En Sıcak Konular

Medyada Ahmet ve Ruhat Hoca savaşları!

8 Şubat 2008 11:22 tsi
Medyada Ahmet ve Ruhat Hoca savaşları! Ahmet Hakan’ın, Deniz Baykal’a çatarken Ruhat Mengi'ye de taş atması ile başlayan polemik, tarafların birbirlerini 'Hoca' diye nitelemesi ile sürüyor. Kavgada üçüncü raund yaşanırken bugünkü konumuz bir yazarın fetva verip veremeyeceği...

Ahmet Hakan’ın, Deniz Baykal’ın, grup toplantısında “Örtünme, elbette bizim dinimizde vardır ama bilinmelidir ki örtünme bizim dinimizle ortaya çıkmış bir uygulama değildir. Örtünme, İslamiyet’in bir icadı değildir” sözleri üzerine, yazdığı “İmam-ı azam Deniz Baykal” başlıklı yazısında, Vatan yazarı Ruhat Mengi’ye göndermeler yapmasıyla başlayan tartışma polemiğe dönüştü. 

“Başörtüsü İslam’da farz değildir” tezini ortaya, ilk olarak Ruhat Mengi’nin attığını söyleyen Ahmet Hakan’a dünkü yazısında “Ahmet Hoca’ya hatırlatmalar” diye yanıt veren Mengi’ye Hakan’ın cevabı gecikmedi.

Ahmet Hakan’ın “Ben bu sakalları değirmende mi ağarttım, Kur’an kurslarına, imam hatiplere, ilahiyat fakültelerine gittim. Ama bakınız ben fetva vermiyorum, Ruhat Mengi ve ondan sonra da başkaları amatör fetva oyunu oynuyorlar” demeye getirdiğini belirten Mengi’ye, “Ahmet Hoca’dan Ruhat Hoca’ya mektup” başlığıyla cevap veren Ahmet Hakan, asıl derdinin "18 yaşına gelmiş bir genç kızın, üniversitede nasıl giyineceğine karışılabilir mi? Karışılamaz mı?" sorusu olduğunu yazdı…

İşte iki yazarın fetva verip vermeme polemiğine dönüşen yazıları:

Ruhat Mengi’nin yazısı:

Ahmet Hoca’ya hatırlatmalar!

Dün Baykal’la ilgili yazısına “Bu işi başlatan kişi Ruhat Mengi’dir” cümlesiyle başlamış Ahmet Hocam... ‘Hocam’ diyorum çünkü kendisi aslında “tevazuuyla karışık Sadri Alışık” numarası çekiyor ve “Ben bu sakalları değirmende mi ağarttım, Kur’an kurslarına, imam hatiplere, ilahiyat fakültelerine gittim. Ama bakınız ben fetva vermiyorum, Ruhat Mengi ve ondan sonra da başkaları amatör fetva oyunu oynuyorlar” demeye getiriyor.

“Bunca din tahsiline karşın din iman mevzularında ben onlar kadar rahat konuşamam” diyor.
Aman Hocam estağfurullah, siz de buyurun konuşun, 21. yüzyılda da her şeyi konuşup anlamaya çalışmayacaksak bunu ne zaman yapacağız?

Çok haklısınız ben yıllar önce gazete röportajlarında sizinle beni ilk kez karşı karşıya getirdiklerinde (sanıyorum en az beş yıl önce) Kur’an’daki ilgili ayetlerden söz ediyor, kelime kelime okuyor, inceliyor ve konuşmamda yer veriyordum. Siz o günlerde de din konusuna hiç girmezdiniz.

Daha sonra geçen yıl “İnkar etmiyorum, soruyorum” başlığıyla yazdığım yazılarda Nur ve Ahzap surelerini din adamlarına sormuş, o arada sizin de bir cevabınızın olması gerektiğini söylemiştim. Buna karşılık yazdığınız yazının başlığı “Şeyhülislam Ruhat Hanım” olmuştu, unutmak mümkün değil.

O yazınız da dünkü yazınıza çok benziyor, yine Kur’an konusunda görüş bildirmenin pek anlamsız olacağı, buna yanaşmayacağınız sonucu çıkıyordu. Oysa size bu yazılarınız ve din-Kur’an hakkında konuşan herkese karşı alaycı tutumunuzla ilgili iki hatırlatma yapmak isterim.

Birincisi; “Ruhat Mengi’nin İslâm düşünce tarihine geçecek bu ‘meydan okuması’ bir türlü karşılık bulmadı. İlahiyatçılarımız bu topa girmediler” derken yaptığınız hata... Geçen yıl bu yazılardan sonra Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu ve Başkan Yardımcısı Mehmet Görmez arka arkaya Her Açıdan’a katıldılar.

Bardakoğlu Nur Suresi 31. ayeti sorduğumda ve ‘Saç-baş kelimeleri nerede, kesin emir, farz ifadesi nerede, başörtüsü değil herhangi bir örtüden ve yakaların üzerini kapatmaktan söz edilmiyor mu’ diye sorduğumda yine bugün benzer sorulara verdiği cevabı vermiş “1400 yıllık geleneği biz mi değiştireceğiz” demişti.

“EMİR”İ GÖSTERMEYENE KIZIN!

Diyanet İşleri Başkanı “gelenek” diyor, “prensip” diyor, “Müslümanlıkta böyle bir inanış var” diyor ama nedense “işte emir, burada ‘kadınlar başını, saçını örtecek, örtmeyenin cezası şudur’ demiş” şeklinde bir ayet gösteremiyor.

Kur’an ruhban sınıfını da yasaklamasına rağmen biz devamlı Diyanet’e veya diğer din adamlarına sormadan edemiyoruz. Madem durum budur, Ali Bardakoğlu “başörtüsü emrini” kelime kelime anlatarak sözlerini Kur’an’a dayandırmak zorundadır. İzleyenler kısa süre önce Taha Akyol’un da programında aynı soruyu kendisine sorduğunu ve cevap alamadığını söylüyorlar.

İkincisi; Kur’an “Oku” dediğine, “Biz bu kitabı sana her şeyin ayrıntılı açıklayıcısı olarak indirdik”, “Rabbin asla unutkan değildir”, “O yalnızca bir öğüt ve apaçık bir Kur’an’dır” dediğine göre okumak ve anlamak için aslında imam hatip veya ilahiyat mezunu olmak hiç de şart tutulmamış. Herkes okuyabilir ve “apaçık” anlatılanları anlayabilir. Anlayamıyorsa “öyle bir şey anlatılmamış, anlatılmak istenmemiş” demektir. İstenseydi, birçok emrin açıklandığı gibi bu da kolaylıkla tek cümlede ve açıkça söylenebilirdi... Örneğin apaçık şekilde mihna, nasıyf kelimeleri “başörtüsü” olarak kullanılmamışsa “hımar” kelimesinin sonuna da “res” ilavesi yapılarak “baş” vurgulanmamışsa başın örtülmesi sonucu çıkarılamaz.
Her şeyi “detaylandırarak” anlattığı içinde defalarca vurgulanan Kur’an’da bu detay unutulmuş olamaz.

Haydi ulema daha iyi biliyorsa çıkıp kelime kelime bunları açıklasın. Ben Ahmet Hakan’ın yerinde olsam gerçeği öğrenmek isteyenlere kızacağıma “emir”i gösteremeyenlere kızardım!

Ahmet Hakan’ın yazısı:

Ahmet Hoca’dan Ruhat Hoca’ya mektup

SEVGİLİ Ruhat Hocam...

Diyorsun ki:

"Ne yani Ahmet Hoca! Ben Kuran’ı okuyup anlayamaz mıyım?.."

Olur mu hiç öyle şey sevgili hocam...

Tabii ki hem okursun, hem anlarsın.

Sonra da kamu önüne çıkıp dersin ki:

"Ey cemaati müslimin! Hem okudum, hem anladım... Kuran’da başörtüsü yok... Müminler yüzyıllardır yanlış yapıyor!"

Bize de senin bu gayretine ancak saygı duymak düşer...

"Bu da İslam’da imam Ruhat Mengi çizgisi" der, geçeriz.

* * *

Sevgili Ruhat Hocam...

Dini anlamak ve yorumlamak tabii ki kimsenin tekelinde değildir.

Yeter ki kişisel olarak yürüttüğün anlama ve yorumlama çabasının ardından, elde ettiğin sonucu "Evraka! Evraka!" diye sevinçli bir telaşla haykırarak, "İşte bütün inananların uyması gereken zorunlu sonuç" diye dayatmaya kalkma!

Yeter ki yaptığın bu ilmi araştırmanın sonunda, "Ey başörtülüler! Hepiniz yanlış yoldasınız... Kandırılıyorsunuz... Ben araştırdım... Kuran’da başörtüsü yok! Hadi açın başınızı da toplumu germeyin" diyerek racon kesme!

Nasıl ki...

"Kipa takan Yahudiler" meselesi, "Ben Tevrat’ı araştırdım... Kipa takma emri Tevrat’ta yok" diye hallolamaz ise...

"Başını örten kızlar" meselesi de "Kuran’da başörtüsü yok" denilerek hallolamaz.

Kısacası sevgili hocam...

Benim itirazım, senin Kuran’ı anlama çabana yönelik değil...

"Bu işi sadece ruhbanlar yapar, Ruhat Mengi de kim oluyor" diye bir şey söylemedim, söylemem de...

Benim itirazım, elde ettiğin sonucu, "Dinde böyle bir şey yok... Haydi başörtülüler! Açın başınızı" tarzında bir dayatma için kullanma çabana...

* * *

Ruhat Hocam...

Benim "Şeriat devleti" ya da "İslam devleti" uygulamalarına yönelik en temel itirazım nedir biliyor musun?

"Şeriat devleti"nin ya da "İslam devleti"nin başında bulunan adamlar, sonuç olarak "göksel buyrukları" hayata geçirmiş olmuyorlar...

Şeriat devletinin başındaki adamlar, aslında o ilahi buyruklardan neyi anlıyorlarsa işte onu hayata geçirmiş oluyorlar.

Bu da "dinin tek bir yorumu"nun, tüm topluma dayatılması anlamına geliyor...

Adamlar devlet idare ederken "Allah böyle emrediyor" diyerek muazzam bir dayanak elde etmiş oluyorlar.

Sıkıysa muhalefet et bakalım böyle bir devlette...

İşte "laiklik" dediğimiz ilke, her konuda olduğu gibi, bu noktada da ilaç gibi gelir...

Tek bir din yorumunun topluma dayatılmasının önüne geçer...

Laiklik, farklı din yorumlarının yaşatılmasına olanak sağlar...

Laik bir ülkede yaşadığımız için sen "İslam’da başörtüsü yok" diyebiliyorsun, başkaları da "İslam’da başörtüsü var" diyebiliyorlar...

Biz de kafamıza göre takılıp, bu yorumlardan hangisi meşrebimize uyarsa onu tercih ediyoruz...

Oysa "din devleti"nde yaşasaydık...

Tek bir yoruma tabi olmak zorunda olacaktık...

Kusura bakma ama hocam, senin yaptığın da biraz böyle bir şey...

Kişisel din yorumunu tüm topluma hákim kılmaya çalışıyorsun...

* * *

Sevgili Ruhat Hocam...

Sonuç olarak ben, "İslam’da başörtüsü var" diyene de saygı duyarım, "İslam’da başörtüsü yok" diyene de...

Yeter ki...

"Var" diyen de, "yok" diyen de herhangi bir dayatmada bulunmasın...

Benim durduğum nokta budur...

Senden rica ediyorum:

Benden "başörtüsü var" ya da "başörtüsü yok" diye bir fetva da isteme lütfen...

Ben hasbelkader 35 yılımı "dini alan"da geçirmiş bir adamım...

Tam birkaç yıldır, "Yahu biraz da ladini alana çıkalım, bakalım orada neler oluyor?" diye bir heva ve heves içine girmişim, sen tutmuş ikide bir beni yine o alana çekmeye çalışıyorsun...

Bunu bana yapma ne olur?

Bırak da ömrümün şu deminde içine girdiğim "ladini alan"ın bir parça keyfini süreyim...

* * *

Hem Ruhat Hocam...

Zaten konumuz da "dinde olmayan bir uygulamayı uygulamaya kalkan sersem kızları sıratı müstakime iletmek" değil ki...

Konumuz gayet basittir:

"18 yaşına gelmiş bir genç kızın, üniversitede nasıl giyineceğine karışılabilir mi? Karışılamaz mı?"

Konumuz budur...

Konumuz bu olunca da...

Benim önüme yeryüzünün hangi fetvasını getirirsen getir...

18 yaşına gelmiş bir genç kızın üniversitede nasıl giyineceğine "karışılması gerektiği"ne beni ikna edemezsin!

Bu tür bir karışmayı, benim gibi kişisel özgürlüğüne fazlasıyla düşkün bir adamın kafası basmaz...

Mesele benim açımdan bu kadar basittir.

Haber 7



Bu haber 481 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,997 µs