Büyük düello: Faşizm mi demokrasi mi? | " /> Büyük düello: Faşizm mi demokrasi mi? | "/>

En Sıcak Konular

Büyük düello: Faşizm mi demokrasi mi?

30 Mart 2008 15:51 tsi
Büyük düello: Faşizm mi demokrasi mi? Türkiye'de demokrasi taraftarlarıyla, faşizm taraftarları arasında garip bir düello yaşanıyor. Karşılıklı hamleler devam ediyor. Peki bu büyük düelloyu kim kazanacak? Kim kazanırsa Türkiye kaybedecek, kim kazanırsa Türkiye kazanacak? Etyen Mahçupyan'ın

Etyen Mahçupyan/Gazetem.net

Düello

Bazı medya organlarının yayınlarına bakarsanız, AKP’nin kötü niyetli tutumu sonucunda yargı son çare olarak kapatma davası açmış diye düşünebilirsiniz. Ancak ne yazık ki burada kötü niyetli olan tam da söz konusu medyanın kendisi... Çünkü yapmaya çalıştıkları şey olan biteni tersine çeviren bir yanılsamayı okuyucularına ve izleyicilerine ‘gerçek’ olarak sunmak. Oysa tablo yeterince açık: Bir düelloyla karşı karşıyayız...

AKP’nin ilk iktidarı bile devlet yanlısı laik ve milliyetçiler için tatsız bir gelişmeydi. Ama hem bu parti mensuplarının da epeyce milliyetçi olduğundan hareketle çok telaşa kapılmadılar, hem de Refah Partisi’nin nasıl baskı altına alınabildiğini hatırlayarak AKP’nin de nihayette dizginlenebileceğini umdular. Ne var ki dünya değişmişti... Türkiye’deki yeni muhafazakar kuşaklar giderek özgürlüklerden, insan haklarından ve en önemlisi küresel dünyaya entegre olmaktan yana ağırlık koymaktaydılar. Bir yandan bu toplumsal baskının AKP içinde işlevsel olması, diğer yandan din ve vicdan özgürlüğünün ancak genişleyen bir özgürlükler dünyasında yaşanabileceğinin idrak edilmesi AKP’yi AB’ye yöneltti. Türkiye kısa bir süre içinde görülmemiş reform adımları attı...

Ve o zaman devletin içindeki ve etrafındaki ittihatçı kadro bu işin böyle devam edemeyeceği yargısına vardı... Çünkü AB süreci Türkiye’de demokrasiyi kaçınılmaz kılıyor; demokrasinin ima ettiği özgür seçimler ise AB yanlısı muhafazakarları iktidar yapıyordu. Bunun anlamı devletçi bir cumhuriyet anlayışının sona ermekte olduğuydu. Dolayısıyla AKP’nin daha ilk iktidar döneminde bildiğimiz kadarıyla en az iki darbe hazırlığı oldu. Bizzat ordunun üst komuta heyetinde yer alan bazı askerlerin başını çektiği hazırlıklar yapıldı. Ancak ordunun iç dengeleri bu girişimin hayata geçmesine izin vermedi.

Birinci iktidar döneminin sonuna yaklaşıldığında saha çalışmaları AKP’nin bir sonraki seçimi de kazanacağını gösteriyordu. Öte yandan ordunun başını çekeceği bir darbe ise mümkün gözükmüyordu. Bu nedenle darbe yanlılarının askeri bürokrasinin dışına çıkarak örgütlenmesine girişildi. Orduyu sahaya davet etmek üzere de toplumsal bir kargaşa haline ihtiyaç duyuldu. Bunun en ‘akıllıca’ yolu ülkede milliyetçiliği yükseltecek bir dizi cinayetin sahneye konmasıydı. Önce rahip Santoro, ardından Hrant Dink ve nihayet Malatya cinayetleri... Ayrıca tüm bunların ‘dincilere’ de yıkılması gerekiyordu. Bu da Cumhuriyet gazetesinin bombalanması ve Danıştay cinayeti ile sağlanmaya çalışıldı.

AKP ise onu kuşatan komplonun giderek farkındaydı. Yanıt Ümraniye’de bir silah deposunun keşfi ve bir çetenin deşifre edilmesi oldu. Bu çetenin ülkede kargaşa yaratmak üzere bir dizi eylem planladığı anlaşıldı. Karşı tarafın hamlesi ise Meclis’te Cumhurbaşkanı seçtirmemek üzere 367 katılım koşulu aramak gibi utanç verici bir yargı kararı, 27 Nisan muhtırası ve ‘cumhuriyet mitingleri’ idi. Bunun üzerine AKP ucunu yakalamış olduğu illegal örgütlenmenin geri kalanına yüklendi ve Ergenekon çetesi ortaya çıktı. Bu arada seçimler yapılabilmiş, AKP daha da büyük bir yüzdeyle gelmiş, üstelik kendi içlerinden birini cumhurbaşkanı yapmıştı.

Türkiye geri dönüşü olmayan bir biçimde demokrasiye doğru ilerlemek üzereydi ve ittihatçı kadroların buna tahammülü yoktu. Ergenekon’da tutuklamaların artmasıyla birlikte son çareye başvuruldu: Hiçbir hukuki dayanağının bulunmamasına rağmen AKP’nin kapatılması... Ancak iktidar partisi kolay pes edeceğe benzemiyor. Geçen hafta içinde gelen ek tutuklamalar ve Hrant Dink cinayetinde Jandarma istihbaratından iki zanlının üstlerini açıkça suçlayan mahkeme beyanları Türkiye’deki değişimin bu kez orduyu da zorladığını ortaya koyuyor.

Bu garip bir düello... Kısaca söylemek gerekirse bir yanda demokrasi, öteki yanda faşizm var... Muhafazakar kesimin partisi demokrasinin, devlet çeperindeki ittihatçı kadrolar ve onların medyadaki destekçileri ise faşizmin yanındalar. Ancak bu tablo hiç de şaşırtıcı değil. Çünkü Osmanlı’nın son elli yılından bugüne siyaset tam da bu kırılma etrafında yaşanıyor. Türkiye hala aynı büyük düellonun sonucunu bekliyor... Hala devlete rağmen demokrasi olmanın, bu arada da devleti koruyabilmenin arayışı içindeyiz.



Bu haber 775 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,982 µs