Pandora’nın ‘paketi’: Siyasallaşma talebi kimin?

4 Mart 2008 15:39 tsi
Irak’ın Kuzeyi ve tali olarak terör örgütü üzerine yapılan ‘gelecek’ bazlı analizlerden biri, dengelerin iki kutuplu bir hal aldığını söylüyor. Bu bakışa göre iki kutuptan bir tanesi, ‘AB-Barzani ve tali olarak DTP’ ekseni. D

ABD’nin ve Bağdat’ın terör örgütüne yönelik hava ve takiben çok ses getiren kara harekatı esnasında Ankara’ya verdiği destek bu bağlama oturtuluyor.

Operasyonu takiben bir çok köşe yazarı ve akademisyen tarafından uygulanması talep edilen “siyasi ve sosyal açılımlar” ise genellikle AB taraftarı kesimlerden geliyor. Bu talep aynı zamanda hükümetin AB ile ilgili gelişmeleri hayli zamandır boşladığı tezini savunuyor ve AKP’yi “2008’in AB yılı olması” konusunda sıkıştırıyor.

Elbette bu tasnifin “arasında” kalan değerlendirmeler de var. Örneğin Batı’nın PKK’nın üzerine gitmesini, örgütün siyassallaşması arzusu olarak görenler de mevcut. Bu kategorik sınıflandırmalar aslında meselenin hem yerel hem de küresel ölçekte karmaşıklığından kaynaklanıyor.

Zira bu maddelendirme doğru olsa bile, her satırın arka okumaları ve gelişmeleri aynı  vektörde okumayı engelleyen çoklu etkiler var.

Ankara AB’den sıkıldı mı?

Avrupa Birliği orijinli çıkışların Türkiye’de de çok sayıda taraftarı bulunuyor ve hatta çoğu zaman dominant karakterli de olabiliyor!

Peki örneğin hükümet ve silahlı kuvvetler bir yeni pakete, ister siyasi açılımlar isterse de af içersin  ne diyor?

Hükümetin bu konuya bakışını işaret en taze beyanat “bugün itibariyle” Devlet Bakanı, Başbakan Yardımcısı ve hükümet sözcüsü Cemil Çiçek’e ait; “Terörle mücadelede mevcut yapılanlar dışında yeni bir paket çıkarılması söz konusu değil.”

Ama asıl durulması gereken sözleri bunlar değil Bakan Çiçek’in.. “İkide bir özel yasa çıkararak Türkiye’de gerginliğe meydan vermemek ve barışı zedelememek gerekir. Üstelik, somut hale getirerek yasa çıkartmak anlayışı tam da terör örgütünün propagandasını yapmaktır. Teröristleri dağdan indirmek adına özel paket açıklamamızı kimse beklemesin!”

Bu siyasi iktidarın görüşü. Askerin görüşü ise üstelik Genelkurmay Başkanı’nın ağzından aynen ve yine bugün itibariyle şöyle; “Siyasi çözüm olsun diyenler neyi kastediyor? Bunu hiç söylemiyorlar. Söyleyenler olursa, bakıyorsunuz PKK’nın programı çıkıyor.”

Gayet net anlaşılacağı üzere hem siyasi iktidarın hem de silahlı kuvvetlerin bu konudaki görüşleri oldukça açık. Açık olmaktan başta, bu tür taleplerin terör örgütünün işine yarayacağını açıkça söylüyorlar.

Ölçek ne?..

Daha açıkçası “devlet”, yeni bir pakete sıcak bakmıyor, hele “siyasallaşma” lafından hiç haz etmiyor. Bu durumda siyasi paket savunucularının inatları nasıl değerlendirilmeli?

Burada kast edilen bölgeye yönelik ekonomik ve sosyal açılımlar değil. Dikkat edilirse hükümet zaten, “mevcut yapılanlar” diyerek “siyasal paket” isteyenleri işaret ediyor.

AKP hükümetinin duruşu politik strateji bağlamında da okunabilir. Bu siyasallaşmanın gerçekleşmesi halinde, Güneydoğu Anadolu’daki seçmen kitlesi üzerinde nasıl bir etkisi olacağı düşüncesi AKP’yi bundan imtina etmeye zorluyor olabilir.

Ama bu tali bir açıklama ve ölçeği daraltıyor. Hükümetin görüşü Genelkurmay’ın görüşü ile birleştiğinde siyasi paket isteğinin bir demokratik hak talebi değil,  güvenlikli ilgili bir konu olarak algılandığı belli oluyor.

Küresel ölçekte ise bu durumu, Irak özelinde ABD-AB çekişmesi olarak görmek mümkün. Aktörler de biraz buna göre dağılıyor.

Peki bu cüce savaşın boyunu bir ölçü büyütürsek, iki kutuplu savaşın hangi merhalesine geleceğiz?

YARIN: Petro-dolar için İsrail’in kalbini kırar mıyız?

Bu haber 1,168 defa okundu.