Rektörler hasta mı? | " /> Rektörler hasta mı? | "/>

En Sıcak Konular

Rektörler hasta mı?

1 Mart 2008 14:50 tsi
Rektörler hasta mı? Rektörlere ne oldu? Yasağın kalkması karşısında niye böyle davranıyorlar? Ali Bayramoğlu bugünkü yazısında bu durumu hastalık olarak nitelendiriyor. Ama bu hastalık kişisel değil. Sosyo-psikolojik, ideolojik, kimliksel... Bu nasıl bir hastalıkmış böyle? İ

Ali Bayramoğlu/Yeni Şafak

Rektör hastalığı…

Nasıl anlatmalı? Asli belirtiden, nevi şahsına münhasır laiklik anlayışından başlayalım... Bu anlayışta laiklik sadece laikliğe ilişkin ilke ve sorunlardan ibaret değildir. Laiklik, bir ilkeden çok bir tutum olarak karşımıza çıkar ve simgesel bir manivela görevi yapar.

Laik tutum, “ideal toplumsal düzeni”ni hem “koruma altına alma”ya ve hem “yeniden kurma”ya yönelik siyasî eylemleri ifade eder.

Söz konusu koruma ve yeniden kurma faaliyeti ise, “toplumsal, siyasal, ekonomik yeni her girdinin ideal düzende, özellikle laik dokuda gedik açabilecek unsur” olarak ele alınması esasına dayanır.

Doğal olarak siyasî eylem de bu girdilere ve değişim dalgalarına karşı sistemli bir şüphecilikle ve sürekli seferberlik haliyle karşımıza çıkar, YÖK'ün elden geçirilmesine, tesettür yasağının kaldırılmasına yönelik rektör tepkilerinde olduğu gibi…

Hastalık bu noktada derinleşir.

Zira bir tutum olarak laiklik sadece değişime ve siyasete ya da geleneğe ve İslamî kesime karşı devreye giren bir savunma ya da saldırı cihazı olarak kalmaz.

Aynı zamanda “siyasî kimlik kurucu bir işlev” üstlenir.

Nasıl?

İki yolla… Laiklik, bir yandan, düzeni koruma ve yeniden kurmaya yönelik sürekli seferberliği ifade ettiği oranda, “anti-emperyalizm, ulusçuluk, AB'ye karşıtlık, sivilleşmeden endişe, demokratikleşmeye mesafe” gibi tutumlarla beslenir, bunlarla iç içe sokulur ve bütüncül bir siyasî proje haline dönüşür. Diğer yandan bu laik tutumda, sürekli seferberliğin bir gereği olarak “ideal laik birey” tanımı yapılır.

Üretilen bütüncül politik projeye simgesel açıdan uyumlu insan tanımıdır aslında bu. Ve sonuçta bunun üzerinden “ideal kadın, ideal beden, ideal yaşam tarzı, ideal rejim” gibi unsurlarla bir bütün oluşturulur, gerçeklerden ve gerçek insandan, gerçek kadından, gerçek bedenden farklı kurgular doğar ve bir cemaatleşme eğilimi ortaya çıkar. Kritik nokta şudur: Bu keskin siyasî aidiyet dış dünyanın algılanmasında sıkı örülmüş, her şeyi tek kaynakla açıklayan ideolojik sistemi pekiştirir. Nitekim bu açıdan bakıldığında ideolojik algı iç-dış müdahale fobisiyle bezenmekte, Kemalizm hem kurucu hem koruyucu yarı kutsal bir referans ve politik bir proje olarak tanımlanmaktadır. Bu aslında zihniyet açısından ulusalcılıkla tahkim edilmiş laik duruştur.

Bu duruş toplumsal olanı devlet alanı içine hapseder.

Siyasete meşruluğu devletin kontrolü koşulunda tanır.

Tam demokrasiyi muhayyel bir durum olarak görür, muhayyel olana ulaşmak için toplumsal iradeyle çatışmayı doğal ve kaçınılmaz kabul eder. Şunu özellikle görmek gerekir: Bu anlayışta laiklik, siyasî algının merkezini oluşturmakla kalmaz toplumsal örgütlenmenin de temel siyasî aracı haline de gelir.

Tehlikeye karşı birleşme güdüsü olarak örgütlenme ve güç arayışı “totaliterlik kapısı”nı aralar. Nitekim bu çerçevede siyasal ve toplumsal sahada, birey hem sosyolojik açıdan hem politik açıdan tektip davranışa davet edilir.

Bu çerçevede yandaş ya da karşıt tanımı “bizden olma” esası etrafında “niyet ve aidiyet anlamaya yönelik köktenci bir çerçevede” yapılır.

Bu durumda tahmin edilebileceği gibi bu anlayışın aralığı ikinci kapı “otoriterlik kapısı”dır, daha doğrusu “ikameci otoriterleşme” kapısıdır... İkameci otoriterleşme hem verili yaşam tarzının, hem muhayyel toplumun muhafazası için demokrasi dışı mekanizmaları demokrasi referansıyla meşrulaştırılmasıdır. Örneğin bu yolla toplumu ve örgütlenmeyi ikame eden Türk Silahlı Kuvvetleri gibi kurumların siyasi faaliyetlerine zihinlerde meşruiyet kazandırmasıdır. İşte size “rektör hastalığı”…

Namı diğer laikçi ulusalcılık ya da ulusalcı laiklik meselesi…



Bu haber 531 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,481 µs