Başsavcı'nın köyüne gitti! | " /> Başsavcı'nın köyüne gitti! | "/>

En Sıcak Konular

Vakit yazarı Başsavcı'nın köyüne gitti!

19 Mart 2008 17:56 tsi
Vakit yazarı Başsavcı'nın köyüne gitti! Vakit Gazetesi Yazarı Serdar Arseven, atlayıp Yargıtay Başsavcısı'nın Urfa'daki köyüne gitti ve büyükleri ile görüştü. Arseven, Başsavcı'ya kırgın vefat ettiğini iddia ettiği ağabey Bakır Yalçınkaya'nın mezarında dua etti, Başsavcı'nın çocukluk ve ge

Serdar Arseven / Vakit

Abisinin cenazesine bile gitmemiş

Ağabey Bakır Yalçınkaya, ''Allah ona hidayet versin'' diyerek öldü ama o...

Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın memleketi olan Şanlıurfa'nın Suruç ilçesinde yaşayan ağabeyi Bakır Yalçınkaya, ağır bir hastalığa yakalandı. Abdurrahman Yalçınkaya ağabeyini bir defa bile ziyaret etmedi. Son günlerinde telefonla durumunun ağırlaştığı bildirildi yine de gelmedi. Vefat etti, cenazesine de gelmedi.

Baba ocağı ile ilişkisini tatamen kesen, yerle bir olan baba evini yeniden yaptırmayan Başsavcaı; babasından kalan 100 dönümlük araziden elde edilen geliri kabul etmekte ise bir beis görmüyor.

Kardeşi Hüseyin'in sır ölümü

Erkek kardeşlerinden Dicle üniversitesi Deontoloji'nde ABD öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Tuncer Yalçınkaya 05.05.1999 tarihinde odasında ölü bulundu. Resmi kayıtlarda ölüm sebebi aşırı alkol aldıktan sonra tabancasını başına dayayarak ateş etmek suretiyle intihar olarak geçiyor. Suruçlu hemşehrileri ise Hüseyin Tuncer Yalçınkaya'nın aşırı alkol aldığının doğru olduğunu ancak kendisinin aşırı bir sol örgüt ile ilişkisinden dolayı tehdit aldığını ve bölgedeki bir sağ grup tarafından öldürüldüğünü iddia ediyorlar.

AK Parti hakkındaki kapatma talebiyle ve hazırladığı skandal iddianameyle dünya çapında infiale yol açan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın baba ocağında, “ibretlik” sahnelerle karşılaştık.

Şanlıurfa-Suruç İlçesi'nde, etrafımızı saran ilçe sakinleri, Abdurrahman Yalçınkaya'dan sadece kapatma davası açmasından sonra soğumadıklarını, onu kalplerinden daha önce “bu kadarı da olmaz” dedirten büyük vefasızlığından dolayı sildiklerini söylediler. Peki neydi Suruçluları bu kadar yaralayan vefasızlık?..

FATİHA OKUYALIM
Yalçınkaya'nın hemşehrileri bu soruya; “Buyurun, sizinle birlikle bir kabir ziyaretine gidelim. Bir Fatiha okuruz, ardından da anlatırız” dediler…

Suruç İlçesi'nin Kara adlı köyü, Abdurrahman Yalçınkaya'nın baba ocağı. Hemşehrilerinin davetiyle ziyaretine gittiğimiz merhum ise, Başsavcı'nın 2004 yılında yakalandığı ağır hastalık sonucu vefat eden Ağabeyi Bakır Yalçınkaya. Merhumun mezar taşından şu ifadeleri okuduk: “Şanlıurfa Eşrafından Behzat oğlu Bakır YALÇINKAYA Ruhuna Fatiha
D.T.: 1941
ö.T.: 25.12.2004”

Başsavcı'nın ağabeyinin ruhuna okuduğumuz Fatiha'yı bitirir bitirmez yönelttiğimiz “Nedir bu korkunç vefasızlık dediğiniz?” sorusuna, Yalçınkaya'nın köylüleri karşılık verdi:

“Bakır Bey, son derece dindardı. İlköğretim okulu öğretmenliğinden sonra, kendisini dini faaliyetlere adadı. Yalnızca beş vakit namazını kılmak, değil. Hakkı tavsiye etmek, kötülüklerden sakındırmak için müthiş bir faaliyet başlattı. Her sohbetinde, Kur'an-ı Kerim okuyor, anlamını veriyor, Hazret-i Peygamber'in Hadis-i Şeriflerinden, topluma hitap eden örnekler sunuyordu. Buralarda, 'Evliya gibi adam' olarak bilinirdi. Ağzından kötü söz duyulmamıştı. Eline çok az para geçerdi, bunun da neredeyse tamamını ihtiyaç sahiplerine verirdi.”

Hemşehrilerinin anlattıklarını gittikçe artan bir merak ve heyecanla dinliyorduk. Bu “mübarek zât”la “vefasızlığın” ne bağlantısı olabilirdi?.. Bunu düşünürken; köyün yaşlılarından biri girdi söze:

“Evlât; şimdi diyeceksin ki, nedir bu vefasızlık? Bu mübarek zat, merhum Bakır Bey, mekânı cennet olsun, ömrünün son aylarını büyük bir hastalığın pençesinde kıvranarak geçirdi. Hiç evlenmemişti, dolayısıyla evlâdı olmamıştı. Hüseyin adlı kardeşi Diyarbakır'da sol bir örgüt mensubu olduğu gerekçesiyle öldürülmüştü. Karanlık bir olaydı. Merhumun bir de Ankara'da erkek kardeşi vardı. İşte o kardeş, şu anda kapatma davasıyla Türkiye'nin gündeminde olan Başsavcı Abdurrahman Yalçınkaya…”

Yaşlı köylü soluklanınca, sözü 40 yaşlarındaki bir başka köylü aldı: “Abdurrahman Yalçınkaya, köyünü unutmuş, buralara gelmez gitmez. İki yüz dönüm arazileri vardı, 100'ünü sattılar, Bir 100 dönümlük arazileri kaldı, senede bir kere oradan çıkan mahsulün parası gönderilir kendisine, bir onu almayı bilir, başka bir alâkası yoktur buralarla. Köyümüz sefil durumdadır, ilgilenmez. Adeta, Suruç'lu olmaktan memnun değil gibidir. Bunlar neyse; herkes köyüyle ilgilenmek mecburiyetinde değil. O kişinin kendi görüşüne, anlayışına kalmış bir şey de… Benim esas söyleyeceğim, Merhum Bakır Bey'e yaptığı vefasızlık. Ankara'da Cumhuriyet Başsavcısı olarak görev yapıyorsunuz. Eliniz her tarafa uzanıyor. Ağabeyiniz burada, ağır hastalığın pençesinde ve ele güne muhtaç, kıvranırken… Size haber veriliyor: 'Sayın Başsavcım, geliniz, ağabeyiniz gece gündüz sizi anıyor. Allah bilir ama ölümü yakın gibi; sonra vicdan azabı çekersiniz, gelin bir ilgilenin. Yardım etmezseniz, gönlünü alın. Allah aşkına gelin' diyor, köylüleri. Maalesef, köylümüz olan Abdurrahman Bey, telefonda, 'Soğuk almıştır' gibi laflar ediyor. Durumun çok ciddi olduğunu, Bakır Bey'e kanser teşhisi konulduğunu söylüyoruz. Oralı bile olmuyor.”

ALLAH'IM HİDAYET NASİP ET ONA!
Tam bu noktada; “Abdurrahman Bey'le merhum arasında fikri ayrılığı var mıydı?” diye soruyoruz.

Bir başka köylü; “Bizim kulağımıza geliyor. Ağabeyi için 'kafasını dinle, şeriatla bozdu' filan diyormuş. Biz de, bu kadar çağrıda bulunmuş olmamıza rağmen, ziyaretine gelmeyince, bunların doğru olduğunu düşündük. Başka ne gibi bir ihtimal olabilir ki? Şanlıurfa'ya her gün uçak var. Aynı gün içinde atlayıp gelir ve geri dönebilirdi. Hiç mi Pazarı yoktu, Savcının?.. Konserlere, kokteyllere katılmıyor muydu?.. Efendim, bu durum merhumu çok üzdü. Hastalığı üzüntüden dolayı hızlandı. Bazı köylüler, yanında olur olmaz Abdurrahman Bey'i kötülüyor, vefasızlıkla suçluyorlardı da, Merhum toz kondurmuyordu. 'Yüce Allah (CC)'ın kime ne zaman hidayet vereceği belli olmaz. Benim kardeşim, iyi bir soydan gelmiştir. İnşallah, mübarek atalarımızın torunlarına duasından faydalanır, o da namaza, niyaza başlar. ölümden öte köy olmadığını anlar. Kimsenin hidayeti kimsenin elinde değildir. İnşallah onun da kalbine bir nur inecektir. Onun için dua ediyorum' deyip duruyordu. Bunları söylerken de, her seferinde gözlerinden yaşlar boşanıyordu.”

Bunları söyleyen köylünün ağladığını fark ettik o an. Baktık, diğerlerinin de gözleri nemliydi.

Kendimizi zorlayarak, işimize devam ettik:

“Peki vefatı nasıl oldu, ağabeyin?..”

Sözü, yine yaşlı köylü aldı: “Suruç'ta, İbrahim Demir adlı köylüsünün yanına götürmüştük onu. Sağolsun, son bakımlarını İbrahim Bey ve hanımefendisi yaptı. Abdurrahman Bey yine ortalarda yoktu. Kız kardeşleri, Aliye, Nermin, İnci de Ankara'da. Onlar da gelmiyorlardı, ziyaretine. ölümünden bir gün evvel, buradan arandı, Başsavcı Abdurrahman Bey. 'Son nefesini vermek üzere… Elinizi çabuk tutarsanız, son bir kere görürsünüz' dendi. Maalesef, yine olmadı, yine gelmedi. Merhumun şuuru yerindeydi, 'Abdurrahman geliyor mu?' diye sordu, son gün. Kendisine bakanlar, yalan söyledi, 'Gelecekmiş, birkaç işi kalmış' diyerek. Mukadderat, Mübarek Bakır Bey, köylüsü de olsa sonuçta bir yabancının evinde son nefesini verdi. Bütün Suruç yasa boğulmuştu. Cenaze için, yine de Abdurrahman Bey'e davette bulunduk. Maalesef, cenazesine de gelmedi!..”

SON NEFESİNİ VERDİĞİ EVİN SAHİBİ İBRAHİM DEMİR'LE GöRüŞTüK
Abdurrahman Yalçınkaya'nın öz ağabeyi Bakır Bey, son nefesini Suruç'ta İbrahim Demir adlı bir köylüsünün evinde vermişti, söylenenlere göre. Köylülerden, bizi İbrahim Demir'in evine götürmelerini rica ettik.

Suruç'ta, Bakır Bey'in vefat ettiği evde ikamete devam eden İbrahim Demir, büyük bir misafirperverlikle karşıladı bizi. çocukları ve eşinin de katıldığı sohbetin bir yerinde, sözü merhum Bakır Bey'e getirdik. İki elini yüzüne kapayan İbrahim Demir; 'Kardeş' dedi, “Misafirimsin başımın üzerinde yerin var. Ama Allah aşkına bana bu bahsi açma. Abdurrahman Bey'in yaptıkları kendine kalmış. Bakır Bey için çok davet ettik, gelmedi. Cenazesine de gelmedi!.. Umarım, söylendiği gibi dindar olduğu için gelmemezlik yapmamıştır!.. Bakır Bey, onun hakkında hiç kötü konuşmazdı. Hep, bir gün din ile buluşması için dua ederdi.”

ORTAĞI İBRAHİM BEY
İbrahim Demir, söze 'Bana bu bahsi açma' diyerek girdi ama doluydu. Konuştukça konuşuyor, merhumun son günlerini anlatıyor, bu mübarek zata karşı gösterilen vefasızlıkla ilgili sorular yöneltildikçe, yanaklarından süzülen yaşları, elinin tersiyle siliyordu. Bu arada, bizimle birlikte ziyarete katılan köylülerden biri 'Abdurrahman Bey'in ortağıdır, bilesin ha!' dedi. Bu müdahale üzerine İbrahim Demir bu ortaklığın mahiyetini açıkladı:

“Abdurrahman Bey'in babadan kendisine ve kardeşlerine kalma 100 dönümlük toprağı var. İki yüz dönümde yüzü satıldı, yüz kaldı. Onu da ben işlerim. Ve her yıl, banka aracılığıyla hâsılatın yüzde 30'unu gönderirim. Kim alır bilmem.”

Baba ocağı yerle bir

Suruç'ta ziyaret ettiğimiz İbrahim Demir, Abdurrahman Yalçınkaya'nın cenazesine bile gelmediği merhum Bakır Yalçınkaya'ya son nefesine kadar hizmet etmiş.

Kara Köyü'nde Abrurrahman Yalçınkaya'nın “doğup büyüdüğü” evi de ziyaret etmek istedik. Ancak, köylülerin yardımıyla ulaştığımız alanda, bir toprak yığıntısından başka bir şey yoktu. Bunun sebebini sorduk. Şöyle bir karşılık geldi:

“Ne olacak evlat, ilgi olmayınca, ev harabeye döndü ve yıkıldı. Umarız Abdurrahman Bey buraya bir ev yapar da, baba ocağı yaşar!..”

Başsavcı ne diyor?..

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'ya Suruç'taki çalışmalarımızın “bu bölümü'ne ilişkin sorular gönderdik. Sekreterinin, “Sayın Başsavcımız sorularınızı aldı, gerek görürse cevap verir”....

 



Bu haber 1,945 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,943 µs