'Başsavcı görevi kötüye kullandı'

31 Mart 2008 11:12 tsi
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın Cumartesi günü Referans Gazetesinde yayınlanan "Türban yasasında ısrar etmeseler dava açılmazdı" sözlerine Vakit Gazetesi yazarı A.İhsan Karahasanoğlu'ndan çarpıcı bir eleştiri geldi.

Karahasanoğlu, yeni bir tartşmayı doğuracak yazısında Başsavcı'nın bu sözleriyle, iddianamede yer alan - başörtüsü dışındaki - 177 suçu görmezden geleceğini ortaya koyduğunu belirtiyor.

A. İhsan Karahasanoğlu'nun bugünkü yazısından;

...Görüş beyan etmemesi gerektiği halde, kamuoyunu etkileyecek, yargıyı etkileyebilecek kişilerden biri de Yargıtay Başsavcısı.

“Başsavcı zaten davayı açan kişi” diyeceksiniz.

Evet Başsavcı davayı açan kişi ama; bu sıfat, ayrıca gazetecilerle sohbet ad altında, resmi kayda alınmayan, satır arasında bazı iğnelemeler yapılan konuşmalar yapma yetkisini de ona vermez ki…

Varsa bir talebin, varsa bir ek görüşüşün, her zaman için mahkemeye dilekçe verebilirsin.

Mahkemeye dilekçe vererek değil, bir gazeteci bayanla sohbet adı altında aktarılan ifadelerle görüş açıklamak da neyin nesidir?

Ki o açıklamaların bir yerinde, “benim açıklamamı dinleseydiler, kapatma davası açıklmazdı” ifadeleri geçiyor!

Gördünüz mü, Hukuk devletinde, anayasayı/kanunları değil, “Başsavcıyı dinlememiz gerekiyor” imiş!

Başsavcı’yı dinlerseniz, istediğiniz kadar hukuka aykırılık yapabilirsiniz. O size bir şey söylediğinde, onu dinlediniz mi, problem olmazmış!
Ne biçim iş bu?

Nitekim Başsavcı, 178 delille desteklediği kapatma davasında, ihtilafın aslını tek bir noktaya getirip dayamış: “Hükümet ya da AK Parti geri adım atsa, ya da bu konudaki (Türban yasağının kaldırılması) çalışmasını durdurabilseydi, belki bugün bu kapatma davası ile karşılaşmayacaktık.”

Böyle bir saçmalık olur mu?

Bir parti hakkında kapatma davası açılması gerekiyorsa; kapatma için 177 tane delil ve sebep varsa, 178. sebep gerçekleşse ne olur, gerçekleşmese ne olur?

Başsavcı, “başörtüsü yasağının kaldırılması”na yönelik girişimin mihenk taşı olduğunu beyan ederek, “başörtüsü konusunda geri adım atılsaydı, 177 delili görmezden geleceğini” itiraf edip, büyük bir skandala imza atmış olmuyor mu?

Kendisi açıklıyordu, “bu iddianameyi hazırlamak, benim görevim” diye. Peki 177 delil ortada iken, başsavcı 178. delili niye beklemiş?

Hatta “vazgeçseydiler, açmazdım” diyerek, aleyhine 177 delil olan bir parti için, “başörtüsü yasağını kaldırmaya kalkışmasalardı, kapatma davası açmazdım” diyerek, görevini yapmayacağını nasıl söyleyebiliyor?

Bence başsavcı bu açıklamasıyla, davanın hukuk değil, siyas olduğunu açıkça itiraf etmekte, Anayasa Mahkemesi’ne de, “Yüzlerce delilin hiç önemi yok, işaret verilmiştir: Parti kapatılmalıdır” yönlendirmesi yapmaktadır.

Yargı, gazeteciler tarafından değil, işte bu gibi, kendisine etki etme gücü olan çevreler tarafından rahat bırakılmalıdır. Önce başsavcı tarafından, sonra Yargıtay üyeleri tarafından…
 

Bu haber 517 defa okundu.