Yasak kabul edilemez. Nokta.

9 Şubat 2008 14:59 tsi
"Üniversitede 'başörtüsü' yasağı kabul edilemez. Nokta. Bu yasağı kaldırmayı kim hedeflemiş olursa olsun doğru bir şey yapmıştır. Nokta." Radikal yazarı Erol Katırcıoğlu, MHPli ya da AK Parti'li olarak yaftalanma riskini de göze alarak bakın neler ya

Erol Katırcıoğlu / Radikal

Üniversitede 'başörtüsü' yasağı kabul edilemez. Nokta. Bu yasağı kaldırmayı kim hedeflemiş olursa olsun doğru bir şey yapmıştır. Nokta. Bu nedenle de toplumda özgürlüklerin genişletilmesi talebinde bulunan herkesin bu yasağın kaldırılmasına destek vermesi gerekir. Nokta. Bu kadar. Bunları söylediğimde, bu sözler beni ne MHP'li yapar ne de AKP'li. Dolayısıyla yasağın kaldırılması dileğimle ilgili bir sorunum yok. Benim bu tartışmadaki sorunum, bu yasağın kaldırılmasıyla ilgili benimsenen yöntemde. Ve tabii bu yöntemin AKP'nin genel siyaset yapma tarzının bir yansıması olmasından ötürü de siyasetle. Ama bu rahatsızlıklardan giderek yasağın devam etmesi taraftarı da değilim. Hele hele sol cenahta benzer analizlerden giderek yasağa olumlu bakanlardan hiç değilim. Onlar için ancak üzüntülüyüm.
Uzun bir zamandan beri, bu ülkede siyaset yapan hemen hemen herkes, Tayyip Erdoğan da dahil, bu ülkenin bazı sorunlarının, Kürt sorunu, Alevi sorunu, laiklik sorunu gibi, toplumun derinlerine kök salmış sorunlar olduğunu ve bu sorunların 'toplumsal uzlaşma'yla çözülmesi gerektiğini söylüyordu. Peki ne oldu bu tespitlere ve bu tespitler etrafında verilen sözlere? Öyle anlaşılıyor ki bu tespitler 'parlamentodaki çoğunluk'la yer değiştirmiş durumda. Başbakan Erdoğan başörtüsü konusundaki yasağın kalkmasıyla ilgili parlamentoda MHP ile yapılan 'anlaşmaya' 'uzlaşma' demekle sorunu çözmüş. En azından öyle görünüyor. Oysa uzlaşma farklı fikirlere sahip kesimler arasında olur, aynı fikirler arasında değil. Bu iki parti arasında başörtüsü konusunda bir fikir ayrılığı olmadığına göre, ne?
Doğrusu ben süreçlere inanan biriyim. Ancak özgürleştirilmiş bir ortamda yaşanacak bir tartışma süreci toplumun üniversiteye nasıl gideceğine de, kamu alanının nereden geçeceğine de, kamu alanında hizmetin nasıl alınacağına ya da nasıl verileceğine de sağlıklı bir biçimde karar verilmesini sağlar diye düşünüyorum. Toplumsal uzlaşmadan da muradım bu. Bir şey daha: ben Türkiye toplumunun böyle bir süreci hak eden ve böyle bir süreç yaşayarak sorunlarını çözebilecek olgunlukta bir toplum olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle de AKP'nin MHP'yle bu girişimini 'hoyratça' buluyorum. Zorlayıcı ve yaralayıcı buluyorum.
Çağımızda kimliklerinden ya da inançlarından dolayı mağdur olan ya da kendini mağdur hisseden çok insan var. Genel olarak sol yalnızca kapitalizmin mağdurları olan işçilerin sorunlarıyla kendini tanımladığından birçok ülkede kimlik ya da inanç mağdurlarıyla pek ilgilenmedi. Bizde de böyle oldu. Kendini, başörtüsü takmaya zorlanan insanların özgürlükleriyle ilgili gördü ama başörtüsünü çıkartmaya zorlanan insanlarla pek ilgilenmedi. Hatta özgürleşme meselesini neoliberal politikaların bir uzantısı olarak görmeyi yeğledi. Bütün bunlardan ötürü bizde sol, toplumu anlamada ve ona özgürlük, adalet ve eşitlik vaat etmede başarısız oldu. Birçok sol aydının son günlerde başörtüsü konusunda yazdıkları ise bu durumun kanıtı.
Özgürlük özgürlüktür. Başörtüsü karanlığa işaret etmiyor. Öyle olsaydı üniversiteyi zorlamazdı. Eğer diyorsanız ki başörtülü kızlarımız üniversiteye kendilerine peçe takacak, sokağa salmayacak bir düzenin peşindedirler, o zaman bilesiniz ki onları tanımıyorsunuz. Onları tanımadığınızdan dolayı da onları anlamıyorsunuz. Bence durum bu.

Bu haber 395 defa okundu.