En Sıcak Konular

Filistin diasporası Hindistan’a ulaştı

28 Mart 2008 09:38 tsi
Filistin diasporası Hindistan’a ulaştı Hindistan’ın fakir mahallelerinde yaşayan Filistinli mülteciler büyük bir dram ile yüz yüze. Filistinli mülteciler, UNHCR binası önünde gösteri düzenledi.

İster inanın ister inanmayın Filistinli mülteciler diasporası Hindistan’a kadar ulaştı. Şu anda yaklaşık 500 yurdundan ayrılan Filistinli Kishangarh ve Vasant Kunj bölgeleri gibi fakir Güney Delhi bölgelerinde yaşamakta. Yaklaşık 20 engelli insanı da içeren kadın, erkek, çocuk bir arada. Pek çoğu ABD’nin işgal ettiği Irak’tan uçtu. Yıpranmış sinirleriyle günlerdir amaçsız, umutsuz burada yaşıyorlar. Her sabah Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komisyonu (UNHCR)’ndan belli bir ülkenin onları mülteci olarak kabul ettiğini bildiren bir mektup gelmesi umuduyla kalkıyorlar.

Avustralya ve Yeni Zelanda gibi ülkeler Iraklılar gibi Hindistan’dan diğer mültecileri kabul ederken, bugüne kadar hiçbir ülke Filistinli mültecileri kabul etmedi. Çoğu Hindistan’a 2006’nın başlarında geldi ancak çok daha önce gelenler de var, burada evlenip Hindistan’ı yurt edinenler. Yeni gelenlerin çoğu Irak’tan. Görüştüğümüz mültecilere göre Şii militanlar kimlik kartlarına bakarak katletme diye adlandırdıkları şekilde Filistinli Sünnileri öldürmeye başladıklarında kaçmaya başlamışlar. Diğer bir deyişle, Filistinliler sırf Filistinli oldukları için öldürülüyordu. Filistinli mültecilerin çoğu Delhi’deki pek çok Filistinli mülteci 1973’te Filistinli mülteciler için Başkan Ahmed Hasan Al-Bakr tarafından kurulan Bağdat’taki Baladiyat merkezinden gelmekteler. Bu bölge Amerikan işgali başladığında on bin Filistinliye ev sahipliği yapmıştı ancak bu mültecilere göre bugün nüfus giderek azalarak 5000’den az duruma geldi. Hala Al-Baladiyat’ta yaşayan Filistinliler her gün tehdit alıp her an katledilme riskiyle yüz yüze olmalarına rağmen, Irak’tan kaçacak kadar paraları olmayanlar. Buradaki bir mülteciye göre yurt dışına çıkmasına izin verilen sahte bir Irak pasaportu bile en azından iki bin dolar tutuyor. Bu engele rağmen, yaklaşık 3500 Irak temelli Filistinli buradaki bir mültecinin dediğine göre her gün çeşitli yönlere kaçmakta.

 

Delhi’nin Vasant Kunj bölgesinde Ahmed Mahmud Yunus ile tanıştık. 1952’de Bağdat’ta doğmuş, yaşına göre daha yaşlı gösteriyordu. Babası 1948’de birkaç hafta içinde yurduna geri dönme umuduyla Filistin’den Bağdat’a kaçmış ancak birkaç yıl önce tekrar Filistin’e hiç ayak basamadan Irak’ta son nefesini vererek hayalini gerçekleştirememiş. Ahmed Iraklı kamu işleri dairesinde çalıştı. 30 yıllık bir hizmetten sonra, 2006’da Bağdat’tan kaçtığında su boruları muhafazası dairesinin başkanıydı.

FİLİSTİNLİLER IRAK’TAN GÖÇE ZORLANIYOR

Ahmet, milis güçler güçlendiğinde Amerikan işgali başladıktan bir yıl sonra problemlerin başladığını söylüyor. Filistinlileri tehdit edip onlara ölümden kaçmak istiyorlarsa Irak’tan kaçmalarını söyleyerek başladı. 2006’nın başlarında güzel bir sabah, kapılarının altından bilgisayarda yazılmış bir mektup atıldı. Yanında canlı bir merminin de bulunduğu mektupta Irak’ı terk etmezlerse hepsinin öldürüleceği yazıyordu. Artık Ahmed de en büyük oğlu 27 yaşındaki Alaa’yı uzak bir yere göndermeye karar verdi. Iraklı Kürt kaçakçısıyla Alaa’yı 7000 Amerikan doları karşılığında Yeni Zelanda’ya götürmek üzere bir anlaşma yapıldı. Kaçakçı sahte Irak pasaportu ve diğer gerekli belgelerle Alaa’nın da içinde bulunduğu küçük bir grupla Yeni Zelanda’ya dolambaçlı bir yolculuğa çıktı. Kısa bir süre sonra kendilerini Hindistan’ın başkentinde buldular. Burada kaçakçı onların sahte pasaportlarını aldı ve onlara vize çıkarmak için gidiyorum diyerek ödemenin kalan bakiyesini de alarak ortadan kayboldu. Onu bir daha görmediler. Grup bilinmeyen bir yerde kimsesiz ve çaresiz kalmıştı. Bu Mart 2006’daydı. Daha sonra Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komisyonu’na başvurdular ve Hindistanlı yetkililerin ellerinde sıkıntıya uğramaktan onları kurtaracak belgeler hazırlanarak “mülteci” olarak kabul edildiler.

Bu arada Irak’ta durum daha da kötüleşti ve Ahmed eşi, kızı ve iki oğluyla birlikte Aralık 2006’ta Alaa’ya katılmak üzere Hindistan’a gitmeye karar verdi. Onlar da mülteci olmak için Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komisyonuna başvurdular. Pek çok formaliteden sonra mülteci olarak kabul edildiler ve temel ihtiyaçlarını karşılamayan yetersiz ödenek almaya başladılar. Aile reisi bir mülteci her ay 2245 rupi (56 dolar) alırken, diğer aile bireyleri 750 rupi (18.75 dolar) almaktaydı. Bu acınacak miktardaki az ücret de sadece ilk altı ay bu şekilde ödendi, ondan sonra aile reisinin ücreti 1400 rupiye, aile bireylerininki de 600 rupiye azaltıldı. Bu pahalı şehirde bu ödeneğin ancak bir haftanın masraflarını karşılayabildiğinin söylenmesine gerek bile yok.

BM TARAFINDAN MÜLTECİ İLAN EDİLİYORLAR

Bu yetersiz ödeneği alabilmek için bile her başvuran başvuru sürecinde, mülakat yapılıp yüksek memurlar tarafından sonuç değerlendirilerek 6–8 ay beklemek zorundalar. Başlangıçta her başvuran bir başvuru doldurup, Birleşmiş Milletler ve Hindistan kanunlarına uyacaklarına dair iki sayfalık uzun bir metne imza atıyorlar. Birkaç ay sonra Birleşmiş Milletler memurları tarafından kapsamlı bir sorgulama için çağrılıyor. Başvuranın mülteci olduğuna tatmin olurlarsa, beyaz bir kâğıtta ismini ve fotoğrafını taşıyan geçici bir sertifika veriliyor. Birkaç ay sonra mavi bir kâğıt üzerinde fotoğrafı ve bilgileri olan sürekli bir sertifika veriliyor. Artık Birleşmiş Milletler tarafından tanınan bir mülteci. Bu aşamadan sonra Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komisyonu ilk altı ay sonrasında azaltılan ve bir yıl sonra yeni bir değerlendirme yapılan aylık ödeneği ödemeye başlıyor.

 

Ahmed Mahmud Yunus ailesinin diğer bir kısmının bu aralar Irak’tan kaçan Filistinlilerin yerleştiği Suriye sınırındaki kampta zor durumda kaldıklarını söylüyor. Onların Irak hükümeti tarafından tanzim edilen Filistin seyahat belgeleri olduğunu ama kendilerinin sahte Irak pasaportları ve Hindistan turist vizeleriyle Hindistan’a geldiklerini söylüyor. Buradaki bir Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komisyonu memuru bu yıl 31 Temmuz’a kadar resmi olarak 153 Filistinliyi mülteci olarak kabul ettiklerini açıkladı.

Ahmed Mahmud Yunus her ay aldığı 5800 rupinin (145 doların) 5000 rupisini fakir Güney Delhi’nin taşrasında ailesinin kaldığı daireye kira olarak veriyor. Yeni evinde elektrik ve cep telefonu haricinde her türlü modern mobilya ve olanaklardan yoksun. Oğlu Alaa hazır içme suyu alacak paraları olmadığından çeşme suyu içtiklerini ve bunun neticesinde evde herkesin mide problemleri olduğunu söyledi.

SURİYE ÜZERİNDEN HİNDİSTAN’A GÖÇETTİLER

Iraklılar gibi, Irak temelli Filistinliler de iki yıl önce Suriye aracılığıyla Hindistan’a azar azar gelmeye başladılar. BM Mülteciler Yüksek Komisyonu rakamlarına göre geçen Mart ayından beri sayı artmış durumda. Bu mülteciler sadece yabancılıktan ve yoksulluktan çekmiyorlar, aynı zamanda Hindistan dilini ve kültürünü bilmemekten de zorluk çekiyorlar. Hindistan toplumunun kendilerini pek hoş karşılamadığını söylüyorlar. Bunun nedeni et ve soğan yemenin iyi karşılanmadığı Hindu yerleşim yerlerinde yaşıyor olmalarından kaynaklanabilir.

Hindistan’da Filistin “elçiliği” var. Bu mülteciler elçiliğin onlarla hiçbir şekilde iletişim kurmadığını ve yardımcı olmadığını iddia ediyor. Elçilikteki memurların onlara iletişim kurmayın dediklerini iddia ettiler. Bu memurların onlara “siz Filistinli değilsiniz” dediklerini iddia ediyorlar. Bunlardan biri elçiliğin zilini çaldıklarında dışarıya Hindistanlı veya Filistinli bir çalışanın çıkıp: “Burada yapacağınız bir şey yok, Birleşmiş Milletler ofisine gidin” dediğini söyledi.

Haziran 2006’da Mısır’dan Hindistan’a gelen Filistinli 47 yaşındaki mülteci Abu Ali elçilik memurlarının duyarsız tavırlarıyla karşılaştıklarını, lobide bağırmaya başladığını söylüyor. Artık elçinin ilk katındaki ofisinden çıkıp aşağıya geldiğini ve ona “senin gibilerin işine bakmıyoruz burada” dediğini söylüyor Abu Ali. Elçinin ona dışarı çıkmasını emrettiğini söylüyor. Abu Ali emre itaat etmeyi reddettiğinde elçilik memurları ona vurarak gömleğini yırttığını ve elçilik binasının dışına attıklarını söyledi.

FİLİSTİNLİ ABU ALİ’NİN HİKÂYESİ

Fındık kabuğundaki Abu Ali’nin hikâyesi bugün her Filistinli mültecinin hikâyesiyle aynı. Nereye giderse gitsin uzaklaştırılıp, reddediliyor. Abu Ali aslen Gazzeli. Mısır’a yetmişlerde geri dönmemek üzere okumak için gitmiş. Bir taksi şoförü olarak çalışmaya başladı ve Mısır’da evlendi. 1997’de ailesiyle Gazze’yi ziyaret etme izni çıkardı. Aklında illegal mukim olarak Gazze’de kalıp bir daha Mısır’a dönmemek vardı. Refah’ta Mısır kontrol noktasından geçip İsrail kontrolündeki Filistin kontrol noktasına vardığında, hepsinin aynı geçiş evraklarına sahip olmasına rağmen İsraillilerin ailesine Gazze’ye geçmeye izin verip kendisine vermediğinde şok olmuştu. Bağırdı, ağladı ve İsraillilerin ona merhamet etmesi için yalvardı. Yapacak bir şey yoktu, dönüş vizesi olmadığından Mısır’a giremeyeceği söylenen Mısır kontrol noktasına geri dönmek zorunda kaldı. Bir Mısırlı memur ona acıyıp tekrar Kahire’ye kaçmasına izin verene kadar birkaç gün kontrol noktasının gözaltı merkezine atıldı. Mısır’da kalabilmek için zorla bir turist vizesi aldı. Bu vize her yıl Mısır’da bir bankaya 1800 Amerikan doları ödeyerek elde ettiği “yıllık turist vizesine” dönüştürüldü. Bu 2001 yılında Mısırlı memurların artık turist vizesini uzatamayacağını ona söyleyene kadar devam etti. Diğer bir deyişle, Mısır’ı terk etmesi gerekmekteydi. Tüm bu süre içerisinde Abu Ali’nin hanımı Gazze’de yaşamaktaydı. Gazze’ye girerken hamile olan eşi şimdi on yaşına gelmiş Ali ismindeki oğlunu orada dünyaya getirdi. Baba ve oğul birbirlerini hiç görmediler.

2001’den beri Abu Ali Mısır’da İsrail’in Gazze’den çekildiği ve Hamas’ın Gazze-Mısır sınırındaki dikenli telleri patlattığı 15 Eylül 2005’e kadar çeşitli dönemlerde birkaç kez hapse girdi. Artık Abu Ali Gazze’ye iki kere gizlice girmeye çalıştı ve ikisinde de Mısırlı devriyeler tarafından yakalanıp Sinai’ye geri gönderildi. Son olarak aynı yıl 9 Ekim’de tekrar Refah’a ulaşmayı başardı ve gecenin karanlığında Gazze’ye gizlice girmeye çalıştı. Mısırlı bir sınır devriyesi nişan aldı ve bir bacağından yaraladı. Hemen tutuklanıp bir askeri mahkemeye çıkartıldı. 2000 Mısır poundu cezayla bir aylığına hapsedilmesi hükmü verildi. Bu tür vakalarda bu çok hafif bir karardı, diyor Abu Ali. Bu hapishane süresinden sonra İçişleri Bakanlığının Kahire’deki Lazoghly bölgesindeki gözaltı merkezine gönderildi. Buradaki görevliler ülkeden ihracına karar verdiler.

 

Sonra akrabaları onun için herhangi bir vize alabilmek için bir umut Kahire’deki bütün yabancı elçilikleri dolaşmaya başladılar. Hiçbiri olumlu cevap vermedi. Sonunda Sudan elçiliği bir aylık turist vizesi verdi. Hemen Sudan’a ihraç süreci başladı. Bir polis grubu trenle elleri kelepçeli bir şekilde Aswan’a götürdü, oradan Nil Nehri’nin üzerinde botla Sudan sınırlarındaki Wadi Halfa’ya götürdüler. Ancak sınır kontrol noktasındaki Sudanlı memurlar bir aylık turist vizesi sona erdiğinde Mısır’a dönüş veya herhangi başka bir ülkeye gidiş vizesi olmadığını ve bunun da Sudan’da gereğinden fazla kalacağı anlamına geldiğini söyleyerek vizeyi onaylamayı reddetti. Mısır’ın problemlerini bize ihraç etmesini istemiyoruz, dediler.

Elleri kelepçeli Abu Ali geri Kahire’ye Qanater hapishanesine götürülüyor. Burada “John” adında bir Hindistanlıyla tanıştı. Bu Hindistanlı ona Hindistan turist vizesi bulmasını tavsiye etti. Akrabaları bu sefer Hindistan elçiliğine gidip gelmeye başladı ve üç haftalık bir vize almayı başardılar. Tekrar elleri kelepçeli Emirates havayolları uçağı ile 18 Haziran 2006’da Bombay’a götürüldü.

DİLİNİ VE KÜLTÜRÜNÜ BİLMEDİĞİ YENİ BİR DÜNYADA

Abu Ali kimseyi tanımadığı, dilini ve kültürünü bilmediği bir ülkede kendini buldu. Bombay caddelerinde amaçsız dolaşmaya başladı. Sonunda biri Filistin elçiliğinin bulunduğu Hindistan başkentine gitmesini tavsiye etti. Böylece Abu Ali sonraki trene binip 5 Temmuz 2006’da Delhi’ye vardı. Doğrudan Filistin elçiliğine yabancı bir ülkede yardım bulacağı büyük umutlarıyla gitti. Ancak tüm yardım isteği reddedildiğinde şaşırmıştı, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komisyonuna gitmesi söylenmişti. Abu Ali kulaklarına inanamıyordu. Kısa bir süre sonra dirayetini toplayıp Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komisyonuna gitti ve burada bir form doldurması istendi. Aylar sonra Birleşmiş Milletler memurları tarafından mülakat yapıldı. Resmi olarak “mülteci” olarak tanındığı ve Hindistan’da yaşaması için gerekli belgeleri verilene kadar çok aylar geçmişti.

Bugün Abu Ali onu kimsenin tanımadığı bir bölgede bir binanın en üst katında tek odalı bir evde yaşamakta. Komisyonun verdiği ödenek onu desteklemeye bir hafta bile yetmezken Hindistan’da çalışmasına izin verilmiyordu. Hayal kırıklığı onu tekrar başka bir ülkeye vize almada bir teselli bulma ümidiyle Filistin elçiliğine götürdü. Ama gene her türlü yardım reddedildi ve bugün iddia ettiğine göre elçilik binasına bile girmesine izin verilmiyor.

 

Hindistan’daki başka bir Filistinli mültecinin hikayesi ise Abu Ali’ninkinden daha garip. Libya’da yaşayan bir Flitsin ailesine ait genç bir adam olan Muhammed Iraki’nin hikayesi bu. Babası İsrail tarafından 1948’de işgal edilen Filistin bölgelerinden Al-Tireh’li. 1967’de işgal edilmeden önce babası Gazze’ye kaçmış. Oradan Mısır radyo istasyonunda İbranice spiker olarak çalışmak üzere Kahire’ye gitmiş. Sonra Libya enformasyon bakanlığı ve Libya haber ajansında İbranice tercüman olarak çalışmak üzere Libya’ya gitmiş. Albaylık tarafından köklerinden ayrılan Filistinli ailelerin arasındaydı. Oslo Anlaşmasının ikazında Kaddafi Gazze’de yaşayan Filistinlileri sınır dışı edip Oslo’ya göre özgürleştiğinden Gazze’ye gitmelerini emretti. Bir müddet sonra fırtına dinmeye başladı ve Filistinliler Libya’da huzur içinde yaşamaya başladılar. Bu sıralarda oğullarından biri Internet ve e-mail aracılığıyla İsrail’deki akrabalarıyla iletişim kurmaya başladı. İsrail’de psikoloji öğretmenliği yapan kuzenine âşık oldu ve evlenmeye karar verdiler. Bu hayatındaki en zor karardı, çünkü müstakbel eşinin İsrail pasaportu olduğundan tüm dünyada hatta Arap Dünyasının bazı bölümlerinde bile istediği gibi seyahat edebilirdi ancak kendisinin Gazze mülteci pasaportu ile hiçbir yere hareket edemiyordu çünkü Arap ülkeleri kural ve politika olarak bu tür Filistinlilere vize vermediğinden belgeleri sadece bulunduğu ülkede yaşamasına izin veriyordu. Ancak ikili tüm bu zor gerçekleri görmezden gelmeye karar verdiler. İsrail ile ilişkileri devam eden Tunus’a geldiler ve dolambaçlı bir şekilde evlilikleri gerçekleşti. Şu anda batılı bir ülke onları kabul edene kadar bir müddetliğine burada yaşamak üzere Hindistan’a gelmeye karar verdiler. Geçen yıl Hindistan’a gelişi ve eşinin de onu takip edişi bu şekilde olmuş. BM Mülteci Yüksek Komisyonu’na başvurdular ve gerçek mülteciler olarak kabul edildiler. Hindistan’da bir yıldan fazla süredir işsiz hayat onları sıkıntıya sokmaya başladı ve tüm birikimleri bittiği gibi eve dönüş için sakladıkları altını da yaşamak için sattılar.

FİLİSTİN ELÇİLİĞİ MÜLTECİLERE YARDIM ETMİYOR

Konuştuğumuz mülteciler Filistin elçiliğinin onlara yardım etmek şöyle dursun ilişkiye geçmeyi bile denemediğini söylüyorlar. Bu mültecilerden birine göre elçilik onlara: “biz sizden sorumlu değiliz” demiş. Bu mültecilerden biri bize bu yıl Mayıs ayı gibi Mısır’dan Hindistan’a gelen 42 yaşındaki Filistinli mühendis Hisham ‘Iwad Al-Buhaisi’nin hikayesini anlattı. Kısa sürede akli dengesi bozuldu. Güzel bir günde Delhi polisi onu Delhi havaalanında dolaşırken buldu. Filistin elçiliğine sorumluluğunu almaları için aradıklarında, onu tanımadıklarını ve ne isterlerse yapabilecekleri söylediler. Daha sonra ailesi onu Birleşik Arap Emirliklerine göndermeyi başardı.

Bu mülteciler birkaç ay önce yardım bulmak için Arap elçiliklerine gittiklerini söylüyorlar. Elçiliklerin bireylere yardım etmediğini onlara söylemişler. Onun yerine bağışlarını onlara dağıtacak Filistin elçiliğine yapacaklarını söylemişler. Bu mülteciler bu şekilde 20–30 bin dolar toplandığını ve Filistin elçiliği’nin mültecilerin çocuklarının eğitimi için harcayacaklarını söyledikleri bu parayı dağıtmayı reddettiğini iddia ediyorlar. Burada pek çok mülteci çocuğu okula gidemediğinden çok az çocuğun bu fondan faydalanabileceğini söylüyorlar. Ebeveynlerden biri bize kötü bir psikolojik durumda olduklarını anlattı. Sadece hayatta kalmaya çalışırken çocuklarını ücret, üniforma, kitap, yol masrafı vb. gibi şeyler gerektiren okullara çocuklarını göndermeyeceklerini söyledi.

Mültecilerden biri bize Birleşik Arap Emirliği elçiliğinin bu mültecilere birkaç aydır gıda paketleri gönderdiğini ancak mültecilerin sayısı birden artınca bunun da durdurulduğunu söyledi.*

Hindistan’daki Filistinli mülteciler Hindistan’ı şu an yurdu yapan geniş bir mülteci topluluğunun bir parçasılar. BM Mülteciler Yüksek Komisyonu rakamlarına göre kendilerinin tanıdığı 9212 Afgan, 1800 Burmalı, 154 Somalili, 34 Iraklı ve 72 diğer mülteciler bulunmakta ve pek çoğunun da durumları üzerine çalışılmakta. Burada yaşayan bir mültecinin bize anlattığına göre Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda gibi rağbette olan batılı ülkeler başka ülkelerin mültecilerini kabul ederken, kimse Filistinlilerle ilgilenmiyor.


* Delhi temelli bir kuruluş olan Yardımlaşma Birliği diğer kuruluşların ve bireylerin yardımıyla mültecilere Ramazan arifesinde yaklaşık 2,5 yüz bin rupi değerinde gıda paketi dağıttı. Ayrıca 13–14 Ekim 2007 tarihinde Bayram sırasında bu ailelere 1.20 yüz bin rupi nakit yardımı dağıttı. Zaman zaman küçük ölçüde yardımlar yapmaya devam ediyor.

TIMETURK / Zaferu’l-İslam Khan / Hindistan




Bu haber 468 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,943 µs