En Sıcak Konular

Recep İvedik ve çetesi 120 çocuğu boğazladı

1 Mart 2008 12:31 tsi
Recep İvedik ve çetesi 120 çocuğu boğazladı Son haftaların en popüler fimi Recep İvedik'e, geçen hafta 'Sinema seni aşar koçum' diye seslenen Yeni Şafak sinema yazarı Ali Murat Güven, İvedik fanatiklerini kızdırmayı sürdürüyor. Güven bu hafta, 'Recep İvedik ve çetesi 120 Çocuk filmini boğazladı

Ali Murat Güven / Yenişafak

Elektronik posta kutum, geçen cumartesi sabahından bu yana, çoğunda mesajının altına gerçek ismini açıkça yazacak kadar bile yürek bulunmayan, her biri gece yarıları bilgisayar ekranının karşısına tüneyen sinsi birer sürüngene dönüşmüş durumdaki yüzlerce “klavye delikanlısı” tarafından gönderilen küfür ve hakaret cümleleriyle dolup taşıyor.

Yağmur gibi gelen bütün bu mesajların sebebi ise geçen haftaki sinema sayfamızda “Recep İvedik” adlı o acıklı filmi ve sorumsuz başrol oyuncusunu eleştirmiş olmam…

Benim geleneksel tarzımı bilirsiniz; insanca yaklaşımlara misliyle insanca yaklaşım, kavgaya ise misliyle kavga…

Hiç bir gazetecinin sözleşmesinde, aldığı maaşın karşılığında “lunaparkta yüzüne pasta atılan adam olma” şeklinde bir ön şart bulunmuyor. Dolayısıyla, kendi gölgesinden korkan bir takım isimsiz serserilerin o iğrenç hakaretlerini hayatımın hiç bir anında sineye çekmek zorunda değilim. Bu yüzden de “ulaşılabilir” nitelikteki (söz konusu insan müsveddelerinin çoğu, beleş elektronik posta servislerinde tek kullanımlık adresler açıp, küfür ve hakaretlerini yolladıktan sonra anında arazi oluyorlar) bütün mesajların sahiplerine onlara yakışan tarzda cevaplar vermekteyim. Çünkü, ülkemi 2000'lerde en doğudan en batıya dek kuşatan derin yozlaşma furyası, artık “sinir sistemi muhataplarına göre çok daha sağlam olanlar”ın kazanabileceği acımasız bir savaşa dönüşmüş durumda…

Bu tür küstahça taarruzları daha önce “The İmam” filmine gıcık bağlayanlardan, beyazperdede yeni bir homo-kahraman yaratma yönündeki heveslerini (en azından Türkiye'de) kursaklarına tıkadığım eşcinsellerden, (sonraları aralarından bazılarının “Ergenekonculuğa” terfi ettikleri gözlenen) bıyığı yeni terleme modundaki Polat Alemdar tayfasından ve (tepki verme biçimlerine son yıllarda artık bütünüyle New York varoşlarındaki Porto Ricolu çeteleri andıran bir “sürü psikolojisi”nin egemen olduğu) Ekşi Sözlükçüler'den de fazlasıyla görmüştüm. İstisnasız hepsi tarafımdan tek tek, kullandıkları üslûba paralel bir biçimde cevaplandırıldılar. Bazılarıyla hukuk yoluyla da hesaplaştık, hesaplaşıyoruz. Bundan sonra da her fırsatta hesaplaşmayı sürdüreceğiz. Namusum ve meslekî onurum söz konusu olduğunda, bu tür tiplere zerre kadar toleransım yok çünkü…

İşte, şimdi de sırada Recep İvedik adlı hödüğün çevresinde kümelenip, temellerini onun attığı yeni “magandalık tarikatı”na mensup olmaya heveslenen, vücudunun her hücresiyle haz badalasına dönüşmüş durumdaki başka bir grup var. Türkiye'nin halihazırdaki “gençlik kuşağı”nı oluşturuyor bu kitle…

Bir tepki mektubunu dahi derli toplu biçimde yazmakta yetersiz kalan Türkçeleri, fotokopi makinesinden çıkmışçasına birbirine benzeyen o derme çatla cümleleriyle, “Sen önce gişe rakamlarına bak ulan dallama” diyorlar. “Senin beğenmediğin o film, daha ilk haftasında cumhuriyet tarihinin en muhteşem gişe başarısını elde etti. Çatla da patla, biz Recep İvedik'i çok seviyoruz ve ölene kadar da onun esprilerine gülmeye devam edeceğiz. Şahan Gökbakar filmin bir yerinde 'Murat / Koyayım da tur at' esprisini yaptığı ve senin adın da Murat olduğu için durum ağrına gitti galiba…”

Ortada şaşıracak hiç bir şey yok aslında. Muhafazakâr olduğunu beyan eden bir iktidar, ülkede 1990'lardan bu yana -hızını her geçen gün biraz daha artırarak- ilerleyen “ahlakî erozyon” olgusuyla savaşma gerekliliğini bu denli geri plana itip, bütün enerjisini AB sevdasına ve enflasyonu düşürmeye harcarsa olacağı da buydu elbette…

Hayatın kadim değerlerine karşı bütün zamanların en pervasız ve küstah genç kuşağıyla karşı karşıya artık bu topraklar…

Ha, bu arada “muhafazakar kesim”i mi soruyorsunuz? Bırakın Allah'ınızı severseniz, ateş olsalar cürümleri kadar yer yakacak durumdalar… Böyle bir kesim gerçekten var mı yok mu, artık ondan bile ciddi ciddi şüpheliyim! Ağzından damlayan salyalar ve toplam 40-50 kelimeden ibaret kıt Türkçelerinin toparlayabildiği en galiz küfürler eşliğinde bir haftadır üzerime saldırıp duran yüzlerce, binlerce lümpenin karşısında, uğruna ömrümü verdiğim “muhafazakâr ebeveynler”den aynı süre boyunca gelen mesaj sayısı ise daha iki düzineyi bile bulmuyor. Bugüne kadar bütün yazıp çizdiklerim “cukkamı doldurmak” için ya, ondan dolayı gerek görmemişlerdir böyle bir mücadelede beni desteklemeye…

“Recep İvedik” trajedisi karşısında İslâmcı medyanın zavallı sessizliği bir kez daha gösterdi ki 10-15 yıl öncesinin hızlı mücahitleri artık tamamen araziye uymuş durumdalar. Diğer taraftaki kankalarıyla, stratejik ortaklarıyla kolkola vermiş, İvedik'in yellenmelerine gevrek gevrek gülüyor bu muhterem kardeşlerimiz. Yakışır size koçlarım, Peygamber ve Sahabe sizlerle gurur duyuyor!

Ülkemiz, bir haftayı aşkın süredir, oluk oluk akan kanlarıyla alabildiğine “gerçek” bir savaşın tam orta yerinde… Karşımızdaki manzaranın hiç şakası yok; Mezopotamya bölgesinde, Irak'ın Amerikalılarca işgalinden bu yana yeryüzünde görülen en büyük boyutlu kara savaşı yaşanıyor. Binlerce askerimiz eksi 30 derece soğukta, Türkiye'yi baş düşmanı olarak bellemiş gözü kara bir topluluğu etkisiz hâle getirebilmek için canını dişine takarak mücadele vermekte. Şehit sayısı her geçen gün artıyor ve ülkenin dört bir köşesindeki evlerden yürek yakan ağıtlar yükseliyor.

Muhtaç olduğu kudreti damarlarındaki asil kanda bulacağına inanılan muhteşem Türk gençliği ise sinemaların önünde “Recep İvedik” bileti kuyruğunda… Adımın karşısına döşenmiş ana-avrat saydırmalarla bezeli internet forumlarında geriye kalan boş yerleri ise “Gülmekten altımıza ettik”, “Ağzından çıkan her küfür ayrı bir lezzette”, “Acayip kafamızı boşalttık” tarzında yorumlar dolduruyor.

Atalarımız bu tür durumları tanımlamak üzere “böyle köye böyle imam” demişler. (Aslında benim uydurduğumdan çok daha keskin bir teşbih cümlesi kurmuşlar da, hadi onu kullanmayalım burada!) Hele bir dönüp bakın şu televizyon kanallarına; aralarından bir teki bile, günlerdir devam eden, bu yazının yazıldığı an itibarıyla şehit sayısının 30'a ulaştığı Güneydoğu Savaşı'na ilişkin olarak en küçük bir haysiyetli duruş, hayatını kaybeden askerlerin ailelerine karşı en basit bir insanî jest sergiliyor mu? Bütün ekranlar “vur patlasın, çal oynasın” eğlence pozisyonunda. Memleketin en önemli derdi “Acun'un bu akşam kimi zengin edeceği” olmuş çıkmış!

Velhasıl, canı feci şekilde yanan o bir avuç isimsiz aile haricinde çoğunluğun umurunda değil şehitler ve savaş…

Tıpkı, Osmanlı'nın çürüme döneminde Ruslar Yeşilköy'e dayandıklarında bile 20-30 kilometre ötede partiler vermeye devam eden o rezil İstanbul sosyetesinin yaptığı gibi…

Kitlelere içinde bulundukları bu utanç verici manzarayı hatırlatıp yüzlerine ayna tuttuğumuzda, çoğunun ağız birliği etmişçesine “Sen de bizim gibi bok ye, binlerce sinek yanılıyor olmaz” diye hömkürdükleri trajik bir kırılma sürecinin tam orta yerinde bulunuyoruz.

İlk saldırılardan yılmayıp, bu kokuşmuşluğun sorgulamasına devam ettiğimiz anda ise karşımıza cevap olarak “Recep İvedik”in hasılat rakamları konuluyor. Malûm, doğru sözün sağlaması, dinde de, imanda da, hukukta da “kelle hesabı”yla yapılır ya. Çoğunluk neye saldırıyorsa, o şey tartışılmaz doğrudur!


Bu arada, “120” filminin gişe rakamlarına göz attım geçenlerde… 1914 yılında Erzurum'daki Osmanlı tümenine cephane taşırken şehit düşen 120 Vanlı çocuğun öyküsünü anlatan bu güzel yapıtı iki haftada ülke çapında 200 binin birazcık üzerinde insan izlemiş. Biz burada kendimizi yırtalım; daha filmin adını bile duymamış bir sürü çocuk ve genç var ortalıkta… Önceki gece, Beyoğlu'nda çift salonlu Sinepop Sineması'nın önündeydim. Yan yana iki afiş asılıydı salonun kapısında. Bunlardan “Recep İvedik”e seanslar boyunca bilet bulunamıyor, hemen yanındaki salonda oynayan “120” ise tek kelimeyle sinek avlıyordu.

Dün de filmin yönetmeni Özhan Eren aradı; “Kesinlikle bir gişe şampiyonluğu beklemiyordum, ancak böylesine samimi bir çaba karşısında bu boyutta bir umarsızlık da içimi çok acıttı doğrusu” dedi. Dediğine göre, muhafazakâr medya bile sinema sayfalarında filme doğru düzgün yer vermeye gerek duymamış.

“Muhafazakâr medya” mı dediniz? Yok Özhan Bey, yok artık öyle bir medya! “Başörtüsü yasası” çıkınca ülkedeki her şey bir anda güllük gülistanlık oldu ve dediğiniz o medyanın bütün varoluş sebebi de ortadan kalktı. Çünkü, meğersem hayata dair tek derdimiz, söyleyecek tek sözümüz başörtüsüymüş bizim. Heybemizde başka hiç bir mücadelenin azığı yokmuş.

Zor bir ülke burası… Gerçekten çok zor bir ülke…

Ve benim kalbim, işimi yapmaya çalışırken gördüklerim, duyduklarım karşısında her geçen gün biraz daha fazla sıkışıyor.

Fakat nafile, bu derdin bir çaresi yok. Türkiye'nin çivisi çoktan çıkmış durumda.

Recep İvedik, belleği silinip yeniden formatlanmış milyonlarca müridiyle birlikte bizlere de “koyacağını koyacak”, bizler de son nefesimizi verene kadar paşa paşa “turumuzu atacağız.”

Böyle sefil bir hayat karşısında, nicedir, her aklıma geldiğinde şairin şu ünlü dizesini tekrarlıyorum:

“Ey sevgili, en sevgili!

Uzatma dünya sürgünümü benim…”



Bu haber 2,018 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,285 µs