Çin ve Hindistan yine Sam Amca'ya Çin ve Hindistan yine Sam Amca'ya

En Sıcak Konular

Çin ve Hindistan yine Sam Amca'ya 17 Mart 2008 17:41 tsi
Çin ve Hindistan yine Sam Amca'ya Rice’ın Pekin’e ziyareti ve Gates’in Delhi’de verdiği durak; ABD’nin, Asya stratejisi geliştirdiğinin göstergesine dönüştü.

M K Bhadrakumar

Amerikan diplomasisi geçen hafta Asya’nın iki önemli başkenti Delhi ve Pekin’de görkemli bir gösterideydi. Çin ve Hindistan, Washington’dan gelen ziyaretçi kabine üyelerini kırmızı halılarla karşıladılar. Tuhaf bir rastlantıyla dışişleri bakanı Condoleezza Rice ve savunma bakanı Robert Gates Asya’nın iki “rakip” devletiyle dost olmak için birbirine yakın günleri seçmişlerdi.

George W Bush yönetiminin Ortadoğu’da uyguladığı dış politikanın çöküntüsünün ortasında sık sık gözden kaçırılan şey; Washington’un, her biri ABD’nin küresel stratejilerinin ortağı olan iki Asya devi Çin ve Hindistan’ı ikna etmeye doğru yol aldığı olağanüstü diplomatik uğraştır.

Aslında ABD’nin Çin ve Hindistan ile olan ilişkilerine verdiği göreceli önem hakkında bir yargıya sahip olmak veya bunun tersine, Çinliler ya da Hindistanlılar gibi eski milletlerin esrarlı zihinlerinde neyin geçtiğini bilmek çok zor. Fakat Çinlilerin açıklamaları, ABD’nin Çin’i 21. yy.lın meselelerine “ortak” olmaya davet ettiği ve Pekin’in buna cevap verdiği konusunda ısrar ediyorlar. Bunun aksine Hintli strateji topluluğu, ABD’nin, Çin i dengelemesi için Hindistan’ın kabiliyetlerini birinci sınıf bir güç olarak geliştirdiği konusunda emin olmaya devam ediyor.

Amerikan diplomasisine tam not verilmelidir. Delhi’de Gates’i karşılayan Hindistan savunma bakanı övgü dolu bir basın açıklamasında, George W Bush yönetiminin, “Hindistan-ABD ilişkilerinde benzersiz hızlanmaya ve ilişkilerde özellikle de savunma konusunda kaliteli bir dönüşüme şahitlik ettiğini” vurguladı. Açıklamada ayrıca Gates’in ziyaretinin “Hint-ABD ilişkilerinin önemini ve ABD’de stratejik ortaklığımıza verilen güçlü politik desteği teyit ettiği” vurgulandı.

Çin, Rice’ı Pekin’de ağırlarken kontrollüydü. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Liu Jianchao, “Çin ve Birleşik Devletler, Rice’ın ziyareti sırasında karşılıklı ilişkiler, iki tarafı da ilgilendiren önemli bölgesel ve küresel sorunlar üzerinde fikir alışverişinde bulundu” dedi. Bununla birlikte geçenlerde Pekin’i ziyaret eden eski ABD dışişleri bakanı Henry Kissinger, ABD-Çin ilişkilerinin öneminin büyük olduğunun altını çizdi. Kissinger, China Daily’e “Çin’e 1972’de gerçekleştirdiğim ziyaretin, hükümetteyken yaptığım en iyi ve en kalıcı etkiye sahip bir iş olduğunu düşünüyorum” dedi.

Rice Çin’i ortak olarak görüyor


Yine Kissenger’ın problemi, onun sohbet ettiklerini özel hissettirme yeteneğine nadiren sahip olmasıdır. Bununla birlikte, sonuç olarak ABD’nin Asya’nın her iki gücü ile olan ilişkilerinde yumuşak bir hatta dolaştığı ortaya çıkmaktadır. Amerikan bakış açısından bakılınca olaylar bundan daha iyi olamaz. Hem Çin hem de Hindistan ayrı ayrı ABD ile olan stratejik işbirliklerine büyük önem veriyorlar.


Rice, Pekin’de Çin’in küresel sorunlarda daha büyük bir role doğru gidiyor olduğunu, açıldığını ve bu haberlerin iyi olduğunu söyledi. Rice, Çinli başkan Hu Jintao ve diğer liderlerle yaptığı görüşmelerden sonra “onları neyin harekete geçirdiğini bilemem fakat… Çin pek çok açıdan dünyaya açılıyor” dedi. O, “Çin dış politika davranışını düşündüğümüzde yeni bir şey olan Çin’in uluslar arası politikalardaki varlığı ile etkisini denkleştirmeye yönelik pek fazla uğraşın olduğuna inanıyorum” dedi.

Rice, “Çin’in genelde uluslar arası politikalarda kendisini algılamasına yönelik bir genişleme olduğunu ve bizim bundan karlı çıkacağımızı düşünüyorum” eklemesinde bulundu. Çin’in Kuzey Kore problemi, Myanmar ve “Çin’in etkilediği” bir yer olan Sudan’ın Darfur bölgesiyle ilgili işbirlikçi rolüne vurgu yaptı.

Rice, “onların, herkesin dönüştüremeyeceklerini söylediği ‘sorumlu ortak düşüncesi’yle uğraştıklarını gördüm. Bu durum, onların bu düşünceyi dönüştürebileceklerini ortaya çıkarıyor ve onlar gerçekten de bununla ilgili konuşuyorlar” dedi. Rice, Yaz Olimpiyat Oyunlarını bir araç olarak kullanma düşüncesini açıkça reddetti, “hükümet olarak biz ve başkan bunun sadece bir spor olayı olduğu konusunda çok netiz” dedi. Ve Bush Ağustos’ta Pekin’de gerçekleştirilecek olan açılış törenine katılmayı planlıyor.

Açıkçası Rice’ın Pekin’e ziyaretinin temel amacı, Pyongyang’ın nükleer silahlarını demonte etmesi ile ilgili görüşmelerin ileri aşaması için Çin ve ABD’nin detaylandırılmış anlaşmalar için sonuçlandırma sürecinde oldukları Kuzey Kore problemiydi. Washington, Pekin’in desteğine ihtiyaç duymaktadır. ABD medyasına göre ABD’nin Kuzey Kore baş müzakerecisi Christopher Hill geçenlerde Rice’tan Pekin’e ziyaret gerçekleştirme emri aldı ve Çin, Hill’in Kuzey Koreli meslektaşı Kim Kye-gwan ile “önemli bir görüşme” gerçekleştirmesini kolaylaştırdı. Çin aynı zamanda altı tarafın bulunduğu nükleer sorunun ekonomik dayanaklarını görüşmek için bir araya gelen Güney ve Kuzey Koreli yetkililerin bir toplantısına başkanlık etti.

Rice, aynı zamanda Çinli liderlerle İran problemini tartıştı. Tahran, bu ziyaretin İran’a yönelik daha güçlü yaptırımlarla ilgili üçüncü bir BM Güvenlik Konseyi yaptırımına giden yolu hazırlayabileceğini hissediyor. Çin dışişleri bakanı Yang Jiechi, geçen Çarşamba Rice, Pekin’deki görüşmelerini sonuçlandırdıktan sonra İran’ın nükleer baş müzakerecisi Said Celili’ye telefon etti. Durum ne olursa olsun, 80 trilyon küp gaz rezervinin olduğu tahmin edilen Kuzey Fars bölgesindeki gaz tarlalarının geliştirilmesi için Çin Offshore Petrol Şirketi ile yapılması uzun süredir beklenen 16 milyar dolarlık anlaşmanın imzalanmasını Tahran Çarşamba günü aniden iptal etti. Açıklanan neden İran petrol bakanı Ğulam Hüseyin Nozari’nin Tahran’daki imza törenine katılamamış olmasıydı.

Yine Pekin geçen hafta ABD’nin önceki çağrılarını reddettikten sonra Darfur’a bir mühendis grubu göndermeyi kabul etti. Rice, Çin’in bu hareketini övmede hızlı davrandı. Kendi açısından ABD, Çin’in asıl kaygısı olan Tayvan meselesini gündeminde tutmaya devam ediyor. Kissinger’ın vurguladığı gibi, “Pekin ve Washington’un işbirliği yapacaklarına ve geri adım atmazlarsa gerçekten Taipei’ye baskı oluşturacaklarına inanıyorum, bu aşırı nahoş bir durum olur. Tayvan Boğazı’nda bir krizden kaçınacağımıza inanıyorum.”

Xinhua haber ajansı Hu ve Rice’ın, “ikili yapıcı ve işbirlikçi ilişkileri güçlendirme ve ikili ilişkileri uzun vadeli ve stratejik bir perspektifte ele alma konusunda anlaştıkları” haberini verdi. Hu, Rice’a “işbirliği alanı genişlemeye devam ediyor ve ikili bağların stratejik önemi gittikçe daha da artıyor” dedi. Rice buna Washington’un, Pekin’in uluslar arası sorunlarla uğraşmada yapıcı bir rol oynamaya devam ettiğini görmek istediğini söyleyerek cevap verdi. Kabine üyesi Tang Jiaxuan ile yaptığı bir görüşmede Rice, ABD’nin “dünyanın karşılaştığı sorunların çözümünü kolaylaştırmak amacıyla” Çin’le işbirliğini güçlendirmek istediğini söyledi. Uluslar arası sistemin sorumlu bir üyesi olarak Çin’in küresel meselelerde kilit bir rol oynadığını ekledi.

Tang, “Çin-ABD ilişkilerinin ikili ilişkiler olmanın ötesine geçtiğini ve artan bir küresel etki ile önemli stratejik anlamlar kapsadığını” söyledi. Tang, Rice’ın ziyaretinin uluslar arası ve bölgesel durum dönüşüm aşamasında olduğundan “çok önemli bir zamana” denk geldiğinin altını çizdi. Hem Tang hem de başbakan Wen Jiabao, Çin-ABD işbirliğinin; barışa, istikrara ve dünyanın gelişmesine önemli bir katkı yapıyor olduğunu vurguladılar. Rice, “verimli ikili ilişkinin ve işbirliğinin, uluslar arası sistemdeki karmaşık ve zor sorunların daha iyi bir çözümüne yardım edebileceği konusunda” mutabık kaldı.

ABD’nin Hindistan’la savunma ticareti


Bu yüzden Gates’in Delhi’ye ciddi bir şekilde ABD-Hindistan askeri ilişkileri ile sınırlandırılmış bir ziyaret gerçekleştirmesi şaşırtıcı olmadı. Gates, “bölgede gelişen askeri ilişkilerimizi Çin dâhil başka bir ülke ile ilişkili olarak görmüyorum. Genişleyen bu ilişkilerin birilerini hedef alması gerekmiyor. Bunlar koordinasyonumuzu ve farklı nedenlerden kaynaklanan ilişkilerimizin yakınlığını geliştirmeyi hedefleyen ikili ilişkiler yumağıdır” dedi.

Gates’in Delhi’deki konuşmasının ana noktaları öncelikle savunma ticareti ile ilgiliydiler. Hindistan’ın 10 milyar hatta muhtemelen 16 milyar dolara çıkabilecek olan 126 çok amaçlı saldırı uçağı satın almak istemesi, onun ve ona eşlik eden Amerikan savunma firmaları temsilcilerinin en temel önceliğiydi. Bu isteği karşılayabilecek olan en önemli adaylar, Lockheed Martin şirketinin F-16’ları ve Boeing firmasının F/A–18 Super Hornet uçaklarıdır.

Anlaşmanın önemi sadece ticari değildir. Bu yeni nesil uçaklar Hindistan Hava Kuvvetleri’nde önümüzdeki 40 yıl boyunca kullanılacaklar ve bu yüzden anlaşmayı sağlama alma; ABD eğer Hindistan’la “birlikte-işlerlik” hedefliyorsa bütünüyle hayati bir hale gelmektedir. Gates, bu anlaşmanın ABD-Hindistan askeri işbirliğini geri döndürülemez bir şekilde sağlama alacağını ve Hindistan’ı bölgede ABD’nin stratejik müttefiki olmaya mecbur edeceğini bilmektedir.


Hint savunma endüstrisi kaynakları, Lockheed Martin firmasının ihalede şansını arttırmak için Hindistan ordusuyla bağlar kurmak için atağa kalkacağını düşünüyor. Amerikan firmaları aynı zamanda hava kuvvetleri ve donanma için açılması düşünülen 1 milyar dolar değerindeki 312 helikopterlik ihaleyi de sağlama almayı arzulamaktadırlar. Ocak ayında Hindistan özel kuvvetleri için düşündüğü 6 C–130 Hercule uçağı ile ilgili anlaşmayı Lockheed Martin firmasıyla imzaladı. Hindistan’ın 2012 yılına kadar askeri alımlar için 30 milyar dolar daha harcaması beklenmektedir. Gates’in Hint yetkililere mesajı, ABD savunma ticaretinin—satış, teknoloji transferi, garantili bağış destekleri ve ortak üretimi de kapsayan—bir “paket program” teklif ettiğiydi.

Gates, geleneksel olarak Rusya’nın etkisinde olan Hindistan savunma pazarına ABD’nin yaptığı girişle ilgili hoşnutluğunu ifade etti. Gates, “biz birkaç yıldır masada bir koltuk elde etmek için uğraşıyoruz ve nihayet bu amacımıza ulaştık” dedi. Washington, önümüzdeki yıllarda Rusya’yı Hindistan savunma pazarından çıkarmaya azmetmiş durumdadır. ABD’nin pazarlama tekniğinin iddiacılığı, Gates’in yakın çevresindeki bir ABD yetkilisinin yaptığı açıklamada yeterince açıktır. “ABD ile ortak üretime ve işbirlikçi gelişmeye katıldığınızda sadece dünyadaki en iyi ürüne sahip olmakla kalmıyorsunuz aynı zamanda en iyi destek sistemi ve ürünün ömrü boyunca ihtiyaç duyacağınız en iyi bakım paketine de sahip olursunuz. Aynı zamanda, Hindistan’ın dünyada şimdiye kadar gördüğü ortaklardan farklı olarak dürüst bir şekilde çalışan şirketlere de sahip olursunuz. Biz çok şeffafız.”

Washington aşamalı bir şekilde Hindistan’ı—bürokratik satın alımlar ve satış sürecinden oluşan—ihale mekanizmasını bütünüyle değiştirmesi için ikna etmeye ve bunun yerine doğrudan görüşmeler için başvuru sistemini benimsemesini sağlamaya çalışacaktır. Hindistan hâlihazırda bu yönde yol almaktadır ve ABD ile Rus yapımı Tu-142M bombardıman uçaklarını yerine ikame etmek için anti-denizaltı savaş kapasitelerine sahip uzun mesafe keşif devriye uçakları P-8i satın alımı için görüşmelere başladı. Bu anlaşma, şu ana kadar iki ülke arasında yapılmış en büyük anlaşma olarak 2 milyar dolar değerinde olabilir.

Bu arada son iki üç yılda gerçekleştirilen ABD-Hindistan stratejik ilişkilerindeki dev adım pekiştirilmeye ihtiyaç duymaktadır. Gates, “hızlı sonuçlar veya ileriye yönelik büyük aşamalar istemiyoruz fakat her iki tarafı da rahatlatacak olan bu ilişkinin sürekli bir şekilde gelişmesini istiyoruz” dedi.

Sürekli yavaş gelişmenin ötesinin mümkünlüğü, aslında ABD-Hindistan barışçıl nükleer anlaşmasına bağlıdır. Washington, şiddetli iç muhalefete karşın Hindistan hükümetinin anlaşmayı yapmaya yönelik kararlılığı ile ilgili iyi şanslar diliyor. Hindistan’a kontrolsüz teknoloji transferi ve stratejik ortaklığın fiili bir ittifaka yönelik niteliksel bir değişimi, üzerinde çalışılan anlaşmaya bağlıdır.


Paradoksal olarak Washington için kaygılandırıcı olan şey, Hindistan’ın demokratik bir sisteme sahip olmasıdır. Hindistan’ın ABD füze savunma sistemine katılımı, Hindistan’ın NATO bağları veya Hindistan’ın bölgesel güvenlikteki rolü sabit kalmaya devam ederken Hint politikaları yaklaşan parlamento seçimleriyle değişecektir. Tabi ki Hindistan’ın iki merkez partisindeki—Kongre ve Hindistan Halk Partisi—üst liderlikler, eşit oranda Hindistan’ı ABD’nin “doğal müttefiki” yapma konusunda tutkulular. Gates, bunu muhalefet partisi HHP ile buluşma zemini haline getirdi.

Bununla birlikte Hint politikası bir koalisyon dönemine girdikçe ve çıkar grupları çeşitlendikçe kötü bir taraf var oluyor. Kendini küreselleşmenin cezp ediciliğe kaptıran orta sınıf dışında Hintlilerin büyük çoğunluğu tam anlamıyla sonsuz tüketim ufukları tarafından kuşatılan gelişimin yeni doğmuş bir alanı olan günlük yaşam güçlüğü ile pençeleşmektedir.

Fakat kendisine örneklik edecek tarihi örnekleri olmayan Hindistan’da rol oynayan keskin çelişkiler, Gates’in problemleri değildir. Washington a mutlu bir adam olarak döndü. Hindistan’ın liderleri ile görüşmelerinin pozitif ve hemfikirli olduğunu söyledi. Gates, “burada kendileriyle görüştüğüm bütün liderlerde bir tutku gördüm” eklemesinde bulundu. “Onların, bizim ilişkileri algıladığımız gibi… Yani iki muktedir devlet tarafından başlatılan uzun vadeli bir girişim olarak gördüklerini düşünüyorum. Bizler, Hindistan’ın uzun tarafsızlık geleneğinin farkındayız ve buna saygı duyuyoruz fakat bu ilişki üzerinden geliştirilecek pek çok fırsatın olduğunu düşünüyorum ve bu düşüncemin, burada görüştüğüm Hintli liderlerin de duyguları olduğunu düşünüyorum.”

ABD’nin Asya stratejisi


Washington için ustalık isteyen şey, Çinlilerin zihinlerinde korkular oluşturmamaktır. Açık bir şekilde Washington, Asya stratejisinde Çin’le olan ilişkilerini bir numaralı öncelik olarak algılıyor. ABD-Çin ekonomik bağları değiştirilemez bir şekilde küresel bir karakter kazanıyorlar. Karşılıklı ABD-Çin ekonomik bağımlılığı Çin’i “çevreleme” politikasının mümkünlüğünü ortadan kaldırdı.

People's Daily’nin Aralık ayında yaptığı bir yorumda gösterdiği gibi ABD’deki riskli borçlanma (yüksek faizle borçlanma) ve mortgage krizi, “her iki taraf için de kapsamlı ve geniş boyutlu konsensüs sağlamak için sağlam bir fırsat sunmaktadır. Nadir ortaya çıkan böylesi bir fırsatın kullanılması her iki devletin risk azatlım kapasitelerini yükseltecektir.”

 

Aralık ayında Pekin’de gerçekleştirilen Üçüncü Çin-ABD Stratejik Ekonomi Diyalogu toplantısında hazine bakanı Henry Paulson, “diyalog görüşmesinde yapmamız gerekenin, ticaretin neden iyi olduğunu, Çin’in ekonomik başarısının neden ABD için iyi olduğunu ve ABD’nin ekonomik başarısının neden Çin için iyi olduğunu ortaya çıkarmak olduğunu düşünüyorum” dedi. Paulson, ABD-Çin ilişkisinin her iki ulusun çıkarlarının ve “istikrarlı, güvenli ve zengin bir ekonomik sistemi” sürdürmenin merkezi haline geldiğini vurguladı. Paulson, göreve geldiği 20 aylık zaman zarfında Çin’e beş ziyaret gerçekleştirdi. (Bu süre içinde Delhi’yi bir kez ziyaret etti.)

Bu yüzden şaşırtıcı olmayan bir şekilde Gates,  selefi Donald Rumsfeld’in aklına doğal olarak gelen Asya’nın güvenliği ile ilgili her türlü politik retorikten kaçındı. İlk olarak yakın vadede ABD’nin küresel hakimiyetini tehdit eden Çin değil Rusya’dır. Hindistan, ABD-Rusya-Çin denklemlerinde acemice konumlanmıştır. Hint algısında Çin bir düşman olarak kalmaya devam ederken, Rusya hala büyük oranda müttefik olarak görülmektedir. Fakat Washington olayları farklı görüyor.

ABD Ulusal İstihbarat Direktörü Michael McConnell tarafından 5 Şubat tarihinde sunulan ABD’nin Yıllık Tehdit Değerlendirmesi, tekrar tekrar ABD-Rusya ilişkilerinin daha çatışmacı bir hale gelme potansiyeli taşıdığını ileri sürüyor. Aynı zamanda konuşulmayan faktör ise enerji ihraç eden ülkelerin ABD hâkimiyetindeki Bretton Woods sonrası küresel ekonomik sisteme meydan okumalarını giderek arttırmalarıdır. Rusya, İran ve Venezüella enerji fiyatlarının belirlenmesinde doların temel para birimi olmaktan çıkarmalarından dolayı konuşuluyorlar. Doğal gaz üreten ülkelerin OPEC’in yanı sıra, hali hazırdaki uluslar arası ekonomik sisteme büyük bir meydan okuyacak olan bir kartel oluşturacakları konuşuluyor.

Pekin geçen sene ABD, Japonya, Avustralya ve Hindistan arasındaki “dörtlü” ittifakla ilgili kuşkularını vurguladı. Fakat anlaşma, Japonya ile Avustralya’daki hükümetlerin değişmesi ve bu yeni hükümetlerin Çin’le ilişkilere yönelik önceliklerinin değişmesinden dolayı ölü duruma geldi. Washington’un vurgusu da değişti ve şimdi Pekin’i çok taraflı çerçevenin ana oyuncusu olarak görmektedir. Hindistan biraz farklıdır, hala Çin’in yükselişi ile nasıl anlaşacağını düşünüyor.

Bütün bu nedenlerden dolayı Gates, ABD’nin Hindistan ile geliştirdiği askeri bağlara “Çin karşıtı” bir hava vermeme konusunda dikkatliydi. Tabi başka nedenlerde vardı. İronik bir şekilde, Hindistan ve ABD arasındaki stratejik bağları arttıracak olan nükleer anlaşmanın kendisi Çin’in işbirliği olmadan uygulanamaz. Pekin’in Washington’dan istediği minimum şey; ABD-Hindistan işbirliğinin Çin’e karşı yönelmemesidir.

Özetle, Rice’ın Pekin’e ziyareti ve Gates’in Delhi’de verdiği durak; ABD’nin, Asya stratejisi geliştirdiğinin göstergesine dönüştü. Washington’un, yeniden canlanan Rusya’yı çevrelemeye yönelik uğraşı ABD’nin Asya stratejisinin arkasındaki itici güç olmaya başladı. Rusya’nın izolasyonu eğer Washington Çin-Rus (ve Rus-Hint) stratejik işbirliğini azaltabilirse işleyebilecektir.

Buna ek olarak Washington’un Çin’i küresel güvenlik konusunda bir ortak yapmaya ihtiyaç duyması öne çıkmaktadır. ABD-Çin ekonomik karşılıklı bağımlılığı, Washington’un Çin’i incitmek için kalkışacağı her hareketin kendisini ve küresel ekonomiyi incitmekle sonuçlanacağı bir noktaya ulaştı. Bu yüzden Gates’in Delhi ye ziyareti, Hint stratejistler için bir gerçeklik kontrolüne dönüşüyor.

 

 TIMETURK



Bu haber 306 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler

    3,670 µs