Selçuk, Ergenekon'u frenlemek mi istedi?

18 Mart 2008 12:31 tsi
Şamil Tayyar'ın Ergenekon kitabında, İlhan Selçuk, Ergenekon'a bir şekilde bulaşmış olabilir mi' sözü bizi rahatsız ediyor. İnanmak istemiyoruz buna. Ama şunu artık net bir şekilde sormanın zamanıdır: İlhan Selçuk Ergenekon'u frenlemek mi istedi? Kap

Evet artık bu işin adını koyalım. Adı Cumhuriyet olan gazatenin, bombalandığında 'Bu işi yapan dincilerdir' deyip yaptığı onlarca haberle bu işin üzerine giderken; bombayı atanlar Ergenekoncu çıkanca sus pus oluşunu, başyazarı Selçuk'un Ergenekon'un üzerine giden hükümeti indirmek için Yargıtay Başsavcısını açıkça tehdit edişini hatırlayalım.

Şamil Tayyar'ın Ergenekon kitabında, 'İlhan ve kardeşi Turhan Selçuk, Ergenekon'a bir şekilde bulaşmış olabilir mi' sözünü; Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras'ın, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın sözlerine ekleyelim. 

Ve artık şunu net bir şekilde soralım: Selçuk Ergenekon'u frenlemek mi istedi? Kapatma davasının Ergenekoncularla ilgisi tam olarak ne?

Önce süreci irdeleyelim:

AK Parti hakkında kapatma davası açan Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın mahalle baskısı altında kaldığı iddiaları güçlendi. Yalçınkaya'ya baskı uygulayanların, Ergenekon Operasyonunu'nun önünü kapatmak isteyenler olduğu iddiası öne sürüldü.

İlk başta ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras tarafından gündeme getirilen bu iddianın yankıları sürerken dün de Başbakan Erdoğan, AK Parti hakkında açılan davanın Ergenekon operasyonu ile bağlantısının olabileceğini ima etti.

Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ise, daha net ifadeler kullanarak, "Başsavcı belki de dava açma konusunda zorlandı. İnsanlar nihayet bir karar veriyor ama o kararı oluşturan bir çevre var, etkiler var, telkinler var" dedi.
 
Selçuk'un yazısı şok yarattı
 
Kapatma davası ile Ergenekon bağlantısı yorumları ortada dolaşırken Ergenekon Operasyonu sırasında, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'ya AK Parti'ye kapatma davası açması için baskı uygulayan İlhan Selçuk'un bir yazısı gündeme bomba gibi düştü.

24 Ocak tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nde yayınlanan "İktidar Partisi Zanlı" başlıklı başyazıda İlhan Selçuk, "Savcı kırmızı çizgiyi çiğneyip bölücülük ya da dincilik yapan siyasal partiye dava açmasın. Görür gününü" diye yazdı. Selçuk'un, bütün gazetelerin Ergenekon manşetiyle çıktığı dönemde bu türden bir yazı yazmasının nedenini sorgulamadan önce, sürece bakalım.
 
Ergenekon neydi?
 
Aralarında Emekli Tuğgeneral Veli Küçük, Albay Fikri Karadağ ve Emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin'in de bulunduğu 34 kişinin tutuklandığı Ergenekon Operasyonu, Türkiye'de son yıllarda düzenlenen en büyük derin devlet operasyonu olarak anılmıştı.
 
Ergenekon Operasyonu, 2006 Haziran ayında Ümraniye'de 27 elbombasının bulunması üzerine başlatılmıştı. Danıştay saldırganı Alparslan Aslan'ın, Cumhuriyet Gazetesi'ne attığı 3 adet elbombası ile Ümraniye'de ele geçirilen bombaların aynı seriden oluşu olayı farklı bir boyuta taşımış, sonunda yapılan çok yönlü teknik ve fiziki takip sonucu Türkiye'de, kaos oluşturup darbe yapmak amacıyla provakatif eylemler yapan "Ergenekon" adlı illegal oluşum deşifre edilmişti.
 
Cumhuriyet kendisine atılan bombalar üzerine, "Bu bir dinci saldırıdır" diyerek, "Tehlikenin Farkında Mısınız?" sloganıyla ilginç bir kampanya düzenlemişti.
 
Sonunda Alparslan Aslan, Danıştay saldırısını gerçekleştirip yakalandığında ve Cumhuriyet'e atılan elbombalarının dinciler tarafından değil de, kendilerini "laik, cumhuriyetçi" olarak tanımlayan asker irtibatlı kişiler eliyle atıldığı ortaya çıkınca İlhan Selçuk ve gazetesi sus pus kesilmişti.
 
Öyle ki Ergenekon Operasyonu start aldığında, art arda çok önemli gözaltılar yaşandığı halde Cumhuriyet operasyon haberlerini görmezden geldi.
 
Tesadüf mü?
 
Art arda gözaltılar yaşandığında, Türkiye'de darbe yapmak isteyenler bir bir tutuklanıp hapse atıldığında, Cumhuriyet Gazetesi Başyazarı İlhan Selçuk bambaşka bir gündemle uğraşıyordu. Sanki Türkiye'de hiç son yılların en büyük derin devlet operasyonu gerçekleştirilmemiş gibi...
 
Oysa yapılan operasyon Cumhuriyet'e atılan bombaların adresini ve bombacıları deşifre ediyordu. Bu durumda en çok bombaların hedefi olan Cumhuriyet Gazetesi ve bu gazetenin başyazarı İlhan Selçuk'un sevinmesi gerekmiyor muydu?
 
Hayır, sevindiğini hiç belli etmedi. O 24 Ocak 2008 tarihli gazetesinin başyazısında, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'yı AK Parti'ye kapatma davası açması konusunda açık ve net bir dille tehdit ediyordu. Şimdi gündemde olan soru şu: "Başsavcı'ya  AK Parti hakkında dava açılması için baskı uygulayan İlhan Selçuk'un amacı neydi? Ergenekon Operasyonu'nun önünü mü kapatmak istedi?"
 
"Dava açmasın görür gününü"
 
İlhan Selçuk'un Cumhuriyet'te 24 Ocak 2008 tarihinde, Başsavcı Abdurrahman Yalçınkaya'nın, Ak Parti'ye kapatma davası açması için yazdığı tehdit dolu yazısı...
 
İKTİDAR PARTİSİ ZANLI...
 
'Kuvvetler ayrılığı' demokrasinin 'olmazsa olmaz' kurallarındandır...
Demokraside kaç kuvvet var?..
Rakamla 3...
Yasama..
Yürütme..
Yargı..
Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya AKP'ye yönelik bir açıklama yaptı...
AKP bu yüzden tepkili...
Yalnız AKP mi tepkili?..
DTP de tepkili...
Neden?..
Çünkü bu iki partimiz iki kırmızı çizgimizi çiğniyor mu, çiğnemiyor mu soruları yargıyı fena halde ilgilendirmeye başladı...
İki kırmızı çizgi nedir?..
Dincilik..
Ve bölücülük..
DTP'nin üstünde bölücülük, AKP'nin üstünde dincilik gölgesi gün geçtikçe koyulaşıyor...
Yargı bu gerçeği görmezlikten gelebilir mi?..
Gelemez...
Yargı gücünde devlet görevlisi bir savcı ille de görevini yapmak zorundadır...
Nedir görevi?..
Hırsıza, yolsuzluk yapana, rüşvet alana, adam yaralayana ya da öldürene savcı dava açar...
Savcı, Cüneyt Koryürek' e çarpıp yazarımızı öldüren otomobil sürücüsüne hele dava açmasın..
Görür gününü...
Savcı, kırmızı çizgiyi çiğneyip bölücülük ya da dincilik yapan siyasal partiye dava açmasın..
Görür gününü...
Savcı yürürlükteki yasalara göre davranmakla yükümlüdür...
Bir savcı, suç işlediği varsayılan kişinin ya da kurumun zengin mi yoksul mu, güçlü mü güçsüz mü, şişman mı zayıf mı, muhalefette mi iktidarda mı olduğuna bakarak karar veremez...
Başsavcı, dava açması gerekiyorsa, dava açacaktır...
Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın açıklaması ve uyarısı üzerine küplere binen Başbakan RTE yasamanın ve yürütmenin üstünlüğünden söz açtı, mangalda kül bırakmadı...
Başsavcının Meclis'le, hükümetle işi gücü yok...
Başsavcı ne yasamayı ele alıyor..
Ne de yürütmeyi...
Deyiş yerindeyse sanık ya da zanlı, bir partidir...
DTP, CHP, MHP gibi bir parti...
AKP'nin iktidarda olması, hükümetini kurması, yürütme organını oluşturması hukuka ve yasalara göre hiçbir şey değiştirmez...
Cumhurbaşkanımız dosyalı zanlı..
Başbakanımız dosyalı zanlı..
Bir de iktidar partimiz zanlı oldu mu, gel keyfim gel...
O zaman türbanlık ve kurbanlık Türkiye'nin yeme de yanında yat..." 
 
www.medyahane.com

Bu haber 5,324 defa okundu.