En Sıcak Konular

‘You have a dream’, fakat ‘Neo-con’ların da öyle?

11 Şubat 2008 14:01 tsi
‘You have a dream’, fakat ‘Neo-con’ların da öyle?

Amerikan iç politik dinamikleri oldukça ikircikli bir noktaya geldi. Demokratların iki adayı arasındaki şans kapısı zenci lider Obama lehine açıldıkça, özellikle iki komplo teorisini dillendirmek gerekiyor! Zira bu iki rezillikten biri, Obama’nın &

Demokratların tercihleri (!) sadece ABD’de değil, dünyanın her yerinde “rahatsız” edici taleplerle başlar zaten. Demokrat Parti’li John F. Kennedy, 22 Kasım 1963’te Dallas-Texas’da kafasının arkasından vurulduğunda, “aslında” yine bir zenci öldürülmüştü.

Kennedy “farklıydı”. Örneğin Tüm ABD siyasi tarihi içinde Katolik olan tek başkandı. Sebep bu mudur bilinmez ama Kennedy “yerleşik düzene” karşı bir şey söylüyordu.

Savaş karşıtı, Sovyetlerle yakınlaşma arzulu, “Ich bin ein Berliner” diyecek kadar “küresel”di. Ancak yine de “beyaz”dı. Dahası yine bir ABD Başkanlık geleneği olarak “hanedan”dan geliyordu. Yani “oyunun” muhalif bir aktörüydü.

Gerçekten siyah olanlar ise yine aynı sona benzer söylemlerle gittiler. ABD’de kim öldürülmeli diye iğreti edici bir soru sorulsa, yanıta “Malcolm X” kadar daha uygun bir isim bulunamaz.

Zira “küçük Malcolm” ya da İslam sonrası ismiyle, “El Hac Malik el-Şahbaz”, konjonktürün, beyazların, içinden geldiği İslamcıların, Cumhuriyetçilerin herkesin “düşmanıydı”. ABD için hayalleri ve “değiştirme arzusu vardı. Tabii ki öldürüldü.

Dr. Martin Luther King Jr. Bu hayalini açıkça söyledi. “I have e dream” sözü global tarihe geçti. Bir hayalim var, o andan itibaren sadece ABD siyahi hareketinin altın sözü olmakla kalmadı, dünyada demokrasi özleminin en yalın “talep” ifadesi oldu.

5 Aralık 1955’de Alabama’da “öyle bir zaman gelir ki insanlar bıkar” başlıklı konuşmasını şöyle bitiriyordu; “Eğer biz haksızsak ABD Anayasası da haksız demektir. Eğer biz haksızsak Tanrı da haksız demektir. Gelecek kuşakların tarih kitapları yazılırken,  tarihçiler şöyle demek zorunda kalacaklar, ‘Bir zamanlar büyük bir halk vardı, siyah bir halk ve onlar, uygarlığın damarlarına yeni bir anlam ve haysiyet aşıladılar.”

Amerikan politikası açısından bu cümledeki tehlikeli söz ne anayasa ne de tanrıydı. “Uygarlığın damarları” bizzatihi ABD hakim siyasetini hedef alıyordu ve ona “anlamsızlık ve haysiyetsizlik” yüklüyordu.

“Damar”, “kan”dı! WASP kanı! Beyaz, anglo-sakson ve protestan olanların kanı. ABD muhafazakar kabulü için bundan daha ağır bir tehdit olamazdı ve öykü yine kanla bitti. Kan “değişimi” gerçekleşmedi.

Bu konuşmadan tam 53 yıl sonra bir başka siyahi (hatta kimi iddialara göre bir Müslüman) Amerikan halkına şunu söylüyor; “İnanıyorsanız değiştirebilirsiniz!”

Amerikan derin devleti!

Gerçek: Açık ve doğrulanmış kaynaklara göre, Irak savaşı nedeniyle yükselen petrol fiyatları ABD’ye yıllık 1 milyar dolar “fazladan” para girmesini sağladı. Düzeltiyoruz! Sadece bir eyalete, Texas eyaletine her yıl-normal geliren üstüne-1 milyar dolar artı para girdi.

Gerçek: Bunun nasıl bir ekonomik ve bağlı olarak politik güç olduğu, ABD de ne anlama geldiği çok önemli. Keza, aynı savaşın, hatta savaşların son 5 yıl içinde Amerikan silah endüstrisine nasıl bir katkı yaptığı da belli.

Bu iki ana kaynak siyasi mimarisi nedeniyle genellikle Amerikan Cumhuriyetçilerinin elinde. Kaldı ki, büyük ABD firmaları içinde Beyaz Saray’a yakın olanlar da son 8 yıl içinde “iyice” devleşmiş haldeler.

Kasım ayında gerçekleşecek ABD Başkanlık seçimleri, geleneksel kamuoyu yoklamaları, Irak ve ekonomi gerçekleri üzerinden Demokratların Beyaz Saray’a gelme ihtimali bulunduğunu gösteriyor. Hava bu.

Ama hava herşey değil. ABD seçimleri iki ayaklı olarak okunmalı. Önseçimler bittiğinde ve gerçek seçimler başladığında, bugüne kadar yapılan tüm değerlendirmeler rafa kaldırılacak ve yeni bir sayfa açılacak.

Şimdiye değin, hem Demokratların iktidar olasılığının yüksekliği hem de Cumhuriyeçi adayın az çok netleşmiş olması nedeniyle ilgi ziyadesiyle Hillary Clinton ve Barack Obama’ya yöneldi.

Bu konsantrasyonun yarattığı ilk yanılsama, ABD seçmeninin de Demokratlara yoğunlaştığı algısı. Bu gerçek değil. İki adaya oy verenler sadece Demokratik Parti’nin üyeleri.

Hillary Clinton, bir ABD başkanı olabilmek için tek eksiğe sahip. Beyaz, anglo-sakson, proteston ve dahası “hanedan”dan geliyor. Tek farkı kadın olması.

Obama ise birden çok eksiğe sahip. Beyaz değil, anglo-sakson değil. Kendisine göre bir protestan. Ancak ABD din kabülüne göre “beyaz protestan” değil.

Bunlara rağmen iki adayın yarışı başbaşa geçiyor. Obama muhtemelen Hillary’i yakalayacak. Peki ama bu nasıl mümkün oluyor?

Gerçek: ABD’de partilerin ön seçim sürecinde kopma noktaları yaşanır. Belli eyaletlerde belli delegeleri kazanamayan adaylar, artık çok klasik olmuş çizgileri geçemediklerinde önce “para desteğini” kaybederler.

Para ABD seçimi için herşeydir. Para yoksa Beyaz Saray’ı unutabilirsiniz. Kritik eyaletleri kaybederseniz de destekçileriniz hemen çekilir. Kazanan adaya para desteği hemen artar.

5 Şubat Salı seçimleri, adı üstünde “kader Salı”sını aslında Obama kaybetti. Fark açıldı. Ancak belki de ilk kez para tersini yaptı! Hillary Clinton’un kampanyası parasızlık yüzünden ağrı biçimde kilitlendi. Clinton kendi cebinden para (5 milyon dolar) koymak zorunda kaldı.

Obama’ya ise seçimlerden sonra para yağdı. Bu nasıl açıklanabilir? Elbette standart siyaset bilimi kuramı; “ardı sıra gelecek eyalet seçimlerinde Obama’nın avantajlı konuma geçeceğinin görülmesi” olarak okuyor bu garipliği. Kuşkusuz doğruluk payı var.

Obama’yı kim destekliyor?

ABD Başkanlık seçimleri son iki örnekte de görüldüğü üzere, Amerikan seçmenini iki hemen hemen eşit kitleye bölüyor. Demokratlar ve Cumhuriyetçiler “genel” olarak yüzde 50 yüzde 50 üzerinden hesap ediliyor.

Seçim sırasındaki oynamalar ise Beyaz Saray’ı getiriyor. ABD seçmeni ise oldukça güncel nedenlerle oy kullanıyor. Örneğin daha birkaç ay önce ülkenin ana gündemi Irakken, oylar Demokratlara yatıyordu.

Fakat şimdi ekonomi daha önemli ve benzin fiyatları, morgage skandalı türünden günlük hayatı vuran konular seçmenin kararını daha çok etkiliyor. Seçim günü ise hangi konular gündeme gelecek şimdiden kestirmek zor.

Cumhuriyetçi aday John McCain’in önseçimlerden galip çıkma olasılığı için bugünden yüzde 90 oranı verilebilir. Zaten en yakın rakibi Mitt Romney’in “mucizelere inanırım” sözü de bu oranı tasdik ediyor.

Gerçek: Peki McCain kim? Seçim dönemi sırasında detaylı insanı ve politik karakterini iyibilgi de zaten okuyacaksınız. Ama peşinen söyleyelim, McCain’in Başkan olması demek, 3’üncü Bush dönemi demek. Bu kadar.

Demek ki şöyle bir projeksiyonla karşı karşıyayız. Gerçek: McCain, seçim yarışında kimi karşısında görmek ister. Clinton’u mu? Obama’yı mı?

Stratejik yanıt Obama ise Cumhuriyetçi oyların içinde bu sefer “Demokratları deneyelim” diyebilecek kesimin oyları ne olur? Ama bu sorudan daha önemlisi. Demokratlara oy vermeyi düşünen “sıradan” seçmenin oyu ne olur?

Amerikan sosyolojisinin gerçekleri bir “siyah”i liderin “Beyaz” Saray’a gitmesinin zor olduğunu söylüyor. Bu büyük veya şaşırtıcı bir gerçek değil. Demokrat ve Cumhuriyetçi fark etmez, ABD halkı “muhafazakar” çizgilere sahip.

Obama’nın seçim kampanyasının ana eksenini işaret eden, “inanırsanız değiştirebilirsiniz”in mesajı da bu aslında. Peki ya gerçekten Obama Başkan olursa veya bu olasılık güçlenirse?

Yine aynı ABD tarihi, sosyolojisi, politikası ve “çıkarları”, hadi açık söyleyelim “derin devleti” bundan hoşlanmayacak. Ve “daha şimdiden”, daha sonra iyice palazlanacağı aşikar iddilar duyulmaya başlandı.

Tevatür: Tarihin garip bir cilvesi olarak Kennedy ailesi de-ciddi şaşkınlık yaratarak-Obama'yı destekliyor. Meşhur "Kennedy laneti" bulaşıcı olur mu?

Tevatür: “Nobel edebiyat ödülü sahibi İngiliz yazar Doris Lessing, Barack Obama’nın başkan seçilmesi durumunda öldürüleceğini söyledi.  Lessing, Obama’yı kimin, niçin öldüreceği sorusana, ‘ o konuya girmem’ yanıtını verdi.”



Bu haber 2,816 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,916 µs