batarken 'kimler' kazanıyor? batarken 'kimler' kazanıyor?

En Sıcak Konular

Millet batarken 'kimler' kazanıyor? 19 Mart 2008 10:10 tsi
Millet batarken 'kimler' kazanıyor? Evet hadisenin özü aslında bu. Ergenekon'un, hukuk adına hukuk katliamının yaşandığı ve ülkemizin bir 'muz cumhuriyeti' haline getirilmeye çalışıldığı Türkiye'de sen, ben, işçi Ahmet, köylü Musa batarken, bu krizden kimler nemalanıyor? Eldeki veriler,

Osman Özsoy / Haber7

Kendine gösterdiği hassasiyeti devlete göstermemek…” suçlamasıyla bir bürokratın yargılandığını ve ceza aldığını biliyor muydunuz? Bunu şimdi hatırlamayacağız da, ne zaman hatırlayacağız.

AK Parti aleyhine açılan kapatma davası sonrası piyasalarda yaşanan şoku gözlerken, kaybedenleri görüyoruz ama acaba kazananlar kimler diye sormadan edemiyor insan… Ekonominin kuralıdır; Biri kaybediyorsa muhakkak kazanan birileri vardır. Çünkü sermaye hava kütlesi gibidir, yer değiştirir.

Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, geçtiğimiz pazartesi günü için, Türkiye'nin 19 Şubat 2001 krizinden daha büyük tehlike atlattığını ileri sürmüş. Demek aksettiğinden daha büyük tehlike yaşamışız. Ülkenin on milyarlarca doları yok olup gitti yarım günde…

 Koca bir imparatorluk nasıl oldu da elimizden kayıp gitti sanıyorsunuz.
 
Fakat milletin geleceğini riske etme pahasına bodoslama iş yapmanın örneklerine ilk defa şahit olmuyor bu ülke… Koca bir imparatorluk nasıl oldu da elimizden kayıp gitti sanıyorsunuz.

Bir kısım tarihi olayların sanki karbon kâğıdı kullanılmış gibi aynıyla gerçekleşmesi ne acı… Yargıtay Başsavcısı’nın piyasaları dalgalandıran girişimi hafızalarımızı tazelemişken, önce yakın tarihimizden bir olayı hatırlatacağım sizlere, ardından 132 sene önce yaşanan ve birileri kazanırken milletin nasıl kaybettiğini gösteren çarpıcı bir örnek sunacağım.

Herkes bir gecede döviz bazında yarı yarıya yoksullaştı. Herkes diyerek haksızlık etmeyelim, kapıya dayanan krizi fırsata çevirenler de oldu.
 
Biliyorsunuz, cumhuriyet tarihinin en ağır ekonomik krizi 19 Şubat 2001’de yaşandı. MGK toplantısında Cumhurbaşkanı Sezer ve Başbakan Ecevit arasında yaşanan gerginlik ülkenin kaderini değiştirdi. Herkes bir gecede döviz bazında yarı yarıya yoksullaştı. Herkes diyerek haksızlık etmeyelim, kapıya dayanan krizi fırsata çevirenler de oldu.

Sadece kendini düşünmek…

Krizin olduğu tarihte Merkez Bankası Başkanı olan Gazi Erçel hakkında Cumhuriyet savcısı İsmail Akdoğan; “Kendine gösterdiği hassasiyeti devlete göstermemek” suçlamasıyla iddianame hazırladı.

İddiaya bir kez daha göz atar mısınız; “Kendine gösterdiği hassasiyeti, devlete göstermemek…” Ne kadar önemli bir nokta değil mi?  Ben yaptım oldu değil, yaparsam ne olur, ülke bundan ne kazanır, ne kaybeder mantığı… Ne kadar önemli…

Eğer bugüne kadar ülkeyi yönetenler bu duygu ve düşünce ile hareket edebilselerdi (istisnaları hariç tutuyoruz haliyle), yani kendisinin ve yakınlarının varlık sahibi olması kadar toplumun refah seviyesinin artırılması konusunda da aynı özeni gösterselerdi, ülkenin durumu nasıl olurdu dersiniz?

Hatırlarsanız, konu şuydu; Gazi Erçel hakkında, 2001 yılının Şubat ayındaki devalüasyondan birkaç gün önce Merkez Bankası rezervinden 5 milyar 187 milyon dolar satılması, kendi ve yakın çevresinin TL hesabını döviz hesabına geçirmesi eylemleri nedeniyle görevini kötüye kullandığı gerekçesiyle dava açıldı. Savcı; "Erçel'in basiretli bir yönetici gibi davranmadığını ve ülkeyi zarara uğrattığını, Hazine'nin milyarca dolar zarar etmesine neden olduğunu” iddia etti.

Sözü uzatmayalım, Ankara 11. Asliye Ceza Mahkemesi, Erçel’i görevi kötüye kullanma suçundan 11 ay 20 gün hapis cezasına çarptırdı. 2 ay 27 gün memuriyetten men cezası verdi. Yargıtay bu kararı 23 Temmuz 2007 de onadı.

İşte tarih…

Gelelim karbon kâğıtlı tarihimizden benzer bir olaya…

1876 yılında, yani Sultan Abdülaziz henüz tahtta iken Osmanlı Devleti’nin dış borçları 200 Milyon altını bulmuştu.
 
1876 yılında, yani Sultan Abdülaziz henüz tahtta iken Osmanlı Devleti’nin dış borçları 200 Milyon altını bulmuştu. Hâlbuki sadece 15 sene önce, yani 1861’de tüm borçların yekûnu 25 Milyon altındı. 15 yılda borçlar 10 kat arttı. Kaldı ki o tarihte henüz, Türk tarihinin en büyük yıkımlarından biri olan 93 harbi yaşanmamıştı.

Her yıl bütçeden 14 milyon altın dış borçlara ayrılıyordu. Bütçede de 5 milyon altın açık vardı. Tam da böylesi bir ortamda Sadrazam Mahmut Nedim Paşa, Rusya’nın İstanbul Büyükelçisi Kont Ignatiev’in telkinleriyle tek taraflı olarak istikraz faizlerini yarı yarıya indirdi. Rus Büyükelçisinin niyeti kapıya dayanan Osmanlı Rus savaşı öncesinde Osmanlı Devleti’nin itibarını Avrupa’da beş paralık etmekti. Nitekim Avrupa devletleri kararı şiddetle protesto ettiler.

Fakat asıl zararı tıpkı 19 Şubat 2001 krizinde olduğu gibi o gün de Osmanlı vatandaşları gördü. Ertesi günü tahvillerin değeri yarıya düştü. Büyük kargaşa oldu. Piyasalar yıkıldı. Moraller sıfırlandı.

Fakat o gün de yaşanan ekonomik krizden nemalananlar oldu. Sadrazam Mahmut Nedim Paşa, Adliye Nazırı Mithat Paşa, Ticaret Nazırı Celalettin Paşa ve Rus Büyükelçisi Kont Ignatiev ellerindeki tahvilleri bir gün önce satarak inanılmaz kazanç sağladılar. Bir kişi hariç…

Tenezzül etmedi…

 Bir kişi buna tenezzül etmedi. O da, olan bitenden haberi olduğu halde, böyle bir şeye asla tenezzül etmeyeceği cevabını veren Sultan Abdülaziz oldu.
 
Fakat bir kişi buna tenezzül etmedi. O da, olan bitenden haberi olduğu halde, böyle bir şeye asla tenezzül etmeyeceği cevabını veren Sultan Abdülaziz oldu. Sultan Abdülaziz elinde bulunan tahvillerin yarıya yarıya değer kaybetmesi nedeniyle bir gecede 3 milyon altın zarara uğradı.

Okullarımızda tarih okutulurken çoğu defa sadece savaşlar anlatılıp geçiliyor. Tarihteki olaylara bu derinlikte bakılmaması ve çok yönlü değerlendirilmemesi dün yaşananlardan ibret alınıp bugünler için birer ders olması gerçeğini ortadan kaldırıyor.

…ve biz milletçe her defasında aynı oyunlara geliyoruz…

Şunu kesinlikle hatırdan çıkarmamak lazım… Günümüzde artık ilkokul talebelerinin bile akıl ettiği bazı konuları koca koca adamların düşünmemiş olması mümkün mü? İşin içinde muhakkak başka hesaplar da olmalı… Ama ne?

Biraz geniş çerçeveden bakmak lazım olaylara…

Milletin ensesinde bu defa boza pişirmek isteyenler kim?

Sahi, rüya devlet Osmanlı neden yıkılmıştı?

Tarihin tozlu sayfaları arasından yükselen “siz dışarıdan biz içeriden” sözleri çınlıyor mu kulaklarınız da…

Bir gün birilerine; “Kendine gösterdiği hassasiyeti devlete göstermemek ve ülkeyi birçok açıdan zarara uğratmak…” konusunu hatırlatanlar olur mu acaba?

 



Bu haber 1,859 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler

    15,349 µs