"Kemalistler adam öldürüyor" dedirtemezsiniz! | " /> "Kemalistler adam öldürüyor" dedirtemezsiniz! | "/>

En Sıcak Konular

Bana "Kemalistler adam öldürüyor" dedirtemezsiniz!

18 Şubat 2008 13:05 tsi
Bana 1980 öncesi yaşanan sağ-sol çatışmasında Demirel "Bana milliyetçiler adam öldürüyor dedirtemezsiniz" demişti. Yıldıray Oğur; el bombaları, darbe planları, çeteleri ortaya saçılan ulusalcılara karşı müşfik davranan medyanın ve bazı aydınların aynı ruh ha

Önce Cumhuriyet Gazetesi’ni bardan topladığı adamlara üç kez bombalatıp, sonra da hızını alamayıp Ankara'nın ortasında Danıştay'ı basarak bir yargıcı öldüren jenerik isimli, rambo katil Alpaslan Arslan'a müebbet hapis cezasına çarptırılmadan önce son arzusu soruldu:

Kelimesi kelimesine şöyle dedi: "Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'den ve Başbakan Erdoğan'dan Türkiye'ye şeriatı getirmesini istiyorum. Genelkurmay da buna karşı çıkmasın. Çok kan dökülür."

Bu sözlerle rambo katilimizi daha yakından tanımış olduk. Çok haksızlık etmişiz, kendisi aynı zamanda çok kibar ve rafine bir insanmış. Madem bu kadar rafine talepleri varmış da ne diye masum insanları öldürüp, bombalar attırarak yurt çapında ve yalnız başına "İslamcı Rambo Kefereye Karşı" maceralarına atılmış, bilinmiyor. iyibilgi.com sitesinden Hüsnü Eleştirici'nin söylediği gibi "Müzeyyen Senar'dan ormancı türküsünü istiyormuş" kıvamında şeriat isteyen, ömür boyu hapiste kalmasına ramak kala dilekçe yazıyormuş gibi konuşan bu adam Flash Tv'deki Gerçek Kesit programında bile zor rol kapar. İslamcı değilmiş anladık da hayatında da hiç İslamcı görmemiş anlaşılan. İnsan bari bir tekbir getirir, cihat ayetlerinden birini falan okur.

Jenerik isminden insanın aklına eski Kurtlar Vadisi'ndeki Aslan Bey'in çocukluktan yetiştirdiği rambolardan biri olma olasılığı bile geliyor. Rol yapma fakiri Polat Alemdar örneği de ortada iken anlıyoruz ki bu arkadaşların eğitimlerinde drama derslerine de beden eğitimi öğretmeni Muzaffer Tekin giriyormuş. Muzaffer Albay'ın kendisi de Danıştay baskınından sonra lise temsilinde Hamlet oynarmışçasına "Ay ben vatan kahramanıydım, bu muameleyi hak etmedim," diyerekten en güvenli biçimde harakiri yapmıştı. Hatta her sabah Caddebostan sahillerinde "Genciz, Güçlüyüz, Atatürkçüyüz" diye bağırtarak sabah koşusu yaptırdığı Cumhuriyet kadınları çok kilo aldı o dönem. Demek ki bu devletin her türlü organizasyonu kötü. Halbuki Derin Devlet Meslek Yüksek Okulu'nda drama dersleri boş geçerken, ‘Kahramanın kim’ diye soracak olsan en yapay ses tonlarıyla "Atatürk ve Nâzım Hikmet" diyebilen tiyatrocu taifesi elitist bir faşizmin dehlizlerinde boş boş gezip, gazete, televizyonlarda davudi sesleriyle "Sanat, tiyatro hayattır, yaşasın çağdaş yaşam," geyikleri yapmakla iştigal etmekteydiler. Doğru düzgün bir derin devlet olsaydı vatan, millet, cumhuriyet için derhal gönüllü nefer öğretmenler olacak tiyatrocuları boş drama derslerinde istihdam ederdi belki de bugün hepimiz Alparslan Aslan'ın "Romalılar, yurttaşlarım," diye başlayacağı epik konuşmayı konuşuyor olurduk.

Ama her şeyi alkışlamaya hazır, "tiyatro çağdaşlıktır" dogmatizminde bilinçsiz bir izleyici kitlesine bu kadarı bile fazla. Görmediniz mi Alparslan Arslan'ın Başbakan ve Cumhurbaşkanı'ndan hamili karta yazılmış tayin isteği kıvamındaki 'şeriat' ricasını, Genelkurmay'dan da geri çevrilmeyecek kibarlıktaki "aman siz de engel olmayın, kan falan akar, ben hassas bir insanım kan görmeye dayanamam" taleplerini manşetlere çıkardı Hürriyet, Akşam, Vatan ve tabiî ki Cumhuriyet.

Ergenekon soruşturmasında ortalık yıkıldı, Susurluk soruşturmasında Meclis komisyonuna getirilememiş Veli Küçük F tipine tıkıldı, Cumhuriyet Gazetesi'ne saldırıda kullanılan bombalar Ergenekon evinden çıktı, Cumhuriyet gazetesi avukatları konuyu dava gündemine getirmeye çalıştılar ama Ergenekon Çetesi’ne nedense laf söylemeyi, "başörtüsü tartışmalarında karşı tarafın elini güçlendirmek", "devletin varlığı ve birliğine saldırıda bulunmak" ile eş tutan bu medyanın umurunda olmadı hiçbir şey. Başka türlü olduğu yolunda en azından çok ciddi iddialar ortada iken, bu konuda bir soruşturma başlatılmış, bir sürü tutuklama olmuşken bu medya organları her tarafından sahtelik akan bir konuşmayı sırf siyaseten işlerine öyle geldiği için manşetlerine çıkarabildiler.

Çünkü bu medyanın ne Mustafa Yücel Özbilgin'in ailesinin yaşadığı acılar umurunda, ne de Şengül Hablemitoğlu'nun yetim kalan iki kızıyla yaşadığı trajedi. Cumhuriyet gazetesinde işlerini yapmaya çalışan gazetecilerin yaşamlarının da onların gözünde bir değeri yok.

Çünkü onlar gerçek katilleri merak etmiyor. Çünkü gazetecilik meraklarını ve şüphelerini bile terbiye etmiş bir ideolojik bağnazlık içindeler. Hatta onlar gerçek katillerin ortaya çıkmasından deli gibi korkuyor. Biliyorlar ki Danıştay saldırısı türban tartışmalarını sonsuza kadar kapatmak için yapılmıştı. Hedef gösteren Başbakan, hedef gösteren İslamcı gazete ve gaza gelen ‘şeriatçı’ katille yaratılan 'kelebek etkisi' Cumhuriyet mitinglerinde milyonları sokaklara dökmüştü. Ne manşetler attılar o baskından sonra, ne yazılar yazdılar biliyorlar. Makul sol demokratlar bile neoconcu jargonla İslamofaşizmden bahsetmiştiler. Şimdi gizli gizli arşivlere bakıp utanıyorlar.

Psikolojileri 1980 öncesi de Türkiye'de Hutular-Tutsiler savaşı yaşanırken " Bana milliyetçiler adam öldürüyor dedirtemezsiniz," diyebilen Demirel'inkine benziyor. Kendileri gibi Kemalist, laiklerin çete kurup adama öldürdüğü, darbe için uygun zemin yaratmaya çalıştığından bahsetmek istemiyorlar. Ve büyük bir ahlaki sınavla karşı karşıyalar. Tel Aviv'de pizzacı bombalayan Müslüman Filistinlilere ne diyeceği sınavıyla karşı karşıya olan Müslümanların sınavı bekliyor onları. "Bana Kemalistler adam öldürüyor ve öldürtüyor dedirtmezsiniz," demekten ne zaman vazgeçecekler? Yoksa "Kutsal Cumhuriyet için cihat edilirken her şey mubahtır," diye bir yerlerden fetva mı aldılar?

yildirayo@yahoo.com



Bu haber 3,374 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,384 µs