''Boğma operasyonu' sürüyor'

29 Şubat 2008 12:42 tsi
Darbe günlüklerini yayınlayan NOKTA dergisinin eski Genel Yayın Yönetmeni Alper Görmüş, 28 Şubat'ın 11. yıldönümünde iyibilgi'ye konuştu: 'Boğma operasyonu' sürüyor ama eskisi kadar güçlü değiller

Son günleri gözlemlediğimizde 28 Şubat devam ediyor denebilir mi?

28 Şubat devam ediyor denemez ama 28 Şubat’ı devam ettirmek isteyenlerin faaliyeti devam ediyor. Bir 28 Şubat havası yok.

Peki özellikle sistem ve asker-sivil ilişkileri açısından, medya açısından…

Medya bir 28 Şubat havası yaratmak istiyor. Siyasi iktidarın sıkıştığı bir siyasi atmosfer yaratmak ve onu boğarak iktidardan uzaklaştırmak istiyor. Yani 28 Şubat’ın yöntemlerini kullanarak, işte bir takım provokasyonlar, manipülasyonlar, kitle gösteri düzenleyerek…

Sizin NOKTA dergisinde ortaya çıkardığınız belgelerde görüldüğü üzere…

Evet evet… Yani bütün bunları yaparak siyasi iktidarı nefes almaz hale getirerek, onu istifaya zorlamak amaçlanıyor. Bu anlamda, 28 Şubat emelleri devam ediyor. Fakat henüz başarılı olabileceklerine dair bir işaret yok.

Bir de bugün YÖK Başkanı hakkında soruşturma açıldı. Bu da aslında buna dair izler ve endişeler taşıyor değil mi?

Yani tabi, 28 Şubat’ta da kurumlar harekete geçirilmişti. Bu boğma, nefessiz bırakma operasyonu oralarda çalışıyordu. O açıdan benzer durumlar.

Ama bir farklılık olarak belki bugün hukuk daha da ön planda sanki. Darbe süreci hukuk üzerinden tasarlanıyor daha çok…

O zaman da öyleydi. Siyasallaşmış bir yargı vardı ve etkiliydi. Bence en büyük fark medyada. O zaman laik dediğimiz medyadaki kişilerin tamamı o operasyonun içindeydi. Bugün ise öyle değil. Bugün o medya kesiminde, parlamenter demokrasiyi savunan, gerçekten sivil ciddi bir medya var.

Ders alınmış yani..

Evet 28 Şubat’tan ciddi dersler çıkarıldı. Bu defa bu zokayı yutmayız diyen bir sürü insan var. Ve onlar bugün sağlam duruyorlar.

Zaten seçim sonuçları toplumun manipülasyonlara gelmediğini gösterdiği için buraya yatırım yapılmıyor pek. Tabi Hürriyet gazetesi dışında.

Doğru. Aslında büyük bir çaresizlik var. Bir yandan boğma operasyonu dışında başka bir şey ellerinden gelmiyor. Bunu da engelliyemiyorlar. Fakat insanlar görüyorlar bunu. Senin de dediğin gibi, toplumda bunlar cevap bulmuyor. Hatta tam tersi sonuçlar doğabiliyor. O zaman rasyonel tutum bunu yapmamayı gerektiriyor. Ama yine yapmaya devam ediyorlar. Ve yine aynı sonuçlar doğuyor. Bir çaresizlik ve kısırdöngü hali… Siyaseten başka bir noktadaysanız, demokrasiyi savunmuyorsanız, karanlık bir takım hedefleriniz varsa, insanlar bunu seziyorsa, yapacak başka bir şey de yok. İster istemez “kötülükten” yana bir durum oluyor.

O zaman daha çok var oluşsal bir durum var…

Evet doğru öyle diyebiliriz. Onun için ellerinden başka bir şey gelmiyor.

Bir de yarın NOKTA dergisi duruşmanız var. Bu dava da darbe yapmayı planlayanların değil, bu planı ortaya çıkaranların yargılanması açısından oldukça anlamlı…

Evet maalesef Genelkurmay’da ve askeri yargıda takıldı kaldı. Darbe girişimleriyle ilgili bazı dernekler suç duyurusunda bulunmuşlardı. Fakat ne yazık ki, hiçbirinden sonuç çıkmadı. Biliyorsunuz izne tabi yargılanmaları. Aslında bu kişiler emekli ve yargılanabilirler bir yoruma göre. Ama bazı yorumlar, suçun işlendiği dönemde asker oldukları için Genelkurmay Başkanı’nın izni gerekir diyor. Şuana kadar bu izin çıkmadı. Ve anlaşılan çıkmayacak. Sonuçta son dönemde Ergenekon’la ilgili çıkan bilgiler o dönemde böyle darbe girişimlerinin olduğunu teyit ediyor. Kamuoyunda oluşan izlenim de bu yönde.

Kendi adıma gözlemim, Ergenekon terör çetesine yönelik operasyon sonrasında Danıştay saldırısının, Cumhuriyet gazetesinin bombalanmasının, Kürt meselesine yönelik provokasyonların, Hrant Dink cinayetinin, Malatya katliamının vs. hepsinin bu çeteyle bağlantılı çıkması toplumu bu meselelere daha farklı bakmaya itiyor. Yani toplumda demokrasi bilincinde bir kırılma yaşanıyor bu operasyonlar sonrasında…

Küçük bir azınlık dışında, ki onların artık sağduyuyla yaklaşma kapasiteleri kaybolmuş durumda, belli bir hedefe kilitlenmiş durumda gidiyorlar. Onları saymazsak, geniş kitlelerde bu operasyonlar sonucunda, her taşın altından bunların çıkmasıyla, demokrasi bilinci genişliyor. Bizim dava da ne şekilde sonuçlanırsa sonuçlansın, benim vicdanım rahat. Yaptığımız işin doğruluğundan hiçbir kuşkum yok. İkincisi kamuoyunda da 2004’te gerçekten bir darbe girişimi olduğu, özellikle Genelkurmay eski Başkanı’nın açıklamalarıyla netleşmiş durumda. Benim çok yakın Kemalist arkadaşlarım bile, Hilmi Özkök’ün açıklamalarından sonra bu girişimlerin olduğunu kabullendiler.

Yarın ki davanız hukukla adalet arasında bizim ülkemizde açık bir makas olduğunu gösteriyor değil mi?

Elbette, bizim en önemli sorunumuz da bu… Hukukun siyasallaşması, bu konudaki duyarlılığın ve adalet nosyonunun zayıflatılmış olması siyasi bir rotada tasarlanıyor.

Bu siyasallık da sıradan bir siyasallık değil. Devlete endeksli. TESEV’in yaptığı araştırmadan da çıktı, yargı mensupları adaletten önce devlet diyor.

Evet dediğin gibi, adaletten önce devlet diyen bir hakim… Böyle bir şey olabilir mi? Yani yargı en güçlü kurum olan devlete karşı vatandaşın haklarını savunmak ve adaleti sağlamak zorunda.

O zaman bizim ülkemizde hukuk, devletin demokratikleşmeye ve vatandaşa karşı kullandığı bir enstrüman diyebiliriz…

Aynen aynen. Şüphesiz öyle. Tamamen katılıyorum.

www.iyibilgi.com özel İlhan Döğüş

Bu haber 2,495 defa okundu.