Köşk gidiyor Mersin’e, Başbakan tersine…

14 Mart 2008 15:35 tsi
Manzara 'iyi polis-kötü polis' oyunundan ibaret değilse, Gül ile Erdoğan arasında ciddi bir ayrılık var demektir. ‘Kapıları açan’ Gül, Çankaya’da uzlaşmayı inşa ediyor. Başbakan ise DTP'yi masanın dışına iterek yanlışa düşüyor. Sizce

Başbakan Erdoğan, dün St. Vincent ve Gnenadinler Başbakanı ile yaptığı ortak basın açıklamasında DTP'ye yönelik tavrının süreceğini bir kez daha ifade etti. Erdoğan, “DTP'lilerle, PKK'yı terör örgütü ilan etmedikçe görüşmem” dedi.

Bir yandan kapatma davası ile başı dertte olan Demokrat Toplum Partisi’nin Başbakan ile görüşmek için -en azından- medya üzerinden talepte bulunduğu biliniyor.

Erdoğan’ın tezi şu: “AB üyesi ülkelerin hepsi PKK’ye 'terör örgütü' diyor. Amerika 'terör örgütü' diyor. BM kayıtlarına bu şekilde giriyor. Parlamento çatısı altında bulunan bir partinin 'terör örgütü' demeyişini Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak kabullenemem."

Başbakan kendisi görüşmese de partisinin grup başkan vekili Sadullah Ergin ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek'i görevlendirdiğini dile getirdi.

Gelelim Köşk’ün DTP’ye karşı tavrına. Çankaya, Abdullah Gül döneminde DTP’yi muhatap almama tavrından vazgeçti.

Cumhurbaşkanı Gül, geçtiğimiz hafta köşkte ağırladığı DTP heyetine, 'Sorunun değil, çözümün parçası olun' tavsiyesinde bulundu. Gül, dün Senegal yolunda uçakta gazetecilere yaptığı açıklamada tüm kesimlerin cumhurbaşkanı olduğunu ve herkese kapısının açık olduğunu bir kez daha hatırlattı. Gül, aynen şu ifadeyi kullandı: “DTP de bir siyasi partimiz, onlarla da görüşmek zorundayım.”

Kaderin garip tecellisine bakın ki, Sezer’li Çankaya yıllarında Köşk’ün kendi toplumundan uzaklaştığını iddia eden kadrolar, bugün aynı hataya kendileri düşüyor.

Hatırlar mısınız, Filistin lideri Heniye Ankara’ya geldiğinde Sezer onu kabul etmemiş, muhafazakâr kesimin tepkisini almıştı. Hatta Sezer Ortadoğu gezisinde İsrail ile görüşürken Filistin ile görüşmemişti.

Sezer’in mağdur Filistin halkına karşı bu üst perdeden bakan tutumu, milletçe hepimizi üzmüştü. İşte Sezer'i eleştiren AK Parti kadroları bugün kendi liderlerinin benzer bir tutum içinde olmasına sessiz kalıyor.

DTP’yi kuran ve kurduran kadrolar bizatihi PKK’dan destek alıyor. Parti yönetiminde örgütün dağ kadrosunda bulunmuş isimler var. Hal böyleyken DTP’ye ‘PKK’yı terör örgütü de’ diye dayatma yapmak ne kadar sonuca yönelik bir çaba, ne kadar gerçekçi?
 
Şunu kişisel fikrim olarak net bir şekilde ifade edeyim. Başbakan DTP’yi muhatap almayarak yanlış yapıyor.

Bunu yapmasının kendisine göre pek çok nedeni olabilir. Hatta topluma açıklanmayan konular da olabilir.

Hatta ve hatta masadan DTP’yi dışlayarak bölgede tek parti olma düşüncesi de kafasında olabilir.

Ancak ortada bir insan hakkı sorunu var. Tıpkı kendi sorunları olarak dört elle sarıldıkları türban sorunu gibi. Tıpkı Başbakan’ın da bizzat mağduriyetini yaşadığı 312. Madde sorunu gibi…

Eğer bir sorun varsa, bunun kimin sorunu olduğuna bakılmamalı. O sorunun çözümü için çaba harcamalı.

Başbakan bu inadından vazgeçmeli ve bir an önce DTP’yi muhatap almalı.

Cumhurbaşkanı dahi DTP’yi muhatap almışken, ‘Onlar da bu ülkenin siyasetçileri’ demişken, Başkakan, oturduğu koltuğun kişisel fikirleri ile yönetilemeyeceğinin, bir partiye tavır olmasının yanlış olduğunun bir an önce farkına varmalı.

Ne seçim öncesi makarna dağıtarak, ne de bölgeye ekonomik yatırım yapılarak… Toplumsal barış ancak herkesle diyalog içinde olarak, kimseyi dışlamayarak, masanın dışına itmeyerek sağlanır.

www.iyibilgi.com analiz Ahmet Onurlu

Bu haber 555 defa okundu.