En Sıcak Konular

Semum İslami korku filmi deyip görmemişler!

27 Şubat 2008 09:15 tsi
Semum İslami korku filmi deyip görmemişler! Türkiye’nin ilk yaratık filmi Semum’un yönetmeni Hasan Karacadağ bir nevi şokta. Onu şaşırtan, gişe başarısına rağmen filminin sinema eleştirmenlerince “dinî içeriğinden dolayı” görmezden gelinmesi.

Semum filminin yönetmeni Hasan Karacadağ Türk sinemasında korku türünün son dönem temsilcilerinden. İlk yaratık filmi unvanıyla vizyona giren Semum, geçtiğimiz hafta box office’te birinci sıradaydı. Türkiye’de çekilen bir korku filmi için şüphesiz bu bir başarı. Hasan Karacadağ, seyircinin alakasından memnun. Fakat son dönemlerde onu ciddi manada rahatsız eden Semum’un sırf dinî içeriğinden ötürü medya kuruluşları tarafından dikkate alınmaması, görmezden gelinmesi.

SEMUM’UN KARŞISINDA TIP ACİZ KALIYOR

Örneğin sinema dergilerinin hiçbirinde filme yer verilmemesi. Karacadağ’a göre Sinema Yazarları Derneği bir cemaat gibi davranıyor ve içeriğinden ötürü Semum’u dikkate almıyor. Yönetmenle görüştüğümüzde oldukça gergindi. Hâlini şu cümlelerle özetliyordu: “Bu film benim dengemi bozdu ki kolay kolay olmaz bu bana. Türkiye’de durumun bu kadar ciddi olduğunu bilmiyordum, şimdi öğrenmiş oldum. Eğer kendim çalıp kendim oynayacaksam daha sonraki filmlerde yönümü değiştirebilirim.”

BİLİM, DUANIN GÜCÜNÜ GÖRMELİ

Film, Canan ve Volkan çiftinin yıllardır hayalini kurdukları evi satın almalarıyla başlar. İstedikleri evi bulmanın sevincini yaşayamadan, çevrelerindeki gariplikler çiftin huzurunu kaçırır. Bir elinde orağıyla esrarengiz tavırlar sergileyen, sinemadaki Azrail tiplemelerinden mülhem Raci ve karısını öldürdüğünden şüphelenilen tuhaf komşuları, evin hanımı Canan’ı tedirgin eder. Vehimleri peşini bırakmaz ve zamanla ciddi bir değişim geçirir. Başlarda halüsinasyonlar görür, daha sonra zaman zaman bir kaplan kadın edasıyla etrafındakilere kükremeye başlar, kendine ve çevresindekilere zarar vermeye kalkışır… Filmin ilerleyen dakikalarında Canan’ın bedenini bir semumun ele geçirdiğini öğreniriz. Volkan eşine yardımcı olmak niyetiyle bir psikiyatra başvurur; fakat bilim bu hastalığın karşısında aciz kalır. En nihayetinde Volkan’ın arkadaşının önerisi üzerine Pakistan’dan gelen bir ilim adamından yardım talep edilir. Son sahnelerde elinde cevşeniyle semuma karşı savaşan bir hoca izleriz. Canan böylece içindeki semumdan kurtulur.

Türkiye’de üç yıl tıp, ardından Japonya’da genetik tıp eğitimi alan Karacadağ, filminde bilime bir nevi “Kibirlenme!” diyor. Onu rahatsız eden, bilimin her daim kutsanması ve hiçbir eleştiriye maruz kalmadan dediğinin kabullenilmesi. Pozitif bilime bu derece anlam yüklenmesinin en büyük sorunlarından biri de metafizik körlüğe sebebiyet vermesi. Etrafımızda gördüğümüz olağanüstü olayların bile bilimsel bir açıklamaya maruz kalması. Filmdeki Canan karakterinin başına gelenlerin farklı versiyonlarını muhakkak ninelerimizden, dedelerimizden ya da bir arkadaşımızdan duymuşuzdur. Tıbbın her derde derman olamadığı bir gerçek. Karacadağ’ın sıkıntısı, bilimin bu vakaları görmezden gelmesi: “Hâlbuki bilim de kendini sorgulamalı. Ben on senede iyileştiremedim; ama nasıl oldu da duanın gücü buna yetti diyebilmeli. Tarafsız bir bilim adamı bunun üzerine gitmek zorunda.”

Karacadağ, filmin senaryosunda gerçek bir hayat hikâyesinden esinlenmiş. Hâlâ benzer şeyler yaşadığını anlatan çok sayıda mesaj düşüyor mail kutsuna. Onun amacı bilimi toptan inkar etmek değil. Filmde Canan karakterinin rahatsızlığının da fiziksel bir yanının olduğunu ve tıbba her halükârda ihtiyaç olduğunu kabul ediyor. Niyeti, sokakta şarlatanlık yapan, hoca sıfatıyla insanları kandıranlara övgü de değil. Ona göre bilimin dini görmezden gelmemesi; ama dindar insanların da bilimi yok saymaması gerekiyor. Semum’da senaryonun yükünü taşıdığı asıl mesele bu.

TÜRKİYE MAALESEF BÖYLEYMİŞ

Hasan Karacadağ, belki de filmindeki bu tezin sinemadaki bilirkişileri rahatsız ettiğini düşünüyor. Sinema eleştirmenlerinin yapması gereken, öncelikle filmin tekniğine daha sonra estetiğine ve son olarak da içeriğine bakmak. Yönetmene göre yazarların filmin içeriğine kilitlenmesi, onların ne kadar subjektif yaklaştıklarının da göstergesi. Oysa filmdeki animasyonlar için Türkiye’de yeterli teknik ekip bulunmamasına rağmen alanında uzman çok sayıda isim bir araya getirilerek aylarca çalışılmış. Yönetmeni en çok üzen, bu kadar emeğin hiçe sayılması. Yıllarca yurtdışında yaşayan Karacadağ, “Türkiye böyleymiş, öğrenmiş oldum.” diyor.

İSLAMİ KORKU FİLMİ OLUR MU?

Onun canını sıkan diğer bir mesele de aynı görüşte olduğuna inandığı insanların da filmini dikkate almaması. Semum’u Türk İslam korku filmi olarak tanımlaması kanaatince bunun sebebi: “Bu tanımlamam beni iki cami arasında beynamaz bıraktı. Muhafazakâr kesim; ‘İslami korku filmi olur mu? İslam sevgi dinidir.’ dediler. Oysa ki Kur’an-ı Kerim’de cennet kadar cehennem de tasvir edilir. Mesela Şems suresindeki kıyamet sahnesi… Korku tabii ki bizim dinimizde de var.”

Kendisini koca bir denizin içinde bir başına hissediyor Hasan Karacadağ. Semum vizyona girmeden önce fikir almak için izlettiği bir arkadaşının sözleri şimdi ona daha anlamlı geliyor. İsmini vermediği, sinema otoritesi denilebilecek arkadaşı onu uyarmış: “Sen filminde dinî yaklaşımını bu kadar cesur ortaya koyduğun için sinemasal intihar ediyorsun!” Türkiye’deki fikrî çatışmalardan bihaber Karacadağ’a ilk duyduğunda bu görüş abartılı gelmiş. Ama şimdi arkadaşının haklı çıkmasından korkuyor: “Filmimi olumsuz manada eleştirebilirler. Bu benim işime de gelir. Dabbe’den sonra birkaç sıkı eleştiri almıştım ve çok da işime yaradı. İlk filmimin gişe başarısına rağmen ikincisinin yok sayılması haksızlık. Semum, Türk sinemasının bir gerçeğidir. Görüşlerimi sansürlemek zorunda kalırsam sanatımı nasıl icra edeceğim? Eleştirmenlerin tavrı resmen mahalle baskısı.”

Aksiyon



Bu haber 904 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,837 µs