çete kovalamakla geçti! | " /> çete kovalamakla geçti! | "/>

En Sıcak Konular

Asırlar çete kovalamakla geçti!

23 Mart 2008 14:44 tsi
Asırlar çete
kovalamakla geçti! Osmanlı, çetelerden kurtulduğunu göremeden dağıldı. Altı asır boyunca saray dahil her güç odağı yaslandığı klik/çetenin gücüyle ayakta durdu. Cumhuriyet devrinde de aynı dert sürdü geldi...

Avni Özgürel / Radikal

Geçtiğimiz haftaya Cumhuriyet Başsavcılığı'nın AKP hakkında kapatma talebiyle dava açma girişimiyle başlamıştık. Ne olacak bu işin sonu diye düşünürken polisin Ergenekon soruşturması kapsamında gerçekleştirdiği bir dizi gözaltı haberi işitildi. Şaşkın bir bekleyişle önümüzdeki haftaya diktik gözümüzü..

Önce bir hususu ifade edeyim; kırk yıllık gazetecilik hayatımda ben sonuç vermiş bir önemli soruşturmaya tanık olmadım. Türkiye sadece cinayetler bakımından değil, adi veya siyasi suçlar bakımından da 'fail-i meçhul'ler ülkesidir. Ya da daha doğru bir ifadeyle sanık bulunca olayı aydınlattığını sanıp yaşananları unutma sürecine giren ülke. Ergenekon diye adlandırılan çete ve buna yönelik operasyon hakkında kanaatlerimi geçen ay 'Vatan Elden Gidiyor' Çetesi başlıklı üç yazıya konu ettim. İlgilenen okusun..

Bu girizgâhın ardından maziye bakabiliriz. Mazi dediğim de sıradan bir şey değil..

Koskoca Osmanlı tarihi. Dünyada ilk kez, bir çetenin devleti esir alıp iktidarı gaspettiği coğrafya burası.

İttihatçılık öncesi

Çete işi herhalde bizim tabiatımızda var. İktidar yetkisini kullanan kadroya tepesi atanın örtülü/açık bayrak açmasının mazisi dersek Orta Asya'ya kadar uzanmak mümkün. O kadar ki, ciltler dolusu yazıp yine de tamamını anlatmamak şartıyla..

Fatih Sultan Mehmed'in saltanatında 'Buçuktepe Hadisesi'nden tutup Arnavutluk'un fethinin tamamlanamayış sebeplerinden çıkabiliriz mesela. Buçuktepe'yi merak eden internetten okuyabilir. Arnavutluk meselesi ilginçtir. Pek üzerinde durulmadığı için burada yazayım. İmparatorluğun kurucusu Fatih'in Balkan coğrafyasında en fazla Arnavutluk'ta sıkıntılanmış ve zorlanmış olmasının temel sebebi asker ve sivil bürokrasinin 'Bu fethi tamamlarsak sultanın bize ihtiyacı kalmaz, ganimet payımız kesilir. Ordunun bir kısmını burada terhis etse ne denir..' diyerek savaşta gayretsizlik göstermiş olmasıdır. Benzer bir durum 1514'te Çaldıran'da Yavuz'un başına geldi. Zafer sonrası İran'ın bütününü zaptetmeyi planlayan ve buna hazırlanan padişah ordu içinde

oluşan bir çetenin gece otağını baskın verip çadırına kurşun yağdırması üzerine İstanbul'a geri dönmek zorunda kaldı.

Sonraki asırlarda da devam etti bu çeteler mücadelesi. Saray bile çarşı-çete oluşturmak, emrivaki/entrika/suikast planlamak zorunda kaldı pek çok hadisede. Haklı haksız hapse atmalar, mal müsadereleri, sürgünler, kalebentlik veya kürek mahkûmiyeti denilen cezalandırmalarla geçti seneler. Son asırlarda maruf kişiler 'değişimi çabuklaştırmak' adına yeltenmeye başladılar bu işe.. Ali Suavi gibi bir aydın 5. Murad'ı tahta çıkarmak hevesiyle etrafına adam toplayıp Çırağan Sarayı'nı basmaya kalktı. Mithat Paşa gibi bir insan ihtilal örgütü kurdu, kafasına göre saltanat değişikliği gerçekleştirdi.

İttihad çetesi

Şimdi adına 'Ergenekon' denilen örgütün kendince kurguladığı Kur'anlı/bayraklı/ silahlı törenlerin kaynağı İttihad Terakki. Ucundan kenarından mason teşkilatınında bulaştığı bu örgüt gizli yemin merasimi, kendi içinde özel ast-üst ilişkisi oluşturması, silahlı eylem ve tetikçi yetiştirmesiyle tanınıyor.

2. Abdülhamid'in idaresinden rahatsızlık duyan ve ülkeyi siyasi bakımdan ileriye taşıyacak reformları gerçekleştirmek iddiası taşıyan İttihad Terakki için bu amaç doğrultusunda yapılan ne varsa meşruydu. Devlet dairelerini basmak, ordu kumandanı/ sadrazam demeden kurşunlamak, kabadayı yöntemlerini benimsemeyen gazetecileri sokak ortasında öldürmek dahil. Nitekim bu yolla iktidarı ele geçirdi. Tabii bir kere gücü elde edince reform iddiasını falan bıraktı bir yana. Zorbalık devri başladı. Bu dönemde İstanbul'da Bekirağa Bölüğü, İstanbul dışında Sinop Cezaevi İttihad Terakki muhaliflerine tahsis edildi adeta. İttihadçıların o denli hoşuna gitmişti öylesine inanmışlardı ki çete oluşturma işine ve bunun yararına Teşkilat-ı Mahsusa kurulduğunda örgüte verilen görevlerin başında Osmanlı coğrafyasının her noktasında çete oluşturmak, istilaya karşı direnişi çeteler üzerinden örgütlemek yer alıyordu.

Komitacılık ve Cumhuriyet

Gelenek Cumhuriyet döneminde de sürdü. Özellikle 1935'ten sonra. Yani Atatürk-İnönü ihtilafının ortaya çıktığı dönemde. Harbokulu üzerinden oynanan oyunlar fazla eşelenmedi daha. Atatürk'ün ölümünden önceki üç yıl tıpkı rahmetli Bülent Ecevit'in başbakanlıktan uzaklaştırılmak istenip, bu amaçla sağlık kuruluşları dahil bazı örtülü organizasyonlara gidildiği süreçte yaşananlara benzer hadiselerin meydana geldiği, bilinçli bazı dedikoduların yayıldığı bilinir.

Ama herhalde İttihadçı geleneğin 'komitacılık' iye isimlendirdiği faaliyetin su yüzüne vurduğu dönem 1950-60 devresidir. İhtilal gruplarının gerçek sayısını kimsenin bilmediği bunlar arasında müzakereler yapılıp protokollar imzalandığı dönemdir sözünü ettiğim. Tabii, darbeye gerekçe oluşturmak için uygun zemin için provakasyonların hazırlandığı dönemdir aynı zamanda. Netice malum. 27 Mayıs. Ardından o ihtilal sırasında hevesi kursağında kalanların iki darbe teşebbüsü.. Ve nihayet ülkenin 12 Mart muhtırasıyla yüzyüze geldiği çete faaliyeti. Şimdilerde Deniz Gezmiş gibi genç, idealist, yürekli gençlerin ismiyle taçlandırılıp perdelense de 12 Mart öncesi tablo devlet içinde ve dışında çeteleşmenin ne boyuta tırmandığını herhalde hafızalardan silemez.

Keza aynı durumu uluslar arası aktörlerin devreye açıktan girmesiyle 1980'de bir kez daha yaşadığımızı herhalde unutmadık.

 



Bu haber 562 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,983 µs