En Sıcak Konular

Ey özgürlük senin adına ne cinayetler işleniyor?

27 Aralık 2007 11:49 tsi
Ey özgürlük senin adına ne cinayetler işleniyor? "Özgürlük siyasi kavgalarda hasımlarla girilen cephe savaşlarında ordan oraya atılan bir bomba olarak iş gördü. Sadece karşı cepheye fırlatılacak bir suçlamaydı özgürlük karşıtlığı, kimse elinde uzun süre tutmak istemedi bu bombayı. Ve herkes sadece kend

Yıldıray Oğur’un Taraf gazetesindeki köşe yazısı:

İtalyan Devlet Televizyonu Rai Uno’da yapılan şarkı yarışmasında, Zülfü Livaneli’nin “Ey Özgürlük" adlı şarkısı “son 50 yılın en iyi 700 şarkısı" dalında 2.'liğe layık görülmüş.

Ben de çok severim. Çok Tebrikler. Şarkıyı yeniden hatırlayalım.

Kapımın eşiğine, kabıma kacağıma, içindeki aleve
Canların oyununa, uyanık dudaklara yazarım adını.
Geri gelen sağlığa, geçen her tehlikeye
Yazarım ben adını, yazarım.
Bir sözün coşkusuyla, dönüyorum hayata.
Senin için doğmuşum haykırmaya
Ey özgürlük!

Şarkı güzel de bu şarkıdaki özgürlük güzellemesinde sizce de sahte bir coşkunluk, insana nüfus etmeyen bir aşırı epiklik hali yok mu?  Sanki özgürlükten değil de başka bir şeyden bahsediliyor kabımıza kacağımıza yazılan derken.

“Ey Özgürlük” şarkısı 80 darbesinin üzerlerinden geçtiği, yenilgi duygusuna teslim olmuş insanların meydanlara dolup zafer işareti yaparak söyledikleri protest şarkılardan biriydi. Bu şarkı darbecilere karşı söyleniyordu. Zindanlarda ya da sürgünde olanlar için söyleniyordu. İktidar karşısında bir muhalif duruşun adıydı. Ama bu şarkıyı söyleyenler için özgürlük bir ideolojik tercih olamadı bir türlü.  “Bize özgürlük”ten başka bir politik anlam ifade etmiyordu şarkıyı bağırarak söylemek.  Liboş edebiyatının dibine vurulmuş o zamanlarda bir özgürlük ideolojisinin pek alıcısı yoktu.

Özgürlük Türkiye’de her zaman bir muhalefet söylemi, iktidar karşıtı bir talep oldu. Ama romantik özgürlük coşkunluklarına, ciddi iktidar söylemelerinde yer yoktu. Muhalefette çılgınca özgürlük isteyenler, iktidar olduklarında iktidarın değişmez ideolojisine kapılıverdiler. Özgürlük hiçbir zaman bir iktidarın ideolojisi, pozitif bir talep olamadı... Daha da kötüsü özgürlük siyasi kavgalarda hasımlarla girilen cephe savaşlarında ordan oraya atılan bir bomba olarak iş gördü. Sadece karşı cepheye fırlatılacak bir suçlamaydı özgürlük karşıtlığı, kimse elinde uzun süre tutmak istemedi bu bombayı. Ve herkes sadece kendisi için özgürlük istedi. Başkası için de özgürlük isteme ali cenaplığı gösterilemeyince de her zaman sadece birileri özgür oldu ve her zaman birileri hep özgürlük istemek zorunda kaldı.

1950’lerde tek parti rejimine karşı hürriyet vadeden DP 50’lerin ortalarından itibaren sert bir iktidara dönüşüverdi. Bu kez tek particiler 1960’larda “hürriyet istiyoruz” diye bağırıp darbe yaptılar, başbakan astılar. 1980’de darbecilere karşı özgürlük şarkıları söyleyenler 28 Şubat’ta “aydın bir Türk kadınıyım” 27 Nisan’da “demokrasiyi abartmayalım” şarkılarını dillerine doladılar. 1980’de “ Türkiyem” şarkısı söyleyenler de 28 Şubat’da Pink Floyd’un Another Brick in the The Wall’ unu keşfettiler.

Türkiye’de özgürlüğün bu gayet  hazin tarihi üzerine söylenmiş en güzel sözler Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nde Hayri İrdal’a aittir:

“Ben bu kadar kendi zıddı ile beraber gelen ve zıtlarının altında kaybolan nesne görmedim. Kısa ömrümde yedi sekiz defa memleketimize geldiğini işittim. Evet, bir kere bile kimse bana gittiğini söylemediği halde, yedi sekiz defa geldi ve o geldi diye biz sevincimizden, davul, zurna, sokaklara fırladık. Nereden gelir? Nasıl birdenbire gider? Veren mi tekrar elimizden alır? Yoksa biz mi birdenbire bıkar, "Buyurunuz efendim, bendeniz, artık hevesimi aldım. Sizin olsun, belki bir işinize yarar!" diye hediye mi ederiz? Bir türlü anlayamadım. Nihayet şu kanaate vardım ki, ona hiç kimsenin ihtiyacı yoktur. Hakikaten muhtaç olsaydık, hakikaten sevseydik, o sık sık gelişlerinden birinde adamakıllı yakalar, bir daha gözümüzün önünden, dizimizin dibinden ayırmazdık..”

İşte bu yüzdendir ki bu ülkede özgürlük için yapılmış en çoşkulu şarkının yazarı, bestecisi gün gelip şöyle derse kimse şaşırmaz:

“Bizim demokrasimiz artık bir varoş-lumpen demokrasisidir.
Mimarimiz, şehirciliğimiz, insan ilişkilerimiz, siyasetimiz, boşlukta sallanan ve sayıları aşağı yukarı 40 milyon olarak tahmin edilen kitlenin tahakkümüne girmiştir.
İşte bazı çevrelerin halk halk diye yücelttiği şey budur. Elit düzgün olsaydı, zaten bütün bunlar başımıza gelmezdi. Artık bu yenileşme çabaları karşısında, muhafazakâr kaldığımı hissediyorum.”

Fransız Devrimi’nin yediği çocuklarından Madam Roland giyotinin başında bağırıyordu: Ey özgürlük senin adına ne cinayetler işleniyor?

yildirayo@yahoo.com



Bu haber 1,345 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,412 µs