darbe koşulları oluştu mu? | " /> darbe koşulları oluştu mu? | "/>

En Sıcak Konular

Türkiye'de darbe koşulları oluştu mu?

18 Şubat 2008 12:46 tsi
Türkiye'de darbe koşulları oluştu mu? "Anayasa tartışmalarını rejim sorunu haline getiren azınlığın "Laiklik elden gidiyor" tantanası yaparak ülkeyi gerilime sürüklemesi, "boş fıçıdan çok ses çıkması"yla eşdeğer." Ortadoğu uzmanı Kenan Çamurcu'dan çok tartışılacak bir yazı...

Son günlerde bir kesim darbe korkusu yaşarken bir kesimse bunun çığırtkanlığını yapmaya devam ediyor. Anayasa değişikliği üzerine yaşanan tartışmaları boş bir rejim sorunu haline getiren azınlığın sürekli "Laiklik elden gidiyor" tantanası yaparak ülkeyi gerilime sürüklemesi "boş fıçıdan çok ses çıkması" olarak yorumlanabilir.

Ortadoğu uzmanı Kenan Çamurcu işte tam da bu tartışmalar etrafında yaşanan süreci ve bu süreç içerisinde AKP'nin ne yapması gerektiğine dair ilginç analizlerde bulunuyor. İşte Kenan Çamurcu'dan çok tartışılacak bir yazı...

Kenan Çamurcu / www.fikritakip.com

Türkiye’de “askeri darbe” tabiriyle küçümsenen müdahalelerin belli bir iktisadı, dış politikası, iç dengelere ilişkin varsayımları, zamanlama üzerine ince ayar hesaplamaları vs. bulunduğunu ihmal etmemeliyiz. Yahut böyle olduğunu bilsek bile tekrarlanan müdahale döngüsünü tahlil ederken bu unsurlardan bir veya birkaçına indirgememeliyiz.

Sözgelimi bugünlerde AKP iktidarının üniversitelerde başörtüsü yasağını kaldırmak için anayasa değişikliği yapmasını, rejimin laiklik temelini yokettiği gerekçesiyle müdahale için yeterli görebiliyor kimi çevreler. Buna göre, laik siyasi rejimin güvencesi ve koruyucusu olan ordu gelip müdahale etmeli ve AKP iktidarına son vermelidir.

Bu varsayım, askeri müdahalenin böyle bir nedenle gerçekleşebileceğini, darbenin bize görünen nedeninin yeterli gerekçeyi oluşturduğunu sanıyor.

Oysa bir darbe için gerekli bütün öğeler uygun biçimde denkleşmeden siyasi rejime müdahale yapılması imkansızdır.

“Darbe koşulları” başlığı açıp bu öğeler üzerinde detaylarıyla durulabilir. Fakat bu noktaya gelmeden önce bakılması gereken bir başka mesele var.

Türkiye’de askeri darbe, (mesela Latin Amerika’daki veya Afrika’daki muadillerinden farklı olarak) her şeyden önce döngüsel bir olgudur ve yıpranan siyasi rejimin revizyonunu amaçlar. Eğer revizyon gereğinin koşulları oluşmamışsa yapılacak darbe asla müdahale olmaz, başarıya da ulaşamaz. 1960 askeri müdahalesinden sonraki darbe girişimlerini (Şubat 1962 ve Mayıs 1963 Aydemir örneği, önleyici müdahale girişimi olarak 1971 muhtırası) bu çerçevede değerlendirmek mümkündür.

Üniversitelerde başörtüsü yasağının kaldırılması girişimi bahane edilerek darbe bahsinin açılması bu bakımdan bizi yanıltmamalıdır. Böyle bir gerekçenin müdahalenin sebebi olamayacağını bilen biliyor. Mesele gerçekte darbe döngüsüyle ilgilidir ve bu nedenle medyadaki eski solcu kimi yazarlar, tarihin tekerleğini çevirerek zamanı hızlandırmak istiyorlar, hepsi bu.

AKP iktidarı ve onun taraftarları askeri darbe meselesine ilkesel bir demokrasi sorunu olarak bakmakla bu nedenle hata ediyorlar. Çünkü müdahale, siyasi rejimin revizyonuyla ilgili olduğu sürece bir askeri müdahalenin demokrasi sorunu olarak görülmesi yersiz olacaktır.

Türkiye’de temel mesele, cumhuriyet devriminin sona erip ermediğidir. Eğer cumhuriyet devrimi sona ermedi ve ülke normalleşmediyse bu rejimin kurucusu olan ordu, rejimi revizyona tabi tutmak üzere dilediği vakit geçici olarak yönetimi ele alabilir, gerekli düzeltmeleri yaptıktan ve dengeleri kurduktan sonra yeniden sivillere devredebilir.

Türkiye’de bu mekanizma yasayla işler ve iç hizmet kanunu orduya bu hakkı verir. Siyaset kurumunun 1960’dan bu yana neden orduya tanınan koruma ve kollama görevini siyasi rejimin yasal çerçevesinin içinden çıkaramadığını, buna güç yetiremediğini böylelikle anlamış olabiliriz.

Normalleşme vaadiyle iktidar olan AKP’nin de cumhuriyet devrimini artık sona erdiren adımlardan hiçbirini atmadığını hatırlatmakta yarar var.

Cumhuriyet devriminin devam ettiği koşullarda bu devrimin silahlı gücü ve güvencesi TSK, iktidarda hangi parti olduğuyla ilgilenmeksizin siyasi rejimin revizyonu için müdahalede bulunabilir. Şu an için bu koşulların oluşmamış olması, ordunun AKP yönetimine sıcak baktığı anlamına gelmez.

Galiba anlaşılamayan da budur.

Silahlı Kuvvetlerin siyasi rejime müdahale etmesi, meşruiyetini cumhuriyet devriminin devam etmesinden alıyor.

Peki, askeri müdahale meselesini demokrasi için ilkesel bir konu olarak gördüğünü varsaydığımız AKP, gerçekten böyle mi düşünüyor?

Bundan emin olamayız.

Çünkü konu demokrasiyle ilişkilendiriliyor olsa ve ilkeli davranmanın, siyasi rejime halkın iradesi dışındaki müdahaleleri reddetmeyi gerektirdiği düşünülse, Filistin’de meşru HAMAS hükümetinin elinden iktidarın böyle bir müdahale ile alınmasına itiraz etmezler miydi? AKP, sorunu Filistinli gruplar arasında çekişme olarak görmüyor mu?

Askeri darbe, ya da benzeri bir müdahale, siyasal bir konudur ve orada da diyalektik gücün kuralları işliyor.

Türkiye’de siyasi rejime yapılan müdahalelerin revizyon amacı taşıması bu bakımdan demokrasi dışı bir girişim olarak görülmüyor. Askeri darbelerin kendi taraftarlarını yaratma kabiliyeti taşımasının nedeni de budur. Konu siyasal olduğuna göre her darbenin siyasi taraftarı mutlaka olacaktır.

Sadece sol değil, eğer mümkün olsaydı İslami kesimler de kendi darbelerini ateşli biçimde desteklemekten geri durmayacaklardı. Henüz müdahale döngüsü içinde bu tür bir darbe yaşamadığımız için İslami kesimleri test etmiş olmasak da bu önermenin geçerli olduğunu düşünmek için yeterince kanıtımız var.

Askeri darbelerin izlediği döngü ve zamanlama, öyle görünüyor ki uluslararası koşulların elverdiği ölçüde siyasi rejimin damar tıkanıklıklarını rahatlatmaya yöneliktir. Yapılan düzenlemenin ortalama 20 yıl devam edebildiğini siyasi tarih gösteriyor. 1960 ve 1980’deki kurucu müdahaleler, milli hakimiyet ve toplumun siyasetteki rolü bahsinde 1924’te sorulan soruya verilmiş cevabın yarattığı sorunları gidermede kullanılmıştır. 1924 Anayasası saltanata karşı halka vurgu yapan milli hakimiyet anlayışının izlerini taşırken, 1960 revizyonunda milli iradenin saltanatın yerine geçmeye temayüllü olduğu varsayımıyla milli hakimiyetin temsili cumhuriyet devriminin kurumları arasında dağıtılmıştır. 1980 revizyonunda bu dağılımın detaylandırıldığı, yedeklemeler ve yeni dengelerle hassaslaştırıldığı söylenebilir.

Bu açıdan bakıldığında 1971 ara müdahalesinin kurucu revizyon olmadığını, dönemsel koşulları içinde uyarıdan öteye geçemeyeceğini değerlendirmek mümkündür. Fakat kurucu revizyon olmasa bile revizyon hükmünde müdahale sıfatıyla işlev gören bu müdahalenin en önemli etkisi, güçlü reformist siyasi çizgiyi bölüp içinden bir alternatif üretmeyi başarmış olmasıdır. Tıpkı 28 Şubat müdahalesi gibi.

28 Şubat 1997 ise erkene alınmış bir tür kurucu müdahale gibi görünüyor. 1980 kurucu revizyonundan sonra döngüsel vakti 2000 yılı olmasına rağmen, “renkli devrimler” kuşağına katılan 1997 revizyonu 1980 müdahalesinin kurucu revizyonunda herhangi bir değişiklik getirmemiş olmakla birlikte cumhuriyet devriminin anayasal sistem içinde ve kurumsal dokuda aksayan yönlerine etki etmiştir. “Yeniden kurmak” yerine, “nüfuz”u tercih eden bu müdahale, 1971 müdahalesindeki gibi güçlü reformist siyasi çizgiyi bölüp içinden alternatif çıkarmayı başarmıştır.

Siyasi rejime müdahalenin döngüsel yanı siyasi rejimin revizyon gerektirecek ölçüde yıpranmasıyla ilgilidir. Bu açıdan AKP’nin başörtüsü konusunda yapmaya çalıştığı Anayasa değişikliği, gerçekte ülkenin dinselleştirilmesi bakımından değil, galiba yıpranma sorunu olarak dikkat çekiyor. Bu görüşün ima ettiği değerlendirme odur ki, AKP eğer başörtüsü yasağını kaldırmakla kalmayıp bunu Anayasayı değiştirerek yapabilir hale geldiyse siyasi rejim acil bir revizyondan geçmeyi gerektirecek boyutta yıpranmış demektir.

Ekonomideki kırılganlık, dış politikadaki belirsizlik, iç gerilimin çatışmaya doğru yol alması, etnik ve dini farklılıkların gerginlik nedeni olmaya başlaması, toplumsal kesimler arasında filizlenen birbirine karşı güvensizlik gibi durumlar, siyasi rejimde revizyon vaktinin geldiğine ilişkin beklentileri güçlendiriyor olabilir.

Netice itibariyle, AKP iktidarının yapması gereken, “darbe özlemcileri”ni ayıplamak ve bunu demokrasi dışı bir davranış olarak isimlendirmeye çalışmak değildir. Meşruiyetini cumhuriyet devriminin devamından ve onun korunması ihtiyacından alan askeri müdahaleye karşı koymanın yolu, cumhuriyeti normalleştirmekten geçiyor.

Bu sahada yapısal ve kalıcı adımlar atılmaz da siyasi rejimin revizyonu ihtiyacının devam etmesine yolaçılırsa cumhuriyet devriminin anayasal ve yasal koruyucusu tekrar tekrar gelip bu işi yapacaktır.

AKP iktidarının düşürülmesi için umudunu askeri darbeye bağlamış olan çevrelere karşı polisiye tedbirlerle mücadele etmeye çalışanlar aslında beyhude çaba sarfediyorlar. Eğer siyasi rejimin revizyonu ihtiyacı gelip kendini dayatmışsa ve döngünün vakti de tamamlanmışsa, sarfedilen bunca polisiye uğraşı, gazetecilerin çok satan kitaplar yazmasına yarayacak malzeme olmaktan öteye anlam ifade etmeyecektir.

 



Bu haber 1,025 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,141 µs