En Sıcak Konular

Tarihin en büyük pişkinliği

14 Şubat 2008 09:21 tsi
Tarihin en büyük pişkinliği Günlerdir Türkiye'yi bölünmüş gibi gösteriyor, dışarıya bol bol malzeme sağlıyorlar. Sonra da aynı niyetleri besleyen bazı yabancı gazeteler, haber yapıyor, yorum yazıyor. Sonra bunlar, dönüp; "gördünüz mü, dış dünya da Türkiye'de laikliğin tehlike alt

Günlerdir Türkiye'yi bölünmüş gibi gösteriyor, dışarıya bol bol malzeme sağlıyorlar. Sonra da onlarla aynı niyetleri besleyen bazı yabancı gazeteler, yazarlar o malzemeleri alıp haber yapıyor, yorum yazıyor. Bu defa bunlar, dönüp; "gördünüz mü, dış dünya da Türkiye'de laikliğin tehlike altında olduğunu yazıyor, sadece biz değil bütün dünya Türkiye için endişeli" diye tarihin en büyük pişkinliği ile suret-i haktan görünmeye çalışıyorlar... Hüseyin Gülerce'nin yazısı...

Hüseyin Gülerce - Zaman

Tarihin en büyük pişkinliği

Bizim, bölünme diye bir problemimiz yok ama bizi bölme diye bir mesele, öteden beri var. Dış cephedeki mağlubiyetlerden sonra, bize asırlık kinleri olanlar, iç cepheyi de nasıl zaafa uğratırız diye epey kafa yordular.

Sonra da zaaf unsuru olabilecek ne kadar alan varsa, kapanmış ne kadar yara varsa hepsinin üzerinde beşinci kol faaliyetleri de dâhil çalıştılar da çalıştılar... İçimize girdiler, içimizden uygun adamlar buldular... Zaten bir de cibilli hasımlarımız vardı, onlarla da kol kola girdiler.

Bizim, Sünni-Alevi bölünmesi diye bir problemimiz yoktu. Şu son 25-30 yıla kadar kim Sünni kim Alevi diye merak bile etmedik. Sonra Sivas'ta, Çorum'da şimdi anlıyoruz ki, derin çetelerin, kimi beşinci kolların marifetiyle fitne ateşleri yakıldı. Bir anda bir Sünni-Alevi meselesi çıktı.

Bizim, laikler-dindarlar bölünmesi diye bir problemimiz yoktu. Herkes inancını, dinini, anladığı kadarıyla, benimsediği kadarıyla yaşıyordu. Namaz kılanlar-kılmayanlar, başlarını örtenler-örtmeyenler diye kimse kimseyi merak etmiyordu.

24 Ocak 1993'te araştırmacı gazeteci Uğur Mumcu evinin önünde park halindeki aracına konulan patlayıcı ile profesyonelce bir tuzakla katledildi. O günden sonra ilk defa laikliğin tehdit altında olduğu, gericilerin ayaklandığı meydanlara taşındı. Bir kin ve nefret dalgası oluşturuldu. Bu cinayeti, akademisyenlere, gazetecilere, yazarlara yönelik başka faili meçhul cinayetler takip etti. Hepsinde aynı senaryo vardı. Öldürülenler laik kesimin kahramanları olarak takdim ediliyor, cinayet zanlıları olarak da dindar kesim işaret ediliyordu. Artık bir de laikler ve laik olmayanlar meselesi vardı.

Bizim, Türk-Kürt bölünmesi diye bir problemimiz yoktu. Etle tırnak gibi asırlardır bir arada yaşıyorduk. Birbirimizi Kürt, Türk diye hiç görmedik. Sonra PKK icat edildi. İşte artık çetelerin kitapları yazılıyor. Kim kurdurdu, kim Diyarbakır Cezaevi'nde işkencelerle bir Kürt meselesini bu ülkenin yüreğine sapladı, açıkça yazılıyor, anlatılıyor. Ergenekon çetelerinin üzerine zamanında niye gidilmedi? Kimin himayesinde bu bölünmenin mimarları? Hangi ülkeler para desteği, lojistik, siyasî destek verdi, neden bu yangını söndürmede devletin en itibarlı kurumları netice alamadı? Şimdi bir de Türk-Kürt bölünmesi meselesi var... Demek biz bölünmek istemedikçe, bir hain el bizi ısrarla bölmeye uğraşıyor.

İşte üniversitelerde başörtüsünün serbest bırakılmasıyla ilgili Anayasa değişikliği süreci de yeni bir bölünme sancısı ile yine aynı merkezlerin, aynı ellerin marifetiyle büyütülüyor. Buradan bir kaos çıkartılmak isteniyor. Belli bir grubun gazetelerinde; Ergenekon çetesi ile ilgili bir aydır tek köşe yazısı çıkmazken, asıl kaos peşinde cinayetler işleyenlerle, pervasız provokatörlerle ilgili yorumlar yer almazken, acaba neden "411 el kaos için kalktı" manşetleri atılıyor? Neden? Neden? Niye Meclis'in iradesi, ihanet gibi gösterilmeye çalışılıyor?

En insafsızı da şu: Bölücülüğü kışkırtanlarla, sonra da çıkıp "bölünüyoruz" diye toplumun tansiyonunu yükseltenlerin aynı insanlar olması. Günlerdir Türkiye'yi bölünmüş gibi gösteriyor, dışarıya bol bol malzeme sağlıyorlar. Sonra da onlarla aynı niyetleri besleyen bazı yabancı gazeteler, yazarlar o malzemeleri alıp haber yapıyor, yorum yazıyor. Bu defa bunlar, dönüp; "gördünüz mü, dış dünya da Türkiye'de laikliğin tehlike altında olduğunu yazıyor, sadece biz değil bütün dünya Türkiye için endişeli" diye tarihin en büyük pişkinliği ile suret-i haktan görünmeye çalışıyorlar... Bir fitne ateşi alenen, toplumun gözünün içine baka baka tutuşturulmak isteniyor. Pekiyi bu ülkenin makul çoğunluğu ne yapmalı? Bu yangın nasıl söndürülmeli?

Onu da yarın yazmaya çalışacağım.



Bu haber 410 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,934 µs