Operasyonlardaki ‘cemre’ hızı...

22 Şubat 2008 16:07 tsi
Herkes Mart, Nisan derken, asker dün beklenmedik bir şekilde K.Irak'a karadan girdi. Bakan Babacan, 'mevsim koşulları' derken, 20 Şubat'ta havaya düşen 'cemre'yi mi kast etmişti?

Dış İşleri Bakanı Ali Babacan’ın, kara operasyonu için “mevsime göre, duruma göre karar verilecek” cümlesi, üçümüzü birden yerinden hoplatmıştı.

Üçümüz derken, Babacan’ın davetiyle benimle birlikte Moskova’ya yolculuk eden Zaman’dan Mustafa Ünal ve Cnntürk’ten Yavuz Oğhan’ı kastediyorum.

Yerimizden zıplamış, uçaktan iner inmez çalıştığımız kurumlara haberi geçmiştik ama kara operasyonuna bu kadar çabuk karar verileceği üçümüzün de aklından geçmemişti.

Neden derseniz, her birimiz bahar aylarını Mart, Nisan, Mayıs olarak zihnimize yerleştirdiğimiz için, herhalde Nisan’ı falan biraz daha beklemek lazım diye düşünüyorduk.

Oysa “cemreler düşmeye” başlamıştı.

Demek ki Ankara’da eski takvimlere hala rağbet var. Kara operasyonu için “cemrelerin düştüğü” günlerde düğmeye basılmasına ne dersiniz?

Babacan’ın söyleyecek bir şeyleri olduğu, uçakta kahvaltısını yapar yapmaz, (henüz bize servis yapılmadan) yanımıza gelmesinden belliydi.

Oradan, buradan derken terör ve Kuzey Irak meselesine geldi konu.

Babacan, dikkatli bir şekilde kelimeleri tek tek süzerek konuşurken, bir yandan da “yaptığımız işin doğası gereği bildiklerimizin ancak yüzde 10 unu paylaşabiliyoruz” diye yakınıyordu.

Geri kalan yüzde 90’ı mı?

“Onlar benimle birlikte mezara gidecek...”

“Bazen evde de soruyorlar” dedi Babacan, eşini kastederek.

Zeynep Hanım’a da mı hiçbir şey söylemiyorsunuz? Diye araya giriyorum.

“Hayır” diyor, “olur mu öyle şey.”

Sözü, son dönemde Washington-Ankara hattında yaşanan yoğun trafiğe atıf yaptıktan sonra “havalar ısınınca bir kara operasyonu olur mu” sorusuna getiriyoruz.

Babacan, yine bir şeyler söylemek istediğini belli ettikten sonra kelimeleri süzerek konuşmaya başlıyor.

“Kara harekatı opsiyonu açık. Orada duruyor. Zamanlama önemli. Hepsini masaya koyduk. Silahlı Kuvvetlere, ilgili kurumlara yapılması gerekenleri söyledik. Zaten verdiğimiz yetki kağıdında da bunlar var. Mevsime, duruma göre karar verilecek.”

Doğrusu, biz havadayken Barzani’nin Türkiye’yi eleştiren açıklamaları karada ajanslara düşmemiş olsaydı, Babacan’ın bu açıklamaları yazılı basına manşet olur muydu bilmiyorum.

Tarihin bir cilvesi olsa gerek; Babacan’ın açıklamaları, Barzani’ye bir cevap gibi algılanınca, “Kara Operasyonu” seçeneği birden manşetlere çıktı.

Dönüş yolunda Dışişleri Bakanı’na bunu da sorduk. “Barzani’nin açıklamalarından haberiniz var mıydı bizimle konuşmadan önce?”

“Hayır” dedi Babacan, “ben bunları söylerken Barzani’nin açıklamalarından haberim yoktu” dedi.

Ama yine de “halinden memnun” gibiydi. Ankara’daki Dışişleri diplomatları, bakanın açıklamaları üzerine “bu kadar heyecanlandırmayın ortalığı” mesajını yaymaya çalışırken, O “böylesi daha iyi oldu” der gibi bir havadaydı.

Gazetecilik böyle bir şey işte.

Bazen tarihe “ayaklarınız yerden kesik olduğu” anlarda da tanıklık edersiniz. 
 
Haber 7

Bu haber 283 defa okundu.