En Sıcak Konular

Kırışık kremleri topraktan kaçışımızdır!

3 Şubat 2008 20:39 tsi
Kırışık kremleri topraktan kaçışımızdır! "'Âlem’i altı günde Yaratan, Âdem’i kırk günde kendi elleriyle yoğurarak yaratmıştır' sözü beni hep düşündürür", diyen yazar Leyla İpekçi, yaratılış unsurumuz olan topraktan kaçış serüvenimizi bakın nasıl gözlemlemiş...

“Âlem’i altı günde Yaratan, Âdem’i kırk günde kendi elleriyle yoğurarak yaratmıştır” sözü beni hep düşündürür. Öncelikle âlemin insan için yaratıldığını idrak etmemiz için bir vesiledir belki biraz da bu söz. ‘Kendi elleri’ derken elbette biz O’nu her şeyden tenzih ederiz, O’nun hiçbir şeye benzemediğini biliriz.
Ama bazı meseleleri daha iyi anlayalım diye O bizimle teşbihlere başvurarak konuştuğu için, buradaki ‘eller’in metaforik bir anlatım olduğunu da anlarız. Burada bize sanki başka bir şey daha demek istenmektedir.

Burada daha ziyade ‘kendi’ sözüyle ilgileniyorum ben galiba. Sanki insanın O’nun en güzel sureti olduğuna, yeryüzünün halifesi olacak niteliklerle donatıldığına bir gönderme gibi gelir çünkü bana bu söz. “Âlemi insan için, insanı kendi için yaratmıştır” sözünün adeta tamamlayıcısı gibi gelir. Tıpkı Âdem’i balçık kıvamında yoğurduktan sonra ona ‘kendinden’ bir ruh üflemesi gibi. Âdem’i topraktan yaptıktan sonra ona ‘kendinden’ bir üfleyiş değil midir ruh biraz da?

Ölümden sonra yaşamdan önce

Toprak suyla hayat buluyor. Can, suyla hayat buluyor. “Toprağa girip de yeşermeyen tohum gördün mü? İnsana gelince bu şüphe niye?” diye sorar Mevlana. Toprağa girdiğinde nasıl yeşerecektir peki insan? Mecazi anlamı bir yana, topraktan geldiği için, oraya döndüğünde birçok canlıya hayat verecektir cesediyle. İnsanın bir maymun türünden geldiğini söyleyenlerin insan tasavvuruyla topraktan yapıldığını söyleyenlerin tasavvuru elbette bir değildir.

Yediğimiz her şeyin toprağa bağlı olduğunu gören bir insan için, topraktan gelmenin doğal bir sonucu toprağa girmektir vakti geldiğinde. Oysa hayvandan türeyen insan algısı birçokları için toprağı inkâr etmek anlamına geliyor bugün. Toprağa girmek fikri onlara son derece itici geliyor. Yeniden kaldırılmanın hiçbir sırrı açılmıyor kalplerinde. Ölmeyi mümkün olduğu kadar geciktirmek istiyorlar işte bu yüzden. Teni kırışıklıklardan arındıran kremlere servet öderken, tenin toprakla ilişkisini göz ardı ediyorlar. Dünyadan hiç ayrılmamayı isterlerdi tercihen. Eğer bu mümkün değilse, en azından bu dünyaya defalarca dönecek olmayı isterlerdi…

Bu dünyayla hemcins değiliz. Buraya hapsedilmeyecek, burayı aşan niteliklerimiz var. Ölümden sonra, yaşamdan önce: Gayb’a bakan mecazî gözlerimiz, cenneti anımsayan mecazî bir belleğimiz var. Bu dünyayla hemcins olan su ile, toprak ile, hava ile ilgili neyi biliyoruz ki? Yap deseler, sıfırdan bir su yapamayız. Ne toprak. Ne de hava.

Toprağı, suyu ve havayı giderek yitiriyoruz. Yok ediyoruz. Gözenekleri kapanıyor tenimizin. Tenimiz hava almıyor nicedir. Krom, cıva, kurşun, ağır metaller soluyoruz durmaksızın. Ölgün toprak. Su çekiliyor giderek topraktan. Nemi, balçığı özlüyoruz. Çamurun nuru çekiliyor ruhumuzdan. Yetmiyor.

Toprağın üzerine asfalt, suyun üzerine beton döküyoruz. Betonarme yapılar arasında, toprağa değmeksizin, gölgesini arıyor ruh. Can çekişiyor. Kentlerde can arıyoruz. Diriltmeye çalışıyoruz ruhu. Olmuyor. Toprak kokusu giderek uzaklaşıyor. Kimse yeşillik yetiştirmek istemiyor toprakta. Asfalta kaçıyoruz hep birlikte. Yediğimiz her şeyi bize toprak veriyor ya da toprakta yetişenleri yiyen hayvanlar veriyor. Unutuyoruz.

Büyük kentlerin arasında sıkışmış yegâne yeşillik mezarlık alanların yeşilliği bugün. Ölülerle besleniyor kentin altına sıkışmış toprak. Ölümden her bahsedildiğinde: Kızıyoruz. Sırası mı şimdi? Topraktan uzaklaştıkça ölüm de çekiliyor sahillerimizden. Filmlere, sanal savaşlara ait ölüm... Ayaklarımızı uzatıp ekranların karşısında şiddeti kutsadığımız o filmlere ait. Bizden uzaklarda. Bu yüzden kentin tam ortasındaki mezarlığın girişindeki “her canlı ölümü tadacaktır” kelâmı bir tehdit hissi uyandırıyor bizde. Kim bizi böyle korkutmaya çalışan münasebetsiz diye sağa sola bakıyor, indirin bu tabelayı diye tepiniyoruz hırsla.

Topraktan geldiğimizi inkâr edenlerde müthiş bir toprak korkusu var. Tabutun önündeki çaresizlikle baş edemiyorlar. Ölümün bir devam ediş olduğunu, bu dünyadaki yokluğun da bir çeşit varoluş olduğunu reddediyorlar. Varlıkla yokluğun bir bütünü oluşturduğunu nasıl anlatabilirsiniz kapalıysa eğer gayb şuuru?

Harflerinle varolmak

Nedir gayb olan? Kayıp olsa da: Hissedilen, içinden bilinen, öteye ait… Bilmediğini bildiğin sır... Hakikat’in bize perdelenmiş yüzü. Gayb şuuru açık olan kişi: Vücuduyla mevcut olmadan önce hakikatiyle varolmanın ne demek olduğunu sezer. Harfleriyle Levh-i Mahfuz’da yazılmış olmanın anlamı ona açılmıştır. Toprak korkusu işlemez ona. Toprağın kokusudur olsa olsa özlediği.

Ölümün nasıl bir ‘yeşerme’ye doğru atılan tohum olduğunu görmeyenler ise cenneti bu dünyada kurmaya çalışanlar tarafından kandırılıyor sürekli. Onların iktidarına boyun eğmek zorunda kalıyorlar. Çünkü cenneti bu dünyada kurmak için birilerinin maalesef öncelikle cehenneme gönderilmesi gerekiyor. Bazılarının ölmesi gereken birtakım ilkel, henüz yeterince evrilmemiş hayvansı yaratıklar olduğunu düşünen biri bu dünyanın başkaları için cehenneme çevrilmesi karşısında elbette susacaktır. Kendisine cennet vaat edildiği sürece sırtını barbarlıklara dönecektir. Toprak kayması sıklaşıyor giderek. Ne zaman hissedeceğiz?

Leyla İpekçi- Zaman
 

 



Bu haber 510 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,965 µs