En Sıcak Konular

Say'a en güzel cevap meslektaşından!

30 Aralık 2007 09:24 tsi
Say'a en güzel cevap meslektaşından! 'Türkiye'yi terkemeyi düşünüyorum' diyen Fazıl Say'a en güzel cevap dünün dahi çocuğu bugünün ünlü piyanisti Tuluyhan Uğurlu'dan geldi. 'Sanatçı kitle ayırır mı?'sorusuna bakın dünyaca ünlü piyanist ne yanıt verdi?

Dünün dahi çocuğu bugünün ünlü piyanisti Tuluyhan Uğurlu, İstanbul'a olan hayranlığı,Türkiye'ye olan bağlılığı ve sevgisiyle “Batılı Piyanist” algısını bozarak “Türk piyanist” olmanın haklı gururuyla tüm dünyayı kucaklıyor...

"Türkiye'de sosyolojik anlamda çoksesliliğe şiddetle muhalif olanların başında, çoksesli Batı müziği mensuplarının gelmesi sizce de tuhaf değil mi?“ diyor Beşir Ayvazoğlu köşe yazısında.
Neyse ki ülkede bütün piyanistler için aynı cümleleri kurmuyoruz. Ben yüzde 30'um, eyvah! Onlar yüzde 70 oldu cumhriyet elden gidiyor demeyen , “ülkeyi terk etmeyi” düşünmeyen ve bu sözlere rağmen “Anadoluluyum” diyen piyanistlermiz de var. Onlardan biri Tuluyhan Uğurlu...Tutarlı bir öngörüyle 2006 yılında “İstanbul Dünya Başkenti” ismiyle çıkarttığı albümüyle İstanbul'un önemini Avrupalılar'dan önce keşfetti. Mehter,Türk ve Batı orkestrasını piyanoyla birleştiren “Senfoni Türk” albümünü çıkartarak ilk Türk senfonisini yapmış oldu. Sayısız ülkede konserler veren Uğurlu, “Türkiye'yi terk etmek isteyenlere bir daha düşünmelerini öneririm” diyor... Acaba neden?

Büşra Sönmezışık

Evlerde yaşayan kimse, o kişinin karekteri bir toz bulutu gibi odaların içine siner. Tuluyhan Uğurlu'yu da evi anlatıyor sanki. Girişte ahşap bir bina. içeride geniş salon Sağ tarafta ahşap merdivenler, duvarlarda ise Tuluyhan Uğurlu posterleri, modern yağlı boya resimleri, Mevlana'nın resmi ve hat yazısıyla bezenmiş levha var. Varaklı bir masanın üzeri şamdanlar, eski saatler,pusula ve ilginç objelerle dolu. Bir köşede, rahle üzerine üst üste dizilmiş Kuran-ı Kerim ve Türkçe tefsiri duruyor. Salonda iki tane avize var. Bunlardan biri taşlı gayet alaturka iken öbürü daha modern tasarımlı ama aynı salonda. Tuluyhan Uğurlu sanki bütün dünyayı bir odaya sıkıştırmış gibi. Kendisini, inancını, gidip gördüğü ülkeleri hepsini aynı çatı altında ağırlıyor. Bunu da “dünyaya bir dünya olarak “ bakmak ile yorumluyor..

Kübra Sönmezışık

 

Yeteneğiniz dört yaşınızda keşfedilmiş. Yeteneğinizin peşinden mi gittiniz?

Bugün benim için insanların beklentilerinin pek bir anlamı yok. Ama çocukluk heyecanı içinde dışarıdaki beklentiler önemliydi, ben de başarmak için çok çalıştım...

Bu sorumluluk 7 yaşındaki bir çocuk için ağır değil miydi?

Ağır bir sorumluluk… Konservatuar, ilkokul, günde 8-10 saat piyano çalışıyorsunuz, bunları yapmak için çocukluğunuzdan vazgeçiyorsunuz. Akranlarınız bisiklete binip top oynarken, etrafınızdaki insanlar size diyorlar ki; top oynama düşersin elin incir, yüzme üşütürsün konserin var… Hayatınızı ona göre yönlendiriyorsunuz. Geriye dönüp baktığınızda iyi ki öyle olmuş diyorsunuz. Çünkü 16 yaşında Viyana Akademisi'nin imtihanlarını birincilikle kazanıp tek başınıza Viyana'da yaşamaya başlıyorsunuz. Hayat belki çocukluğunuzu sizden alıyor ama muhteşem bir gençlik bahşediyor.

Çocukluğunuzu özlüyor musunuz?

Zaman zaman oyuncakcı dükkanlarına gidiyorum, trenleri çok severim. Ama çocukluğa takılıp kalmadım.


BEN HÜR OLDUM

Neden Türkiye'de değil de Viyana'da konservatuar okudunuz?

Türkiye'deki konservatuarların tek çatı altında toplanması gerekiyor. O zaman eğitimi dışarıda aramak zorunda kalmazsınız. Çocuk altı yaşında Mozart çalarken bağlamanın ne olduğunu bilerek yetişmiş olacak. O zaman tüm bu sıkıntıları aşarız. Böyle olduğunda on sene sonra birçok besteci arka arkaya çıkmaya başlar.

İlk bestenizi ne zaman yaptınız?

5 yaşında yapmıştım. Cemal Reşit Rey'e dinletmiştim ve bana “bu çocuk uluslararası” demişti. Viyana Müzik Akademisi'nde hem piyano hem de bestecilik eğitimi aldım…

Hem piyanistsiniz hem de besteci, ama her piyanist besteci olamıyor…

Tabi ki öyle... Çok iyi yorumcular vardır, ama her besteci çok iyi piyanist olmayabilir. Piyanistlik ve bestecilik aynı potada eritildiğinde, bu işi kendi tarzınızla yaptığınızda size özgürlük kazandırıyor.

Ve özgür oldunuz...

Evet. Beste yapıp kendi eserlerimi icra ederek hür oldum.

Cemal Reşit Rey size “Allah, dört duvar, piyano ve sen” demiş…

Cemal Bey'in bir öngörüsü vardı; Bu adam dünyada yıllarca konserler verecek… “Allah, dört duvar, piyano ve sen” sözünü bundan sonra söyledi. Diyordu ki, ister bir kişiye çal, isterse yüz bin kişiye, onlar seni ilgilendirmesin. Sen yine evinde tek başına piyano çalışıyor gibi konserini ver.

Öyle mi çalıyorsunuz peki?

Evet. Sahneye çıktığım zaman oynamıyorum. Bana kalsa evimde hangi kıyafeti giyiyorsam sahneye de öyle çıkarım. Çünkü sanat hayatın ta kendisidir. Hayatın içinde nasıl davranıyorsanız, sahnede de öyle davranmalısınız.

Giyim saygıyla ilgili bir şey değil mi?

Saygı böyle şeylerde değildir, sahneye çıkıp olduğunuz gibi davrandığınızda gerçek saygı olur. Halk da bunu anlıyor zaten. Bir defa geliyor, iki defa geliyor, üçüncüsünde gelmiyor. Bunların hepsini kendim için söylüyorum.

Bir yalnızlık olgusundan bahsediyorsunuz…

Sanatçının aldığı ve algıladığı ilhamdır. İlhamın farkına varmazsınız. Bir şey yaşarsınız, aradan on beş yıl geçer bir eser yazarsınız. O eser aslında on beş yıl öncesinin kırıntılarını taşıyordur ama bunu fark etmezsiniz. Sanatkar bir iletkendir. Maneviyata inanıyorsak, manevi duygu ve düşüncelerin günlük hayatla birleşerek onu insanlara sunan bir iletken… Yani veliliğe yakın bir hal…

Ne kadar yakın peki?

Birlikte giderler aslında. Bazen sanatkar deliliğe doğru eğilir. Sanatkar deli olur, sonra tekrar veli olur, sonra dahi olur. Veli-deli-dahi arasında gider gelir.

Peki sanatçı neyi arar?

Gelecekte ölümsüzlüğü arar. Her birey ölümsüz olmayı ister. Her insan bir eser bırakmak ister. Ben bundan iki yüz elli sene sonra da anılmak istiyorum. Bunun olacağına inanmasam hiç konser vermem, hiç beste yapmam. Umudun olmadığı yerde hiçbir şey olmaz.

Büyük ödüllere sahip olmak ister miydiniz?

Legion d'Honneur ünvanı dünyanın en büyük ödüllerinden biridir. Size ödülü verirler derler ki artık siz anlaşıldınız. Bunu söyledikleri anda siz bitersiniz. Çünkü anlaşılıyorsunuzdur bitmiştir artık. Sanatçı yürürken arkasında toz bulutu bırakır. Gizemlidir. Nobel edebiyat ödülü ile ödüllendirilmek aynı şekilde. Tolstoy ömrü hayatında bir ödül mü almıştır. Ama dünya Tolstoy'u anıyor. Nobel edebiyat ödüllerini alanları değil.

Peki siz fark edilmekten kormuyormusunz?

Ben böyle söylüyorum ama ben zaten çok popülerim. Ama bu popülerliğim vermiş olduğum konserlerle, almış olduğum ödüllerle değil.

İSTANBUL'A OBJEKTİF BAKIYORUM

2006'da “Dünya Başkenti İstanbul” adında bir albüm yaptınız. Sizde nasıl bir İstanbul var?

Bazı şehirler vardır, onları haritadan kaldırdığınızda insanlık buharlaşmaya başlar. Bu şehirlerin başında da İstanbul geliyor. İnançların ortakça yaşandığı tek şehir. Çağdaşlaşmada örnek olan Avrupa'da farklı inançlara sahip insanlar boğazlanıp sokakta öldürülürken, İstanbul'da her türlü inanç özgürce yaşanıyor. Ben İstanbul'a objektif bakıyorum. Amacınız var diyorsunuz ki; bu şehir bir gün ilmin, ekonominin, teknolojinin, sanatının, sporun başkenti olacak. Adını böyle koyuyorsunuz. Ve ona göre besteler yapıyorsunuz

Ama piyano batı enstrümanı değil mi?

Her enstrüman insandır. Çünkü onu insan çalar. Dolayısıyla o insan ve enstrüman bir medeniyeti temsil eder. Siz enstrümanları Doğu-Batı olarak ayırırsanız faşizimin doruklarında dolaşmış olursunuz. Ney ile piyano, bağlamayla piyano, bunu yakalarsanız dünya medeniyetleri bir sahnede buluşur. Enstüman değil onu çalan kişinin hangi tınıları çıkarttığı önemlidir.

MEVLANA RANT KAYNAĞI OLDU

Dünya izleyicisinde ne görüyorsunuz?

Avrupalı sanat sever “ çok güzel piyano çalıyor”der. Ama ilk sorduğu soru “Nerelisiniz” dir. Çok iyi Mozart çalmanızı bekler. Amerikalı seyirci ayakta alkışlar ve size “ Amerika'da kalır mısınız” diye sorar. Gitmenizi istemezler. Amerikalı'nın Mozart'tan canı sıkılır, yeni birşey çalıyor mu diye bakar. Bizim seyircimiz de ayakta alkışlar, tebriklerini sunar ve yeni şeyler yapmanızdan mutluluk duyar.

Gündemi meşgul eden bir konu: “Türkiye muhafazakarlaşıyor” Türkiye'nin muhafazakarlaştığını düşünüyormusunuz?

Türkiye'nin cumhuriyeti benimsediğine inanıyorum. Demokrasinin bu topraklardan çıktığını ve Anadolu insanının her zaman çağı yakalayabileceğini düşünüyorum. Tarihe bakmadan, tarihi bilmeden bugün hakkında konuşmak çok yanlış. Bu topraklarda ne zaman Ortaçağ karanlığı hüküm sürmüş? Avrupa'da Ortaçağ zülmü sürerken, Hoca Ahmet Yesevi, Mevlana, Yunus, Hacı Bektaş Veli tüm insanları kucaklamışlar, bu topraklardan dünyaya barış, insanlık, kardeşlik mesajları vermişler.

Peki Mevlana yeterince anlaşılıyor mu?

Unesco'nun yetkilileri çok iyi bir karar vermişler onları tebrik ederim ama Hz. Mevlana'ya artı birşey katmadı. Hz. Mevlana seçildikten sonra yapılan birçok şeyin Mevlana ile ilgisi yok. Mevlevilik Muhammedilik demek. Nasıl bir Mevlana prezentasyonu yapılıyor anlamıyorum.

Mevlana ile ilgili beste yaptınız mı?

Hayır yapmadım. Çünkü bir müddet sonra gördüm ki Hz. Mevlana bir rant kaynağı oldu. “Ben bir beste yaptım.” “Neden yaptın?” diye sorduklarında “Unesco seçti o yüzden yazdım” diyemezsiniz. O eser içinizden geliyorsa yazarsınız. Önce Mevlana gibi yaşamanız lazım. Barlarda hayatını geçirmiş insanların Mevlana için bir şey yapmaları anlamsız. Unesco Mevlana yılı yapmakla iyi bir şey mi yaptı acaba diye soruyorum. Ama herkes önce konuşsun ben en son konuşacağım

Müzisyenlerin politik demeç vermelerini nasıl buluyorsunuz?

Sanatçı eleştirisini sanatıyla soyut olarak yapmalı, yarına ışık tutmalı. Önemli olan şu: Sanatçı insanı, toplumu geleceğe hazırlamalı. Eğer güncel politikalarla uğraşırsa, o zaman popüler olur. Popüler olursa o günle uğraşmaktan yarına bırakacak eser yaratamaz.

Fazıl Say'ın demecinde yüzde otuzluk ve yüzde yetmişlik gibi ayrım oluştu. Sanatçı kitle ayırır mı?

Aslında sanatkar birleştiricidir. Ama bunu görev edindiği için yapmaz. Çünkü sanatkar ışıktır ve pervaneler o ışığa doğru gelir. Dolayısıyla herkes gelebilir oraya. O ışık herkes içindir orada ayrım olmaz. Olduğu zaman yalnış olur.

Peki sizde Türkiye'yi zaman zaman terk etmeyi düşünüyormusunuz?

Türkiye'yi terk etmeyi hiçbir zaman düşünmedim. Dünyanın her yerine giderim, konserlerimi verip, buraya geri dönerim. Her dönüşümde uçaktan Dünya Başkenti İstanbul'u mutlulukla gökyüzünden seyreder, bu kentte yaşadığım için şükrederim. Ben İstanbul'u yaşamadan eser yazamam, sokakta konuşmadan, selamlaşmadan ben olamam. Türkiye'yi terk etmek isteyenler isteklerinde serbestler.

Sanatçıları ülkesini terk etmesini nasıl karşılıyorsunuz?

Rusya'da komünizm döneminde baskıdan kaçan yazarlarlar bile Avrupa'da yaşamaya başlayınca yazamaz oldular. Yok oldular. Rusya kapılarını açar açmaz hepsi doğdukları yere geri döndüler. Türkiye'ye terk etmek isteyenlerin bu kararlarını birkaç kez düşünmelerini öneririm.

ÇANKAYA'YA HİÇ GİTMEDİM

Sanatçının yaşadığı ortam beste yapmasında etkili midir?

Gökyüzü aynı gökyüzüdür. Sanatkarın dünya insanı olmasındaki neden de budur. Sanatçı bugün burdadır yarın Paris'te, sonra Sofya'dadır. Gittiğiniz yere değerlerinizi de götürürsünüz. Ama ben Sultanahmet Meydanı'nı görmeden yaşayamam. Pergeli İstanbul'a sapladım bir ayağını da tüm dünyaya doğru açtım.

Peki bir sanatçının devletle arası nasıl omalıdır?

Sanatçı devlet tarafından manevi olarak desteklenmeli. Mesela; sanatkar kültür bakanını aradığı zaman ulaşabilmeli. Sekreter biz size döneceğiz dememeli.

Olmadı mı peki?

Olmuyor…

Bu bir sitem mi ?

Hayır .Ben devletle sanatçı arasında olması gerekeni söylüyorum. Ben hiç bir yerden davet beklemedim bu güne kadar. Binlerce insana konser vermeyi tercih ederim. Ama ihtiyacım olduğunda veya aklımda bir proje varsa, bu devleti iyi yönde etkileyecekse, telefonu açtığımda da bakan ile hemen görüşmek isterim.

Çankaya'ya hiç gittiniz mi?

Çankaya'ya hiç gitmedim. Çağrılmadım çünkü. Çankay'yı bırakın, 29 Ekim'de yaptığım müzikler ve lazer gösterilerini seyretmek için Dolmabahçe Sarıyı'na bin kişi davet edildi. Ve insanlar oradan gösteriyi izlediler. Ben valinin resepsiyonuna da davetli değildim. Ama işimin başındaydım. Sanatkarın davet ile geçirecek zamanı yoktur.

Kimsenin samimiyetine inanmıyorum


Siz bu ülkeye ne kadar hizmet ettiğinizi düşünüyorsunuz?

Cumhurbaşkanları, hükümetler gelip geçer ama sanatçı kalır. Vermiş olduğum sayısız konserlerle ülkeme bazı cumhurbaşkanlarından daha çok hizmet ettim.. Sanatkar müthiş bir güç ama kullanılmıyor. Yani halkımız da pek kullanmıyor.

Bunu bilmeyen bir toplum muyuz peki?

Hayır aslında haberdarlar. Ama biz daha çok popüler olanların peşindeyiz. Bu biraz sistematik olarak da yapılıyor. Ben bu ülkede kendim hariç hiç kimsenin samimiyetine inanmıyorum.

Çok iddalı bir laf…

Evet ciddi söylüyorum. Yani bir şey yapılmış ve onu ben hazırlayıp yapmamışsam bunun altında başka bir çapanoğlu var diye düşünürüm.

Neden peki?

Çünkü Türkiye son onbeş yılda çok ciddi şekilde geriledi. Televizyon dizileri, sabah kuşakları, evin direği olan ev hanımlarına yönelik programlarda insanların kasten kavga ettirilmesi. Halka sürekli bir sinir yüklemesi yapılıyor. Bu da toplumun içini boşaltıyor.

yenişafak



Bu haber 413 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,712 µs