En Sıcak Konular

MHP ile askerin arası niye soğuk?

7 Şubat 2008 12:33 tsi
Devlet Bahçeli’nin MHP Genel Başkanı olduğu 1997 yıılından bugüne, parti ve ülkücü camia yeni bir siyasi yapılanmanın etkisi altında kaldı. Bahçeli siyaseti, bu on yıl içinde ülkücü camiayı reformdan geçirdi. Önce beyaz çoraplar bıyık gitti, ardında

Milliyetçi Hareket Partisi’nin ideolojik açıdan “yapısal” bir değişiklik geçirdiğini iddia etmek ne kadar doğru? 4 Kasım 1997 günü başbuğlarını yitiren ülkücü hareketin, o günlerde sarsıntılı bir kırılma noktasına sürükleneceği tahmin edilmişti.

18 Mayıs 1997’deki sandalyelerin havada uçuştuğu MHP kongresi de bu bakışı güçlendirdi. Ancak gerçekten kısa sayılabilecek sürede bu beklenti. “sürpriz bir zafere” dönüştü.

18 Nisan 1999 seçimlerinde parti oy patlaması yaşadı ve ikinci parti oldu. Ülkücü yükseliş kendine hemen yeni bir hedef koydu ve “tek başına iktidar” söylemini geliştirdi.

Fakat bu sefer de tersi oldu. Yaklaşık 4 yıl sonra yaşanan 3 Kasım 2002 seçimlerinin hayal kırıklığı aynı ölçüde büyük oldu. Genel Başkan Devlet Bahçeli, aynı gece seçim yenilgisini üstlenen ilk lider olarak öne çıktı.

Bahçeli o gün, “2003 yılında yapılacak büyük kurultayda MHP’yi yeni yönetime kavuşturmak ve ‘yeni bir genel başkan’ önderliğinde kutsal davamızı hedefe taşıyacak bir yapıyı oluşturmak görevi oluşturmak görevi olacaktır” dedi ve gazetecilerin “yeniden aday olur musunuz” sorusunu, “böyle bir açıklamayı yapan adaylığı düşünür mü” diye yanıtladı.

3 Kasım seçimlerinden sonra ilk açıklamayı yapan Bahçeli’den sonra, “ANAP, DYP, ÖDP, LDP” liderleri partilerini bıraktı.

Ama Bahçeli bu yolu tercih etmedi ve 12 Ekim’deki kongrede aday olacağını açıkladı. O günden bu yana da üç hilalli partinin genel başkan koltuğunda Devlet Bahçeli oturuyor. 22 Temmuz seçimlerinde bir kez daha TBMM’ye gelen MHP Bahçeli’nin liderliğinde yönetiliyor.

Şekilden şarta!

Bunlar MHP’nin siyasi kronolijisinin özeti. Ancak Bahçeli yönetiminin MHP ve ülkücü camiaya siyasi yansımaları ayrı bir konu. Esasan asal konu da bu.

Devlet Bahçeli MHP’nin yönetimine ilk geldiği andan başlayarak “yeni” bir söylemi geliştirdi. Kamuoyunun ilgisini önce “beyaz çoraplar” ve bir manada ülkücü hareketin siyasi sembolü olan “bıyıklar”ı yasaklayarak çekti.

Ardından mafya tipi yapılanmaların ülkücü hareket ile irtibatlandırılmalarının önüne dikildi ve bu yapılarla partinin olası ilişkilerini engelledi, olanları da partiden uzaklaştırdı. Bu konuda iddiaları da oldukça sert biçimde reddetti, izin verilmeyeceğini söyledi. 

Böylece MHP’nin “şekli” düzenlemeleri konusunda yenilikçi bir yapılanma sundu. Bu şekli düzenlemelerle beraber Bahçeli, nitelikle ilgili çoğu zaman açıkça söylenmeyen ama örneğin parti toplantılarında veya seçim meydanlarında net biçimde hissedilen duruşlar benimsedi.

Ilım mı uyum mu?

Örneğin ülkücü hareketin sokaklardan uzak durması konusunda her zaman keskin ve taviz vermez üslup kullandı. Bahçeli’ye göre ülkücü hareket ve MHP’nin sokaklarda işi yoktu ve olamazdı.

Bu uygulama en somut ifadesini şehit cenazelerinde gösterdi ve genel merkez tarafından, bu törenlere katılımın olması ama tahrikçilerdi kapılınmaması konusunda açık uyarılar yapıldı.

Bu örneğin önemi, şehit cenazelerinin yoğunlaştığı günlerde toplumsal tansiyonunun ülkücü patlamalara imkan verecek biçimde tezühür etmesiydi. Bahçeli ise bu tür provakasyonlara uyanları hep ikaz etti.

Bu süneç içinde Bahçeli liderliği, MHP’nin iktidara yürümesi, klasik ve maksimum oy aralığı olan yüzde 16-19’luk çizgiyi aşabilmesi için yeni siyasetler ve kamuoyunun genel beklentilerini karşılamak gerektiği konusunda yine çok açık söylenmeyen bir duruş benimsedi.

Örneğin seçim döneminde (22 Temmuz),  türban konusunda bağlayıcı taahütte bulundu. Tek şart olarak “tek başına iktidara gelirsek” dedi. Bu halde bile türban meselesinde duruşunu sabitledi.

Bu süreç içinde medyanın kensinide bakışı genel olarak “olumlu” tarif edilebilir. Özellikle “hakim” medya, Bahçeli’nin siyaseti “ılımlı ve akil” olarak niteledi, toplumsal çatlakları kaşımadığı için övdü.

Bu süreç içinde tek ve en ağır eleştiri, MHP Genel Başkanı’nın bir seçim meydanında fırlattığı “urgan” yüzünden oldu. Medya bu tek çıkışı affetmedi ve Bahçeli sert biçimde eleştirdi.

Ancak fırlatılan urgan, MHP’nin koalisyon günlerinden yadigar bir yarası yüzünden fırlatılmıştı. Terörist başı Öcalan’ın o dönemde asılmaması siyasi rakipler tarafından sürekli kullanılıyordu ve bu durum partiyi rahatsız ediyordu.

Nitekim Bahçeli bu yüzden TV’lere çıkmama kararını bozdu ve bir açık oturumda bu konuda siyasi süreci kendi bakışından anlattı. Bu sırada parti içi dinamiklerde de zaman zaman zayıf itirazlar kulağa geliyordu.

Bu itirazlar MHP’nin liderlik geleneği yüzünden çoğu zaman radikal çıkışlara dönüşmedi. Fakat şu parti sosyolojisi açısından bir gerçekti. MHP tabanı için urgan politik açıdan hiç de uzak ya da kabul edilemez bir eylem değildi.

MHP tabanı için Öcalan’ın asılması doğru bir karar olurdu ve bu yapılmalıydı. Gerçekte havaya atılan urgana eleştireler bu cepheden gelmedi. Tersine, Bahçeli yönetiminin ılımlı duruşu eleştirildi.

DTP, türban, TÜSİAD, asker!

22 Temmuz seçimlerinden sonra MHP yine kendi tabanın ve milliyetçi kesimlerden eleştiri alan bir tutum geliştirdi. TBMM’ye giren DTP’lilerle el sıkıştı ve yine zımnen “bir şans tanınması” fikrine ortak oldu.

Bu tavır da hakim medya tarafından, hatta AKP iktidarı tarafından kutsandı. MHP kitlesi açısından ise bu durumun ne kabul edilebilir olduğu “gizli” kaldı. Esasen MHP, milletvekili adayları tercihlerinde de biraz daha dışa açılmayı tercih etti.

O dönemde milletvekili listelerine giren bir çok isim şu sıralar parti hiyararşisi içinde yer alıyor. Bahçeli siyaseti, bu dönemde de ılımlı pozisyonunu korudu. Genel çatışma noktalarından kaçtı ve siyasetin merkez sağ okumalarına biraz daha itibar gösterdi.

Elbette “temel milliyetçilik kabulleri” üzerinden bir reform getirmedi ama bunları parlatmakta çalışkan gözükmedi.

Niyahet Başbakan Erdoğan’ın İspanya gezisi sırasında açıkladığı “velev ki”li türban çıkışından sonra, öncülüğü hemen ele aldı ve türban için TBMM’de girişimde bulundu. MHP kurmayları açısından bu halin açıklaması gayet yalın.

Birincisi, MHP zaten bu konuda seçmenine söz vermişti. İkincisi bu hareketle MHP; AKP’nin tekelinde olan bir konuyu elinden aldığı gibi, öncülük yaparak AKP’yi siyaseten de sıkıştırıyordu.

AKP, belki türban konusunu tartıştıracak, seçim malzemesine dönüştürecek ve buradan nemalanacaktı. Fakat MHP girişimi, AKP’nin yollarını tıkadı ve konuyu çözümlenmesi gereken bir boyuta itekledi.

Esasen MHP, türban konusunun seçmen kitlesinin hoşuna gidecek bir hareket olduğunun farkındaydı ve bunu da “hasat” kelimesiyle ifade etti.

Konu çok taze olduğu için türban dosyasının parti dinamiklerini nasıl etkilediği şu an kestirilemiyor. Fakat MHP’nin AKP’ye “koltuk değnekliği yaptığı”, kolkola girdiği eleştirilerinin varlığı bir gerçek.

Kaldı ki MHP’nin bu sözlerden sıkıntı duyduğu da bir gerçek. Netekim, Bahçeli parti teşkilatlarına gönderdiği bir mesaj da, bu yoldaki eleştiri ve tahriklere kapılınmaması konusunda hassasiyet istedi.

Bir başka bilinmeyen de türban tutumunun partiye getiriye ne olacağı? Bu da şimdilik belirsiz. Yakın tarihli bir anket veya olmazsa mahalli seçimler bu sorunun yanıtını verecek.

Ancak türbanla birlikte gelişen yeni bir olay-yeni sayılırsa-MHP siyasetinin duruşunu bir kez daha incelenmesi gerektiği konusunda işaret verdi.

MHP'nin ve Bahçeli'nin TÜSİAD yaklaşımı ise bu çerçeveye oturmuyor. Esasen MHP, türban nedeniyle üstüne gelen TÜSİAD'a tarihinde gördüğü en ağır eleştiriyi yöneltmiş durumda. Milli değerler ile cüzdan "arasında" bocalamakla suçlanan TÜSİAD tartışmayı devam ettirmedi.

Fakat MHP tabanı bu işten memnun kaldı. Ülkücü seçmenin belli bir TÜSİAD algısı mevcut ve bunun lider tarafından bu şekilde dillendirilmesi hoş karşılandı. Öte yandan TÜSİAD'ın suskunluğu, hakim medyaya nasıl yansır ayrı bir konu. Ancak Bahçeli'nin bu ihtimali hesap etse de önemsemediği görülüyor.

Emekli subay-asker derneklerinin MHP Genel Merkezi’ne türban politikasını protesto amacıyla bırakmak istediği çelenkin partililer tarafından şiddet kullanılarak “refüze” edilmesi, hatta çelenki getirenlere saldırılması da garip bir durum.

Basın bu olayı pek hoş karşılamadı ama asıl üzerinde durulması gerekli nokta olarak, MHP-asker ilişkileri gündeme geldi.

Hatta bazı gazeteler olayı, “MHP emekli paşa kovaladı” diye verdi. Devlet Bahçeli’nin genel başkanlık koltuğuna oturduğu andan bugüne, parti-ordu ilişkisi üzerine sağlıklı bir analiz yapılmış değil.

Ancak eskisi kadar, merhum Türkeş dönemindeki kadar sıcak olmadığı söylenebilir. Bunun nedenleri ayrıca incelenmeli. Zira bu “mesafe”nin Bahçeli siyasetinin bir parçası olduğu seziliyor.

Belki bu soğukluk da, 1980’li yılların psikolojik iz düşümleri olabilir.

www.iyibilgi.com Ankara



Bu haber 2,090 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,415 µs