siyasi çözüm ne zaman? | " /> siyasi çözüm ne zaman? | "/>

En Sıcak Konular

Peki siyasi çözüm ne zaman?

1 Mart 2008 13:50 tsi
Peki siyasi çözüm  ne zaman? Kökünü kazıyacağız diye girdik. Bir sürü genci şehit verdik. Ama bir hafta süren operasyon birden bire bitti. Niyesini tam bilmiyoruz. Ama bildiğimiz, bu sorunu kökten çözmek istiyorsak demokrasimizi güçlendirmemiz gerekiyor. 30 yıldır süren bu çatışmayı

Murat Aksoy / Yeni Şafak

Sivil çözümün vakti gelmedi mi?

Sınır ötesi kara operasyonu sona erdi. Sonuç elde edildi mi? Cevap; bugünkü ve dünkü gazetelerin manşetlerini kıyasladığınızda ortaya çıkacaktır.

Terör, mağdur olduğunu düşünen toplumsal kesimlerin hak ve taleplerin ulusal ve uluslar üstü alanda dikkat çekmek için izlenilen yöntemlerden birisidir. Tarafları kim olursa olsun, kanlı ve bedel ödenen bir süreçtir. Bu süreç, bir süre sonra talep edilen hak ve özgürlükleri öncelemekten uzaklaşıp, örgütün kendisini var etme sürecine dönüşür. Ve terör bundan örgütün ayakta kalmasının aracı haline gelir.

PKK olgusuna baktığımızda bu süreci görmek mümkündür. Türkiye'nin vatandaşlık tanımının tek tipe dayanması ve Kürtlerin kültürel kimlik haklarının kamusal alanda yaşamasına izin verilmemesi, bu hakların varlığına şiddet yoluyla dikkat çeken PKK'nın ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bağımsız devlet iddiası ile başlayan süreç PKK'yı sistem içinde Cumhuriyetin demokratikleştirilmesi hedefi ile bitmiştir. 1999'dan bugüne Türkiye ve dünyada yaşanan değişimler PKK'nın ortaya çıkış ve meşruiyet dayanaklarını çoğunlukla ortadan kaldırmıştır.

Bu olumlu değişim sürecine rağmen PKK Türkiye için terör örgütü olmayı, daha doğrusu Türkiye'ye karşı terör uygulamayı sürdürmektedir. Son birkaç yıl içinde PKK Türkiye'nin bütün önemli demokratikleşme hamlelerinde şiddeti arttırarak adeta bu süreçlere engel olma yolunu tercih etti.

Bunun son örneği 2007 oldu. Cumhurbaşkanlığı seçim süreci bir taraftan AK Parti'ye karşı sivil görünümlü bir muhalefet yükselirken bir yandan PKK terörü yükseldi. Özellikle 22 Temmuz öncesi artan terör, sınır ötesi operasyon için AK Parti üzerinde önemli bir baskı kurulmasına yol açtı. AK Parti'nin bu baskılara rağmen sorunu dışarıda değil, içerde çözme yönünde adımları, bölgede AK Parti'yi birinci parti yaptı. 22 Temmuz sonrasında Kürt sorununu siyaseten temsil eden DTP'nin mecliste grup kurması, Kürt sorunu bağlamında önemli bir eşiğin daha aşılması anlamını taşıdı. Ancak DTP'nin 2007 içinde üst üste iki olağanüstü kongre yapması, kamuoyunca ılımlı anılan Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk'un Eş Başkanlıktan alınarak yerlerine daha sert söylemleri seslendiren Emine Ayna ve Nurettin Demirtaş'ın getirilmesi ve bunun iradi bir tercih olarak tecelli etmesi 22 Temmuz sonrası legal siyasal alanında Kürt sorunun konuşulmasını ve çözümün yollarının aranmasını kolaylaştırmadı, aksine zorlaştırdı.

Ve nihayet 20 Ekim sonrasında terörün artık asker kaçırmaya kadar varması, önce tezkereyi, sonra hava operasyonunu ve kara harekatını getirdi. Hava ve kara operasyonlarının hedeflerinin Kuzey Irak'ta bulunan terör unsurlarının minimize edilmesi olduğu açık. ABD'de bütün operasyonlarda Türkiye'nin yanında oldu ancak bu sorunu sınır ötesinde değil içerde çözülmesi gerektiğini ısrarla vurguladı.

ÇÖZÜM SİVİL SİYASETTE

Artık operasyon (beklenmedik bir zamanlama ile) bittiğine göre şu soruyu sorma vakti. Terörle mücadelede elde edilen üstünlükler Türkiye'nin Kürt sorununun çözülmesi için yeterli midir? Dışarıda terör ile askeri mücadelede başarılı bir Türkiye, içerde Kürt sorunun sivil çözümü için neler yapıyor? Operasyon, terörü bitirebilir ya da azaltabilir ama Kürt sorununu çözemez. Kürt sorunu bir bataklık olarak kaldığı sürece, oradan üreyecek olan sinek hep terör olacaktır. Türkiye'nin terörden bıktığını artık biliyoruz.

Kürt sorununu siyasetin çözeceğini biliyoruz. Bölgede Kürt sorununun iki taşıyıcısı var: DTP ve AK Parti. DTP Kürt sorununun siyasi olarak esas taşıyıcısı. AK Parti ise 22 Temmuz sonuçlarından okuyarak söylersek, bölgenin temsilcisi. Üstelik bu iki partinin temsil ettiği siyasal gelenek, sistemin yasaklı çocukları. Bu durumda beklenen bu iki partinin Kürt sorunun çözümü için ortak hareket etmesidir. Yani Kürt sorununda çözüm; bu iki partinin temsil ettiği siyasallaşmaların sentezi olacaktır.

AK Partinin ana sorunu ise, bölgenin toplumsal temsilinin, ana siyasi gövde içinde siyaset üretmekte yetersiz kalmasıdır. Yani bölge milletvekillerinin Kürt sorununu parti içinde yeterince tartışamamasıdır. AK Parti'nin planı, yapılacak yerel seçimlerde elde edilecek başarı ile sorunun sosyal yönden çözülmesi yönündedir.

DTP'nin handikapı PKK ile olan organik ilişkisinde belirleyici olan değil, giderek belirlenen olması ve onu siyasetsizliğe itmesidir. Ve artan şiddet ortamından doğan kutuplaşmayla yerel seçimlerde başarı elde etmeyi ummak, kaba bir milliyetçiliğe teslim olmaktan başka bir şey değildir. Bu tablo sadece iki partiye değil, Türkiye'ye de zarar vermektedir. Ve içinde bulunduğumuz süreç en fazla DTP'ye sorumluluk yüklüyor. Çünkü terörün ülkeye yaydığı şehit cenazeleri bizi bir arada tutan dikişleri birer patlattı. Ve bu dikişleri tekrar tutturmak Kürt siyasallaşmasının yani DTP'nin Türkiyeli olma ve siyasete sahip çıkma pratiği gerçekleşebilir. Bunun ilk adımı ise kendi ifadeleri ile “örgüte karşı ellerinin güçlendirilmesi” değil, örgüte karşı ellerini güçlendirip milliyetçi olmayan bir sivil siyaset gerçekleştirmeleridir. Bu açıdan Bülent Ersoy'a sahip çıkmaları değil Bülent Ersoy'ları çoğaltacak dili geliştirmeleridir. Bunun ilk yolu ise PKK'ya açık mesafe almaktan geçer.

Ve son olarak şunu belirtmeden geçmeyelim: Bülent Ersoy kendi açıklaması ile bir tabu devirdi. Ne söylendiğini önemli kılan, söyleyenin kimliğidir. Kürt sorununda "hep aynı klişeler" gibi bir laf etmesi, sorunun çözülmesi için hala "vicdanın" ne kadar önemli olduğunu söylüyor. Hem de herkese...



Bu haber 280 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,299 µs