En Sıcak Konular

Putin'i kazısak, altından ne çıkar?

31 Aralık 2007 14:28 tsi
Putin'i kazısak, altından ne çıkar? Sâbık bir KGB yarbayı olan Putin birkaç hafta sonra başbakan olacak. Kremlin’e halef olarak kimin geçeceği önemli değil; önemli ve tedirgin edici olan kuzey komşumuzun karakteristikası. Zira Rusya hem bir büyük devlet hem de bir ‘eşik ülkesi&#

Yağmur Atsız/ Star

Bir söz vardır; ‘Maç sonrası maç öncesidir’ derler... Politik bağlamda buna benzeterek ‘Putin sonrası Putin öncesidir’ demek de kaabil.

Son aylarda kuzey komşumuz Rusya dikkat alanımızın dışına çıkdı. Bence büyük hatá. 17 yıl evvel Sovyetler Birliği kendi içine göçerek (emplozyon!!!) tárih sahnesinden ayrılırken defálarca ‘Rusya’nın ölüsü bile büyük devletdir, unutmayalım!’ cümlesini kullandığımı hatırlıyorum. Tıpkı bizim, istesek bile, hattá bázı politikacılarımıza rağmen dahî ‘önemsiz devlet’ olamayacağımız gibi... O bakımdan, diğer işlerimiz de ne kadar önemli olursa olsun, mevcud dikkatimizin önemli bir bölümünü mütemádiyen Rusya üzerine yoğunlaştırmamız, bence elzemdir. Kafkasya politikamız, Ortaasya politikamız, Karadeniz, Balkan, Doğu Akdeniz, İran ve Arab Álemi politikalarımız bakımından elzemdir.

Bakınız neden: Bir kere bütün bu zikretdiğim bölgelerde bizim hayátî çıkarlarımız kadar Rusya’nın hayátî çıkarları da bahis mevzuudur. Yáni buralarda Rusya’ya ‘rağmen’ herhangi bir şeyi kökünden değiştirmek -imkánsız değilse bile- gradüel olarak zordur. Bázı konularda yüksek gradodan, bázılarında daha düşük gradodan zordur ama Rusya’yla zıd giderek her hál ve kárda máliyeti arttırırsınız. Ayrıca Rusya, kendi cihan imparatorluğunu kaybedeli henüz pek az zaman geçdiği için, yaraları hálá sızım sızım sızlayan bir devletdir. Bizim bile kendi hesábımıza 90 yıldır hálá atlatamadığımız aşırı hassásiyetleri bulunan bir ülkedir. Oysa Türkiye, Rusya ile nisbî bir uyum sağlayarak ve her iki ülkenin de menfaatleri gözetilerek kendi politikalarını daha kolaylıkla yürütebilir.

Ancaaak...

Bekára karı boşaması...

Evet, ancak Rusya ile önemli bázı konularda mutábakat sağlamak demek, ABD ve AB’ye sırt çevirerek bir ‘Avrasya Birliği’ hulyásı peşinde koşmak kat’iyyen değildir!!! Birtakım mütekaaid paşalarımızın istisnáî olarak (çoğunluğu tenzîh ederim!) kendilerini laklakıyyát şehvetine kaptırıp, sansasyon meraklısı tv hokkabazlarının köpürtmesine de gelmek sûretiyle ileri geri cihána nizámat vermelerini kasdetmiyorum. Yaşayan ölü bir zevzek politikacı türünün aynı şamataya katılmasını ise haydi haydi bir yana bırakıyorum. Bekára karı boşaması kolay gelirmiş. Záten o şahısların sırtında yumurta küfesi yok. Bunlar sırf ana haber bülteninde görüntülü canlı yayına girmek uğruna kendilerini gazlayıp bizzat ateşe vermeğe bile teşne tipler. Sádece aşırı saldırgan Rus milliyetçisi ve ‘Liberal Demokrat (sevsinler!) Parti’ Genel Başkanı Vladimir Jirinovski ile aynı telden çaldıklarını hatırlamak yeter... Benim meselem bu ‘tuhaf’ kimselerle değil.

Putin sonrası Putin öncesidir demişdim.

Vladimir Putin birkaç hafta sonra başkanlık süresi dolunca başbakan olacak. Yáni yasalar değiştirilip cumhurbaşkanlarının yetkileri budanacak, başbakanların yetkileri adamakıllı genişletilecek ve Putin Rusya’yı yönetmeğe devám edecek. Bizler Washington’daki ‘Beyaz Ev’e (White House) Beyaz Saray deriz. Moskova’daki Başbakanlık Binásı’na da ‘Beyaz Ev’ denilir. 1999’daki askerî darbe teşebbüsünde topçu ateşiyle tahrîb olununca bir Türk müteahhidi onarmışdı.

Siloviki (İktidarcılar)

İşte Rusya bundan böyle Kremlin’den değil Beyaz Ev’den yönetilecek. Kremlin’e halef olarak Dimitriy Myedvedyef mi yoksa Sergeyi İvanof mu geçecek önemli değil. Önemli olan, Putin’in çok güvendiği bir arkadaşı olması. Peki ama, kim bu Putin?

Sábık bir KGB yarbayı, yáni orta-üst düzeyden bir istihbáratçı olduğunu, birkaç yıl Doğu Almanya’da görev yapdığı için nisbeten iyi Almanca konuşduğunu ve bir önceki Alman Başbakanı (Şansölyesi) Gerhard Schröder’le iyi arkadaş olduğunu biliyoruz. Uzmanlar bu sábık KGB mensublarının sayısını, bütün ilintili şahıslarla beráber 5 yüz bin (yarım milyon) olarak veriyor. Korkunç İvan tarafından ilk olarak ‘Opriçnina’ adıyla 5 yüz sene evvel kurulan bu örgütün Rus Toplumu üzerinde nasıl şekillendirici etkisi olduğu buradan bile belli oluyor. Bugün Rus Gizli Servisi’nin adı ‘Federal Güvenlik Dáiresi’ (FSB).

Halk arasında bu gizli servis mensublarına öteden beri ‘Siloviki’ denilirmiş. İktidarcılar... Aynı uzmanlara göre Putin aslında bu ‘İktidarcılar’ın bir enstrümanı, áleti imiş. Bu söylentiye göre Putin bir ‘güden’ değil bir ‘güdülen’ imiş.

Ben şahsen uzun gazetecilik, radyoculuk ve televizyonculuk yıllarımda hiçbir şey öğrenmediysem öyle her söylentiye kulak asılmaması gerekdiğini öğrendim. Fakat Putin’in politikacı olarak kariyeri de bir garib. Hiç yokdan füze gibi bir yükseliş.

Aslında Putin’in ardındaki güçler Türkiye’yi pek de o kadar alákadar etmeyebilirdi. Netîceten biz buradayız, onlarsa üst başımızda ve milletler öyle özel ferdler gibi, komşularını beğenmeyince başka semte taşınamayacaklarına göre mecbûren bir ‘modus vivendi’ (beráberce yaşama tarzı) bulunacak. Fakat beni tedirgin eden, kuzey komşumuzun karakteristikası. Rusya hem bir büyük devlet hem de bir ‘eşik ülkesi’, yáni ekonomik ve sosyal bakımlardan çağına tam ulaşamamış bir toplum. Bize benzeyen bir konstellasyon ama bizim atom ve hidrojen bombalarımızla kıtalararası roketlerimiz olmadığı için pozisyonumuz yine farklı.

Rusya sádece büyük devlet yáhut eşik ülkesi olsa işler sırf bizim için değil meselá Çin ve AB veyá ABD için de kolaylaşacak. Lákin bu háliyle hesába gelmeyen bir devlet. Neye nasıl reaksiyon vereceğini tam olarak tahmîn edemiyorsunuz. Üstelik doğalgaz ve petrol kaynakları dolayısıyla eline bol para da geçdiği için sağı solu hiç belli olmuyor.

Politikasızlık politikası

Rusya bir bakıma dünyá politikası olmayan bir dünyá devleti. Beni tedirgin eden de bu. Ortodoks taassubunun sür’atle yaygınlaşması bence o kadar tehlikeli değil. Onu hesablayıp gardınızı ona göre alabilirsiniz. Washington’daki asker kaçağı Meczub da kendini Tanrı’nın Nöbetçi Generali gibi görüyor. Bizde ise Sünnî İslámiyet bir Rönesans devrine girdi.

André Malraux bundan 50 küsur sene önce şöyle demişdi: ‘Le vingt-et-unième siècle sera religieux ou ne sera pas.’ (XXI. Yüzyıl dînî olacak yáhut (hiç) olmayacak.)

Adamı o zamanlar bir defe koymadıkları kalmışdı. Şimdi yukarıdan seyrederken kim bilir nasıl kıs kıs hatta kas kas gülüyordur!!!

Bizler gerçi Ruslarla asırlar boyu itişmiş olmaklığımızı öne sürerek onları iyi tanıdığımız zehábına kapılıyoruz. Ama ben onları, iyi tanımak şöyle dursun, üstünkörü tanıdığımızdan bile emin değilim.

Mádem Fransızca paralamaya başladık devám edelim. XIX. y.y.’da Rusya’yı dolaşan Marquis de Custine (ok.: Marki dö Küstin, vurgular sonda) şöyle notetmiş: ‘Grattez le Russe et vous trouvez le Tartare.’ (Rusu kazıyın, altından Tatar çıkar.)

Peki, Putin’i kazısak altından ne çıkar?

Star-Açık Görüş



Bu haber 454 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,784 µs