En Sıcak Konular

Savcı Erbakan'ı sinemada, Erdoğan'ı uçakta yakaladı

29 Mart 2008 11:20 tsi
Savcı Erbakan'ı sinemada, Erdoğan'ı uçakta yakaladı Türkiye ilk kapsamlı parti kapatma iddianamesiyle 1971'de karşılaştı. Sokakların hayli hararetli olduğu 70'li yıllarda savcıların delil toplama yöntemi de buna paraleldi. Ahmet Necdet Sezer'in 'kapıcı usulü'nden çok daha yaratıcı yöntemlerle bakın ha

Türkiye siyasi hayatı parti kapatmalarla malül. Yarım asırlık çok partili rejimde tam 42 parti hakkında dava açıldı, bunlardan 24'ünün kapısına kilit vuruldu. AK Parti'ye karşı davanın açıldığı şu günlerde demokrasinin bu aksak ritmi yeniden tartışılacak elbette. Olayın hukuki ve siyasi boyutu bir yana, partiler hakkında hazırlanmış binlerce sayfalık iddianameler aslında siyasetin de seyir defteri gibi. Zaman zaman dedektiflik öykülerini andıran delil toplama yöntemleriyle yarım asırlık bir savcı-politikacı macerasını barındırıyor çünkü. Ve bu ilişki, bir anlamda Türkiye'ye özgü siyaset-hukuk ilişkisinin gelişimini de ele veriyor. 

Tam 6 sinema 7 kahve iddianamede yerini aldı

Türkiye ilk kapsamlı parti kapatma iddianamesiyle 1971'de karşılaştı. Siyasetçinin daha çok yüzyüze propagandayı tercih ettiği, sokakların hayli hararetli olduğu 70'li yıllarda savcıların delil toplama yöntemi de buna paraleldi. 26 Ocak 1970'te Konya Milletvekili Necmettin Erbakan'ın kurduğu Milli Nizam Partisi (MNP) için hazırlanan iddianame, titiz bir kahve ve sinema konuşmaları seçkisinden oluşuyordu. Savcının iddianamesi 9 Şubat 1970 Ankara'da Büyük Sinema'da Erbakan'ın yaptığı konuşma ile başlıyordu. Erbakan başta Karabük'teki Site, Kırklareli'ndeki İnci, Edirne'deki Ayvazoğlu sinemaları olmak üzere 6 kere sinemada, Boyabat Sümer Kahvesi, Tekirdağ Çankaya Kahvesi ile Kocaeli, Diyarbakır, Hakkari, Rize ve Van kahvelerinde olmak üzere 7 defa da kahvede savcıya yakalanacaktı. 1961 Anayasası'na göre parti toplantılarının gizlice dinlenmesi yasak olduğu hatırlanırsa, kalabalık bir sivil polis ekibinin Erbakan'ın peşinde kahve kahve, sinema sinema dolaştığını tahmin etmek zor olmasa gerek.

Darbeyle siyasetin sokaktan ve sinema salonlarından çekilip Meclis'e hapsolduğu 1980'li yıllarda savcıların işi daha da kolaylaştı. Bu kez mercek altına alınacak mekan oldukça sınırlıydı çünkü. Genel başkanı olduğu tüm partilerin kapatılmasıyla belki de dünya siyasetinde bir rekora imza atmış Erbakan, kürsü dokunulmazlığına rağmen savcıdan Meclis Genel Kurulu'nda da kaçamadı. 1983'te yeni anayasayla birlikte Meclis'e adım atar atmaz yaptığı "'Benim inandığım şekilde sen yaşayacaksın' tahakkümünün ortadan kalkmasını istiyoruz" açıklaması 1998'de kapatılacak Refah Partisi hakkındaki iddianamenin de ilk delili sayıldı. "Adil Düzen kurulacak. Geçiş dönemi kanlı mı olacak kansız mı" sözleri ise iddianamenin olduğu kadar aktif siyasi yaşamının da son noktasıydı.

 

Kaset savaşı yıllarında gizli kayıt delil sayıldı


1990'lı yıllarda ise siyaset koalisyon hükümetleriyle birlikte kabuk değiştirdi. Ama bu yıllara sadece siyasi yelpazenin farklı renklerinin ortak iktidarları değil, "dinleme ve kaset" skandalları da damgasını vurdu. Örneğin, Alaattin Çakıcılı ses kayıtlarının ortalığa döküldüğü bir dönemde DYP-ANAP koalisyonu da işadamı Korkmaz Yiğit'in Kanal 6 televizyonunda yayımlattığı Türkbank ihalesiyle ilgili bir kasetin marifetiyle düşmüştü. Siyasetin "gizli kayda" sardığı yıllarda savcılık iddianameleri de bu muteber delili kullanmaktan çekinmedi. 1999'da Fazilet Partisi'ne karşı hazırlanan iddianameye savcılık gizli bir ses kaydını da eklemeyi ihmal etmedi. 21 Mart 1999 günü Meclis'te seçimlerin ertelenmesi ve hükümetin düşürülmesi yönünde Fazilet Partili vekilleri siyasi yasaklı Erbakan'ın yönlendirdiğine dair tek hukuki kanıt gizli kaydedilmiş bir ses bandıydı. İddianamenin ekinde bu kanıt şöyle sunulmuştu: "21.6.1999 günü saat 20.l5'de, Necmettin Erbakan'ın, Yasin Hatipoğlu ile bir araç telefonu aracılığı ile yaptığı konuşmanın kaseti ve çözümüne ilişkin tutanak. (Bu kaset ismini açıklamak istemeyen bir vatandaşımız tarafından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş'a teslim edilmiştir.)"

2000'li yıllara gelindiğinde siyasette hız ve küresel ilişkiler ağırlık kazandı. Kapatma davaları da aynı hız ve küreselliği yakalamakta gecikmedi kuşkusuz. AK Parti'ye karşı açılan davanın iddianamesi dönemin ruhunu her bakımdan yansıtan örneklerle dolu. İktidara geldiği günden beri küresel dünya ile bütünleşmeyi partisinin vizyonu sayan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ilk defa Turgut Özal'ın başlattığı uçakta siyaseti hayli geliştirdi ve neredeyse tüm radikal çıkışlarını ya gökyüzündeyken ya da havaalanlarında yaptı. Sonuçta tam 11 "gökyüzü açıklaması", Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın hazırladığı 160 sayfalık iddianameye takılmaktan kurtulamadı.

 

NTV VE CNN TÜRK'E ÇIKAN SİYASETÇİ DİKKAT ETSİN


AK Parti iddianamesi medya açısından da ilginç bir tablo ortaya çıkartıyor.

Bu iddianameden sonra siyasiler belki de NTV Ankara Temsilcisi Murat Akgün'ün canlı yayında sorularını yanıtlamaktan kaçınabilir. Zira, Başbakan Erdoğan ve Bülent Arınç'a siyaset yasağı konulmasının gerekçelerinden birisi Akgün'ün programındaki açıklamalar. CNN Türk'ün Ankara Kulisi de riskli programlar arasına şimdiden girdi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Erdoğan ve yine Arınç hakkındaki deliller arasında bu programın kayıtları bulunuyor. Ancak her şeye rağmen en tehlikeli program Fatih Altaylı'nın Teke Tek'i.

 

EN 'HAVALI' İDDİANAME AK PARTİ'NİNKİ

11 ARALIK 2005

Avustralya dönüşü Esenboğa Havaalanı: Yüzde 99'u Müslüman bir ülke Türkiye'de din bir çimentodur.

 

27 MAYIS 2005

Kazakistan dönüşü Atatürk Havalimanı: Kaçak Kur'an kursu diye ifade olmaz. Müslüman millet, kendi kitabını öğrenir.

 

12 HAZİRAN 2005

Amerika'ya giderken uçakta: Siz laikliği bir din gibi takdim ederseniz, bu ülkenin halkını üzersiniz.

 

15 HAZİRAN 2005

Beyrut'a giderken uçakta: Tommiks-Teksas okumaya kimse mani olmuyor. Kendi kitabını öğrenmesine niye mani oluyoruz.

 

17 HAZİRAN 2005

Lübnan'dan dönerken uçakta: "Başörtüsü ülkenin gerçeği. Bu sorun çözülmeli. Tabii taymingi önemli.

 

7 KASIM 2005

Almanya'dan dönerken uçakta: Fransa'daki olaylarda başörtüsünün yasaklanmasının da etkisi var.

 

7 TEMMUZ 2005

ABD'ye giderken uçakta:  Bırakalım kadınlar, kızlar kendileri karar versinler. Bakın Türkiye'de dekolte aldı başını gidiyor.

 

12 KASIM 2005

Katar'a giderken Esenboğa Havalimanı: AİHM'in türban kararı genel karar değildir, bir dosya ile ilgili karardır.

 

12 KASIM 2005

Katar'a giderken uçakta: Yasa çıkarabiliriz. Ama arzumuz bu sorun gerilime yol açmasın ve çözülsün.

 

8 ARALIK 2007

Lizbon'a giderken uçakta: Problem seçkincilerin kafasında. Bunu bir yerden çözmemiz lazım.

 

17 OCAK 2008

İspanya dönüşü Esenboğa Havaalanı: Yeni anayasayı beklemeye gerek yok, onun çözümü çok kolay.

Referans
 



Bu haber 536 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,763 µs