En Sıcak Konular

Ergenekoncuların raconu bozuldu!

1 Şubat 2008 13:30 tsi
Ergenekoncuların raconu bozuldu! "Akleden kalbiyle" yazan sosyolog Ferhat Kentel, bütün bölücü provokasyonların altından çıkan terörist Ergenekon çetesinin artık raconlarının bozulduğunu yazıyor. Niye mi? Çünkü Ergenekoncular iki şeyi unuttular diyor Kentel. Neyi mi unuttular? Buyrun y

Ferhat Kentel/ Gazetem.net

Racon bozuldu...

“Ulusalcı” sıfatını benimsemiş ve darbe tezgahçısı derin bir terör örgütünün maceraları gazete ve televizyonlarda çarşaf çarşaf dökülüyor. Resmi ve gayri resmi ağızları, internet siteleri, e-mail grupları, gazeteleri, köşe yazarları, kerameti cüppelerinde gören üniversite hocaları, kopyacı profesörleri, türlü çeşitli dezenformasyon mekanizmaları ve tehditleri vasıtasıyla ortalığa saldıkları söylemde kullandıkları “tehlike ve düşmanların” bizzat kendileri olduğu açığa çıkıyor.

Bu memleketi bölmek isteyenlerden bahsettiler; kendileri bölücünün alâsı çıktı... Kendilerine “ulusalcı” sıfatını layık gördüler; “ulus”u parçalara ayırdılar...
Yurtdışından para alan hainlerden bahsettiler; kendilerinin dışarıdan aldıkları parasal desteğin haddi hesabı olmadığı anlaşıldı...

Devletin kutsallığından bahsettiler; mahkemelerde terör estirdiler...

Bayrakları yerlere attılar; “bayrak yakıldı” çığlıkları attılar... Bu memleketin bayrağını bu memlekette yaşayan insanlara -kâh dindarlara kâh Kürtlere ya da gayrimüslim azınlıklara- karşı silah olarak kullandılar...

Bir yerlerde patlatılan bombalarla, işlenen cinayetlerle hedef gösterdiler; hem bombaları patlatanların, hem de cinayetleri işleyenlerin kendileri olduğu ortaya çıktı...

Başörtülüleri düşman ilan etmek için kendi yaptıkları bir sürü eylemi başörtüsünü kutsal gören insanların üzerine yıktılar...

“Biracılara” başörtüsü yasağını protesto cinayeti işlettiler... “Laikler ve dindarlar” arasında akla zarar kutuplaşmaları beslediler...

PKK'yı kurdurdular; Kürtleri düşman ilan etmek için kendi yaptıkları bir sürü eylemi Kürtleri temsil ettiğini iddia eden bu örgütün üzerine yıktılar... Onlarla “teröre karşı savaş” oyunu oynayarak zihinlerde derinleşen “Türk-Kürt” ayrımını körüklediler...

PKK'ya karşı Hızbullah'ı kurdurdular; onlar sayesinde İslamcılığın ne kadar tehlikeli, ne kadar “eli kanlı” olduğunu ispat etmeye çalıştılar...

Misyonerleri dillerine doladılar; tarif ettikleri şekliyle “yıkıcı misyonerlik” faaliyetlerini bizzat kendilerinin yaptığı anlaşıldı...

Çocukları korkuttular; korkuttukları çocuklardan katiller yarattılar...

Bütün toplumu birbirine düşman etmek ve insanları birbirine kırdırmak için her türlü yolu, mafyayı, terörü, yalanı dolanı mübah gördüler. Tarifsiz hasarlar ve zararlar verdiler bu memleketin insanlarına... Onlarca, yüzlerce cana kıydılar. Canına kıydıkları insanları o kadar “iyi” seçtiler ki, her cana kıydıklarında bu memleketin insanlarının bir kısmını başka bir kısmına düşman ettiler.

Ne bayrak, ne Atatürk, ne vatan, ne millet, ne Türklük umurlarında bile değildi; bütün dertleri, bunları kullanıp “bölünme”yi sömürmekti...

Bütün bu düşmanlık tohumlarının nasıl atıldığı çok uzun zamandır belliydi ama onlar terörün alfabesini çok iyi biliyorlardı. İnsanların nasıl terörize edileceklerini çok iyi ezberlemişlerdi. İnsanların güveninin nasıl kırılacağı, nasıl korkutulacağı konusunda en uzmanlardan diploma almışlardı. Bütün becerilerini ortaya koydular ve güce dayandırdıkları dille kapladılar her yanı; insanları esir aldılar... İnsanlar yüksek sesle konuştukları zaman, “ihanet edenlerden” olmamak için onların dilini taklit ettiler.

Ama iki şeyi unuttular... Ve bütün raconları bozuldu...

Birincisi; bizzat içine girdikleri, aynı zamanda içinden çıktıkları devletin niteliği idi... O devleti yekpare bir örgüt ve sahibinin de sadece kendileri olduğunu zannettiler. Sahip oldukları terör “bilgi”si, o devletin, karmaşık ve hiç kimsenin, hiçbir örgütün tek başına kolay kolay ele geçiremeyeceği bir söylemin yeri olduğunu anlamaya yetmedi. Yani kapasiteleri buna yetmedi. Devletin kendini koruma güdüsünün, kendilerinin o devletin “sözde” sahibi olduklarını zannetmelerine neden olan mantıkla aynı olmadığını anlamadılar. Ve anlaşılan, bugün, onlarla örtüşmeyen devlet, bizzat bu devletin derinliklerinde kurulan bu terör örgütünün nasıl bu devlet için “ölüm” anlamına gelebileceğini gördü. Şimdi o derin olmayan devlet, devlet adına devletin meşruiyetini paramparça eden bu teröristleri temizlemeye ve daha rafine bir kurgunun inşaatını başlatmaya karar verdi.

Ama ikinci unuttukları şey çok daha önemliydi... Çünkü onların terörize ettiği, onlar gibi görünmeye çalışan ve o devletin varlık koşulu olan insanlar içlerinden kendi hayatlarına ve dillerine devam ettiler. Vicdan ve ahlak henüz ölmediği için devam ettiler. Cesur insanların her şeye rağmen konuşmaya devam ettiği bu terör ortamında, yüksek sesle konuşamayanların, oldukları gibi görünemeyenlerin direnişi, dibini oydu o total korkunun... O direniş bizzat varlık mücadelesini taşıyordu; devlet de ancak bu direniş ve varlık mücadelesiyle iktidarını devam ettirebilirdi.

Yani devletin derinlerini ele geçirmiş olan terörün dili görünürde katettiği bütün mesafeye rağmen, “derin insanları” ele geçiremedi. Bu savaşın sonucu ne olur bilinmez; ancak her zaman için güvenebileceğimiz bir “derin insanlık” var demektir.



Bu haber 1,040 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,128 µs