arka planı? | " /> arka planı? | "/>

En Sıcak Konular

Kara harekatının arka planı?

4 Mart 2008 12:32 tsi
Kara harekatının arka planı? Harekat erken mi bitti, geç mi? Hata mıydı, değil miydi? ABD dediği için mi çıktık, yoksa kendi kararımızla mı? Bunlardan daha önemli başka bir mesele var: Bizi bu harekatı yapmaya zorlayan temel mesele ne? Yada o mesele olmasaydı, bu harekatlar olur muyd

Etyen Mahçupyan/Taraf

Harekâtın arka planı

Kuzey Irak’taki PKK yerleşimlerine yönelik kara harekâtının tahlilini yapanlar bu olayın ardındaki diplomatik süreci özellikle vurguladılar. Türkiye’nin ABD’nin onayını almış olduğu, bu ülke üzerinden Irak yetkilileriyle de gerçekçi bir mutabakatın sağlandığı söylendi. Muhakkak ki Türkiye şu ana kadar yaptığı askerî harekâtlar arasında, dünya kamuoyu açısından en sorunsuz olanını yaşadı. Bu sorun yaşamama hali ise, içerde özellikle devletçi medya tarafından askerî operasyonun ‘meşruiyeti’ olarak sunuldu. Ne var ki dünya devletler dengesi içinde aranan meşruiyet çoğu zaman aldatıcıdır. Bu devletler sizle aynı fikirde olmadıkları durumlarda bile size razı olabilirler. Sonuçta devletlerin hepsi ‘ulusal menfaat’ adına gayrimeşru yolları da kullanmayı gayet iyi bilirler... Dolayısıyla resmi devlet söyleminin ima ettiği meşruiyetin, ne insan hakları, ne de bir halkı ‘toplum’ haline getiren ortak insani perspektif açısından geçerliliği yoktur.

Nitekim eğer güç kullanan devletler kendi toplumları nezdinde meşruiyet sorunları yaşamakta iseler, diğer devletlerin sağladığı koruyucu şemsiye kısa bir süre içinde, insan haklarına dayalı şiddetli bir rüzgâr altında terse dönüverir. Bu nedenle de söz konusu harekâtın asıl arka planı diplomatik girişimler değil, devletin halen yürütmekte olduğu Kürt siyasetinin toplum üzerindeki izdüşümleridir. Cizre’de 15 şubatta yapılan gösteriler sırasında hayatını kaybeden Yahya Menekşe’nin ‘hikâyesi’ söz konusu izdüşümlerden en önemlisiydi... Bilindiği üzere bu ölümün nedeni gazetelere “göstericilerin polise attığı taşların başına isabet etmesi sonucu” olarak yansıdı. Göstericileri karşılayan panzerin kullanıcısı olan bir polis memuru o sırada panzerin kulesinden dışarıyı gözetlediğini ve panzeri hedef alan bir taşın Menekşe’nin kafasına isabet ettiğini gördüğünü söylemekteydi. Buna karşılık Yahya’nın babası oğlunun panzer tarafından ezildiğini iddia etmekte ve üstelik bu iddia görgü tanıklarının gözlemleriyle de desteklenmekteydi...

Bu noktada medya bir karar vermek, bir tercih yapmak durumunda kaldı ve büyük bir ekseriyetle polisin tanıklığını temel alan devlet söylemini ‘doğru’ olarak kabul etti. Ancak müdahil avukatlar işin peşini bırakmadılar ve nitekim Malatya Adli Tıp Kurumu’nun raporuyla katilin ‘panzer’ olduğu anlaşıldı. Buradaki mesele gerçeği gizleyen bir polis memurunun varlığı değil... Sonuçta istemeyerek de olsa suç işleyen birçok kişi suçunu saklama eğilimi gösterebilir. Burada asıl mesele devletin resmi sesinin gerçek olmayan bir beyanı gerçekmiş gibi sunmakla kalmayıp, bir de suçu karşı tarafa atma pişkinliğini göstermeye yeltenmesidir. Çünkü bu durum devletin adil olamadığını, farklı kimliklere eşit mesafede duramadığını ve bazı insanları sırf kimlikleri nedeniyle mahkûm ettiğini ortaya koyar; karşı tarafın gözüyle baktığınızda, ‘yalan söyleyen’ bir devlet algılaması üretir...

Bu devletin Kandil Dağları’na yaptığı harekâtın anlamı da doğal olarak söz konusu algılamanın içinden okunacaktır. Harekâtın arka planında Yahya Menekşe’nin ve ona benzer binlercesinin yüzleşmek istenmeyen ölümleri olduğu sürece, gelecekte atılacak her adım Kandil Dağları’ndaki şiddet potansiyelini azaltsa da, ‘Toros Dağları’ndakinin ne yönde gittiği hakkında bir garanti veremez.
Menekşe haberinin yayınlandığı günlerde Ayça Örer de bir başka haber yapmıştı... PKK üyesi olduğu iddiasıyla yakalanmış, mayına basmaktan ötürü bir bacağını kaybetmiş bir kadının öyküsüydü bu... Afyon Korkmaz’ın yenilenmesi gereken protezine hastane olumlu bakmamıştı, çünkü bu kişinin doğduğu günden bu yana nüfus kâğıdı yoktu ve bu durumda ‘vatandaş’ sayılmıyordu. Mahkeme ise üç yıldır sanık için nüfus kâğıdı beklemekte olmasına karşın hâlâ devlet bu ‘inceliği’ yapmaktan imtina etmekteydi... Kısacası devletin toplumun bir bölümünü kimliği nedeniyle yabancılaştırdığı, bilinçli olarak vatandaşlığın dışında tuttuğu bir ülkede yaşıyoruz. Bu insanların devleti ve o devletin kara harekâtını nasıl algılamasını beklersiniz?

Kandil Dağları’nda tek bir PKK’lı kalmasa bile burada bizzat bizim yarattığımız ve beslediğimiz resmi milliyetçiliğin yol açtığı parçalanmalar olayın ‘özü’ olmayı sürdürüyor.



Bu haber 554 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,419 µs