En Sıcak Konular

1929'daki gibi büyük bir kriz mi geliyor?

4 Mart 2008 10:38 tsi
1929'daki gibi büyük bir kriz mi geliyor? Dünya piyasaları derin bir sarsıntıdan geçiyor. Kimileri bu sarsıntıların geçici olduğunu söylüyor. Kimileri ise dünyanın önünde 1929 buhranı gibi büyük bir krizin olduğunu. Böyle bir kriz çıkarsa neo-liberalizm çöker mi? Devletin müdahaleci olduğu bir ek

Abdülkadir Buluş / Yeni Şafak

1929 buhranı geri mi geliyor?

2007 Ağustos'unda ABD'deki milyonlarca ev sahibi evleri için kullandıkların mortgage kredilerinin koşullarının kötüleştiğini ve aynı zamanda evlerinin piyasa değerlerinin düştüğünü fark ettiler. Pek çok aile hacizle evini yitirdi. Bu kargaşa karmaşık finansal sistem aracılığıyla diğer gelişmiş ülkelere yayıldı. İşletmeler ve bireyler yalnızca kredi bulmakta zorlanmaya başlamadı; kredi kullanım maliyeti de umulmadık derecede pahalandı. Aniden önemli bankaların ve diğer finansal kurumların ödeme kabiliyeti sorgulanır oldu. Çünkü bankaların ödeme kabiliyeti olmayan gelir guruplarına ev kredisi kullandırdıkları, bu kredileri aktiflerinde gösterip yeni tahvil ve yatırım araçları ihraç ettiklerini gösterdi. Kriz patlak verince, riskli (subprime) kredileri kullananların yükselen faizlerinden dolayı borçlarını ödeyemeyecekleri ortaya açıldı. Başlangıçta 40 milyar dolar olarak tahmin edilen batık miktarın telafisi için likidite sağlandıysa da, krizin boyutunun derinleşmesi ile birlikte batık için 700 milyar dolar rakamına kadar çıkan yüksek rakamlar konuşulur oldu. Batık miktarı 2008 Mart sonu veya Nisan başında açıklanacak banka bilançolarından anlaşılabilecek.

Pek çok kimse, ileri finansal sistemlerin riski emme ve ani bir likidite sıkışıklığını önleme kapasitesinin yeterli olup olmadığı üzerinde düşünmeye başladı. 21. Yüzyılda olmayacağı düşünülen şekilde bankaların 1929 Büyük Bunalımı'nda olduğu gibi zorlanması ve sorunun tek tek devletlerin baş edemeyeceği bir boyuta erişip, bankacılık krizi biçiminde varlık piyasalarına yayılıp borsaları dalgalanmaya itmesi ve gelişmekte olan ülkelerin riskini artırması küresel finansal sistemin geleceğine ilişkin bir takım senaryoları tartışılır hale getirdi.

KÜRESEL SİSTEMİN DENETİMİ

Küresel finansman sisteminin yararları ve riskleri bu krizle daha iyi anlaşıldı. Küresel finansal sistemde özellikle sermaye sıkıntısı çekenlerin kredi olanakları eskiye oranla daha yüksek olduğu gibi, ani beklenmedik gelişmeler karşısında da bir o kadar kırılgandır da. Bu son krizde önemli merkez bankaları verdikleri ani tepkilerle krizin yaygınlaşmaması için şokun etkilerini şimdilik sınırlandırmayı başardılar. Hatırlanacağı üzere 1929'da bankacılık faaliyetlerinin denetimsizliği ve hatalı para politikası uygulamaları, tarihin en önemli ekonomik bunalımının yaşanmasına yol açmıştı. Özetle bu kriz açıkça göstermektedir ki, bir ülkedeki büyük bir zayıflık diğer piyasalara da sirayet etmekte olduğu için küresel finansal piyasalarda bir gözetim ve denetim mekanizmasının nasıl kurulacağı sorunu küresel bir sorumluluk gerektiren bir sorun halindedir.

Ulus devletlerin, uluslararası örgütlerin ve çok taraflı kamusal örgütler ile sivil toplum kuruluşlarının belirlenmiş amaçlara ulaşmak için işbirliği yapmasını sürecini içeren bir liderlik olarak tanımlanan küresel yönetişimin gündeminde çözülmesi gereken pek çok sorunun var olması zaten başlı başına en önemli sorundur. Uluslararası ticaretin önündeki engellerin kaldırılmasının yarattığı yeni istihdam olanakları yanında çalışma standartlarının durumunun ne olacağından, yağmur ormanlarının tahribi, küresel ısınma gibi çevresel sorunlara yönelik kaygıya; AIDS, verem ve grip gibi sınırlar ötesine yayılabilen hastalıkların önlenmesinden az gelişmiş ülkelerdeki eğitim imkânlarının geliştirilmesine kadar bir dizi sorun zaten çözüm bekleyen önemli gündem maddeleridir. Bu sorunlar devam ederken, gündeme acil bir şekilde uluslararası finansal piyasalardaki son kriz girmiştir.

Öncelikle belirtmek gerekirse, IMF, Dünya Bankası, BM gibi uluslararası örgütlerin kendilerine özgü görevleri ve ilgilendikleri konular bulunmaktadır. Ancak bu kuruluşların tamamına yönelik eleştiriler bulunmaktadır. İlk olarak bu örgütlerin kendilerini reforme etmeleri ve meşruiyet sorunlarını gidermeleri gerekmektedir. İkinci olarak, bu örgütlerin ortak bazı sorunlara yönelik işbirliği içerisinde politika belirlemeleri gibi, küresel işbirliği ve uzlaşma gerektiren bir paradigma değişikliğine ihtiyaç vardır. Bu örgütlerin reformu ve meşruiyet sorunlarının giderilmesi amaçlarında bir ilerleme sağlanabilirse, bu örgütlerin özel ilgi alanlarını küresel ortak sorunlarla mücadele etme amacında birleştirecek yeni araç ve yöntemler bulunabilecektir.

Uluslararası işbirliğini geliştirmeye yönelik olarak bakanlar ya da devlet başkanları seviyesindeki toplantıların kapsamı genişletilmelidir. G8 gibi en etkin ileri sanayileşmiş ülkelerin zirvelerinin ciddi bir meşruiyet sorunu vardır. G8'in "demokratik açığı" ancak bu tür zirvelere dünyanın diğer önemli bölge ve kültürlerinden ülkelerin katılımı ve kapsamının genişletilmesi ile giderilebilir. BM Güvenlik Konseyi'nin daimi üyelerinin sayısı İslam ülkelerinden biri Türkiye olmak üzere en aşağı iki ülke, Uzak Doğu Asya'dan Japonya ve Güney Kore, Güney Amerika'dan Brezilya, Afrika'dan Güney Afrika ve Nijerya gibi ülkelerin katılımı ile artırılmalıdır. IMF daha az buyurgan ve daha işbirlikçi şekilde faaliyet göstermelidir. IMF gelişen ekonomilerin artan ağırlıklarına bağlı olarak karar alma sürecinde görece önem yitiren bazı ülkelerin ağırlığını bu gelişen ekonomilerle dengelemeli ve yöneticilerinin seçimini daha şeffaf usullerle yapmalıdır.

OLASI SENARYOLAR

Küresel yoksulluk problemlerinin çözümü dâhil pek çok sorunun çözümü uluslararası işbirliğine ve eski küresel etkin yönetim kurumlarının daha demokratik bir hale dönüştürülüp temsildeki meşruiyet sorununu çözebilmesine bağlıdır. Sorunlar, yalnızca "zengin kulübü"nün bakış açısı ile değil "orta zengin"ler ile "yoksul"ların bakış açısının dikkate alındığı bir derinlikte ele alınmalıdır.

Özel olarak uluslararası finansal mimarinin çatısı yeniden çatılırken, sermaye hareketlerinin nasıl kontrol edilebileceğine ilişkin tartışmalar ve uluslar arası yatırım fonlarının ve kredilerin risklerinin daha etkin nasıl değerlendirilebileceği tartışılacaktır. 2008 Mart ayından sonra bankaların bilançolarında net olarak krizin neye mal olduğu ortaya çıktıktan sonra belki de küresel finansal sistem eski kural ve oyuncularla sürdürülemez bir durumda kalırsa, oyunun kuralları tamamen değiştirilebilir. Bu yeni kuralların ne olacağına ilişkin net olan şey, küresel sermaye hareketlerinin sınırlandırılması ve denetiminin sıkılaştırılması mekanizmalarının ve araçlarının konuşuluyor olacağıdır. Piyasalara daha az müdahale edilmesine yönelik "Washington Uzlaşması" denilen yaklaşım yerini, devletin piyasalara giriş çıkışa daha çok müdahele ettiği müdahaleci ekonomi politikalarına bırakabilir. Ne olursa olsun bu krizin maliyeti tahmin edilenin ötesindeyse eğer, dünya ekonomisinin büyümesi yavaşlayacağı gibi, Türkiye gibi gelişmekte olan kısa vadeli ve doğrudan yabancı sermaye girişi ile büyüme hızını yüksek tutabilen bazı ülkeler, olası küresel likidite sıkışıklığı ve gelişmiş ülkelerin düşen talebi yüzünden büyüme hızları azalacak olmasından dolayı başta cari açığın finansmanı olmak üzere tasarruf açığını finanse etmekte zorlanacaktır. Özetle, yatırım tasarruf dengesizliği eskiye oranla daha az büyümeye yol açacaktır. Az büyüme demek işsizlik başta olmak üzere ekonomik sorunları ile mücadele etmenin zorlaşması anlamına gelecektir.



Bu haber 505 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,587 µs