En Sıcak Konular

“AKP Anayasa Mahkemesi’ne savunma vermemeli”

24 Mart 2008 18:04 tsi
“AKP Anayasa Mahkemesi’ne savunma vermemeli” Yasemin Çongar, Cengiz Çandar, Eser Karakaş ve Seyfettin Gürsel yuvarlak bir masa etrafından AKP'ye açılan kapatma davasının gölgesinde hukuk devletini ve demokrasiyi konuştu. Taraf'ın geniş roportajı

ÇONGAR: Ak Parti’yi kapatma davası açanlar yaptıkları girişimin dünyada ve toplumda gördüğü tepkiye bakarak meşruiyet zemini arayışıyla başka adımlar atabilirler mi?
GÜRSEL: Ben beynimi onların hizmetine sunmak istemem. Onun için de parti kapatma davası çıkmaz sokağa giderse başka ne yollar deneyebileceklerini söylemek istemem. Buna karşılık, AKP fahiş hatalar yapmazsa, provokasyonlara gelmezse, Avrupa Birliği yolunda reformlara sarılırsa, demokratikleşmeye sarılırsa kendi meşru zeminini güçlendirir. Aksi takdirde zayıflatır. Ama diğerleri sonuna kadar gitmeyi göze alabilirler, yani sonuna kadar gitmekten kastım kapatılır. Refah Partisi, Fazilet Partisi buna benzer iddianamelerle kapatılabildiyse bu da kapatılabilir diyenler var.
Bence Adalet ve Kalkınma Partisi kapatılır, buradan çıkacak benim ‘üçüncü şok’ dediğim kriz zaten Avrupa Birliği ile ilişkileri kopartır, ciddi bir izolasyona götürür Türkiye’yi. Ciddi bir kriz gelir. Hem siyasi hem ekonomik kriz gelir. Ama onlar bu krizden şer değil erdem çıkacağını bekledikleri için, başında Cengiz’in ‘yaratıcı kaos’ dediği şeye inandıkları için tekrar Türkiye’yi dışarıya kapatmış, bütün sorunları kendi bildikleri gibi halledecekleri bir ülke halinde istiyorlar. Bence asıl vahamet burada. Çünkü böyle bir alternatif yok. Esas bu böler Türkiye’yi. Onun için ben başka ne yapabilirler bilmiyorum. Bunu yapmaları zaten çok kolay gözüküyor. Ne var yani AKP’yi kapatmak zor değil ki, sonunu umursamadıktan sonra, bence en kolay yol bu.
ÇONGAR: Bir yandan hukuku kullanarak amaçlarına ulaşmaları böyle ‘kolay’ görünüyor, ama bir yandan bu girişimin ‘hukuksuz’ olduğunu söylüyorsunuz sizler. Bunu durdurabilecek herhangi bir güç var mı? Dünya, toplum, siyasetçiler, aydınlar? Demokratların yapabileceği bir şey var mı? Ak Parti ne yapmalı?
GÜRSEL: Sanmıyorum. Ayrıca AKP birtakım anayasa değişiklikleri yapmak istiyor MHP ile. Ben bunlardan hoşlanmıyorum. Daha baştan yeni anayasayla bu meseleye sahip çıkarak zaten işleri buraya getirmemesi gerekirdi. Bu saatten sonra yapılacak şeyler taktiktir. Bu taktikler beni ilgilendirmiyor. Tabii şu var, parti kapatmayla ilgili Avrupa Birliği hukukunu gelip Türkiye’de monte edebilirler. Değiştirilmesi gereken yasaları değiştirebilirler. Bu kısmen meşrudur. Avrupa’da böyle. Biz de böyle yapıyoruz derler.
Ama o zaman da tabii şu soruya cevap versinler; Demokratik Toplum Partisi kapatılmak istendiğinde, dava açıldığında sen bunu neden yapmadın? Bu soru karşısında da açıkçası AKP’nin taktik savaşı beni ilgilendirmiyor. Tabii, bana sorarsanız engellenebilirse bu gidişat bence ancak şöyle olur: Bu yapılanın sorumluluğu hissedilir; ekonomik gidişatın, krizin sorumluluğu ağırlaşır. Kamuoyu bundan endişe duymaya başlar. İş çevreleri vesaire çok daha ağırlıklarını koyarlar. Amerika ağırlığını koyar, Avrupa ağırlığını koyar. Bu süreç ancak öyle durdurulabilir. O zaman belki geri adım atabilirler. Ama geri adım attıkları noktada da artık bir daha ellerinde başka bir araç, başka bir senaryo kalmıyor. Bu tabii çok hayırlı olur bana göre. Ama böyle olur mu çok da emin değilim.
KARAKAŞ: Ben AKP’nin yerinde olsam, şu aşamadan itibaren son iki yılda yapmadıklarımı yapar, yeni anayasayı hızlandırır, 301’i bu hafta değiştirir, Avrupa Birliği reform sürecinde ne varsa yapılacakları üç aya sıkıştırır ve Anayasa Mahkemesi’ne de ifade vermeye gitmem. Kesin söylüyorum. Böyle bir iddianame karşısında gidip orada savunma yapmam. Yok sayılır bu süreç. Kapatırsa kapatırlar. Kapatacaklarsa zaten ifade versen de, savunma versen de kapatacaklar vermesen de kapatacaklar. Ben olsam gitmem. Ama hemen bu hafta 301’i değiştirmek, yeni anayasayı hemen ilk taslak haliyle belki de gündeme getirmek ve savunma yapmaya da gitmemek. Tamamen hukuk dışı bir süreç işliyor. Bu hukuk dışı sürece ortak olmamak gerek. Zaten kapatacaklardır, ama eğer bu hukuk dışı sürecin parçası olmayı reddedersen bu kapatma sonrası için çok başka bir meşruiyet olur diye düşünüyorum.
ÇONGAR: Akla şu geliyor; diyelim ki kapatıldı Ak Parti. Yerine bir parti kurulacak. Bazı partililer siyasetten yasaklanacak, ama yine de bu seçmen potansiyelini temsil eden liderler ve yeni bir parti olacak.
ÇANDAR: Hedef Ak Parti değil, asıl hedef Tayyip Erdoğan… O da bağımsız olarak girebilir Meclis’e.
ÇONGAR: Yeniden benzer güçte, aynı gelenek ve yapıda bir siyasi oluşum Ak Parti’nin yerini almaz mı?
ÇANDAR: Geçmişte Türkiye’de yaşadığımız bazı deneyimler var. Tam öyle olmuyor. Ve o yüzden de muazzam zaman ve zemin kaybına uğruyor ülke. Lüzumsuz yere…
KARAKAŞ: Milyarlarca dolar kaybederiz bir kere.
ÇANDAR: Milyarlarca dolar kaybediyor. Herkesin cebinden para eksiliyor. Yitik zamanlar oluşuyor. On yılda bir aynı şey. Şimdi bu ne olur? Türkiye’de muazzam bir popülariteye sahip tek karizmatik lider var; o da Tayyip Erdoğan. Tayyip Erdoğan’ı yasakladığınız zaman bu partinin devamı gene gelir. Muhtemelen iktidara da gelir ilk seçimde. Ama bu Demirelsiz Doğru Yol Partisi’ne, Demirelsiz Adalet Partisi’ne benzer.
KARAKAŞ: Programı da değişebilir partinin. Establishment’a (müesses nizama) daha uyumlu bir programla gelirler.
ÇANDAR: Uzun bir süre uzaktan kumanda var mı yok mu onunla uğraşılır. Yani Tayyip Erdoğan bunu uzaktan kumanda ediyor mu etmiyor mu, bu hukuki mi değil mi filan…
KARAKAŞ: Bağımsız olarak Meclis’te de olabilir o sırada.
ÇANDAR: Hadi yeni yasa önerileri… Tayyip Erdoğan’ın başındaki yasağın kaldırılıp yeni partinin başına geçmesi için vesaire. 12 Eylül’den 2000’li yıllara kadar neyle uğraştıysak o.
KARAKAŞ: Patinaj yaparız yani. Beş sene kaybederiz.
ÇANDAR: Beş sene patinaj ama dünyadaki gelişme hızı aritmetik değil geometrik gidiyor. O beş yıllık patinaj beş yıllık bir ara da çıkartmaz dünya ile Türkiye arasına. 25-30 yıllık ara çıkartır.
KARAKAŞ: Bugün Siyasi Partiler Kanunu’nda mitinglerde Türkçe konuşma zorunluluğu var. Bir DTP milletvekili yanındakine dönüp Kürtçe su istedi diye hakkında soruşturma açılıyor. AKP iktidar milletvekili olsam bundan utanç duyardım. O kanunu değiştirme gücü olan bir milletvekili olsaydım utanç duyardım.
ÇANDAR: Diyarbakır Sur Belediye Başkanı’nı Türkçe ve Kürtçe davetiye bastırdı diye görevden aldılar ya. Ondan sonra da kültürel haklardan, kimlik haklarından, Avrupa Birliği normlarına uymaktan bahsediyorsun.
KARAKAŞ: AKP’liler pratik baktılar. 2005 ve 2006’da ekonomi çok hızlı büyüdü. “Oh,” dediler, “ekonomi yüksek büyüme rayına oturdu. Bundan sonra bir şey olmaz.” Fakat ne zamanki büyüme düşmeye başladı, tekrar Avrupa Birliği’ne gaz vereceklerdi. Bu bir siyasal proje olarak falan değil; büyümeyi tekrar eski rayına çekmek için. Bu konjonktür tam da o konjonktür işte. İddianamenin de bu konjonktürde verilmesini ben öyle görüyorum. Mecburdular çünkü. Onu da bu kadar hafife almayın. Birileri de gördü Ankara’da bunu. 2003’teki ivmeye tekrar geri dönülecekti. AKP mecburdu çünkü aksi takdirde bir sonraki seçimi kaybederlerdi. Bunu diğerleri gördüler. Bu bir siyasal proje değil. AKP bu işe son derece pratik bakıyor. Eğer deseler ki AKP’ye, “Sen on sene yüzde 8 büyüyeceksin, garanti.” O zaman ne AB kalır ne bir şey. Ama bu böyle olmuyor. Dolayısıyla mecburlar AB yoluna dönmeye. Önümüzdeki bir-iki ay içinde dönmek zorundalar.
ÇANDAR: AB çıtası olmadan yüzde 8 büyüyemezler ki…
KARAKAŞ: Büyüyemezler. Ama 2005-2006’da büyüdüler ve zannettiler ki AB olmadan da olabiliyor bu işler.
ÇANDAR: Türkiye, Türkiye’nin jeopolitiğinde olmayıp Güneydoğu Asya’da olsa, o zaman otokratik rejimler altında da büyüyebilirsin. Ama burada büyüyemezsin.
KARAKAŞ: Burada büyüyemezsin.
ÇONGAR:  Diyelim ki kapatma süreci işledi ve Ak Parti’nin yerine geçen yeni bir parti yerel seçimlere girecek. Ne olur? Türkiye’de yerel seçimler planlanan zamanında yapılabilir mi?
ÇANDAR: O zamana kadar kim öle kim kala. Neler olacağını bilemeyiz. DTP’yi ne yapacağız peki yerel seçimlere kadar? Ak Parti’nin kapatıldığı şartlarda gidilen bir yerel seçimde, Ankara’daki geleneksel devlet aklı açısından baktığımız zaman Güneydoğu’yu en karşıtı olduğun güçlere teslim etmiş olacaksın. Ezici çoğunlukla DTP alacak belediyeleri. Ya da DTP’yi de kapatsan DTP çizgisindeki bağımsız adaylar silme kazanır.
ÇONGAR: Benim merak ettiğim şu: Yasaklansalar bile, Ak Parti ve DTP’nin oy potansiyelini koruyacağını, hatta belki artıracağını görenlerin acaba bir olağanüstü hal, bir sıkıyönetim planı var mıdır? Seçimleri askıya alma planı var mıdır?
ÇANDAR: Olabilir, o niyetleri taşıyan kimselerin kafasında ne var ne yok bilemeyiz. Yalnız tabii başka bir dinamik de var bu ülkede. Ana muhalefetin temsil ettiği toplumsal zeminde, ana muhalefet partisinin başındaki genel başkanı nedeniyle asla iktidar adayı olamayacağı gibi bir konsensüs var. Herkes yerel seçimleri bekliyordu. Yerel seçimlerde CHP’nin bir daha iflah olmayacak bir yenilgi tablosu ortaya koyması halinde, ana muhalefet partisinin iktidar adayı olmasını sağlayacak şekilde bir değişim sürecini başlatabileceği düşüncesi vardı. Dolayısıyla Yasemin’in dediği anlamda, yerel seçimleri iptal edecek bir girişim ana muhalefet partisinin de değişme ihtimallerini iptal edecek bir gelişme anlamına gelir.
O zaman İngilizce tabiriyle, “It’s another ball game” (Bu bambaşka bir oyundur artık). Türkiye sadece yerel seçimleri iptal etmekle kalmayıp totaliter bir rejime doğru büyük bir hamle yapıyor demektir.
KARAKAŞ: Ben buna şaşmam. Doğrusu Yargıtay eliyle bu harekatı yapan o Ankara’daki odağın böyle bir süreçten fazla rahatsız olmayacağını düşünüyorum. Onun için benim içimde böyle bir his de var.
Ben tekrar ediyorum. Gelin bir anket yapalım. Ankara’daki yüksek yargı, askerler, üniversite hocaları… bunların hepsi dışa açık ekonomiye ve Avrupa Birliği’ne karşılar. Yüzde 90’ı karşılar. Karşı olmayanlar da “Evet, ama”cı. Şimdi böyle bir yerde yerel seçimlerin askıya alınması, “another ball game”e (başka bir oyuna) geçilmesi çok da derdi değildir bunların. Hiçbiri piyasadan para kazanmıyorlar. Döviz kuru umurlarında bile değil.
ÇANDAR: Tamam güzel ama az önce Seyfettin’in söylediklerinden yola çıkarak, aynı zamanda da Eser’in ne yapılması gerektiğine ilişkin önerisine bakarak şunu söyleyebilirim. Ben A’dan Z’ye katılıyorum Eser’in önerisine. Özellikle Ak Parti’nin Anayasa Mahkemesi’nde savunma yapmaması gerektiğine tümüyle katılıyorum. O çok önemli. Yapmamak lazım.
Tıpkı geçenlerde Yasemin Çongar’la Ahmet Altan’ın savcıya ifade vermeyi reddetmesi gibi. Dünyanın her yerinden, Amerika dahil ve başta Avrupa Birliği’nin en önemli liderlerinden, kurumlarından “Bu demokrasiyle alakası olan bir durum değildir. Biz buna karşıyız” mesajları çıkmış. Dolayısıyla demokrasi rejimi anlamında ortada zaten bir suç yok. Madem hukuk dışı olarak görüyorsun, hukukun iğfali olarak görüyorsun bu hamleyi o zaman hukuki davranma, sadece siyasi davran.
KARAKAŞ: Karşılarına çıkıp neyi savunacaksın yani.
ÇANDAR: Seyfettin’in bıraktığı nokta ve Eser’in bu önerisiyle birleştirerek baktığımızda Ak Parti’nin çok önemli başka bir kozu var tabii. Ve bu girişimi yapanların da önlerinde heyula gibi bir engel var, dış dinamikler. Türkiye öyle bir jeopolitik alanda yerleşik bir ülke ki Mars’ta, Ay’da, Venüs’te yaşarmış gibi davranamaz. Sadece bu dünyanın içinde değil, bu dünyanın çok önemli bir jeopolitik alanında. Dolayısıyla Avrupa Birliği’nin Türkiye yanlısı ve karşıtı bütün unsurlarıyla birlikte “Olmaz böyle şey” diye seferber olduğu ve daha geniş ölçekte seferber olabileceği, ABD’nin benimsemediği, çevre ülkelerin hiçbir tanesinin hisse senedi satın almayacağı bir girişimin yol alma şansı çok sınırlı. Türkiye’yi totaliter rejime götürseler de çökertirler Türkiye’yi, parçalanmaya götürürler. Totaliter bir rejim Türkiye’de iç savaş davetiyesi demektir. Ondan sonra da Cumhuriyet Türkiye’si filan diye üzerine titrenen Türkiye var ya 1923’te çıkmış… o Türkiye’yi bir daha kuramazsın. Yani Cumhuriyet’i kurtarmak isteyenler Cumhuriyet’i gömme, defin işlerine girişirler totaliter bir rejime doğru giderlerse. O anlamda Ak Parti’nin önünde açık duran demokratik kulvarları hem kendi bekası açısından hem Türkiye’nin selameti açısından hem de bu girişimin önünü kesmek açısından en büyük kozu. Ve bu kulvarlara girip o mekanizmaları kullanmak lazım.
KARAKAŞ: Üç yıllık reform programını üç ayda yapmak lazım.
ÇONGAR:  Öteki tarafa bakarsak, bir siyasi proje, bir çıkar refleksi, bir iktidar mücadelesi aracı olarak baktığınıza göre bu kapatma davasına, Anayasa Mahkemesi’nin de zaten bunun parçası olduğunu ve siyasi davranacağını öngörebiliriz belki. Ama hukuki değil siyasi davranmak, siyasi etkilere açık olmayı da getirmez mi? Türkiye’deki, dünyadaki bu tepkiler, bu içten içe kızgın ve yaralı olan kamu vicdanının baskısı Anayasa Mahkemesi’nde verilecek olan oyları değiştirebilir mi?
ÇANDAR: Anayasa Mahkemesi’ne ilişkin olumsuz anlamda emsal olduğu için biz Anayasa Mahkemesi’nde sanki başka türlü bir karar verilmeyecekmiş gibi kaydediyoruz bir kenara. Çünkü 367 hafızalarımızda son derece canlı. Daha bir sene olmadı ve akıl alır bir iş değildi 367 kararı. Daha önce işte türbana ilişkin kararlarının gerekçesinde kullanılan üslup da var. Bir de kompozisyonuna baktığımız zaman 10 üyesinin 8’ini bundan önceki cumhurbaşkanının atadığını biliyoruz ki kendisi son yıllarında siyasi pozisyonunu son derece açık şekilde deklare etmişti. O zaman iş Anayasa Mahkemesi’nin bu süreçte ne yapabileceğine dair kafamızda fazla soru işareti üretmiyor. Olsa olsa şunu temenni edebiliriz. Anayasa Mahkemesi’nin bizi yanıltmasını. Memnuniyetle yanılmaya hazırız.
KARAKAŞ: Eğer kabul edilirse bu başvuru, iş kapanmaya gider. Ama az da olsa, reddetme ihtimali olduğunu düşünüyorum ben. Hemen bu iş büyümeden reddedebilir. “Kanıtlar yeterince güçlü değil” falan diyen usulden reddedebilir.
ÇANDAR: Bazı anayasa hukukçuları da söylüyor ki cumhurbaşkanının dahil edilmesi bile tek balına reddetme gerekçesi olabilir.
KARAKAŞ: Ama eğer kabul edilirse yüzde 99 kapatmaya gider. Ama mesela geçen gün Ahmet Altan’ın yazısında da vardı bu, ben yine aynı noktaya geliyorum. Laiklik karşıtı eylemlerle küreselleşmeyi paralel götürüyor iddianame. Öyle bir yüksek yargı ki laikliğe karşı odak olmakla küreselleşmeci olmayı aynı paralelde görüyor.
ÇANDAR: Çünkü Yargıtay Başsavcısı iddianamesinin mimarisini kurarken bir sürü böyle düşünen köşe yazarının ya da gazete editörünün seçkilerinden bir derleme yapıyor. Biz zihniyet iddianamesi bu, hukuki bir iddianame değil.
ÇONGAR: İddianame bir yerinde, Ak Parti’yi “küreselleşmenin merkez güçlerinin ideolojisini” temsil etmekle suçluyor.
ÇANDAR: Fi tarihinde birilerini “Sanayileşmeden yana olanların ajanı” diye suçlamak gibi bir şey bu. Tarihi ve ekonomik bir olguyu suç ve kabahat gibi algılayan bir zihniyet.
KARAKAŞ: Danıştay, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi’nde bu zihniyet egemen oldukça işin buraya geleceği belliydi. Özelleştirme ve yabancı sermaye karşıtlığıyla kendini gösteren zihniyet şimdi siyasi bir kavga veriyor.
Taraf



Bu haber 1,291 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,387 µs