En Sıcak Konular

Dünyanın en büyük açık cezaevinde dört gün

5 Mart 2008 11:12 tsi
Dünyanın en büyük açık cezaevinde dört gün "Gazabın sabra yenildiği noktadan Filistin topraklarına giriş yaptık ve Selahaddin Eyyubi’nin yolundan ilerleyerek Gazze’ye, yürekli insanların, şehadeti boynunda bir emzik gibi taşıyan çocukların kentine girdik." Türk gazeteci Turan Kışlakç

Turan Kışlakçı / TIMETURK

İsrail’in gazabı kâr etmez bu kentte… Burası adı özgürlük olan çocukların yaşadıkları Gazze’dir. Gazabın, azabın, ablukanın cesarete ve sabra yenildiği bir yerdir burası... Burası ağzı süt kokan çocukların şehadeti tattığı bir ana ocağıdır. Selahaddin’in dört nala özgürlüğe at koşturduğu bu kentte özgürlük şarkıları hiçbir zaman dinmedi; onu çevreleyen çelik duvarlarda aczin sesi değil, zafer şarkıları yankılandı asırlar boyu… İsrail’in iki yıldır uyguladığı o insanlık dışı abluka mı yenik düşürecekti bu cesur anaların kentini?

Hiç ölmeyecekmiş gibi hayata, her an ölecekmiş gibi ölüme sevdalı mazlumlar geçtiğimiz haftalarda kendilerini çevreleyen çelik duvarları yıkıp, İsrail’in ablukasını bertaraf etti.

Telaş ve panik içindeki on binlerce insan akın akın bir yerlere doğru koşuşturuyordu. Refah şehrinin Mısır tarafındaki bölümüne ve el-Ariş kasabasına geçen ve gittikleri yerde buldukları her şeyi satın alan, heybelerini umut ve ekmekle doldurup özgürlüğe doğru adım atan bu mahşeri kalabalığı görünce söz uçup gitti.

İnsani Yardım Vakfı İHH’dan bir grup arkadaş ile gittiğimiz Gazze sınır kapısında şahid olduğum bu görüntü, bu halkın nasıl bir vahşete maruz kaldıklarını ayan beyan ortaya koyuyordu.

Filistin’in kuşatma altındaki bölgesi Gazze ile Mısır arasındaki çelik duvarın yıkıldığı günün ertesinde onbinlerce insanın dalgalar gibi aktığı duvarın üzerinden bizler de atlayıp geçtik. Filistinliler çelik duvarın üçte ikisini yıkmışlardı. Duvarın yıkılması onlara büyük bir nefes aldırmıştı. Özgürlük denen şey işte bu insanların o an yüreklerinde hissettikleri şey olsa gerekti.


Akdeniz kıyısındaki güzel Gazze'den genel bir görünüş...

10 km genişliğindeki ve 45 km uzunluğundaki Gazze, 1,5 milyon kişilik nüfusuyla dünyanın en yoğun bölgelerinden biri olarak biliniyor. İsrail, ABD ve AB’nin Nisan 2006’dan beri ortaklaşa uyguladığı ambargo BM insan hakları uzmanı John Dugard’ın tabiriyle tamamen bir kolektif cezalandırma yöntemiydi. Karadan, havadan ve denizden abluka altına alınan Gazze bir açık cezaevine dönüştürülmüş, batı dünyası burada yaşanan drama karşı sessiz kalmış, o çok bilindik üç maymun tavrını sergilemekten bir an olsun geri durmamıştı.

Neyse ki dünya sadece batıdan ibaret değil…

SELAHADDİNİ EYYUBİ’NİN YOLUNDA

http://www.iyibilgi.com/images/haber/20935.jpg

Refah sınır kapısından Filistin’e ayak bastığımızda bir anda bir heyecan sarıyor beni. Yıllardır televizyonlarda müşahade ettiğim, kitaplarda ve dergi sayfalarında okuyup büyük ilgi duyduğum bu coğrafya beni içine çekiyor. Refah’tan Gazze’nin bağrına doğru akıp giden yol güzergâhı beni kendine kitliyor adeta… Şoföre yolun adını sorduğumda, “Şariu’s Salahaddin” (Salahhadin Yolu) diyor. Büyük İslam fatihi Selahaddin-i Eyyubi bu yoldan geçerek Kudüs’ü fethetmiş. Bu sözlerin ardından gözlerim dalıyor bu sonu görünmeye yola… Bir anda bindiğimiz taksi sağa sola sallanıyor gibi oluyor. Koca bir atlılar ordusu geçiyor yanımızdan. Dört nala giden atların çıkardığı nal seslerini tekbir sedaları bastırıyor. Neler olduğunu öğrenmek için ben de koşturuyorum atlıların ardından. Lakin yetişmem mümkün değil… Sonra az ileride durup namaza durduklarını görüyorum. Yine koşup bu atlıların nereye doğru süzülüp gittiklerini öğrenmek istiyorum. Heyhat nerede! Yola düşüyor yiğitler. Zor bela birisinin pehlivan gibi kollarından tutuyorum: “Nereye arkadaşlar?” “Kimsiniz?” “En öndeki şu savaşçı kim” diyorum? Bir anda etrafı sessizlik kaplıyor. Bana dönüyor biri ve: “Bizler Kudüs’ün fatihleriyiz. Başımızdaki insan ise Selahhadin’i Eyyubi.” O an en baştaki komutanın bana doğru baktığını hissettim. Bakışlarındaki ışıltı beni sarsıyor. Gözlerinden tam tanır gibi oluyorum ki, bu kez biri omzumdan silkiyor: “Turan bak Selahaddin’in namaz kıldığı yer burası ve buraya inşa edilen camiye de onun adı verilmiş.” Böylece Refah, Han Yunus ve Deyr el-Belah boyunca daldığım rüya Gazze kentinin girişinde sona eriyor.

DÜNYANIN EN BÜYÜK İNSANİ KRİZİ

http://www.iyibilgi.com/images/haber/20936.jpg

Gazze sokaklarında gezinirken kendimi Anadolu’nun bir ilinde gibi hissediyorum. Yabancısı olmadığımı anlıyorum buralara. Caddeler aynı, insanlar aynı, kültür aynı ve kısacası ruh aynı ruh… Ancak yaşadıklarım ve gördüklerim yüreğimi burkuyor. İki yıldır Gazze’ye uygulanan ekonomik ambargo halkın yüzde 80’ini fakir bırakmış. Ülkedeki yoksulluk oranı dünyanın en fakir ülkesi Mozambik ve Ruanda ile eşit hale gelmiş. Ambargo dolayısıyla 140 bin insan işsiz kalmış. 3900 büyük ve küçük çaptaki fabrika ve atölye kapılarına kilit vurmuş.

 

Gazzeliler, geçimlerini genelde balıkçılık ve tarımla karşılıyor. Akdeniz’e boydan boya kıyısı bulunan Gazze’de balıkçılar artık ava çıkamıyor. Çünkü 2,5 kilometreyi aştıklarında İsrail savaş gemilerinin saldırısına uğruyorlar. Birçok gemici bundan dolayı hayatını yitirmiş. Ambargodan dolayı işsiz kalan 5 binin üzerindeki balıkçı, sahil kenarında avlanmaktan başka çare bulamıyor. Çok güzel portakal, limon ve çilek bahçeleri bulunan Gazzeliler, iki yıldır milyon dolarlık kayıp yaşadıklarını ifade ediyorlar. İsrail’in yeşil düşmanı olduğunu söyleyen Filistinliler, Gazze Şeridi’ndeki binlerce dönümlük portakal ve liman bahçelerinin İsrail buldozerleri ve tankları tarafından yerle bir edildiği söylüyorlar. Ve en acısı yüzlerce insan bu gayri insani uygulamadan dolayı hayatını yitirmiş.

 

Dünyada en fazla mültecinin yaşadığı yerlerden olan Gazze Şeridi’nin 1,5 milyon sakininin yüzde 80’inden fazlası BM Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı (UNRWA) gibi uluslararası yardım örgütlerinin yiyecek yardımı sayesinde ayakta kalabiliyor. Topyekûn açlık ve hastalığa mahkûm edilen Gazzeliler, dünyanın gözü önünde toplu bir katliama maruz kalıyor. Gıda ve sağlık yardımlarının girmesine izin verilmediği Gazze’de yaşanan tarihin en büyük insani krizine dünya artık ne zaman dur diyecek…

HER EVİN BİR HİKÂYESİ VAR

 

Gazze ziyaretimiz sırasında tarih bir daha canlanıyor gözlerimizde. İnsanlığın acı tarihi… Gazete sayfalarında okuyup yüreğimi burkan olaylara bu kez bizzat şahid oluyorum. İkinci İntifada’nın ilk şehitlerinden Muhammed ed-Durra’nın ailesinin ziyaret ediyoruz. Hani 2000 yılında kameralar önünde dakikalarca babasının ve kendisinin üzerine ateş edilen 12 yaşındaki çocuk… Tüyler ürperten kareler televizyonlardan ve gazetelerde günlerce yayımlanmıştı. Ve babasının kollarında Yüce Allah’a yürüyen bu çocuk bugün İntifadanın sembolü oldu.


Huda Galya ile...

Peki, ya 8 yaşındaki Hüda Galya’yı hatırlayanınız var mı? 2006 yılında Gazze plajında piknik yaparken aile fertlerini kaybeden küçük kızı ve onun tüm dünyayı ağlatan çığlığını…


Huda Galya'nın kardeşleri....

İsrail savaş gemisinden atılan bomba ile ailesinden 9 kişiyi yitiren Hüda’nın evinde saldırının izleri yok olmuş değil. Olayda yaralanan kız kardeşi Eyhet hâlâ yatalak, kardeşi Ethem sakat, diğer kız kardeşleri Latife ve Hediye’nin boynunda ve kafasında misket bombalarının parçaları ise çıkarılamıyor… Hüda’nın ailesine İHH yardım ediyor.


Üç çocuğunu şehid veren Filistinli kadın milletvekili Ummu Nidal ile....

Hülasa Gazze’de hangi evi ziyaret ediyorsak destansı bir öyküye tanık oluyoruz. İşte bunlardan biri de şu anda milletvekili olan Meryem Ferahat. 60 yaşındaki bu kadın Filistinliler tarafından “Ummu Nidal” (Direnişin Annesi) olarak adlandırılıyor. 3 çocuğunu şehid veren bu annenin konuşmasında bir umutsuzluk emaresi göremiyorsunuz. Bilakis ümit aşılıyor etrafına. “Ben tüm şehidlerin annesiyim” diyerek başlıyor sözlerine, “Dünyada sınırlar kalktı. Artık heppimiz biriz. Buralar sizin vatanınız. Tekrar bu topraklarınıza sahip çıkın ey Fatih’in ve Abdülhamid Han’ın torunları. Türkiye’yi bütün kalbimizle seviyoruz. Biz az olabiliriz fakat sizinle çoğuz” diye haykırıyor.

Dünyadaki kadın ve erkekleri ambargoya karşı ayağa kalkmaya davet eden Ummu Nidal, tüm Türkiyeli kadınlara içten selamlarını sunuyor.

ŞEYH YASİN’İN HUZURUNDA

http://www.iyibilgi.com/images/haber/20934.jpg

Tüm vücudu felçli olmasına rağmen İsrail’e korku salan ve 2004 yılında şehid edilen Şeyh Ahmet Yasin’in mezarının başındayız şimdi de. Hemen yanı başında Şeyh Yasin’den üç hafta sonra şehid edilen “Filistin’in aslanı” lakaplı Abdülaziz Rantisi’nin kabri bulunuyor.




Bu haber 495 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,333 µs