. Hadi bir süreliğine kapatalım Ergenekon defterini. Sizinle yeni bir sayfa açalım.
Biz belge üstüne belge yayınlayıp sizin dengenizi bozmaktan siz de işi sululuğa vurup şanlı Ergenekon savunmasından vazgeçin. Biz “Ergenekon’a terörist de” diye size baskı yapmaktan, siz de “Ergenekon fasa fiso” demekten vazgeçin, ne idüğü belirsiz uzlaşma talepleri de böylece karşılanmış olsun.
Zaten 2009’a daha çok var. Boşuna birbirimizi germeyelim. Biz böylece geri adımımızı atmış olalım. Ve geri adım sırası size gelsin. Geriye, 2004’e gidelim. Nokta dergisinin deşifre ettiği Sarıkız ve Ayışığı darbeleriyle hesaplaşmaya.
Biliyorsunuz, Nokta dergisi eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek’in günlüklerini yayınladı. Titiz ve örnek bir insan olan eski amiral günlüklerinde Sarıkız darbesi hazırlıklarını gün be gün anlatıyordu. Sonra Örnek “Günlükler bana ait değil, bana iftira atıyorlar” diyerek Nokta’cılar aleyhinde ava açtı. Hâlbuki günlüklerin sadece yayınlanan kısmı bile Örnek amiral ile ilgili uydurulması imkânsız sayısız ayrıntıyla doluydu. Sonunda Istanbul polisi günlüklerin yer aldığı orijinal CD’yi inceledi ve kararını verdi. Günlükler eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek’in Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’ndaki bilgisayarından kopyalanmıştı.
Yani 31 Mart İsyanı’nın 99’uncu sene-i devriyesini hep birlikte idrak ettiğimiz şu günlerde elimizde hesaplaşılmayı bekleyen iki darbe teşebbüsümüz var. Eğer onunla adam gibi hesaplaşırsak 2009’da ortaya çıkan belgelerle “yok artık daha neler” duygusu uyandıran diğer darbeyle de hesaplaşmamız kolaylaşacak.
“Yok artık daha neler sesleri”ni artıran Ergenekon soruşturmasında ünlü bir gazeteci, bir siyasetçi, bir eski üniversite rektörünün gözaltına alınması oldu. Sanki burası Norveç’miş gibi şaşırdı birileri. Onların bu işle ne ilgisi olabilirdi ki?
Işte onların bu işle ilgisini anlamak için Özden Örnek günlüklerinde bir yolculuğa davet ediyorum sizi. Ergenekon’dan bir kez daha sağ salim çıkmak için 2004 Sarıkız darbesinin günlüklerinde bir gazete patronunun, bir siyasetçinin, bir üniversite rektörünün bugüne kadar es geçilen, görmezden gelinen izlerini sürelim.10 Ocak 2004
Özden Örnek “Sevgili Günlük” diye yazmaya başlıyor. Karşımıza bir medya imparatoru çıkıyor.
Akşam Jandarma’nın Anıttepe’deki tesislerine gittim. Jandarma Genel Komutanı [Şener Eruygur –Y.O.] ile birlikte Aydın Doğan’la yemek yiyecektik. Aydın Doğan’ın yanında Mehmet Ali Yılmaz [Yakup herhalde –Y.O.] ve Fikret Bila vardı. Beraber olmamızın amacı Aydın Doğan’a bazı mesajlar vermekti. Öncelikle basının satılmış bir hale geldiğini değerlendirdiğimizi, kendisinin bu konudaki görüşünün ne olduğunu. Ikinci olarak bu hükümete karşı hepimizin aynı gemide olduğunu ve gemi batarsa hep beraber batacağımızı. Yemek bittiğinde “Ben sizin mesajınızı aldım” dedi. Biz de kendisine “Işadamı olarak bazı sıkıntılarımızın olabileceğini anlıyoruz. Ama bazen hükümet lehinde de yazmamak karşı tarafa destek vermektir” dedik.
17 Şubat 2004 Mutat bir Ankara akşamı yine CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, Jandarma Genel Komutanı ve Deniz Kuvvetleri Komutanı’yla toplantı halinde Örnek. Biraz isteksiz gitmiş toplantıya.
O. Ö’den [Onur Öymen –Y.O.] öğrendiğimiz bir ifade bizi bayağı bir şaşırttı. ABD’nin AKP’yi desteklemek üzere Türk basınını yönlendirmek üzere 200 milyon dolara yakın bir yatırım yaptığına dair bazı bilgiler varmış... Genelkurmay Başkanı’nı tenkit etti [Hilmi Özkök –Y.O.] ve artık kimsenin ordudan bir şey beklemediğini ve ordunun da bir şey yapacaklarını da sanmadıklarını, ayrıca Genelkurmay Başkanı’nın adeta bir partinin adamı gibi hareket ettiğinin çok yaygın bir kanaat olduğunu belirtti. Dikkatimi çeken ve beni dehşete düşüren bir diğer konu da O.Ö. gibi bir kişinin hâlâ gerçeklerin farkında olmamasıydı. Hâlâ işçiler ve talebelerden medet umuyordu. Kendisine bazı sendikalar ve konfederasyonların nasıl satıldıklarını anlattım. Öğrencilerle ilgili rektörlerin anlattıklarını, öğrencilerin nasıl atıl ve maddeci olduklarını, eskisi gibi sokaklara düşmeyeceklerini izah ettim. Anladığım kadarıyla CHP de ne yapacağını ve ne yapılması gerektiğini bilmiyordu.
7 Kasım 2003 Ve Ergenekon’un muhteşem üçlüsü tamamlanıyor. Bu kez karşımızda bir rektör var.
Istanbul Üniversitesi rektörü Kemal Alemdaroğlu ile görüşme... Bana “Artık sizin de biraz sesinizin çıkması lazım. Çok yalnız kalıyoruz” dedi. Kendisine “Öyle değil. Bizler sesimizi açamaz hale getirildik. Açsak bir türlü açmasak bir türlü. Ama size el altından her türlü desteği veriyoruz. Sıkılmadan, çekinmeden devam edin. Biz lazım olduğunda sizlerin yanında olacağız” dedim.
Işte Ankara’da günler böyle böyle geçiyor. Her şey ne kadar rutin, her şey ne kadar sıradan değil mi? Sanki Norveç’in Oslo’sunda bir gün. Şimdi başkentinde günlerin böyle geçtiği bir ülkede kim inanır ‘Ergenekon komplo teorilerine’ söylesene ey sevgili günlük?
Sen hiç yalan söylemezsin bize. Ne dersin kalmış mıdır kalbimiz kadar temiz bir sayfan?
yildirayo@yahoo.com

Bu haber 587 defa okundu.