10 isim, 10 derin devlet! | " /> 10 isim, 10 derin devlet! | "/>

En Sıcak Konular

10 isim, 10 derin devlet!

29 Mart 2008 09:50 tsi
10 isim, 10 derin devlet! Erol Mütercimler, Mahir Kaynak, Deniz Ülke Arıboğan, Emin Gürses, Erol Bilbilik, John Pilger, Nuh Gönültaş, Ö. Lütfi Mete, İbrahim Karagül ve Cem Küçük'ün derin devlet görüşleri...

Profil Yayınlarından Cem Küçük'ün editörlüğünde yayınlanan Derin Devlet adlı kitap konu hakkında araştırmalarda bulunan ve bunları kaleme alan 10 ünlü ismin görüşlerini içeriyor. İşte isimler ve derin devletin özeti...

 

 
1. Erol Mütercimler

• Ülkemizde derin devletin olmamasını asker, hükümet ve cumhurbaşkanlığı makamı arasındaki uyuşmazlığa ve iletişimsizliğe bağlayanlar da var. Asker hükümetten hoşlanmıyor, hükümet cumhurbaşkanını sevmiyor. Gerçi şu anda cumhurbaşkanıyla hükümet arasında görünürde bir sorun yok. Bizde kolektif bir anlaşma olamamasından dolayı bir derin devlet yapısının çıkmaması fikrine katılıyor musunuz?

Tabii. Yalnızca bu üçü arasında değil Türkiye’de bütün kurumlar arasında bir ilişki, bir eşgüdüm ne yazık ki kurulamıyor. Bu eşgüdümünün kurulamayışının çeşitli nedenleri var. Dünyada da bu eşgüdüm kurulabiliyor mu, diye sorarsak dünyada da bu eşgüdüm çok kurulamıyor. Neden? Çünkü Cumhurbaşkanlığı müessesi ile hükümetin müessesi farklı. Silahlı Kuvvetler çok farklı bir kurum. Çok farklı bir müessese. Şimdi Cumhurbaşkanı devletin temsilcisi. Oysa ki hükümet adı üstünde… Hükümet.  Hükümetin devlet olmasını beklemeyin. Zaten hükümet devlet değildir. Dolayısıyla hükümet bir ideolojinin temsilcisi, hele tek partili bir hükümet ise bu tamamen ideolojilerini yansıtır. Hükümetin refleksi ile devletin refleksi örtüşme göstermeyebilir. İşte Cumhurbaşkanı ile hükümet arasında, ordu ile hükmet arasında, ordu ile Cumhurbaşkanı arasında bir çatışma söz konusu olamaz da bir örtüşememe durumu olabilir. Bu da neden? Türkiye üzerinden konuşursak, Türkiye’de ordunun özel bir durumu var.

 

Milli İstihbarat Teşkilatı’nı derin devlet bağlamında nereye koyuyorsunuz?

Şimdi dünyadaki örneklerine baktığımız zaman ulusal istihbarat teşkilatlarının derin devletle her zaman bağlantısı vardır. Bu nedenle istihbarat teşkilatları eylemlerinde, operasyonlarında kendilerinin gün yüzüne çıkamayacakları, çıktıklarında sakıncalar doğuracağı bütün operasyonlarda taşeronlar kullanır.  

Tüm operasyonlarda adına derin devlet dediğimiz bağlantı odaklarını kullanır. Bunlar illegal kurumlar, kuruluşlardır, çünkü onlar operasyonu yapar, ama istihbarat örgütü ortada görünmez. Yani MİT’in böyle olayları var mıdır derseniz somut olarak bir şey söyleme şansım yok. MİT’in içinde değilim. MİT Müsteşarı da değilim. Ama dünyadaki örneklerine baktığınız zaman işte Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılananlar açıklanıyor. İşte MOSSAD’ın yaptıkları ortada. Bunlar açıklanıyor, ortaya çıkıyor. İşte Almanya’da Baider-Mainhoff çetesinin ortadan kaldırılması olayında olduğu gibi, İtalya’daki Kızıl Tugaylar meselesinde, Aldo Moro cinayetinde olduğu gibi pek çok eylem var. İşte en son Benazir Butto suikastında görüldüğü gibi bunlar oluyor.

 

2. Mahir Kaynak

• Yakın zamanlarda yaptığınız açıklamalarda derin devlet kavramının içinin boşaltıldığını ve bunun yerine akil devlet kavramını kullanacağınızı söylediniz. Buna niye ihtiyaç duydunuz? Neticede derin devlet kavramını da ilk kullanan sizsiniz.  

Benim kesinlikle karşı olduğum, devlete rağmen faaliyet gösteren yeraltı örgütlerine derin devlet adı verildi. Yeni tanımlama o kadar yerleşti ki, benim başlangıçta yaptığım tanımlama unutuldu. Asıl önemlisi derin devletin konumu ters yüz edildi. Ben onu üstün bir akıl, ülkenin en etkili gücü olarak tanımlarken birden bire büyük güçlerin kullandığı, derin devletlerin maşası olan örgütler derin devlet olarak anılmaya başlandı. Bu algılamayı değiştirmenin mümkün olmadığını görüyorum ve derin devlet olarak tanımladığım akla bundan sonra “Akil Devlet” adını veriyorum.

Akil devletin rolü bugün algılanandan tamamen farklıdır, hatta ona karşıdır. Hiçbir faaliyeti meşruiyet dışına taşmaz. Çünkü bir davranışın meşruiyetinin sınırlarını çizen odur.

“Türkiye’de derin devlet olmadığı için bugünkü sorunlarını çözemiyor. Böyle bir yapı olsa Türkiye meselelerini daha kolay halleder. Oysa dünyada büyük güçleri temsil eden dev­letlerin hepsinin içerisinde, görünen yöneticilerin arka planında bir derin devlet vardır.” Buna da en iyi örnek, o günlerde tarihe gömülmüş olan Sovyetler Birliği’nin dağılmasında rol oynayan aktörlerdi....

 


Derin devlet nasıl bir formatta olmalıdır? 

 

Herhangi bir ülkedeki derin devlet, diğerlerine benzemez, çünkü derin devletin oluşması tarihi bir sürecin içerisinden geçer. Bir ülkenin tarihi geçmişi ve özel yapısı, oradaki derin devletin niteliğini belirler. ABD’yi kuran, özel teşebbüstür. Onu için derin devlet dediğimiz şey, özel teşebbüs içerisinde yuvalamıştır. 

Sovyetler Birliği’nde ise derin devlet yapılanması, gizli servis içerisindedir. Türkiye’de eğer kurulursa her iki devletinkine de benzemeyecek ve ordu etrafında kurulacaktır. Çünkü Türkiye’de siyasal açıdan deneyimli olan, siyasal kararları veren güç, esas iti­bariyle ordudur. Ordu Cumhuriyet’in de kurucusudur. Türkiye’de istihbarat servisi böyle bir fonksiyona ve yapıya sahip değildir; onun için derin devlet rolünü oynayamaz. Olursa, ordunun etra­fında olur.

Derin devletin en temel özelliği nedir? 

Bağımsız olmasıdır. Amerika’da, İngiltere’de derin devlet bağımsızdır.

 

  Siyasi iktidara bağlı mıdır?


Hayır, bağlı değildir. Siyasi iktidar onların verdiği kararların uygulayıcısıdır. Şöyle söyleyebiliriz: Önce, ülkenin geleceğe yö­nelik politikaları belirlenir. Sonra, siyasi yapıya buna uygun bir görünüm verilir. Herkesin zannettiği gibi iktidara gelenler politi­kayı oluşturmazlar. Oluşan politikaya göre iktidarlar yönetime getirilir. 

 

3. Deniz Ülke Arıboğan

Türkiye’nin derin devleti, liberal teori ile tam anlamıyla uyum sağlayamayan, birey ve toplum için neyin iyi neyin kötü olduğunu belirleme alışkanlığı olan bir devlet geleneğinin uzantısıdır. Toplumun farklı katmanlarınca “iyi” ya da “kötü” olarak kategorileştirilen bu amorf yapı, varlığını özellikle güvenlik sorunları ortaya çıktığında daha da rahat meşrulaştırabilmektedir. Bu nedenle de güvenlik sorunlarından beslenmektedir. Devletin kendi derinliğinde boğulmaması için, bıraktığı yasal boşluğun işlevsel değil, yasal aktörlerce doldurulması önemlidir. Unutulmamalıdır ki, bir ülkede gölgelerin kapladığı alanın büyümeye başlaması, o ülkede güneşin battığı anlamına gelmektedir.

 

4. Emin Gürses

Devlet, toplumdaki gücünü meşru kılmak ve devam ettirmek için gerekli çabayı göstererek halka, devletin toplumdaki sınıf çıkarlarını korumada tarafsız bir otorite olduğunu inandırmaya çalışır. Devletin bir yapılanma olarak toplumdaki hâkim sınıf da dahil olmak üzere değişik sınıflarla anlaşmazlık içerisinde olabileceği de düşünülebilir.  Bu durumda anlaşmazlığın çözümünün zorlaşacağı aşikârdır.

Uluslararası sistemde bir devletin diğer devlet/devletlerle uyuşmazlığı ona toplumda daha fazla bir otonomi (özerklik) sağlayabilir. Dış tehdidin çoğu kez toplumsal dayanışmayı artırıcı rol oynadığı görülmüştür. Devlet, sosyal grupların taleplerini ve çıkarlarını tam olarak yansıtmayan hedefler belirleyebilir. Bunların uygulanma aşamasında farklı gruplar karşılıklı bir tavize yanaşmazlarsa siyasi kriz kaçınılmaz olabilir.

Devleti kontrol eden güçlü bir elit kesimin varlığından söz edilir.  Burada sorun, devlet elitlerinin ve ekonomideki diğer kurumlaşmaların çıkarlarının her zaman birbirine uymayabileceğidir. Elitler arasındaki anlaşmazlıklar var olan kaynakların rasyonel kullanılmalarını zorlaştırabilir. Bu durumda da kriz yaşanabilir ve devletin toplumsal otoritesinde sorun yaşanabilir.

Günümüzde devletin rekabet içerisinde olan menfaat grupları arasındaki anlaşmazlıkların çözümünde tarafsız bir hakem rolü üstlendiği iddiası, bireyleri gruplar kurmaya götüren ortak çıkarların tarihsel ve kurumsal geçmişlerini sorunsuz olarak görmesinden doğmaktadır. Toplumdaki bireyler, gruplar vs arasında sosyal-ekonomik ve siyasal eşitsizlikler vardır. Bu eşitsizlikler belirli grupların sosyal, ekonomik ve siyasal çıkarlarını savunma kapasitelerini etkiler. Ayrıca unutmamak gerekir ki, birçok toplumda çoğu gruplar devletten veya devlet kontrollü kurumların bütçelerinden yardım alırlar. Bu durumun bir çeşit bağımlılık ilişkisi yaratacağı ise açıktır. Burada devletin amacı, onların sistem dışına çıkışını ve olası radikalleşmelerini engellemektir.

Derin devlet diye de adlandırılan bu güçlerin gayrı meşru faaliyetleri zaman zaman toplumsal kargaşaların yaşanmasının da önünü açmıştır. Soğuk Savaş sonrası yıllarda bu tür örgütlenmeler toplumsal ve uluslararası sorgulamalar nedeniyle önemli sınırlamalarla karşılaşmış, bu süreçte saldırganlıklarını da artırmışlardır. Fakat yeni süreç bu güçlerin yerine yine çoğunlukla emperyal merkezlerin kontrolündeki NGO’ların ikame edilmeye çalışıldığı ve emperyal kontrol mekanizmasının demokrasi ve insan hakları gibi tanımlamalarla meşrulaştırılmaya çalışıldığı dikkati çekmektedir.

 

5. Erol Bilbilik

Derin Devlet emperyalizmin güdümünde olmayan tam bağımsız ulus devlettir. Bu bağlamda Derin Devlet gereklidir. Böyle bir devlette Gizli Servisler devletin bir parçasıdır. Bu bağlamda Teşkilat-ı Mahsusa Derin Devlet’in bir organıdır.

 

6. John Pilger

Liberal demokrasi kolektif bir diktatörlüğe dönüşmeye doğru ilerliyor. Bu tarihi bir değişim ve medyanın bunun görünen sahte yüzü olmasına izin verilmemelidir. Bilakis medyanın kendisi popüler, acil çözüme ihtiyacı olan bir soruna dönüşmeli ve hemen harekete geçilmelidir. Gerçeklerin muhteşem savunucusu Tom Paine insanların çoğunluğu gerçekleri ve gerek fikirleri reddettiğinde kelimelerin Bastille’i dediği fırtına zamanının geleceği konusunda uyarıda bulunmuştu. İşte o zaman bu zamandır.

 

7. Nuh Gönültaş

11 Eylül günü akan kanın 12 Eylül günü durması gibi... Derin Devlet’in harekât planlarını Kırmızı Kitap belirliyordu. Ama artık bu belgenin uygulanması zora girmiştir. Son birkaç yıldır ortaya çıkan çirkin ilişkiler ağı bu yapıyı gözler önüne sermiştir. Bugüne kadar bu yapı yüzünden sadece AK Parti değil, çok partili sisteme geçişten sonra gelen bütün iktidarlar muktedir olamamışlardır.

 

8. Ömer Lütfi Mete

Meşhur hikâyedir ya; Napolyon’a sormuşlar:

-Sen hep ‘para para para’ diyorsun… Almanlar ise daima ‘şeref şeref şeref’ diyorlar… Tuhaf değil mi?

-Neresi tuhaf? Herkes kendisinde olmayanı ister!

Son yıllarda yağmursuz Türkiye’nin her santimetrekaresine tonla “Derin Devlet” geyiği düşüyor. Sivri topuklu ayakkabı giyen bıçkından ipini koparmış veya emekli olmuş güvenlik birimi mensubuna… Eli kalem tutup karanlık hadiseler hakkında iki lakırdı edebilenden, yeraltı dünyasının liderleriyle poligonlarda birkaç şarjör mermi boşaltmışlığı bulunanlara kadar yüzbinlerce vatandaş karanlıkları görme ve okuma ustası geçinir oldu.

Bu kadar Derin Devlet muhabbeti yapılan bir ülkede ya bütün karanlıkları örten veya bulanıklaştıran büyük bir perdeleme düzeneği var veya mahrem işleri gören tutarlı ve sağlam bir yapılanma yok demektir.

 

Benim kanaatim Türkiye’nin Derin Devlet deyimi ile ifade edilecek bir çarkının bulunmadığı yönündedir.

Napolyon’un dediği gibi, herkesin kendisinde bulunmayanı istediği doğruysa, bu kadar “derin muhabbet” ancak sığlığın belgesi olabilir. Buna dense dense “Derin Sığlık” denebilir.


Türkiye’de Derin Devlet olmadığı için ya tamamen yerli Derin Çete’ler veya yabancı Derin Devlet’lerin uzantısı niteliğinde Derin Çete’ler vardır. Derin Devlet’in yerini Derin Çete’ler doldurmaya kalkıştığı için de benim gözümde Türkiye Cumhuriyeti bugün artık devlet değildir. ...

 

9. İbrahim Karagül

 

Hatta Türkiye’yi mensup bazı askeri unsurların İsrail’den Kuzey Irak’a yapılan sevkıyatlara güvenlik sağladığı, aynı birimlerle birlikte yabancı istihbarat mensuplarının Kuzey Irak’tan Türkiye’nin değişik yerlerine yapılan sevkıyatları birlikte yürüttükleri gibi dehşetengiz tezler hep yanıtsız kaldı. Son yirmi yılda Türkiye’nin sorduğu birçok sorunun cevabının bulunamaması gibi… Aslında bütün soruların cevapları bu trafikteydi. Ama kim soracaktı!

 

Afyon’a getirilen patlayıcı ve füzelerin Ankara ve İstanbul’a gönderilmesi gibi. Peşmergeleri eğiten İsrailli uzmanların, Türkiye sınırına birtakım uydu cihazları ve bunlara ait ekipmanlar yerleştirmesi gibi. Trafikte yer alan bazı kişilerin sık sık İsrail’e gitmeleri gibi. 21 Eylül Cuma gecesi 01:40 sularında bir tonunu üzerinde C-3 ve C-4 patlayıcı taşıyan bir aracın İstanbul’a gönderilmesi gibi.

Hiçbir zaman yazmaya cesaret edemediğim çok önemli liderlere suikastlar planlandığı iddiaları gibi. Dikkatimi çeken, bu iddialardan bir süre sonra yeni bir çete operasyonu yapılması oldu.  

Tekrar soralım: Bu trafiği kimler yönetiyor? İçinde yer alan resmi görevliler kimler? Trafiğin Türkiye tarafından hangi güçler yer alıyor? Türkiye’deki ortakları hangi çevreler? Hangi taşeron çeteleri kullanıyorlar? Amaçları ne? Bu çokuluslu örgütlenmenin kodları ne kadar çözülebilir? Bilmiyoruz. Ancak, Türkiye’de sokakları bölen, kamplaşmalara/çatışmalara yol açan, gördüklerimizin dışında bir başka iradenin var olduğunu biliyoruz sadece. Gördüklerimiz kadarıyla izliyoruz ama sadece izliyoruz…

Bir operasyon, Cem Ersever, Jitem ve Mumcu suikastına ilişkin nice soruları bugüne taşıdı. Taşıyacak da. Ama 15 yıl önceki olayların dışında son beş yılda bu bölgede neler oluyor sorularına ışık tutacak bilgilere ihtiyacımız var. Cesaretle sorular sormaya. Son iki yılda gerçekleşen operasyonların çok büyük olayları, saldırıları, suikastları engellediğine inanıyorum. Önleyici operasyonlar oldu. Ama bu kirli, karanlık ilişkiler ağını aydınlatacak büyüklükte değil.

Geriye doğru etkili bir temizlik çok zor, ama mümkün. Okyanus ötesi, kıta Avrupası ve bölge ülkeleri bağlantılı gayri meşru ilişkiler ağı çözülemezse, her iki ayda bir çete operasyonu yapılmak zorunda kalınacaktır. Tabii bu arada yeni Mumcu suikastları olmazsa, bunlara bağlı olarak toplumsal travmalar yaşanmazsa… 

 

10. Cem Küçük

İngiltere Savunma Bakanlığı biyolojik silahlar uzmanı Dr. David Kelly’nin 17 Temmuz 2003’de evinin yakınlarında ölü bulunmuştu. Kelly, İngiliz hükümetinin Irak’taki savaşı haklı çıkarmak için Irak dosyasını abarttığını iddia etmişti.

Bizde devlet kavramından hoşlanmayanlar buldukları her fırsatta devlete yüklenirler. Bazı eleştirilerinde haklı olabilirler, ama çok methettikleri AB ülkelerinde de faili meçhuller hayli yaygındır. 

Haber 7



Bu haber 2,314 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,309 µs