En Sıcak Konular

Süper kahraman dünya ordularına karşı!

13 Şubat 2008 14:17 tsi
Kısa bir süre için dünyayı algılama gözlüklerinizi çıkarıp, özel bir başka gözlük takmanızı rica ediyoruz. Bu gözlük size, neden Beyaz Saray’ın yeni sahibinin tesadüflere bırakılamayacağını gösterecek. ‘Number one’ için şu an iki aday ön

Amerikan Başkanlık seçimlerinin belki ülkedekinden fazla dünya tarafından izlenmesinin nedeni, kuru “dünyanın tek süper gücü liderini seçiyor” açıklamasından daha fazla anlam ifade ediyor.

Beyaz Saray’a oturacak kişi, tek tek ülkeler bakışıyla algılanacak denli basit değil. Sadece George W. Bush örneği bile 8 yılda dünyanın nereden nereye geldiğini göstermesi açısından kafi.

Evet, ABD siyaseti bugün, muhaliflerinin acımasız ve mazaret kabul etmeyen eleştirileri bir tarafa konduğunda “demokrasi” söyleminin en yüksek tonda dillendirildiği, öte yandan seçim sistemi itibariyle de, (ne kadar kafa karıştırıcı olursa olsun), halkın iradesini mümkün olan en geniş çapta yansıtan normlara sahip.

Yine de bu kabuller, “Beyaz Saray koltuğu tesadüflere veya kamuoyununu o anki heyecanlarına bırakılabilir mi” garip, netameli, korkulası önermesini asla bertaraf etmiyor.

Bunun da en taze örneği, Başkan Bush’u iktidara getiren seçimlerin, bir sürü ikircikli iddia arasında “mahkeme” kararı ile sonlanması. Her iki konuda örnekleri sayısız çoğaltmak mümkün ama konumuz bu değil.

Her adayın sahibi var!

Barack Obama tam olarak şu değerleri ifade ediyor; Barış, eşitlik, kardeşlik, insan hakları, özgürlük, refah, adil paylaşım, dünya devletleri ile uyum sair. Oysa bu değerler uzun zamandır ABD politikasının sözünde var ama özünde yok.

Amerikan küresel düsturunun temeli olan bu değerler, son 8 yıllık dönemde karşıtları ile değişmiş bulunuyor. Bunun faturası da ortada denebilir. Hiçbir şey söylenemese bile, ABD’nin global itibarının eskisi gibi olmadığı açık.

Hepsi bir tarafa Türkiye gibi genel eksenini ABD politikaları ile çatışmama temeline oturtmuş bir ülkenin bile, “Türk-ABD savaşı ihtimalleri”ni konu alan haber ve kitaplarının piyasayı sardığı günlerin üzerinden çok geçmedi.

Barack Obama anlaşılıyor ki-ve elbette eğer Başkan olursa-bu radikal politikalardan mülayime bir dönüş yapacak. Dünya üzerinden bir bakış ise, ABD imajının yenilenmesi ve eskiye dönmesi, ülkenin itibarının küresel beğenilere kabulu olarak da okunabilir Obama.

Yani özetle şu söylenebilir. “Beyaz” Saray’a bu değerlerle oturan bir “siyah” başkan, önce Amerikan demokrasisi ve insan hakları konusundaki “genişliğini” ilk günden gösterecek.

Doğal olarak tüm iç-dış politik kararlarda da bunun etkisi izlenebilecek. Peki Obama’ya birlikte dünyada ne yaşanabilir? ABD “devlet politikaları” izin verdiği ölçüde, global bir ılıman iklim algısı kuvvetlenebilir.

‘Çiçek Çocuklar’ın yeni demokrasisi!

En azından Obama ve partililerininin açık görüşleri böyle. Fakat burada ilginç bir nokta var. Bu demokratik dalga, Amerika içinden bakıldığında “kökleri”ni daha çok, ağırlıklı biçimde gençler, siyahlar, farklı etnik kökenler, sınırsız liberalizm ve özgürlük inancına sahip entelektüellerden alıyor.

Esasen seçimin kilit konularından biri olan kampanya paralarının çoğu “küçük ödemeler”le gelmiş Obama’ya. Bu da “bireyin” ve bahsettiğimiz kesimlerin ilgisini gösteriyor.

Yani büyük sermaye sahipleri, karteller, endüstriler Obama’yı bireyler kadar çok desteklemiyor! Bu demokrasi “tsunami”sini, 1960’ların önce ABD’yi ardından da dünyayı kavuran; “peace”, “çiçek çocuklar”, “Beatles”, hippiler, mini etekler, açık seks, savaş karşıtlığı, Vietnam sendromu, söylemleriyle patlayan  “özgürlük” hareketine benzetmek mümkün.

Elbette 21. Yüzyılın etkilerini üzerine dökerek. Yani modern bir 68 kuşağı akımı doğabilir. O dönemde bu akımın her dalda sayısız kahramanı vardı. Bugün ise “kahraman”ın Barack Obama olacağı anlaşılıyor.

Yani ABD, dünyaya yeni bir “kahraman” sunuyor. Bu kahramanın silahları, özgürlük, demokrasi, eşitlik ve barış. Böylece ABD dışarıya eski makyajını tazeleyerek “ben döndüm” diyor.

Eski çamlar?..

Köklerini gerçekte Çin kültür devriminden alan bu eski dalga aslında “kontrol dışı” olarak ABD’ye ulaşmış, ancak daha sonra Amerika bu sörf tahtasının üzerine kendi binmişti.

Şimdi ise deniz, tahta ve rüzgar kendisine ait gibi. Yeni “munis” dalganın 21. YY gerçeklerinden arınması düşünülemez. Doğalllıkla yeni dalga tıpkı önceki gibi yeni ve sonuçları şimdiden tam kestirilemeyecek  politik gelişmelere neden olacak.

Bu halde Türkiye özelinde olası etkileri nasıl görünür? Obama kimliğinden olsa da Demokratlar her zaman Türkiye’ye sıcak geldi.

En “samimi” görünen ilişkilerin Demokratlar döneminde oluştuğu malum. Ancak bu her zaman “iyi” ilişkiler demek değil. Daha doğrusu ikisi bir arada ama kamuoyu ABD’den memnun demek.

Örneğin Obama döneminde Ermeni meselesi tam bir kabusa dönüşebilir. Nedeni ortada. Obama ekolünün bu konulara bakışı ikili ilişkilerden değil öz politikalarından geliyor.

Tersine şu an bile Türk kamuoyu Obama’yı kendine daha yakın buluyor. Tıpkı Kovboy filimlerinde Kızılderililer’i tutmak gibi. Aslında bu örnek çok doğru. Kovboyların gerçekte de Cumhuriyetçiler’i temsil ettiği düşünüldüğünde tablo oturuyor.

Ortadoğu’yu şımartmak

Washington’da oturacak kişi Obama olduğunda, Demokratların tüm dönemlerinde farklı bir Ortadoğu bulacak karşısında. Bölge ile ABD ilişkisi tam bir bağımlılık/çıkar eksenine oturduğundan, Obama’nın imaj düzeltme adımları oldukça “naif” kalabilir.

Bu durumda başta İsrail olmak üzere belki Türkiye de bu durumdan rahatsız olabilir. Şekli okumalar Obama’yı “iyi”, Cumhuriyetçilerin bıraktığı miras yüzünden de McCain’i “karanlık” tarafta gösteriyor.

Bu psikolojik bir yanılsama aslında. ABD Başkanı için bu tür ayırımlar yapmak reel politik açıdan çok tehlikeli. Bush dönemi bölge politikaları Türkiye tarafından en ağır biçimde eleştirildi.

Ama son 6 aya bakıldığında işin renginin eskisi kadar kan kırmızı olmadığı görülüyor! Hatta Bush belki “net” bir yıl daha görevinde kalabilse, iki ülke ve bölge ilişkileri iyice farklı bir noktaya gidebilirdi.

Soru: Obama, İran’ı bombalayabilir mi? Bu kadar açık bir sorunun aynı derecede açık bir yanıtı yok. ABD çıkarları söz konusu olduğunda buna kim “hayır” diyebilir. Örneğin Türkiye’de bebek burnu tutan Clinton, görev süresi boyunca birden çok kez Irak’ı bombaladı.

Ama kabul gerekir ki, bölgenin taşlarıyla oynamadı. Oysa bugün aynı bölge taşları yerinden çoktan çıkmış bir coğrafi ve siyaset gösteriyor. Yani bölge diplomasi, uzlaşı, görüşmeler yoluyla düzeltilme imkanına sahip değil.

Bu Obama yanlış tercih olur manasına okunmamalı. Sadece konjonktür bu! O halde Obama nasıl ABD Başkanlığı’na getirilebilir?

Bir yeni ve süper kahraman sadece imaj düzeltip, estetik düzeltmelerle küresel sorunları aşabilir mi? Rusya’nın Putin ekolünden devam edecek yönetimine nasıl direnebilir?

Süperman ABD ordusunu yenebilir mi?

Güzel bir soru! Çünkü Cumhuriyetçiler’in adayı olmaya şimdiden hak kazanan John McCain tam olarak bu sembolizmi ifade ediyor. Hatta daha fazlasını! Belki dünyanın ama daha çok Ortadoğu’nun tüm ordularını!

McCain bir savaş gazisi. Sıradan bir gazi de değil. Esir düşmüş, işkence görmüş bir asker. Ancak bu bir lideri veya “başkomutanı” eksiksiz tanımlamak için yeterli değil.

Şu sıralar Amerikan “köpük” Cumhuriyetçiler’i McCain’i “liberal” olarak suçlasa da, McCain gerçek bir Cumhuriyetçi. Diplomasi dili de öyle ve bunu göstermekten de çekinmiyor.

Irak ve buradaki askerler konusunda tutumu net. “Kalacaklar ve asla teslim olmayacağız” diyor. Uluslar arası ilişkilerde “siyasi” kanallardan çok “askeri kanalları” seviyor. Ordularla anlaşmak hoşuna gidiyor. Asker sözüne önem veriyor.

Seçim kampanyalarını, Hillary Clinton’un kendi cebinden vermek zorunda kaldığı dolarla, Obama’nın internetten topladığı 200 doların altındaki katkılarla değil, her biri milyon doları aşan, arkası kesilmeyeceği belli, büyük firmalar, petrol şirketleri, ilaç firmaları, güney dolarları ile ikame ediyor.

Tam anlamıyla Cumhuriyetçi damgası taşıyor. O halde McCain’in Beyaz Saray’a oturması halinde ne yaşanabilir. Bir çok kişi için McCain iktidarı demek, III. Bush dönemi demek.

Bu yeterli ve ikna edici bir izah. Ama Bush’tan yine de farklı. Bush, itirazler ne kadar yüksek olursa olsun ABD’nin kendi gücüne dayanarak ve tek başına işe girişmesini göze alan politikalar izlemişti.

McCain de bunu yapabilir. Ama “ordu dili” konuşması, dünya dengelerini yine eskiye götürebilir. Rusya’ya yönelik tutumu, füzeler meselesini yeni bir soğuk savaş başlangıcına itekliyebilir.

Türkiye’nin yıldızı?

Bu durum Türkiye için çok yönlü okunmalı. ABD’nin başı kiminle dertte ise Türkiye buradan hep karlı çıkmış sayılabilir. Sovyetler döneminde durum tam buydu. McCain döneminde hem Rusya hem de Ortadoğu nedeniyle Türkiye parlayabilir.

Buna rağmen madalyonun öbür yüzü de var. Böylesi bir konjonktürde ABD, muhatap olarak Türk ordusunu yeniden ve kuvvetle anımsayabilir. Bu durumda siyasi erkler diplomatik olarak zayıflar ve bunun muhtemel iç sonuçları da olabilir.

Bir sonraki genel seçimlerde de Türkiye sandığından beklenmedik oranlar çıkabilir. Sonuçta her iki adayın gelişiyle farklı gelişmeler olacağı öngörülebilir ama aslında bu ABD odaklı küresel egemenliklerin ne istediği ile ilgilidir.

İspat sayılır mı bilinmez ama, ekonomi her zaman iyi ipucu verir. 2008’de ön adımları duyulan kriz, farklı bir şekilde tezahür edip, örneğin Batı sermayesi Türkiye’den çekilir, hatta Soros gibi finans-politikçilerin ayakları kesilir ve bunun yerine Arap fonları devreye girerse ne olur?

Bu projeksiyon, ABD’de iktidara Obama mı gelecek demek, yoksa McCain mi?



Bu haber 2,060 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,691 µs