iyibilgi analiz" /> iyibilgi analiz"/>

En Sıcak Konular

CHP'li Koç'tan geç kalmış bir itiraf

11 Aralık 2007 14:58 tsi
CHP'li Koç'tan geç kalmış bir itiraf Mart ayında yapılacak kurultayda Deniz Baykal'ın karşısına rakip olarak çıkmaya hazırlanan CHP'nin eski grup başkanvekili Haluk Koç, 367 tartışması ve e-muhtıra konusunda itirafta bulundu. iyibilgi analiz

CHP'de genel başkanlık yarışı beraberinde itirafları da getirmeye başladı.

Düne kadar Deniz Baykal'ın sağ kolu gibi davranan CHP grup başkanvekili Haluk Koç, partinin cumhurbaşkanlığı seçiminde izlediği poltikayı ve 27 Nisan bildirisi (e-muhtıra) karşısındaki tutumunu eleştirmeye başladı. Koç, özellikle 367 tartışmasının "zorlama" olduğunu söyleyerek herkesi şaşırtan bir itirafta bulundu.

367 tartışmasının ve davasının "zorlama" niteliği konusunda şüphe eden az, fakat bu itirafın Koç'tan gelmesi gerçekten sürpriz. Çünkü Haluk Koç, 367 konusunda dava açılabilmesi için Anayasa Mahkemesine koşan ve müracaat imkanı ortadan kalkmasın diye  mahkemeyi mesai saati bitiminden sonra da yerinde tutan CHP'linin ta kendisi!

Koç kendisini şöyle savunuyor: 'Demokratik ve meşru zeminde anamuhalefet partisi olarak ben siyasi ve hukuksal mücadeleyi yaptım. Bu benim işim kardeşim, bu benim görevim. Başkasının yorum yapması gerekmiyor"

Koç, 367'nin gerekliliğini ise o günlerde şöyle savunuyordu: "Anayasa'nın 102. maddesi çok nettir. Bu maddede karar yeter sayısı ve toplantı yetersayısıyla ilgili özel ve istisnai düzenleme getirilmiştir. Buna göre cumhurbaşkanı seçimi her aşamada gizli olacaktır ve üçte iki çoğunlukla yani 367 katılımla yapılacaktır. Oturumu yönetecek olan Meclis başkanının bu sayının var olup olmadığını resmen ve mutlaka göz önüne alması gerekir."

Koç'un çncülüğünü ve sözcülüğünü yaptığı bu tutum, cumhurbaşkanlığı seçimini krize dönüştürdü. Türkiye'yi erken seçime soktu. Peşinden de referanduma. Ülkenin 3 - 4 ayı, Koç'un bugün itiraf ettiği gibi bir "zorlama"ya kurban gitti. Şimdi ne oluyor? Haluk Koç "Hay Allah, yanlış yapmışız" diyor.

Koç'a bu çelişki sorulduğunda da cevabı hazır: "Bireysel olarak aklım yatmasa da, bu bir parti politikası olarak uygulandı. Benim, grup başkan vekili olarak partinin oluşturduğu politikaları Meclis'te uygulama görevim vardı."

İnandırıcı mı? Olabilir. Ancak bu, Koç'un siyasi bir ağırlığının, yönünün, doğruluk kaygısının olmadığını da gösteren bir savunma. Talihsiz bir savunma yani.

Siyasetçiler, genel başkanlarının formüle ettikleri poltikaları gözü kapalı uygulamış olmanın sorumluluğundan kaçamamalılar.

Bir siyaetçinin, genel başkanını eleştirmesi için onun karşısına rakip olarak çıkmasını beklemek zorunda mıyız gerçekten?

Siyasetçiden tutarlılık beklemeyeceğiz, bunu öğrendik, biliyoruz. Siyasetin altın kurallarından biri "Dün dündür, bugün bugün" şeklinde çoktan formüle edildi. Tamam. Kabul. Ama, CHP'nin sabık grup başkanvekili Haluk Koç'un hızı da şaşırtıcı. Anayasa Mahkemesi üyelerini mahkeme binasında neredeyse  rehin almasının üzerinden daha şunun şurasında kaç ay geçti ki!

Fakat Koç'un bir konuda hakkını teslim etmek zorundayız. Koç, bu haliyle CHP'nin başına geçmenin bir işe yaramayacağının farkında. CHP genel başkanlığına talip olmak, parti poltikası köklü bir şekilde değişmedikçe, hattâ CHP CHP olmaktan çıkmadıkça, muhalefet liderliğine talip olmaktan öte anlam taşımıyor. Bu nedenle, anlamlı bir liderliğe aday olmak isteyen herkes, klasik CHP tabanının dışına da mesaj vermek zorunluluğu hissediyor.

Haluk Koç, bu alanda eldeki tek numuneye müracaat ediyor: 70'lerin Ecevit'i. CHP'in %42'lik oy oranına eriştiği kısa süren baharı, Ecevit'in 1971'de muhtıraya karşı aldığı demokratik tutuma bağlayan Koç "İktidarda Demirel vardı ama muhalefetteki Ecevit 'bu, demokrasiye yapılmış bir darbedir' diyerek partisinin genel sekreterliğinden istifa etti. Bu bir sivil duruştur, demokrasiye sahip çıkmadır. Ecevit, bir yıl sonra genel başkan oldu. Halkla iç içe olan CHP 1973'te yüzde 33'le birinci parti oldu. Demokrasiyi koruyarak ve kendi içinde uygulayarak 1977 seçimlerinde ise yüzde 42 oy aldı" diyor.

Peki Koç yeni bir Ecevit olabilir mi? Öyle bir potansiyeli var mı? Bu çok uzun düşünmeyi gerektiren bir soru değil. Cevabı başka bir soruda gizli: Ecevit bile ne kadar  Ecevit olarak kalabildi ki? Üzücü cevabı herpimiz biliyoruz.

 



Bu haber 392 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,730 µs