En Sıcak Konular

Batı’nın sıra dışı ismi: Jürgen Todenhöfer

27 Mart 2008 20:27 tsi
Batı’nın sıra dışı ismi: Jürgen Todenhöfer Alman politikacı Jürgen Todenhöfer, olayları ‘ötekilerin gözü’yle anlamaya çalışan bir Batılı. Bu amaçla, Şili diktatörü Pinochet ile görüştü, gizlice Sovyet işgali altındaki Afganistan’a girdi. Son olarak Irak’a giderek direnişçil

Jürgen Todenhöfer, Almanya’nın en renkli politikacılarından 18 yıl Hıristiyan Demokrat Birlik(CDU) Partisi milletvekilliği yapan Jürgen Todenhöfer, önce 1975’te Şili diktatörü Pinochet’ye 4500 siyasi tutukluyu serbest bıraktırarak dikkatleri üzerine çekti. Beş yıl sonra, bir foto muhabiriyle birlikte gizlice Sovyet işgalindeki Afganistan’a girerek, olayları öteki tarafların gözüyle anlattığı ‘Abdul ve Tana’ya Kim Ağlar ki’ kitabı, Almanya’da en çok satanlar listesine girdi. ABD’nin işgalinin ardından Irak’a giden Todenhöfer, savaşta ağır yaralanan Irak’lı Merve’yle Amerikan askeri Andy’nin hayat öyküsünü kaleme aldı. ‘Andy ve Merve’ adlı bu kitabı Türkçeye’de çevrildi.

Todenhöfer, geçen ağustos ayında, ABD’nin işgali altındaki topraklara yeniden giderek, Irak’lı isyancı gruplarla görüştü. Onların bu savaşa ve Batı’ya bakışını yansıttı. Almanca yayımlanan ‘Said’i Neden Öldürüyorsun?’ adlı kitabı, yoğun tartışmalara neden oldu. 67 yaşındaki politikacı Jürgen Todenhöfer ile son kitabı üzerine konuştuk.

18 yıl milletvekilliğinizin ardından, bugün Burda Yayın Grubu’nun yöneticiliğini yapıyorsunuz. Aynı zamanda Afganistan, Irak gibi savaş bölgelerine giderek direnişçilerle görüşüyor, gözlemlerinizi aktarıyorsunuz... Kendinizi neden bu kadar tehlikeye atıyorsunuz?

Çocukluğumdan beri hep öteki tarafın öyküsünü merak ettim. Gerçekleri öğrenmek için bunun şart olduğunu düşündüm. 19 yaşımda, bir yıl Paris’te okudum ve o zaman Cezayir savaşı çok günceldi. Batı basınında çıkan haberleri ile ilgiyle takip ettim. Bir yıl sonra, savaşın öteki yüzünü görmek için Cezayir’e gittim. 1979’da, Sovyetlerin Afganistan’ı işgalinden 1 yıl sonra, bu topraklardaki durumu kendi gözlerimle görmek istedim. Irak’a gidiş amacımda aynıydı.


Irak’taki isyancı gruplarla bağlantıyı nasıl kurdunuz?

İlişkiyi, Birleşmiş Milletlerdeki Alman diplomatlar ve eski Alman bürokratları aracılığıyla kurdum. Bu hazırlıklar birkaç ay sürdü. Elbette yaptığım iş tehlikeliydi. Bu kişilerle görüşürken,  Amerikan askeri baskınına kurban gidebilirdim. Ayrıca kaçırılıp rehin alınabilirdim. Size bu tehlikelerden birini anlatayım: Irak’a Paskalya’da gitmeyi planlıyordum. Ancak Irak izin vermedi. İyi ki izin vermemiş, çünkü Bağdat’ta kalacağım Milyar Mahzur Oteli, orada bulunacağım tarihlerde havaya uçuruldu. Irak’ın Ram adiye bölgesine ağustos’ta gittim. Batı’da, Irak’taki olaylar üzerine okuduğumuz tüm haberler, ‘embedded’ denilen iliştirilmiş gazeteciler tarafından hazırlanıyor. Amerikan askerlerinin eşliğinde haber yaparsanız, olaya sadece onların gözlüğüyle bakabilirsiniz. Ama ben öteki tarafı görmek istedim.

Irak’taki gözlemlerinizi aktardığınız ‘Said’i neden öldürüyorsun?’ kitabınızda, saldırılar düzenleyen gruplar için ‘isyancı’ diyorsunuz.

Birleşmiş Milletler sözleşmesi’nde bu açıkça tarif ediliyor; sivillere karşı şiddet kullanmadan, işgale karşı sürdürülen mücadeleyi meşru görüyor. Teröristler ise benim için birer katil. Ancak isyancılar birer özgürlük savaşçısı. Irak’ta Amerikan işgaline karşı mücadele eden isyancıların sayısının 100 bin civarında olduğu tahmin ediliyor. Irak’taki El Kaide teröristlerinin sayısı ise 1000 kişiyi aşmıyor. Irak’ta Amerikan askerleri günde ortalama 100 askeri operasyon, isyancılar ise 100 saldırı eylemi düzenliyor. Ancak isyancıların bu mücadelesi Batı basınına yansımıyor. ABD buna izin vermiyor, çünkü Irak’ta böylesine güçlü bir direniş olduğunun bilinmesini istemiyor. Ancak El Kaide teröristlerinin gerçekleştirdiği saldırılar her yerde haber oluyor. Oysa onlar, isyancılardan farklı olarak, günde en fazla üç saldırı yapıyor. Çünkü ABD, bu tür haberlerle, “Bakın biz El Kaide terör örgütüne karşı savaşıyoruz” mesajını veriyor. Irak’taki El Kaide teröristlerinin %80, 90’ı Irak’lı değil. Aralarında Avrupalılar da var.


Ama isyancı dediğiniz gruplar da saldırı düzenliyor?

Gürgen Todenhöfer: Fakat sivillere karşı saldırılar düzenlemiyorlar. Ben Ramadi’de, 50 isyancıyla görüştüm; sivillere herhangi bir zarar gelmesine de, El Kaide’ye de karşılar. Ayrıca Suriye, Ürdün ve Amman’da mülteci olarak yaşayan yüze yakın Irak’lıyla konuştum. Aralarında kadın hakları savunucuları, gazeteciler, milliyetçileri Basçılar vardı.Onlar da El Kaide’nin Irak’taki gücünün yüzde 5, isyancıların ise yüzde 70 olduğunu söylediler. İsyancılarla görüşmemde, çatışmaları izlemedim. ABD askerleri bombalıyor, ateş ediyor.  İsyancılar da askeri kamplara, askeri araçlara ateş ediyor, roket saldırıları düzenliyor. Irak’taki bu direnişi, İkinci Dünya Savaşı’ndaki Fransız direniş hareketiyle kıyaslamak mümkün. Çünkü içinde aydınlar, öğrenciler, öğretmenler bulunuyor. Gündüz çalışıyor, gece mücadele ediyorlar. BM sözleşmesine göre, bu mücadele meşru. Amerikalılar da savaşlarının meşru olduğunu söylüyor, ama onlar bu tezleriyle oldukça yalnızlar.

AYDA ALTI BİN İNSAN ÖLÜYOR

İsyancı grupların içinde ne kadar kaldınız?

Ağustos ayında gittiğimde 5 gün kaldım.

Irak’tan gelen haberlere göre, şiddet eylemleri giderek azalıyor ve yavaş yavaş güvenlik sağlanmaya başlanıyor.

Bunlar aldatıcı. En çok Amerikan askeri geçen yıl öldü. ABD’de seçimler var. Bu nedenle başarı haberleri ön plana çıkıyor. Uzmanların tahminine göre, Irak’ta ayda ortalama altı bin sivil hayatını kaybediyor. Bu sayı, 11 Eylül saldırılarında İkiz Kulelere yapılan saldırıda ölenlerin iki katı. Ben Irak’ta kamuoyun araştırması yapan enstitülerle de görüştüm. Biri de İngiliz ORB enstitüsü. ORB’nin 2007 sonbaharında yaptığı araştırma sonucuna göre, Irak savaşı’nda 1.2 milyon insan öldü ve 1.1 milyon kişi ağır yaralandı. Ama Amerikalılar bu sayıyı çok az gösteriyor.

İslam’daki radikalleşmeyi nasıl açıklıyorsunuz?

Saddam rejimi korkunç olmasına karşın, Irak laik bir ülkeydi. Ama savaş tüm sosyal rejimi yıktı. Kriz zamanlarında insanların dine yönelmesi sürpriz değil. Benim Irak’ta görüştüğüm isyancıların hemen hepsi, savaştan önce alakaları olmamasına karşın, şimdi dine inandıklarını söylediler. Bu isyancılar arasında milliyetçiler, ılımlı Müslümanlar, radikal İslamcılar, eski devrimciler, Basçılarda var. Ben İslam’ın radikalleştiği tezlerine inanmıyorum. Elbette radikal İslamcılar var. Ama bunların sayısı çok az. Tüm İslam dünyası, Türkiye’de dahil, Irak’taki bu haksız savaştan etkileniyor. Her gün televizyonlarda Irak’ta ölen çocuk ve sivillerle ilgili haber ve görüntüler, bazı Müslüman gençlerin radikalleşmesine yol açıyor. Sadece İslam dünyasında değil, Avrupa’da da öyle. Ancak biz onları radikal sanıyoruz. Ben Fas’ı, İran’ı gezdim. Buralarda fanatik dinci birisine rastlamadım. Onlar da El Kaide’ye ‘katil’ diyorlar. İslam dünyası bizim düşündüğümüz gibi değil. İran’da dünya kupası karşılaşmalarını izledim. Maçta olay çıkaran Neonazileri gösterdiler. Batı’da ise İslam dünyasından radikal İslamcılar ekrana getiriliyor. Hatta bu görüntülerin bazıları para karşılığı önceden organize ediliyor. Bizde İslam dünyası üzerine tamamen yanlış bir resim var. Ben, böyle olmadığını göstermek için bu kitabı yazdım. Elbette radikal Müslüman’lar var. Ama radikal Almanlarda var. 

Kitabınızda Batı’nın İslam dünyasından daha fazla şiddet kullandığını yazıyorsunuz. İslamcı terörü, bunun bir sonucu olarak mı görüyorsunuz?

İslam maskeli terörizmde, Batı şiddetinin büyük önemi var. Bu şiddet, sömürgeciliğe kadar uzanıyor.  Sömürgeciliğin başlangıcından itibaren dört milyon Arap öldürüldü. Bu savaş için ABD şimdiye kadar 700 milyar $ harcadı. Eğer bunu, İslam dünyasında gelişme projelerine yatırsaydı, bugün İslam dünyasında en sevilen ülke Amerika olurdu ve İslam maskeli terörizmde olmazdı. Ben yeni kitabımdaki tezlerimle, bir tartışma yaratmak istiyorum. Batı’nın öyle göründüğü gibi iyi, İslam dünyasının da kötü olmadığını göstermek istiyorum. İkinci amacım ise Batı’nın İslam dünyasına artık eşit davranması. Batı, İslam dünyasına karşı yukarıdan bakan, onu küçümseyen tavrını bırakmalı.

Almanya’yla Fransa, Rusya’yla Batı’nın, Hristiyanlarla Yahudilerin nasıl barıştığına tanık oldum. Bu mümkün görünmüyordu. Şimdi Batı’yla İslam dünyasını barıştırmak istiyorum. Eğer bir ABD başkanı çıkıp İslam dünyasına,  “Biz yeni bir sayfa açmak istiyoruz” deyip elini uzatırsa, El Kaide hariç tüm Müslümanlar yanıt verir. İslam dünyası öyle Batı’ya kapalı değil. Tam tersine açık ve sempatiyle bakıyor.

TÜRKİYE AB'YE ÜYE OLACAK

Batı ile İslam dünyasındaki barış çabasında, Türkiye’ye nasıl bir rol biçiyorsunuz?

Jürgen Todenhöfer: Laik Türkiye’nin, hatta koyu bir laik olmayan, İslami süreçte gelen Recep Tayip Erdoğan’ın da böyle bir barış girişiminde önemli rol oynayacağını düşünüyorum. Türkiye, NATO’da olduğu gibi, bir gün AB’ye de üye olacak.

İslam dünyasından ne bekliyorsunuz?

Jürgen Todenhöfer: Müslümanlar, peygamberleri Muhammed’in ilerici ve hoşgörülü İslam’ına sahip çıkıp, terörün İslam maskesini çekip çıkarmalı. Müslüman ülkeler, radikal İslam’la ilgili sorunlarını sonuna kadar tartışarak çözmeli. Bu onların görevi. Muhammed benim için çağının en büyük reformcusuydu. Geriye değil, hep ileriye gidilmesinden yana ve dinamik birisiydi.



Bu haber 4,972 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,440 µs