En Sıcak Konular

Kandil Dağı Kadar Kürt, Anıttepe kadar Kemalist

6 Şubat 2008 14:51 tsi
Kandil Dağı Kadar Kürt, Anıttepe kadar Kemalist Yıldıray Oğur Türk-İslam sentezinin mottosu "Tanrı Dağı kadar Türk, Hira Dağı kadar müslüman"a atıfta bulunuyor. Kemalizmde daha önce MHP tarafından doldurulan ve başörtüsündeki tavrı nedeniyle boşalacağı gözüken yere DTP'nin göz kırptığını söylüyor.

Yıldıray Oğur/ Taraf

Kandil Dağı Kadar Kürt, Anıttepe kadar Kemalist

Birkaç haftadır Genç Siviller’in ofisinde 50’ye yakın Türk “Kürtler çok Türkleşti biraz da biz Kürtleşelim” sloganıyla hızlandırılmış Kürt kültürü dersleri alıyoruz. Son dersimiz müzikti ve hocamız da hepimize bu ses bu dünyaya ait değil hissini veren Rojin’di. Bir taraftan yazıyı yazarken diğer taraftan önümüzdeki haftaya kadar ezberleyeceğimiz Kürtçe şarkıya çalışıyorum.

Biz dengeyi sağlamaya çalışmak için Kürtleşirken  dağlarda ve ovalardaki bazı Kürtler ise geçen hafta sonunu hızla  Türkleşerek geçirdiler. 

Ahmet Altan ve Yasemin Çongar’ın Kandil dağı izlenimlerinden öğrendik ki söz konusu olan başörtüsü konusu  olduğunda “CHP kongresinde söylense ortalığı alkıştan yıkacak” laflar edebilen “Kemalist bir PKK” var. Tam bu şoku atlatmaya çalışıyorken daha önce de ucundan kenarından benzer mesajlar veren DTP’li Aysel Tuğluk’un Radikal İki’de bu kez açıkça kalem aldığı “ Kürtleri dövmeyin, gelin hep birlikte dindarları dövelim” yazısı çıka geldi.

“Bir sürü sorunumuz var, başörtüsünü mü tartışacağız, ekonomi var, işsizlik var, yoksulluk var” diyenler ya fena halde yanılıyor ya da meselenin ağırlığının farkındalar, yan çiziyorlar. Bu memlekette sahici siyasallaşmaları yaratan ana fay hatlarından birini temsil ediyor başörtüsü. O yüzden bunca yıldır tartışılıyor, o yüzden açılınca herkes bir şeyler söylüyor ve o yüzden de çözülmüyor ve çözülmesi de zor görünüyor.

Ve kırılınca o fay herkes bu yüzden bir yerlere savruluyor. Mevcut tüm siyasallaşmalar, solculuk, sağcılık, Kürtlük Türklük yerle yeksan oluyor,  Kandil dağından, Ergenekon ovasına uzanan yeni bir siyasi çatlakta Kandil dağındaki Mizgin Ahmed ile Ergenekon davasından tutuklu olarak F tipinde kalan Veli Küçük arasında görünmez bir dil birliği oluşuyor,  Yılmaz Özdil’le, Aysel Tuğluk, İlhan Selçuk ile Ahmet İnsel yan yana saf tutuyor, Birgün gazetesi solun başörtüsü yasağı ile ilgili tavrını eleştiren bir yazıyı sansürleyiveriyor ve Radikal İki ilavesi Cumhuriyet iki gibi çıkıyor, yan yana gelmez denilenler arasında ortak bir frekans, söylem birliği oluşuyor,  bugüne edilmiş tüm özgürlük sözleri teferruat hükmüne düşüveriyor.

Çünkü söz konusu olan başörtüsü olduğunda bu ülkenin okullarında okumuş Türk, Kürt her mürekkep yalamış vatan evladının içine serpiştirilmiş Kemalizm tohumu aniden çiçekleniyor, rejimin kriz anında açılsın diye  torpidolarımıza sakladığı hava yastıkları kafamıza mukayyet olmak için ortaya çıkıveriyor.

Bu o kadar acayip bir ittifak ki “İddia ediyorum, birkaç kıyı şeridi hariç önümüzdeki birkaç yılda Anadolu’nun şehir ve kasabalarına dinciler hakim olacak, birleşelim ey Kemalistler” çağrısı yapan Aysel Tuğluk’un dili ile “ Önümüzdeki birkaç yıl içinde tüm Türk şehirleri Kürtleşecek, uyan ey Türk” yazıları çıkan Türk solu dergisi aynı korku siyasetine başvuruyor, dilleri, analojileri benzeşiyor.

Peki nedir başörtüsü tartışması depremleriyle yer altından çıkan bu gizli siyasal zemin, önceden birlikte yaşanmış antik şehirler? Nedir Aysel Tuğluk’u bu kadar aşağılanmadan, yok farz edilmeden, işkenceden, baskıdan sonra hala “sol demokrat karakterlerle güncelleşebileceğine” inandığı Kemalist güçlere ittifak çağrısı yaptıran silinmeyen o ortaklık? Nedir bugünlerde tek siyasal açıklamaları “AKP-ordu ittifak yaptı” olan sol demokratların AKP’ye karşı ulusalcıları ittifaka çağırmalarının sırrı? Ve nedir 301’in kalkmasına hazır değiliz diyenlerle “başörtülülerin kamuda hizmet vermesine hazır değiliz “ diyenleri birleştiren o ortak özgürlük korkusu?

Herkesin bu kadar gözünü karartan ancak bir tür milliyetçilik olabilir. Türkü ve Kürdü, sosyalisti, liberali yan yana getiren kapsayıcı, kucaklayıcı, gözleri kör edici bir milliyetçilik. Milliyetçiliklerin her türlüsünü araştırmışların gözünden kaçmış, gizlenmiş, en tehlikeli çelme takan, en sinsi milliyetçilik türü. Diğer tüm milliyetçiliklerin de anası, tahrik edicisi.

Ayhan Akman Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce serisinin Milliyetçilik cildinde herkesin okumasını hararetle önerdiğim , “Milliyetçilik Kuramında Etnik/Sivil Milliyetçilik Karşıtlığı” makalesinde bu milliyetçiliği “Modernist Milliyetçilik” olarak adlandırıyor.  Hali hazırda mevcut olmayan ama modernleşme projesin inşa etmeyi planladığı hayali bir modern toplumun ve hayali batılı bir bireyin milliyetçiliğini yapmak demek modernist milliyetçilik. Milliyetçisiniz ama milliyetçiliğini yaptığınız toplum sizin hayalinizde, aklınızda. En normal, en üstün, en iyi onların olduğunu düşünüyorsunuz. Ama onlar yoklar. Onlara ulaşmak için ise “eğitim şart”, toplumsal mühendislik şart, bazen mevcut geri, irrasyonel toplumun özgürlüklerini kısmak da meşru. Zaten bu onların da yararına, “halka rağmen halk için.”

Cumhuriyet “10 yılda her yaştan 15 milyon genç yaratma ” şarkılarıyla bu hayali asıl ve asil milleti yetiştirmeye çalıştı. Kandil’den Ergenekon’a modernist milliyetçiler aslında bu hayali milletin mensupları. Anadilleri oryantalizm. Türklüğü, Kürtlüğü, solculuğu, sağcılığı hükümsüzleştiren resmi ideolojileri de modernleşmeye olan inançları. Bu milliyetçiliğin düşmanı, ötekisi, kavgalısı da “doğulu kimliğinden kurtulamamış, irrasyonel, geri yerli halk.” Türk, Kürt, Ermeni olmaktan öte pre-modern milletin mensupları olanlar.

Kurucu dışarısı içinde yaşadığı toplum olan modernist milliyetçilerden biz Türkler, Kürtler yeterince çektik. Üzgünüm ama yazılıp çizilenlerden anlaşılıyor ki Kürtler’in çilesi henüz dolmamış. Ne diyelim. Kolay gelsin. Özellikle de bir gün dağdakiler “evlerine” döndüklerinde. 



Bu haber 5,479 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,497 µs