Darbe takvimi | " /> Darbe takvimi | "/>

En Sıcak Konular

Darbe takvimi

26 Mart 2008 14:16 tsi
Darbe takvimi Özgürlükçü yazılarıyla Radikal Gazetesi'nde farklı bir ses olarak dikkati çeken Gökhan Özgün, mevcut senaryolara mizahi bir dille yorum getiriyor. İşte Özgün'ün bugünkü yazısı.

Darbe günü. Darbe günü cuma günüdür. Çünkü darbeler milliyetçidir. Darbelerin yaratacağı büyük ekonomik hasarı hafifletmek için hiçbir fedakârlıktan kaçınılmaz. Pazartesi tasarlanan bir darbeyi cumaya kadar bekletmek bile bu uğurda göze alınabilir. Bu fedakârlık memlekete büyük tasarruf sağlar.

Cuma günü aynı zamanda 'şiddetli tepki' verme imkânı olan tek gündür. Bu büyük tepkinin büyük bir 'şaşkınlık' olması gerekir. Büyük hiddet, büyük isyan, büyük protesto, kabul edilemeyen şeylerdir.

Doğal felaketler karşısında hangi tepki gösteriliyorsa, darbe karşısında da aynı tepkinin gösterilmesi gerekir. Büyük ve çaresiz bir şaşkınlık. Hadi bilemedin, büyük bir hüzün. Büyük bir depremde hissettiklerinizi hatırlayın ve onu taklit edin. Ve hâşâ, o duyguların dışına çıkmayın.

İkinci gün. İtidal günüdür. Olan biten doğal bir felakettir. Tabiat her şeyin üstündedir. Kimsenin yapabileceği bir şey yoktur. Herkesin görevi paniği engellemektir. Bu noktada kendinizi yangın var diye bağıran bir panikçi durumuna düşürmemeniz gerekir. Bu toplum düşmanlığıdır. Daha ziyade sorumlu bir kamu görevlisi gibi davranıp etrafı sakinleştirmeniz, insanları hizaya getirmeniz gerekmektedir.

Üçüncü gün. İstihza günüdür. Haklı çıkma günü. 'Ben dememiş miydim?' günüdür. Ülkemizde doğal felaketleri 'vahiy' yoluyla önceden görebilen gözler mevcuttur. Bu gözlere ve onların sözlerine itibar etmemekte direnenlerin müstehzi bir sırıtışla aşağılandığı gündür bugün. Darbelerin doğal bir felaket olduğu gerçeğinin kafalara dank etmesi gereken gündür. Tabiatın ve o tabiatı iyi bilen uzmanların önünde boyun eğilmesi gereken gündür.

Dördüncü gün. Mahşer günüdür. Darbeye fevri tepki gösterenlerin, ortalığı velveye verenlerin cezalandırıldığı gündür. Bu insanlar bölücüdür. Kaderin bir cilvesi olan doğal felaketleri bir siyaset mevzuu haline getirip bu olağanüstü günleri istismar etmektedirler. Çok tehlikelidirler.

Beşinci gün. Makul olma günüdür. Herkesin makul olmaya çağrıldığı gündür. Mesele, darbeleri engellemek değildir. Darbeler engellenemez. Mesele, darbelerin yaralarını sarabilmektir. Sorumlu insanlar darbelerin yaralarını saran kişilerdir. Anlamlı siyaset budur. Özgürlüklerden bolca çalarak çerçöp hukuki yapılar inşa eden devlet müteahhitleriyle uğraşma günü değildir bugün. Bugün, mazlumuyla zalimiyle milli beraberlik içinde olma günüdür.

Altıncı gün. Altıncı gün nihayet siyaset günüdür. Darbeye dayanıksız hukuki yapılardan ölçülü bir şekilde şikâyet edebilirsiniz. Bir dilekçe mahiyetindeki şikâyetlerinizi devlete iletebilirsiniz. Hatta daha ileri gidip darbesiz ya da darbelerin çökertmeyeceği yarınlar hayal edebilirsiniz.

Bugün memleketin yegâne demokrasi günüdür.

Yazıp çizip konuşabilirsiniz. Yazıp çizip konuşabileceğinize inanabilirsiniz.

Yedinci gün. Yedinci gün, 'Ağzı olan konuşuyor' günüdür. Özgürlük endişesinin başladığı gündür.

J. Paul Sartre, özgürlükten kaçma, özgürlüğü reddetme arzusına 'kötü niyet' adı verir (mauvaise fois). Artık korku başlamıştır. 'Kötü niyet' sarmıştır her yanı. Hakiki bir gelecek sahibi olma ihtimalinin korkusu çöker insanların üzerine. Köleliğin aslında iyi bir yanı da vardır. Köle, gelecek endişesi taşımaz.

Her kölenin özgür bir insan olmak istediği de doğru değildir. Kendine şu veya bu nedenle güvenen çok küçük bir azınlık özgürlüğün yükünden korkmaz. Çok az sayıda köle heves eder özgürlüğe.

Hele efendisiyle arası iyi olan köleler, köleden ziyade bir 'besleme' olmayı becermiş olanlar, özgürlük fikrinden hiç hoşlanmazlar. Büyük bir özgürlük korkusu sarar her yanı.

Sekizinci gün. Bugün tabiiyatıyla yeni darbenin ilk günüdür...

Ve yeni bir kıyametten önce bence unutmamız gereken bir nokta.

Ergenekon bir 'derin devlet' meselesi olduğu kadar bir 'geniş devlet' meselesidir de. Ergenekon denen terör örgütünün arkasında halkın küçümsenmeyecek bir kesimi tarafından benimsenmiş, yalnızca 'laikçi' değil, daha da vahimi, izolasyonist bir ideoloji vardır. Bu ideoloji 'fazlasıyla meşru' bir ideolojidir. Laiklik, Türkiye'yi dünyadan tecrit etmek isteyen bu ideolojinin küçücük bir süsüdür.

Hadi diyelim gerçekten 'şeriat devleti' tehlikesi var. Avrupa Birliği'ne girmiş bir Türkiye'de bu tehlike en hafif tabirle saçmadır. Avrupa bunu hazmedemez. O halde bu korkuyla yaşayanlar niye AB'yi bir çıkış yolu olarak görmüyorlar? Niye AB yolunda en önde gitmiyorlar? Çünkü onlar aynı zamanda 'anti-emperyalistler'. Tıpkı ebediyen otoriter komşumuz Rusya gibi. Tıpkı 'Karanlık Savaşlar' teorisi mucidi Genelkurmay Başkanımız gibi.

Bu yüzden Ergenokon'un üzerine giderken rövanş uğruna 'halk kahramanları' yaratmamak çok önemlidir.

H. Gökhan Özgün / Radikal



Bu haber 554 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,753 µs