En Sıcak Konular

İki soru: Butto'yu kim öldürdü? Bu Türkiye'yi nasıl etkiler?

30 Aralık 2007 21:35 tsi
İki soru: Butto'yu kim öldürdü? Bu Türkiye'yi nasıl etkiler? Butto’nun öldürülmesi “Amerikan yanlısı” şimdiki yönetimi “rakipsiz” kıldı. Bu noktada bizi de ilgilendiren yeni bir soru soralım; Türkiye’nin “pozisyonunda” son dönemde bir değişiklik oldu mu? Bu suikastla

Yiğit Bulut/Vatan

Butto'yu kim öldürdü?

Amerikan televizyonlarını ve bizdeki kopyalarını dinliyorum; El Kaide biz yaptık açıklamasını yapmış! Taliban ve El Kaide bir arada analiz edilince Pakistan, terörün yeni merkeziymiş! Amerika Pakistan’ın da tamamen İslami terör yuvası olmaması için gerekirse buraya müdahale etmeliymiş..!

Dinlediklerimi daha sayarım ama 2001 sonrası gelişimi dikkatli takip eden biri olarak, anlatılanlar bana “komik” geldiği için sizi de rahatsız etmemek adına devam etmeyeceğim.

Yukarıdaki “iddialar sonrası” yeniden soralım; Butto neden öldürüldü?

Sevgili dostlar, daha önceki birkaç yazımda 1929 krizinden yola çıkarak; 1945-1989 arasındaki “dünya düzenini” tarif etmiş, 1989-2001 ve 2001 sonrasını “özellikle diyalektik” açıdan ele almıştım. O yazılarda hatırlarsanız bir iddia vardı; Amerika-Rusya diyalektiği 1989’da çöktü. 2001 saldırısı Amerika karşısında Ortadoğu kaynaklı İslami terörü yeni “diyalektik yapı haline getirirken”, bu yapının uzun süre devam etmesi mümkün değil, bu da bitecek ve yerine Amerika karşısında “Rusya-Hindistan-İran-Çin” dörtlüsü çıkacak.

Bu noktada bir not düşelim; Pakistan-Hindistan arasındaki tarihi gelişmeleri ve konumunu dikkate alırsak, yeni diyalektik yapı içinde “Pakistan’a yerleşmek, eski diyalektik içinde Irak’a yerleşmek” kadar önemli.

Sonuç 1: Butto’nun öldürülmesi “Amerikan yanlısı” şimdiki yönetimi “rakipsiz” kılarken, artan kaos ve ortaya atılan yeni konsept “Pakistan’a yerleşmenin” de yolunu açtı. Kayan diyalektik yapı içinde “Pakistan’ın ayrı bir yeri olduğu da” düşünülünce; ortaya aynı anda başlıkta verdiğimiz sorunun da cevabı olan şöyle yeni bir soru çıkıyor; bu suikast kimin işine yaradı? Cevap çok açık!!

Bu noktada bizi de ilgilendiren yeni bir soru soralım; Türkiye’nin “pozisyonunda” son dönemde bir değişiklik oldu mu?
ABD’nin Kuzey Irak’taki “gönüllü işbirliği“, Türkiye’ye “nükleer” bilgi transferi isteği ve “Türkiye’ye yakınlaşma politikasının” altında ne var? Bu suikastla “yeni politika arasında” ne gibi bir bağ kurabiliriz?

Çok net ve açık ifade edeceğim; 1975 Cezayir toplantısında İran Şahı’na, BAAS yönetimine “Kürtleri katlet ben sessiz kalacağım” sinyali verdirerek, bir günde radikal bir dış politika değişikliği yapan ABD, son bir ay içinde aynı radikallik içinde “Ortadoğu’daki tercihim Türkiye” politikasına doğru kayıyor. Son birkaç hafta içinde Washington yönetimine yakın isimlerden edindiğim izlenim; Amerika, Orta Doğu’da “Türkiye olmadan diğerlerini şekillendiremeyeceğini”, bu topraklara pergelin ayağını koymadan, daire içinde operasyon yapamayacağını anladı...

Biraz daha açarsak; son 50 yıldır “bölgede Kürt devleti kurulması nasıl olur” noktasında “kafası karışık olan”, 1975 gibi “gitti-geldiler” yaşayan Amerikan dış politikası, kesin tercihini yaptı; Amerika karşısında Ortadoğu kaynaklı İslami terör diyalektiği yerini Amerika karşısında “Rusya-Hindistan-İran-Çin” diyalektiğine bırakırken, Amerika “yeni dostunu” Türkiye olarak belirledi.

Sonuç 2: Bu bölgede Amerikan destekli bir Kürt devleti projesinden kesinlikle vazgeçildi. Bu gerçeği başta “Barzani” olmak üzere “Türkiye’ye karşı terörist faaliyetlerde” bulunan herkes çok iyi anlamalı. Artık Türk askerine karşı savunmasızlar! Bu gerçeğe son dönemde tartıştığımız “ayağa kalkan Türkiye” gerçeğini de eklersek; Türkiye’ye karşı “terörde sona yaklaşıyoruz” denebilir.

Son söz: “Diyalektik” yeniden kayarken, Amerika’nın Türkiye “düşkünü” olması bizim hayrımıza bir gelişme mi yoksa Türkiye “yeni yapı” içinde ”Rusya-Hindistan-İran-Çin” bloğuna mı yaklaşmalı, çok ciddi tartışılması gereken bir konu. Bu tartışma içinde şimdiden söyleyebileceğimiz hemen görünen tek bir gerçek var; Türkiye için Avrupa projesine hala körü körüne bağlı kalmak ve gelişmelerden yararlanamamak en kötü seçenek. Türkiye’nin önünde “kendisine yaklaşmak zorunda olanları” kullanabileceği ve aynı anda kayan diyalektik içinde “satranç”oynayabileceği yeni bir dönem var. Umarım bu sefer başarabiliriz!



Bu haber 482 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,949 µs