SON Savaş! | " /> SON Savaş! | "/>

En Sıcak Konular

'Giderayak': SON Savaş!

13 Mart 2008 15:13 tsi
'Giderayak': SON Savaş! İran yarın seçime gidiyor. Rusya, Güney Kıbrıs, Ermenistan seçimlerinden sonra yeni halka. Ardından Türkiye ve ABD var. Bu seçimin getireceği şey, Bush'un ‘veda darbesi’ olabilir. Selefini de çıkamayacağı bataklığa sürükleyebilir. Veya tam te

Her seçimin kendi dinamikleri mevcut. Sonuçları açısından özel durumlar yaratıyor. Rusya, Medvedev’i getirdi ama Putin’i göndermedi. Böylece ‘devam’ dedi. Güney Kıbrıs, “devam” demedi, Kıbrıs konusunda tutucu iktidarını değiştirdi, Ankara ile dialoğa açık yeni hükümet seçti.

Böylece denge değişti. Ermenistan seçimleri, sadece Erivan’ı değil yakın coğrafyayı dengesiz yaptı. Ermenistan iç sancıları o kadar arttı ki, Dağlık Karabağ sağa sola ateş edip insan öldürmeyi alışkanlık haline getirenlen, Azerbaycan Savunma Bakanlığı’na başvurup ‘aman çatışma’ olmasın demeye başladı.

Tabii bunda Azeri askerlerin “eğitiminin” de payı olduğu belli. Daha önce ellerini kollarını salayarak adam öldürenler, şimdi misliyle karşılık görüp 10’larca askerini yitiriyor.

Tüm bu seçimlerin ortak noktası, “en azından” coğrafi olarak Türkiye. Türkiye’ye yakın bir başka ülke İran’da ise milletvekili seçimleri yarın yapılacak. Yani sonuçları Ankara’yı ilgilendiriyor.

Batı’nın boş hayalleri…

Görünen o ki, başta ABD olmak üzere Batı ülkelerinin İran’ın iç dinamikleri yoluyla demokrasiyi-kısa olmasa da orta vadede-zorlayacağı öngörüsünde bulunan analizcileri hayal kırıklığına uğrayacak.

Zira bu seçimler reform yanlılarına bir önceki seçimler kadar bile şans tanımayabilir. Ve yine anlaşılıyor ki, sadece son iki-üç gün içinde tonu yükselen ABD-İran savaşı ihtimalinin arkasında bu da var.

Üstelik “iki yönlü”. Buna geleceğiz. Ancak önce İran’ın durumuna “iç siyasi dengeleri”ne, seçim okumalarına bir bakalım.

Bu seçimlerin herşeyden önce Ahmedinejad ile bir ilgisi yok. Cumhurbaşkanlığı seçimleri 2009 yılında yapılacak. Ama bu seçimin sonuçları 2009 için ipucu olacak. İran Meclisi’ni ele geçiren grup 2009’deki seçimde pozisyon tutacak.

Ciddi gözlemcilere göre yarınki seçim ‘radikaller’ ile ‘muhafazakarlar’ arasında geçecek. Bunun anlamı şu; reformcular pek başarılı olamayacak, 7 Mayıs 2004 tarihinde sonlanan bir önce meclis seçim sonuçlarından dahi geriye düşecek.

Bu tahmin elbette. Ama burada 2004 sonuçlarını sandalye bazında anımsamakta fayda var.

Muhafazakarlar   156
Reformistler   39
Bağımsızlar    31
Diğer     5
Toplam  290

Görüldüğü gibi 2004 yılında da Reformistler büyük bir grup oluşturamadı. Yarın ise bu kadar veya daha altında bir sandalye sayısı tahmin ediliyor.

Aradan geçen zaman içinde İran içindeki demokrasi ve özgürlük hareketlerinin yükseleceği, bunun reformistleri güçlendireceği tezinin “yumuşamasının” sebepleri birden çok.

İlk neden seçim sistemi elbette İran'da “İçişleri Bakanlığı” ve “Uzmanlar Meclisi” adaylıkları reddedebiliyor. Seçim dönemi boyunca 2000’e yakın reformcu adayın “diskalifiye” edildiği biliniyor.

Kıyım boyutundaki bu eleme sonucu gelen eleştiriler yüzünden yine içlerinden bir kısmına seçim kapısının aralandığı da öyle. Ancak anlamlı değil.

Reformistler sınırlı sayıda sandalye için yarışabilecek. Böylece seçimler ve İran Meclisi’nin vücudu radikallerle muhafazakarlar arasındaki yarışla şekillenecek.

İktidarın değil seçmenin kaderi

İran halkı, seçmeni içinse oylarını belirleyecek kriter ne ulusal boyuttaki politik rekabet ne de uluslararası dengeler.

Dünyada ve Türkiye’de İran’daki reformistleri ve halk tabanını destekleyenlere göre, ülkedeki özgürlükçü hareket bir çok imkanı kısıtlanmasına rağmen hâla büyük bir zemine sahip.

Bu tezi savunanların dellilerinden biri internet ortamı. Yüzbinlerce İranlı’nın internet ortamında kendi çaplarında reformist eğilime destek verdiğini söylüyorlar. Bunun doğrulu da tartış(ıl)malı.

Halkın İran’ın küresel sıkışmışlığından habersiz olduğunu ve bu yüzden ancak kendi ekonomik beklentileri üzerinden oy verebileceğini iddia eden çevreler, bu kadar yüksek internet bağlantısına ve blog sayfasına sahip olanların nasıl “dünyadan habersiz” olabileceklerine açıklama getiremiyor.

İran hükümeti sanal dünyanın kapılarını zaman zaman “dünyaya” sınırlasa da internetin doğası buna izin verecek gibi değil.

Yine de nükleer program yüzünden ülkenin maruz kaldığı ambargo, BM Güvenlik Konseyi'nin Rusya ve Çin desteğiyle çıkardığı yaptırımlar kamuyonun seçim gündeminde yok.
İran’ı mümkün olan her yolla tecrit etmeye çalışan ABD ve Batı dünyası, “henüz” sıcak bir müdehaleyi göze alamadığından, ekonomik silahları tercih ediyor. Doğrusu, İran’ın iktisadi durumu bu silaha karşı daha savunmasız.

Ülkede işsizlik ciddi bir sorun. Ahmedinejad’ın halka şirin görünme politikaları neticesinde enflasyon da hayli yükselmiş durumda. Fakat bu sıkışıklığı aşmakta mucizevi bir önlemi var Tahran’ın.

Görülmemiş ölçüde yükselen petrol fiyatları, hem rejime hem de toplumun belli bir bölümüne para pompalıyor.

Seçimler üzerindeki tek kuşku bulutu ise “katılım oranı” ile ilgili. Sadece dış gözlemciler değil, İranlı politikacılar da sandığa katılımın düşük olmasından endişeli. Bu yüzden halka sürekli çağrı yapılıyor.

Katılımın sınırlı kalması, seçim sistemi yüzünden zaten eleştiri alan İran’ın, bir de meşruiyet sorunu ile karşılaşmasına yol açabilir. Bu kaygının gerçeklik kazanması, artık aylarca söylenecek bir mazereti Batı’nın ve reformistlerin eline verebilir.

İran Meclisi’nin alacağı yeni şekil ve sonraki Cumhurbaşkanlığı seçimleri asıl politik kavganın bundan sonra başlayacağına işaret ediyor.

ABD ile ne olacak?

İran seçimleri, bu yıl sonunda gerçekleşecek ABD Başkanlık seçimleri ile birlikte düşünüldüğünde, iki ülkenin yakın geleceği hakkında bir pusula oluşturabilir.

Ancak ondan evvel bu yılın “sağ-salim” atlatılması lazım. Washington’un Tahran’a yönelik eleştirilerinin sınırı yok.

Bunların ortadan kaldırmanın tek yolu olarak savaşı gören hükümet de hala Beyaz Saray’da oturuyor. Başından beri söylendiği gibi bu savaş, eğer gerçekleşirse, Irak örneğindeki gibi olmayacak.

Daha çok, İran’ın elini kolunu kıracak ve bir 15 yıl geriye çekecek ağır hava saldırısı olarak tezahür edecek.

Peki tekrarlana tekrarlana ağırlığı yitiren bu söylencenin şimdi gerçekliği var mı? Bu sorunun yanıtı hala kesin değil. Ancak son bir hafta içinde yeniden yükselen bu tartışma, Bush Başkanlığı’nın “gider-ayak” kafasına taktığı bu son adımı gerçekleştirebileceğini gösteriyor.

Öyle ki, dört yıldızlı generallerin istifalarının ardın bile İran Savaşı ihtimali bulunuyor. Beyaz Saray’ın bu iddialara verdiği yanıt ise, daha önceki savaş tecrübelerinden çok farklı değil.

“Başkan tüm ihtimalleri masada tutmakta ama şu an İran’a yönelik bir harekatı düşünen yok.” Tatmin edicilikten uzak ve ağır diplomatik hava taşıyan bu beyanlar, Saddam öncesi savaş hazırlıkları açıklamaları ile benzerlik taşıyor.

Öte yandan savaşın hiç olmayacağına iliştin perspektifler de çok. İran’ı vurma adımının artık ömrü biten bir iktidarın yapacağı bir iş olmadığını söyleyenler, gelecek ABD iktidarını ipotek altına almak anlamına geleceğini söylüyorlar aslında.

Son zamanlardaki sertliği ise işte bu İran seçimlerine bağlamak da olası. İran halkının oylarına olası savaş riski ile “radikallerden uzaklaşın” mesajı verilmek isteniyor da olabilir pekala.

Bir başka “savaş karşıtı” tez, her şart altında süren ABD-İran menfaat ilişkilerini kanıt olarak ileri sürüyor. İki ülke arasındaki tüm kibirli düşmanlık gösterilerine rağmen, ABD’nin İran üzerinden ciddi çıkarları bulunuyor.

Özellikle Ortadoğu, Irak ve enerji dosyaları ABD’nin İran için riste atamayacağı hesaplar içeriyor. Tersine, İsrail’in İran’a bakışı, Amerika’nın Tahran tutumunu belirlemede hâla sağlam sütunlardan birini oluşturuyor.

Bir de savaşın hiç olmaması halinin İran dinamiklerine etkisi var. Bush'un ayrılmasından ve nispeten ılımlı bir Beyaz Saray yönetiminin gelmesi durumunda, 2009 seçimlerine Ahmedinejad'ı yıllar süren ABD-İran gerginliğini aşan lider olarak götürebilir.



Bu haber 3,541 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,721 µs