Demokrasinin anahtarı kimde? | " /> Demokrasinin anahtarı kimde? | "/>

En Sıcak Konular

Demokrasinin anahtarı kimde?

30 Mart 2008 20:46 tsi
Demokrasinin anahtarı kimde? Ülkenin geleceği kritik bir noktada. Ya demokrasiye doğru hızla ilerleyecek ya da otoriter bir rejimin altında sıkışıp kalacak. Hangi yolda ilerleyeceğimiz ise Anayasa Mahkemesi'nin vereceği karara bağlı. Fehmi Koru mahkemeye tarihi rolünü hatırlatıyor.

Fehmi Koru/Yeni Şafak

Anayasa Mahkemesi, anahtar sensin

Herkes gerçekten durumdan vazife çıkarmanın peşinde: Birileri Meclis'in başörtüsü/türban yasağını kaldıran kararını geçersiz kılmaya çalışıyor, birileri de Ak Parti kapatılmasa bile lideri Tayyip Erdoğan'ı siyasetin dışına atmanın derdinde. Bu arada attıkları 'sis bombası' gerisinde “Gücümü görsünler, bıksınlar ve isteklerimi yerine getirsinler” hesabını yapanlar da var.

Bu arada ülkeye yazık oluyormuş, kime gam?

Şimdi artık açıkça anlaşılıyor: Görevin asli sahibi Anayasa Mahkemesi... Tarihin hiçbir döneminde, ülkenin hangi istikamete yöneleceği bir mahkemenin kararlarına bu denli sıkı sıkıya bağlı olmamıştı. Anayasa Mahkemesi üyelerinin şimdi böyle bir misyonu var. Kamuoyunu tatmin edecek bir hukukilikte kararlar alabilirlerse, hepimiz, bir kez daha, göğsümüz kabararak, “Adaletin kestiği parmak acımaz” diyebileceğiz.

Ak Parti için yapılan kapatılma başvurusunda ve türban/başörtüsü yasağını sona erdiren anayasa değişikliği düzenlemelerinde karar vermenin zorluğunu biliyorum elbette; ancak ülkemizin içinden geçtiği karmaşık dönem özellikle bu iki konuda önyargıları değiştirecek ipuçlarını da sağladığı için gönlüm daha rahat.

Eskiden olsa, yazdığımızda, 'komplo teorisi' tepkisi verilen tespitlerin doğruluğu son olaylarla iyice ortaya çıktı çünkü.

Türkiye 1990 ocak ayından itibaren sürekli bir 'türbülans' halinde. Prof. Muammer Aksoy'dan (Ocak 1990) Necip Hablemitoğlu'na (Aralık 2000) uzanan siyasi cinayetler zincirinde çok sayıda aydınımız hayatını kaybetti. Bahriye Üçok, Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı, adlarını mutlaka anmamız gereken kayıplar... Bu kişilerin bir ortak özelliği var: Hepsi de Cumhuriyet gazetesi yazarıydılar...

Hani şu Danıştay'a düzenlenen saldırıdan önce bahçesine üç gün üst üste bomba atılan Cumhuriyet gazetesinin... 83 yaşındaki başyazarının kendisini gözaltına alan Cumhuriyet Başsavcısı'na, “Düşünen adam heykeli gibi ol, bu işten vazgeç” uyarısında bulunduğu Cumhuriyet gazetesinin...

Vefatları bir başka ortak özellik daha kazandı bu kayıpların: Toplumun belli bir kesimi sevdikleri bir yazarın hunharca öldürülmesinden duydukları tepkiyle sokaklara taşarak “Türkiye lâiktir, lâik kalacak” sloganları attılar ve başörtüsü/türban konusunda yapılmak istenen özgürlükçü düzenlemelere geçit vermeyeceklerini haykırdılar. Atılmak üzere kaldırılmış adımlardan vazgeçilmek zorunda kalındı her bir suikast sonrasında; Anayasa Mahkemesi kararları da bu durumdan etkilendi.

Geçmişte suikastlar sonrasında adımlar kendiliğinden geri atılıyordu; şimdi ise bunun için toplumsal kurumların “Herkes bir adım geri atsın” çağrısında bulunması gerekiyor. Bu, Türkiye için önemli bir hayırlı gelişme. Böyle bir ortamda, çağrıyı, amacını, yapılmak istenenin doğru olup olmadığını serinkanlılıkla tartışabiliyoruz. Oysa geçmişte, siyasi cinayetler tartışma ortamını zehirliyor, yargının kararları bile ülkeye çöken zehirli havadan etkilenebiliyordu.

Hiç unutmamamız gereken gerçeği bir kez daha hatırlatayım: Başörtüsü/türban konusunda atılmak istenen her özgürlükçü adımı mutlaka bir siyasi cinayet izlemiştir...

Bugünün Anayasa Mahkemesi üyelerinin işi, bu sebeple, çok daha kolay; artık cinayet işlenemiyor... Karar almalarını daha da kolaylaştıran bir başka gelişme daha yaşandı: TBMM'nin son düzenlemesinden sonra hiç değilse bazı üniversitelerin uyguladığı serbestlik ciddi önyargıları yıktı... “Şımarırlar” ile başlayıp “Bir ay içerisinde başını örtmeyen öğrenci kalmaz” iddiasına kadar uzanan bir dizi yâvenin geçersiz olduğu görüldü bu süre içerisinde. Anayasa Mahkemesi başörtüsü davasına daha açık bir zihinle bakabilir günümüz ortamında.

Türban/başörtüsü bir 'hukuki gerekçe' olmaktan çıktığında bu yüzden parti kapatmak da imkânsızlaşmayacak mıdır?

Anayasa Mahkemesi üyeleri, verecekleri kararların, ülkenin geleceğini derinden etkileyeceğini herhalde biliyordur.



Bu haber 433 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,383 µs