'Yap, İşlet, Devret' olur mu? | " /> 'Yap, İşlet, Devret' olur mu? | "/>

En Sıcak Konular

Petrolde 'Yap, İşlet, Devret' olur mu?

14 Şubat 2008 17:36 tsi
Petrolde 'Yap, İşlet, Devret'  olur mu? Özel sektörün petrol kuyusu açmasının önündeki engeli kaldıracak Petrol Yasası mecliste ısınma turları atıyor. Ancak dünya politikalarına yön veren petrolde ipin ucunu özel sektöre bırakmak ne kadar doğru? Petrolcüye petrolü bırakmak, kediye ciğer emanet

Mahir Etyemez / Samanyolu Haber

Petrol Kanunu Tasarısı bugünlerde yeniden ısıtılmaya başladı.

Türkiye’nin petrol sahalarını tamamıyla yabancı şirketlerin kontrolünü teslimin önünü açacak Petrol Kanunu Tasarısı bugünlerde yeniden ısıtılmaya başladı. Nereden mi anlıyoruz?. Arka arkaya yapılan açıklamalardan.

Önce Petform Genel Sekreteri Murat Yazıcı, "Sektörde hukuki riskin kalmadığı bir ortam yaratılması ve 5574 sayılı Türk Petrol Kanunu'nun bir an önce yasalaşması gerekiyor" dedi. (7 Ocak 2008)

Ardından aynı zamanda Petform’un üyesi, BP Türkiye Genel Müdürü Tahir Uysal "Petrol Kanunu, Meclis gündeminde. Bu kanun teşvik edici bir mekanizmadır. Henüz Meclis'ten geçmediği için arama yapılamıyor" dedi.(17 Ocak 2008)

Son açıklamayı okuyunca adeta donup kaldım. Eminim konuyu yakından takip edenlerin de ağzı açık kaldı bunu duyunca.

Birincisi: Türkiye’de petrol araması yapılıyor.
İkincisi: Türkiye’de arama yapılmıyor değil, petrol olması muhtemel sahaların ruhsatı alınıp üzerinde arama yapılmıyor. Bunu da özel şirketler yapıyor.
Üçüncüsü: Türkiye’de petrol araması 1954 yılında çıkarılan ve Max Ball’ın hazırladığı petrol kanunu ile engellendi. Bu kanunun içine konan “MATEMATİK FORMÜLLE” yapıldı.
Ve bu yasa çıkarken diyor ki o zaman destek olan siyasiler, “bakın bu kanun çıksın Türkiye’nin her yerinden petrol fışkıracak”.Çünkü yasayı hazırlayanlar öyle ikna etmişti siyasileri. O kanun öyle hazırlanmıştı ki, Türkiye’nin elini kolunu bağlamak için. Şimdi tamamına yakınını ithal ediyoruz.

Neydi o “MATEMATİK FORMÜL”. Bir şirket bir petrol arama bölgesinde 50 hektardan 8 tane petrol bölgesinin ruhsatını alabilir. Bakın Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne, 2 tane petrol arama bölgesinin içinde kalıyor.

 
TPAO Güneydoğu Anadolu Bölgesinde 8 + 8 = 16 ruhsata veya biraz fazlasına sahip. TPAO istese de ruhsat sahası 32 alamaz. TPAO, kanunun müsaade ettiği çerçevede O 16 sahadan yılda yaklaşık 2 milyon ton petrol çıkarıyor. Yani yıllık ihtiyacımızın yaklaşık %10’u. Ama Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde 16’dan kat kat çok petrol sahası var. Bu sahaların neredeyse tamamı dolaylı olarak aramalara kapalı. Çünkü buralarda ruhsat alanlar TPAO gibi üretim yapmıyorlar. Eğer yapsalar ne olur?

Şu olabilir:
TPAO dışında 17'i yerli 22'si yabancı toplam 40 firma var. Bunların sadece 20 tanesinin Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde kendi ruhsat sahalarından yılda 2 milyon varil petrol çıkardığını düşünürsek 40 milyon ton petrol eder.

Çıkar mı bu kadar? Petrol evet çıkabilir. Çünkü Türkiye’nin en çok petrol çıkması muhtemel Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin sadece %10’luk kısmı aranmıştır. Yani bu bölge bile doğru dürüst aranmamıştır.
Aramayanlar da bellidir. O aramayanların yasa taslağına zemin hazırlamaları çok düşündürücüdür.

Bakın aşağıda bir harita var bu harita USGS olarak bilinen Amerikan Jeoloji Kurum’nun haritasıdır. Yeşille görülen alan 100 milyar varil ve üzerindeki petrol bölgesidir. Gördüğünüz gibi o 100 milyar varil ve üzerindeki “Arap Plakası” olarak adlandıralan bölümün kuzey ucu ülkemiz sınırları içinde bulunmaktadır.
 
 
Yukarıdaki harita bir veridir. Oysa Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden hariç 16 petrol arama ve üretim sahası daha vardır.

40 milyon ton petrol Türkiye’nin ihtiyacını karşılar artar bile. Ne diyordu 1954’te kanunu çıkaranlar, bu kanuna siyasileri teşvik edenler “hele bu kanun çıksın bakın her yerden fışkıracak”. Ama fışkırmadı. Çünkü Türkiye’nin petrol üretim potansiyeli şirketlerin “NİYETİNE” teslim edilmişti. Oh ne güzel onlar çıkaracak biz kullanacağız. Ama kusura bakmayın uluslararası arenada söz konusu olan petrolse kimse kimsenin gözünün yaşına bakmaz. Bakmayacak da…

Sahaların ruhsatını aldılar -birkaçı müstesna- ama üretim yapmadılar. Adres veriyorum gidin Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nün kayıtlarını inceleyin. Ruhsat aldıklarını ama sondaj yapmadıklarına dair rakamları gözünüzle görün.

Ne yaptı şirketler, şu hesabı: BİZ TÜRKİYE PETROL ARAYIP ÇIKARIP SATARAK MI KAR EDERİZ, YOKSA YURT DIŞINDAKİ BÜYÜK SAHALARDAN UCUZA ÇIKARIP TÜRKİYE’YE PAZARLIYARAK MI?

Ve elbetteki şirketlerin temel prensibi da kar elde etmek olduğu için ikincisin tercih ettiler. Petrolün varil fiyatı 2 dolarken problem yoktu ama şimdi 100 dolar.

Dünyaya yön veren petrolcüler için temel düstur vardır o da “ÜRETİMİN DÜZENLENMESİDİR”. Bir ilginç anekdot vereyim, Amerika’da petrol sektörünün zirveye çıktığı yıllarda öyle çok kuyu açılıyordu ki petrol sudan ucuz hale geldi. “Aman ne güzel sudan ucuz olsun” diyebilirsiniz. Ama öyle olmadı. Ve ne oldu biliyor musunuz? Sıkıyönetim ilan edip kuyuları kapattılar. Neden? Çünkü petrolcülerin en istemediği şey petrolün ucuzlamasıdır. Bollaşan ürün ucuzlar. Hangi satıcı isterki daha az kazanmayı.

1954 yılındaki kanunu çıkaranlar da bal gibi biliyorlardı Türkiye’nin petrol ithal eden ülke haline geleceğini.Çünkü Max Ball hem Avukattı, hem de Jeolog. Şimdi o kanun da az geliyor. “Daha teşvik edici olsun” diyorlar. Peki ekstra teşviklere ihtiyaç var mı?

Bakın şirketler bu yasayla zaten gelip arama yapıyorlar. BP geldi bir kuyuda 150 milyon doları bıraktı. Binlerce kilometre uzaktan, dünyanın alanında profesyonelleşmiş, yani denizlerde petrol araması yapan en iyi şirketi konumundaki PETROBRAS yüz milyonlarca dolarını gelip Karadeniz’e yatırmayı planlıyorsa demek ki mesele yatırım gelmemesi meselesi değil. Mesele tabirimi mazur görün “deveyi hamuduyla yutma” meselesi. Dahasını söyliyeyim, BP, PETROBRAS’ın yanında ruhsatları elinde bulunduran TPAO’ya gelip müracaat eden ortaklık kurmak isteyen o kadar büyük şirketler var ki!

Bir argüman da şu: ya kardeşim bak petrolün devri kapanıyor elimizi çabuk tutalım şu yasayı geçirelim her yerden petrol fışkıracak. Hayır efendim dünyada “dolar-petrol” üzerine kurulu ekonomik sistem değişmedikçe petrolün de devri mevri kapanmaz. Ayrıca mesele petrolün çıkıp çıkmaması da değil. Her yerden petrol çıkabilir. İşte bir örnek… 1900’lerin başında, İstanbul Balat’ta, Molla Aşıki Mahallesi’nin Yahudi sakinlerinden Hayim Beharek, evinin önünde petrol fışkırdığını görüyor uzmana inceletiyor ve ruhsat talebinde bulunuyor.(Kaynak:Osmanlı’da Neft ve Petrol syf. 342) Balat neresi İstanbul’un içi değil mi? Dünyanın petrolü kolay kolay
“T Ü K E N M E Z”. Daha üretilmeyen pekçok saha var. Bilenler bilir.

“Bu söylediklerin statikocuların söylediklerine benziyor” diyenler çıkabilir.Statikoculuğun bu ülkeye ne kadar zarar verdiği açık. Durum bir örnekle izah etmek gerekirse şöyledir:

100 katlı gökdelenin önünde iki kişi duruyoruz. Ben diyorum ki “Bu önümde duran gökdelen 100 katlıdır”, aynı apartmana bakan bir diğer kişi de diyor ki “Bu gökdelen 100 katlıdır”. Şimdi gökdelen 100 katlı ise ve aynı şeyi söylüyorsak aynı fikri yapıya mı sahip oluyoruz?
“HAYIR! ”

Unutmayalım durmuş saat dahi, istemese de günde 2 defa doğruyu gösterir. Bu durum saatin marifeti değil “zamanın gerçekliğinden” kaynaklanır.

Türkiye çok güçlü bir yerli petrol arama şirketi kurmadan. Bu alanda faaliyet gösterebilecek yerli şirketler olmadan bu alanı “şirketlerin emin olamadığımız niyetine” teslim etmenin hiçbir anlamı yok.

Önerim şu: Güneydoğu Anadolu Bölgesinde daha çok ruhsat alabilmesinin önü açılsın. Açılsın ki petrol aramaya dolaylı olarak kapalı hale getirilen sahalardan petrol çıksın. TPAO 2 milyar varillik Adıyamandaki sahayı ilk bulduğu zaman bitişiğindeki sahada bir yabancı şirketin de ruhsatı vardı. Ve o bulunan saha o şirketin ruhsat sahası içinde devam ediyordu. Peki o şirket Türkiye’nin menfaatlerini düşünüp petrol çıkardı mı?
“HAYIR!”
Çünkü onlar için verimli değildi. Ama Türkiye için verimliydi. Ortadoğu’da bir kuyudan onbinlerce varil üreten şirket için Türkiye’deki kuyusu önemsizdir. Tekrar söylüyorum onların verimsiz dediği kuyudan çıkan her damla petrole Türkiye’nin ihtiyacı vardır.

İşin ilginç tarafı Türkiye’de petrolü çıkaran üreten değil, petrolü çıkarmayıp sadece ruhsat alanlar, yani petrol potansiyeli üzerine yatıp yıllarca ülkemizi ithal petrole muhtaç edenler yasa taslağına zemin hazırlıyor.

Dikkate değer boyutlarda petrol arayıp üreten yegane şirket, benzin istasyonları satın alıp oradan kazandığını aramaya yatırmaya başlayacakken,
İran’daki çok büyük boyutlardaki doğalgaz sahalarından önemli pay almışken,
bütün büyük petrol şirketlerinin olduğu gibi dikey entegrasyona giderken yani petrolü sadece çıkarmakla kalmayıp boru hatlarıya – BOTAŞ’la TPAO arasındaki birleşme görüşmelerini kast ediyorum- rafineriye ulaştırıp ürün haline getirebilecek yapıya kavuşmak üzereyken
BÖYLE BİR HATAYA DÜŞMEMEK LAZIM.

Şöyle de diyenler olabilir “yasayı çıkaralım işlemezse değiştiririz”. Ama bakın durum hiç öyle değil. 1954’te Türkiye’ye yapılan kötülüğün üzerinden 54 sene geçti. Bir 54 sene daha mı istiyoruz? Hem Türkiye’de siyasetin kaygan zeminde cereyan ettiğini bilmeyen yoktur.

Devletçiliği mi savunuyorsun. Elbette hayır. Dünyada, 1 trilyon dolardan fazla parayı elinde bulunduran 7 tane büyük fon var. Bunlar şunlar:

- NORVEÇ DEVLETİ EMEKLİLİK FONU
- RUSYA FEDERASYONU STABİLİZASYON FONU
- KUVEYT YATIRIM İDARESİ
- ABU DHABI YATIRIM İDARESİ
- TEMASEK HOLDİNG
- SİNGAPUR DEVLETİ YATIRIM ŞİRKETİ
- ÇİN YATIRIM ŞİRKETİ

Bu 7 fondan 4 tanesi yani Norveç Devleti Emeklilik Fonu(büyüklüğü 359 milyar dolar),
Rusya Federasyonu Stabilizasyonu Fonu(147 milyar dolar),
Kuveyt Yatırım İdaresi(213 milyar dolar),
Abu Dhabi Yatırım İdaresi (650 milyar dolar).

Bu fonlar ana temelde petrol gelirleriyle oluşmuştur. Ve bu ülkelerdeki petrol sektörlerinde devlet ağırlığı vardır. Bu sadece bir örnek, ama örnekleri daha da çoğaltabiliriz.

Geçtiğimiz günlerde AB aldığı kararla Rusya’nın enerji alanında yatırım yapmasını engelleyecek düzenleme çabası içine girmemiş miydi?

Daha dün gibi hatırlayın; Çin’in Petrol Şirketi, ABD’nin özel sektör firması UNOCAL’e çok çok büyük bir rakam önerdiği halde, Amerika’daki kamuoyu baskısı sebebiyle, UNOCAL daha düşük fiyat veren Amerikan Şirketine satılmamış mıydı?

Demek ki petrol meselesi başka şeylere benzemezmiş. Özel şartları ve durumları varmış. İşte bu özel şartlar dikkate alınarak bir yasa hazırlansa daha iyi olmaz mı?

“Bırakın bu devletçi zihniyeti, bakın dünya nereye gidiyor” diyenlere şu sorulara cevab vermeliler:

Dünyanın en büyük petrol şirketlerinden, Fransızların TOTOLFİNA-ELF’inde devletin ağırlığı yok mudur?

İtalyanların şirketi ENİ, devletin kontrolünde midir değil midir?

Dünyanın en büyük petrol üreticilerinden Norveçlilerin STATOİL’i devletin kontrolünde değil midir?

BP’de Birleşik Krallık’ın ağırlı var mıdır yok mudur?

Dünyanın en büyük üreticilerinden Venezüella’da petrol üretimi kimin yetkisindedir?

Amerika’yı yönetenlerin petrol şirketleri üzerinde etkisi var mıdır yok mudur? Bazı Amerikalı Devlet Yöneticileri önceden Petrol Şirketlerinin üst düzey yöneticiliğini yapmış mıdır yapmamış mıdır?

Örnekleri arttırabiliriz…

Yeni kanuni düzenlemenin Avrupa Birliği yasaları çerçevesinde olduğunu falan söyleyenler çıkabilir. Avrupa Birliği bizden bu konuda bir düzenleme beklemiyor.

Ekonomik sistemde devletçiliği savunmak mümkün değildir. Ancak dikkatle bakan bilir ki, ‘dünyaya yön verme ilişkileri’ petrol temelinde yükselir. “Ah ne güzel şirketlere bırakalım onlar çıkarır biz kullanırız” gibi pembe hayallere kapılmak, kediye ciğer emanet etmek gibi bir durumdur. Hiçbir kedi ciğerle dost olmaz!



Bu haber 866 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,527 µs