En Sıcak Konular

Halk sokağa mı dökülecek?

21 Mart 2008 19:51 tsi
Halk sokağa mı dökülecek? Son gelişmelerle toplumla devlet arasındaki makas açılıyor mu? Yaşanan son süreçte devlet toplumun değişimini hazmedemezse ne olur? Mahçupyan uyarıyor: "Kendi körlüğüne mahkûm olmuş egemenlik yapısını değiştirmek için sokaklar tek çare haline gelir... "

Etyen Mahçupyan/Taraf

Sonun başlangıcı

Zihniyet dönüşümleri bir anda olmaz. Toplumun kılcal damarları içinde uzun süre kendi mecrasında ilerledikten sonra uygun çevre koşullarını bulduğunda farklı bir ses ve bakış olarak görünür hale gelir. O noktadan sonra yerleşik nizamın ideolojik bakışı ile yeni zihniyetin karşılaşması yaşanır ve bu gerilim ya yeni bir dengeye doğru ya da sistemin tümüyle çökmesine doğru yönlenir. Kritik karar ise esas olarak yerleşik nizamın temsilcilerine düşer. Bunlar değişen dünyayı algılama kapasitesine sahip oldukları ölçüde kendilerini de değişime açık hale getirerek göreceli avantajlarını sürdürebilecekleri bir orta yol yaratabilirler. Ama eğer böyle bir kapasiteye sahip değillerse, değişimi ‘yasaklamayı’ ima eden irrasyonel bir çizgi izleyebilir ve bu çizgiyi de var olan ideolojik çerçeve içinde meşrulaştırmaya çalışırlar. Ne var ki irrasyonelliğin egemen ideoloji ile bütünleşmesi bir süre sonra söz konusu egemen ideolojiyi irrasyonel hale getirir ve böylece çöküşün yolu açılır...

Sistemin taşıyıcılarının bu kritik kararın eşiğine gelmesi de bir anda olmaz. Genellikle tarihsel süreç bu elit kesime birden fazla fırsat tanır. Toplumsal değişimin görünür hale geldiği her durumda yaşanan karşılaşmalar, aslında yönetim için bir ‘eğitim’ anlamı da taşır. Bu karşılaşmalar sayesinde egemen kesim kendisini de ayakta tutacak bir ‘yeni düzeni’ tasavvur edebilir. Batı tarihi bu sürecin sayısız örneği ile dolu... Oysa ‘şark’ta bu işler pek öyle yaşanmaz. Çünkü yerleşik nizamın sahipleri değişimi ve onun getirdiği yeni tercihleri zararlı bir unsur olarak algılarlar. Toplumsal değişim onlar için doğal bir olgu olmaktansa, ideal olan rejimden sapmadır. Diğer bir deyişle kendi güçleri ve despotik yönetimleri sayesinde bastırdıkları değişimin, gerçekten de yaşanmadığını sanacak kadar kendilerini kandırmaya eğilimlidirler... Bu durumda değişimin engellenemediğinin ortaya çıktığı her olayı bir ‘tehdit’ olarak algılarlar. Giderek değişimin engellenemeyeceğinin idraki ile de toplumun bizzat kendisinin ‘düşmanlaştırılmasına’ tanık oluruz.

Ne var ki toplumu düşmanlaştırmak yönetimin meşruiyet temelini ortadan kaldıracak evsafta bir zedelenmedir. Toplumsal desteği kalmayan yönetici elit böylece nizamın kurucu ideolojisine daha da derinden yaslanmak zorunda kalır... Sonuç resmî ideolojiden hareketle yerleşik nizamı ne pahasına olursa olsun sürdürmek isteyen dar bir kesim ile değişimi siyasi dile tahvil eden geniş kitlelerin karşı karşıya gelmesidir. ‘Halk ihtilali’ dediğimiz sosyal olayların arka planı esas olarak budur...

Diğer taraftan değişim süreçlerinin bu noktaya gelmesini kimse istemez. Dünyanın her yerinde halklar esas olarak kaostan hoşlanmazlar ve muhafazakâr bir alternatifi tercih ederler. Dolayısıyla da sahip oldukları yönetimin sağduyusu, bir toplum için son derece değerlidir. Çünkü aksi halde sıradan insanların da fazla bir seçim şansı kalmaz. Kendi körlüğüne mahkûm olmuş egemenlik yapısını değiştirmek için sokaklar tek çare haline gelir...

Asıl vahim olan ise devletin ideolojik gücünü elde tutanların bilinçli olarak söz konusu çatışmayı beslemesi ve davet etmesidir. Herhalde bir halk için en büyük şanssızlık böylesine basiretsiz bir elit kesime sahip olmasıdır. Kendi nüfuzlarını devam ettirmek için yasaları bile alet etmekten çekinmeyen bir yaklaşım sergilendiğinde, sözün de hükmü biter... Çünkü içinde yaşamakta olduğunuz sistem hızla ahlaki değerlerden uzaklaşır, her türlü aracı meşru kılan bir oportünizme doğru savrulur, siyaset çeteleşme yoluyla kamusal alanın zaptını ifade etmeye başlar... Ve ahlak, bütün bunlara karşı durmayı gerektirir.

Yapılacak iş seviyesizliğin, çıkarcılığın, despotizmin ve ahlaksızlığın deşifre edilmesi, görünür kılınmasıdır... Umut ise, bu yozlaşmanın bizzat devletin içinde de fark edilerek, halkla çatışmaya gerek kalmadan durdurulmasıdır. Toplumlar en kötü şartlarda bile egemenlerin aklıselimlerine kavuşacakları umuduyla yaşarlar. Ama egemenlerin böyle bir niyeti yoksa elden ne gelir?



Bu haber 727 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,738 µs